Muzaffer Azınlıklar
Hapishanenin ortak alan diye isimlendirdiği haftalık sohbetimizde Yusufi bir abiyle Türkiye’deki İslami mücadele ve direniş tarihi, Müslümanların çektiği sıkıntı, eziyet, işkence, bununla birlikte Müslümanların maddiyattan yoksun olmalarına rağmen elde ettikleri ya da daha doğru bir ifadeyle kendilerine ihsan edilen mücizevi galibiyetleri üzerine konuşuyorduk.
Yusufi abi herhalde geçmişte yaşamış olduğu sıkıntıları hatırlamış olacak ki titrek bir sesle “O zamanlar elde edilen mücizevi galibiyet, gerçekten Allah vergisiydi. Bir çok arkadaşımız muhacir ve esir olduğu dönemde yiyecek ekmek dahi bulamadı. Sayımız ve imkanımız yok denecek kadar az ve kısıtlıydı.” diyerek Talut ve Calut karşılaşmasında sayıca az olmasına rağmen Talut’un Calut’a galip geldiğini belirten ayeti okudu. Ayetin tam metni şöye:
Ve Talut ordusuyla harekete geçtiği zaman dedi ki: “Bakın, Allah sizi bir ırmakla sınayacak; kim ondan içerse benden değildir, kim de ondan tatmazsa bendendir, ancak bir avuç içen bundan müstesnadır.” Onların pek azı dışında hepsi ondan (kana kana) içtiler. O ve ona inananlar ırmağı geçtikleri sırada, ırmağın öbür tarafında kalanlar dediler ki: “Bugün Calut ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yok.” (Fakat) Allah’a kavuşacaklarına kesin gözüyle bakanlar da dediler ki: Nice sayıca az (örgütlü, disiplinli ve itaatkar) topluluk nice çok topluluğa galip gelmiştir. Zira Allah sabredenlerle (direnenlerle) beraberdir. (Bakara 2/249)
Bilindiği gibi daha sonra Talut ve ordusu Calut ve ordusuna karşı kesin bir galibiyet elde etti. Burada sorulması gereken soru şu: Sebebler bağlamında ve sayısal olarak az olmalarından dolayı mağlup olması gereken bu ordu nasıl oluyor da galip gelebiliyor?
Tarihsel bir gerçektir ki çarıksız, zırhsız, miğfersiz, techizatsız, atsız, devesiz, azıksız bir halde Bedir ovasında savaş meydanına çıkan 300 kişilik küçük İslam ordusu; çarıklı, zırhlı, miğferli, atlı, develi, bol azıklı olan 1000 kişilik müşrik ordusuna karşı mücizevi bir galibiyeti elde etmişti.
Ünlü Çin savaş sanatları ustası SUN TZU küçük birliklerin büyük ordulara karşı çıkmasını yerip eleştirerek böyle yaparak maceraya atılanların mağlubiyetinin kaçınılmaz olduğunu ifade eder.
Sebepler bağlamında bu doğrudur, ancak İslam müntesiplerinden müteşekkil ordular bu tezde hep istisna halindedirler.
Peki onları galip kılan etken neydi gerçekten?
Kanaatimce şu maddeler onların bir kısmını oluşturuyor:
Allah’a iman etmek ki iman aynı zamanda güvendir.
Sabırlı olmak ve Allah’ın sabredenler ve direnenlerle beraber olduğunu şuurlu olarak bilmek.
Örgütlü ve disiplinli olmak.
İtaatkar olmak (çok muhtaç olduğunda dahi emir geldiğinde az su içenler misali azla iktifa etmek)
Asıl zaferin ahiretteki cenneti elde etmek olduğunu bilmek.
Galip geleceğine kesin gözüyle bakmak (ırmağın öbür tarafında kalan Talut ordusu “ Bugün calut ve ordusuna kaşı koyacak gücümüz yok” diyerek daha savaşmadan onları yenemeyeceklerine; ırmağı geçenler ise daha baştan “Nice sayıca az topluluk Allah’ın izniyle nice sayıca çok topluluklara galip gelmişlerdir” diyerek galip geleceklerine inandılar. Bunun hülasası ise şudur: Galip geleceklerine iman edenler galip, mağlup olacaklarına inananlar ise mağlupturlar.
Savaşta (veya hizmette) ön saf-arka saf, ön plan-arka plan hesabı yapmamak.
Evet tarihsel süreç içerisinde az olanlar çok olanları çoğu defa yenmiştir. Yine İslam ordusunda olsa dahi (Huneyn savaşının ilk anındaki gözlem gibi) çokluğa güvenmek yenilgiye neden olmuştur. Demek ki galibiyet çokların değil az olupta muti, sebatkar ve disiplinli olanlarındır.
HÜSEYİN GÜNDÜZ / KANDIRA 2 NOLU /
F TİPİ KAPALI CEZAEVİ / KOCAELİ