Tesadüfi Bir Keşiften Bilimsel Koruma Sürecine
Van’ın Tuşba ilçesinde 2022 yılında definecilerin açtığı kaçak kazı çukuru, Urartu tarihine dair son yılların en çarpıcı arkeolojik bulgularından birine kapı araladı. Garibin Tepe olarak bilinen bölgede yürütülen çalışmalar, yerin 6–7 metre altında koridorlarla birbirine bağlanan çok odalı bir tünel kompleksi ortaya çıkardı. Atatürk Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mehmet Işıklı başkanlığında yürütülen bilimsel kazılarda, Urartu Krallığı’na ait olduğu değerlendirilen, organik boyalarla yapılmış üç sıra figürlü duvar resimleri tespit edildi.

Kazı alanı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izniyle hızla koruma statüsüne alındı; bölge jandarma tarafından korunmaya başladı ve güvenlik sistemleri devreye sokuldu. İlk andan itibaren amaç, definecilik tehdidinin gölgesinde kalan bu benzersiz kültürel varlığın tahrip olmadan bilimsel sistematik çerçevesinde incelenmesi oldu.

Urartu Sanatında Yeni Ufuklar
Urartu coğrafyasında figürlü duvar resimleri son derece nadir görülen bir buluntu grubu olarak biliniyor. Türkiye’de bu alandaki en iyi örnekler daha önce Erzincan Altıntepe kazılarında elde edilmiş; bu fresklerin bir kısmı 1950’lerde müze koleksiyonlarına alınmıştı. Garibin Tepe buluntuları ise, hem korunmuşluk düzeyi hem de bulunduğu mimari bağlam itibarıyla Urartu görsel kültürü üzerine yeni bir okuma imkânı sunuyor.

Yaklaşık bin metrekarelik çadırın tamamlanmasının ardından kazıların yeniden başlaması ve alanın aşamalı olarak açığa çıkarılması planlanıyor. Altıntepe ile yapılan karşılaştırmalar, bu mekânın kraliyet işlevli bir tören salonu veya merkezi yönetim alanına ait olabileceğini düşündürüyor. Prof. Işıklı, ortaya çıkan erken verilerin “Urartu devlet mimarisinin henüz tam olarak çözülmemiş tören boyutuna” ışık tutabileceğini vurguluyor.

Urartu Mirasının Küresel Perspektifi
Bölgedeki buluntular yalnızca Van ve Urartu araştırmaları açısından değil, Doğu Anadolu'nun Geç Demir Çağı siyasi ve estetik dünyasının anlaşılması açısından da uluslararası öneme sahip. Duvar resimlerinin ikonografik çözümlemeleri, Urartu elit kültürüne ilişkin ritüel temsil, kutsal figür ve hayvan sembolizmi gibi alanlarda yeni tartışmalar başlatabilir. Ayrıca buluntular, Urartu’nun mimari planlama anlayışının yeraltı yapı sistemleriyle ilişkilendirilmesini sağlayarak kültürel mühendislik bilgisini de yeniden değerlendirmeye açmaktadır.
Önümüzdeki süreçte, alanın koruma çalışmaları tamamlandıktan sonra bilimsel yayınların ve uluslararası iş birliklerinin artması; buluntuların, UNESCO düzeyinde tescil girişimlerine zemin oluşturması beklenmektedir.





