"Oruç, yeri geldiğinde helalden dahi vazgeçme bilinci verir"
Medeniyet Vakfı Adana Şube Başkan yardımcısı ve Davetçi Hareketi Öncüsü Serdar Gürbey, orucun yeri geldiğinde helale dahi el uzatamama bilinci verdiğini ve sofranın da rızkın da sahibinin Allah olduğunu öğrettiğini belirtti.
Mübarek üç ayların sonuncusu Ramazan ayına yaklaşıyoruz. Peki, bu ayı nasıl değerlendirmeli ve nasıl bir program hazırlamalıyız?
Medeniyet Vakfı Adana Şubesi Başkan yardımcısı ve Davetçi Hareketi Öncüsü Serdar Gürbey, İLKHA muhabirine Ramazan ayının nasıl karşılanması ve değerlendirilmesi gerektiği hususunda önemli değerlendirmelerde bulundu.
Gürbey, "Ramazan ayı bir eğlence ayı olmasın ama içimiz kıpır kıpır olsun. Ramazan'ın gelmesiyle o mutluluğumuzu, yüzümüzdeki sevinci birbirimize gösterelim çünkü Allah'ın en sevdiği ay ile karşı karşıyayız." dedi.
"Ramazan Ayı'nı, yıllarca uzak kalınmış bir evladını bekler gibi beklerlerdi"
Hazreti Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) ve sahabelerinin Ramazan ayı sevgisinin örnek alınması gerektiğini vurgulayan Gürbey, "Resulullah'ın (sallallahu aleyhi ve selem) Ramazan ayındaki o gayreti o endişesi, Sahabe-i Kiram'ın Ramazan ayı gelmeden evvel altı ay boyunca: 'Ya Rabbi bizi Ramazan'a eriştir' şeklindeki ifadeleri... Ramazan ayı'nı yıllarca uzak kalınmış bir evladını bekler gibi, o özlemle beklerlerdi. Geldiği takdirde de bir selamlaşma gibi değil de bir kucaklaşma şeklinde, o anları yaşarlardı. Bittikten sonraki altı ay ise yapmış oldukları ibadetlerin Allah Teâlâ tarafından kabul edilmesi için dua ederlerdi. Yine Cenabı Allah'ın Kadir Gecesi ile beraber Kur'an'ın indirildiği geceyi de Ramazan'ı değerli kıldığına atıf yapması, bizim için aslında Ramazan'ın ne kadar değerli olması gerektiğini de ortaya koyuyor." diye konuştu.
"Ramazan Ayı gelmeden evvel bir oda mescit yapılmalı ve süslenmeli"
Ramazan ayı öncesi hazırlık yapmanın önemine değinen ve tavsiyelerde bulunan Gürbey, "Özel, önemli bir misafir geldiği zaman, misafirin geldiği anda hazırlık yapmayız. Kaç kişi geleceğini öğrenir, buna göre bir hazırlık yapar, mahcup olmamak isteriz. Dolayısıyla Ramazan öyle bir ay ki Rabbimizin övmüş ve değerli kılmış olduğu o ayın bize misafir olarak gelmesi ki gelmezden evvel gölgesi üzerimize düştü. Mutlaka her bir Müslüman'ın kendi iç dünyasında hesaplaşmaya gitmesi gerekiyor. Ben geçen sene Ramazan Ayı'nda yapmış olduğum ibadetleri, Ramazan Ayı'ndan sonra devam ettirdin mi? Ettirdiysem bundan sonra benim nasıl bir hazırlık yapmam gerekiyor? Diye kendi içerisinde hesaplaşması ve muhasebe yapması gerekir. Ramazan ayı gelmeden evvel bir odalarını bir Mescit odası yapsınlar ve orayı süslesinler. Orası onların itikâf, ibadet alanı olsun. Oranın atmosferi görüldüğü takdirde evde bir mutluluk olmasını arzu ediyorum. Neden? Ramazan bir eğlence ayı olmasın ama içimiz kıpır kıpır olsun. Ramazan'ın gelmesiyle o mutluluğumuzu, yüzümüzdeki sevinci birbirimize gösterelim çünkü Allah'ın en sevdiği ay ile karşı karşıyayız. Özellikle tefsir, Kur'an okumaları, zikir çekmeleri, kendilerine ait bir dua zamanı belirlemelerini isteriz." ifadelerini kullandı.
