• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...
Esma`ya Mektup
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İşte o makale...

Esma`ya Mektup

Bir insanın gülüşü neden ağlatıyor beni? Ağlamazdım ben. Uzun zaman geçmiş üzerinden, kalbimle ağladığım günlerin. Umudumu kaybetmişim. Zamanın yolunu kesiyordum. Durmuşum. Umarsızca. Arsızca. Bekliyorum. Dünyayı biz değil, olmayan birinin kurtarmasını bekliyoruz. Bekliyorum. Bekliyorlar. Durmadan umutsuzluğuma saniyeler ekliyorum. Büyüyor. Depresyon ürüyor. Aptallaşma peşi sıra geliyor.

Esma, kalbimden geçen kanı sen temizledin. Acıdığımdan değil, sevdiğimden ağlıyorum. Aşık oldum Esma. Bütün şehitlere aşık oldum. Şehadete aşık oldum. Korkusuzluğunuza aşık oldum. Esma...

Babanın mektubunu okusaydın, onun sevgisinin bu dünyadan öte olduğunu tekrar tekrar görürdün. Babanın sen şehit olduktan sonra yazdıklarında yüreğindeki acıyı nasıl ifade ettiğini görürdün. Şehit olduğun için duyduğu mutluluğu da... Rahmet pınarlarındaki gözyaşlarıyla...

Esma, ölümünü izledim. Evet evet... Evde, bilgisayarın başında oturuyordum. Hiçbir şey yapmadan bir şey yapıyormuşum gibi hissediyordum. Zamanı hiçliğime alet ediyordum. Katliama hiçbir şey yapmayarak destek veriyordum aslında. Sessiz kaldığım için kanın elime bulaştı. Karşımda ölüyordun. Benimse moralim bozuluyordu sadece. Hiçliğe karşı başka bir hiçliğe hapsettim kendimi.

Ne yaptın Esma, kız başına? Erkek doğmuşum... Adam olamamışım. Kimilerine göre aynı yaştayız. Senle ben nasıl aynı yaşta olabiliriz ki! Kız başına, diye küçümsemiş mi oldum? Oturan ve bekleyen benim. Masa başında insanlığımı harekete geçirmeye çalışan zayıf benim. Günahkarlığımı Müslümanlık olarak adlandırmışım. Ömür boyu kendimi kandırmışım. Şimdi kendimi kandırdığım için kanın ellerimde.

Zorluklardan ölümüne kaçıyorum. Bunu da şöyle savunuyorum, “En akıllıca şey deliliktir.” Benim de var galiba bir kaç derdim... Bilemiyorum. Söyleyemem. Dert mi? Konuşamam Esma. Siz oradayken ben burada, İstanbul’daysam pek de derdim olduğunu iddia edebilir miyim, bilmiyorum.

Esma, sen cennetten kokular getirsene yeryüzüne. Çiçekleri kıskandırsana. Kendini beğenmiş parfüm şişelerini kınkançlıktan çatlatsana.

Durmuyorlar Esma. İnsanların kanları yerde. Kalkıp gidemiyorum oraya. Yapamıyorum, diyorum her zaman. Nasıl gidebilirim ki, diyorum. Aslında yapmıyorum, gitmiyorum.

Küçücük çocuklar ölüyor.

Kana doymuyorlar Esma!

Seni aldıkları gibi binlercesini aldılar.

En son yaptıkları katliamı görmedin. Allah seni seviyor ki o katliamda ölen çocukları görmedin. Acına o acı da eklenmedi. Korkudan titreyen ve ailesi ölen kızı görmedin. Yorgana sarılmış ve hayatta kaldığından utanır gibi mi, şaşırır gibi mi bilmiyorum, “Hala yaşıyorum” diye inleyen kızı görmedin. Ben onu görünce, seni görünce, kar tanesi gibi dizilmiş bebekleri görünce aynı şeyi söyledim, “Hâlâ yaşıyorum.” Ben utandığım için söylemiştim.

Bakıyorsun. Gözlerimin ötesine bakıyorsun. Alay mı ediyorsun benle? Ağlamamalı mıyım? Konuşsana Esma!

Ah... Gülen yüzün bir an için buruştu. Ağladığını gördüm. Kalbim buruştu. Bakma. Kaçacak delik yok.

Boğazıma geçirdiğim düğümler bugün benim sonum... Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum... Ama yapamadığım için suratıma yapmacık gülücükler zımbalıyorum. Affet...

Sen ölmedin. Ölmedin!

Başka bir Esma’nın acısını kaldıramayacak kadar zayıfım. Bahanelerin köpeği olmuşum. Kapı eşiğinin ötesi korku girdabı...

Affet Esma...

Esma da esti...

A.Furkan BALTA / yildizedebiyat.com

Bu haberler de ilginizi çekebilir