Peygamber, Fâzıl ve Cemiyet
Bütün ideolojiler, zihniyetler, menfaatler veya devletler, ne olursa olsun, insana ve insanlığa zulmetme çizgisine yaklaşmamalıdır. Çünkü; zulmün ordusunda onu enseleyen bir Fazilet vardır. Her zalimin ordusunda, onu devirecek bir Fâzıl mutlaka vardır.
İlk insanın yaratıldığı günden beri başlayan, ve kıyamete kadar sürecek olan hak-batıl mücadelesinin bir parçası olan, zulmün ve arkasındaki karanlık ordunun bütün desiselerine rağmen yılmayan, ve gevşemeyen Fâzıllar vardır. Zulmün karanlıklarından adaletin aydınlığına çıkaran, zalime emân vermeyen, ondan emân dilemeyen Fâzıllar… Fazileti kuşanan, imanlı gönülleri taşıyan Fâzıllar… Hiçbir zaman zulmü alkışlamadılar. Zulmü, kendi inançlarına, buna bağlı olarak da insan fıtratına hakaret olduğunu anladılar. Buna karşı durdular.
Fâzılların öncüleri olan Peygamberler de bu uğurda mücadele vermişlerdir. Geldikleri dönemin zulümlerine hakkı haykırmışlardır. Onlar, kim olursa olsun, zalimin zulmüne tepkisiz kalmadılar. Zulme ortak olmadılar. O zalim, isterse halkı köleleştiren Firavun, isterse azgınlığın zirvesine çıkmış Nemrut, isterse kapitalizmin tahtına oturan Karun olsun… Fark gözetmeden, hakkın gereği olarak, zulme ve zalime karşı durdular.
Âlemlere rahmet olan Hz. Muhammed(sav) de hayatı boyunca onlarla mücadele etmiştir. Nitekim O’nun mücadelesi, kendisine verilen büyük vazifenin öncesine dayanır.
Yemen’den Mekke’ye ticaret için gelen Yemenli Zebid, Ebu Kubeys tepesinde, Mekke meydanında –televizyonunda- kendisine yapılan zulmü haykırır. Beyhude… Bakan yok! Zulüm Mekke’yi sokak sokak, ev ev toplamış. Nihayet Resul’ün (sav) amcası Zübeyir bu sesi duyar, ve harekete geçer. Mekke’de yaşça büyük olan Abdullah bin Cüda’nın evinde, Mekke’nin ileri gelenlerinden birkaç kişiyle toplanır.
İçlerinde öyle biri vardı ki… Allah(c.c) ileride O’nun eliyle zulmün putlarını devirecekti. İşte, daha o gencecik yaşlarında dahi zulme meydan okuyan Resul-i Zişan…
O evdekiler, Mekke’de yaşanan zulmün ileri gittiğini söylediler. Fâzılların harekete geçmeleri gerektiğini dile getirdiler. “Artık Mekke’de kimse zulme uğramayacak!” Faziletlilerin yeminiydi bu slogan.
Hılful Fudul Cemiyeti kurulmuştu artık. Yıllar sonra Resul-i Ekrem(sav)’in şu hadisi zikrettiği cemiyet kurulmuştu artık.
“Abdullah bin Cüda’nın evinde yapılan yeminleşmede ben de bulundum. Bence o yemin, kırmızı tüylü develerden daha sevimlidir. Ben, ona İslamiyet devrinde yine çağrılsam, yine icabet ederim.”
Heva ve hevesinden konuşmayan Resul-i Ekrem(sav), yıllar sonra o cemiyeti andı. “İslamiyet devrinde yine çağrılsam, yine icabet ederim.” dedi. Ümmetine bir çağrıydı bu. Zulme ve zalime karşı, mazlumu müdafa’a çağrısı…
Bütün ideolojiler, zihniyetler, menfaatler veya devletler, ne olursa olsun, insana ve insanlığa zulmetme çizgisine yaklaşmamalıdır. Çünkü; zulmün ordusunda onu enseleyen bir Fazilet vardır. Her zalimin ordusunda, onu devirecek bir Fâzıl mutlaka vardır. Ve onlar görmeseler bile Resul-i Ekrem her zaman Hakka teslim olan Fazılların davetine icabet eder. Zulme karşı dilsiz şeytan değil Fazıl olmak ve bunun mutlaka zafere ereceğini bilmek ne güzel hissiyattır.
Vesselam…
Muhammed Bahar / Konya – Yaş: 16