"Ramazan Ayı'nın bin aydan daha hayırlı bir gecesi vardır"
Kur'an-ı Kerim'in Ramazan Ayı'nda indirildiğine vurgu yapan Gürbey, şunları kaydetti:
"Ramazan Ayı'nın bin aydan daha hayırlı bir gecesi vardır. Bununla beraber nasıl ki Mescid-i Haram, Aksa, Nebevi Türkiye'deki mescitlerden daha fazla ecir celp ettiriyorsa, Ramazan'da olan ecrin diğer Ramazan olmayan aylardaki ecirden kat kat fazla olduğunu biliyoruz. Bu açıdan Ramazan'da ibadetlerimizi ne kadar çoğaltsak, bu bizim için elzemdir. Özellikle sabah namazını kıldıktan sonra, uyuma sıkıntısı olmayanlar için güneşin doğuşundan hemen sonra, 'umre sevabı alır' diyor Peygamber Efendimiz, iki rekât namaz kılınabilir. Bununla beraber kuşluk namazı, mescide girdiğimizde mescit namazı, abdest aldığımızda abdest namazı kılabiliriz. Abdest namazı iki rekâttır ki; Peygamber Efendimiz Bilal'in (radıyallahu anh) takunya sesini cennette işitiyor, geldiğinde bu durumu Bilal'e soruyor. Bilal: 'Ben her abdest aldığımda iki rekât abdest namazı kılardım' diye cevap veriyor. Bu da bizim ıskalamış olduğumuz fakat Allah'ın kendisine yakınlaştırdığı nafile ibadetlerdendir. Mutlaka gece namazlarını kılalım, gece namazı kıldığımız gibi çocuklarımızı uyandırıp, onlarla sahur yapalım. Kur'an'ın indirilmiş olduğu ay olması sebebiyle Kur'an'a ağırlık verelim ve Kur'an'ı Kerim'i anlama suretiyle okuyalım. Eğer imkân varsa mukabele yapmakla beraber Kehf veya Zümer suresini, 'kendime tedebbür ile tefsir okuması yaparak anlamaya çalışacağım' diyelim. Çünkü Rabbimiz: 'Yoksa sizler Kur'an'ı tedebbür etmiyor musunuz? Tedebbür, meselenin arka yüzünü görmek demektir. Yani, Allah Zümer suresinde ne diyor? Buradaki mesajı nedir? Aslında Kur'an'ın indirilmiş olduğu aydaki mesaj da budur. Kur'an-ı Kerim sadece okumak değil, okumakla beraber amel etmek ve hayatına geçirmektir. Aksi takdirde ha Kur'an-ı Kerim'i kenara katmışsınız ha da hayatınızdan atmışsınız, hiçbir anlamı yok. O yüzden, Rabbimiz Yasin suresinde ne diyor? 'Biz bu Kur'an'ı diri olanları uyarasınız, kâfirlere de azap sözü hak olsun diye indirdik.' Sadece cenazelerde okunan bir merasim kitabı, kızların çeyizlik sandıklarına katılan bir kitap ya da yüksek yerlere asılan bir kitap olarak değil, hayatın içerisinde başucu kitabı olarak bilmeliyiz. Her işimizde danışacağımız kitap olursa Kur'an, Ramazan'ın mesajının kendi dünyamızda fehimini sağlayabilir, anlayabiliriz."
"Oruç, yeri geldiğinde helalden dahi vazgeçmen bilincini vermektedir"
Orucun sadece mideye değil tüm uzuvlara bir mesaj verdiğini aktaran Gürbey, sözlerini şöyle devam ettirdi:
"Aslında oruç sofranın da, rızkında sahibinin Allah olduğunu, yeri geldiğinde helalden de vazgeçmen gerektiğini, helale dahi el uzatamamanın bilincini vermektedir. Bir insan helale dahi el uzatamazsa, nefsinde bunu içselleştirdiği takdirde, Ramazan sonrası harama el uzatır mı? Uzatmaz. Bir insan fakiri, miskini bilir ama fakiri ve miskinin hayatını ancak aç kaldığı takdirde anlar. Yoksa sadece yüzeysel bir bilgi olur. Allah zengin Müslüman'ı ilmen yakinden aynel yakine oruç ile getiriyor. Yani zenginin empati kurmasını istiyor. İnsan empati kurmadığına sempati kurmaz. Zengin olan insan fakirin halini anlayıp aç kalınca ona daha fazla yardım etme iştiyakı duyuyor kendi dünyasında. Dolayısıyla toplumsal bir içtima gerçekleştiriyor ve böylece ikisi de birbirine karşı saygın oluyor."
"Her bir amelin sevabı dünyada yazılmıştır, iki amel hariç"
Dünyaya dalmamanın ve ölümü sıkça hatırlamanın Resulullah'ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) önemli bir uyarısı olduğunu belirten Gürbey, "Dünyaya daldık, yaratılış amacımız unuttuk. Herkes farklı amaçların peşine koştu. Dolayısıyla, Cenabı Allah bize hatırlattı, haşa azap etmek için değil, sobaya giden bir çocuğun eline dokunmak gibi daha büyük bir azabı önlemek için. Buranın cennet olmadığını bir imtihan mekânı olduğunu, burada mutlaka sorunların, imtihanların, belaların olacağının mesajını verdi. Öyle ki artık bir dakika sonrasını bilmiyorsunuz, emin değilsiniz. Ramazan gibi bereketli, Cennet anahtarımız olacak, cenneti kazanabileceğimiz bir zaman dilimine yaklaştık. Bakınız, 'Bir kabile Allah Resulü'nün (aleyhisselatu Vesselam) yanına geliyor ve Müslüman oluyor. Bu kabileden iki genç aynı anda Müslüman oluyor. Bir zaman sonra o dönemde bir savaş oluyor. Gençlerden biri Peygamber aleyhisselatu Vesselam'ın bulunduğu bir savaşa katılıyor ve şehit oluyor. Diğer iman eden genç ise şehit olmuyor. Aradan bir yıl geçiyor, o genç oruç tutuyor ve daha sonraki hayatında normal bir şekilde yatağında vefat ediyor. Bir sahabe rüyasında bu iki genci görüyor. Rüyasında yatağında ölen gencin şehit olan gençten önce koşarak cennete girdiğini görüyor. Şaşırıyor. 'Şehit olanın cennete daha önce girmesi lazım' diyerek rüyasını Resulullah aleyhissalatu vesselam'a anlatıyor. Peygamber aleyhisselatu vesselam diyor ki: 'Niye şaşırıyorsun? O şehit olandan bir sene fazla yaşadı ve bir tane fazla Ramazan orucu daha tuttu.' Yani bir Ramazan orucu fazla tutması belki şehidin dahi önüne geçecek bir şeyin bir sevabın varlığına işaret ediyor. Her bir amelin sevabı dünyada yazılmıştır. iki amel hariç; birincisi oruçtur, ikincisi sabırdır. Dolayısıyla, orucun karşılığını Allah verecektir çünkü onun içindir. Bu noktada şehitten dahi önce cennete katacak bir amelle karşı karşıyayız. Bunun iştiyakı bunun heyecanı içinde olmalıyız." şeklinde konuştu.
"Ramazan Ayı, dirilişimiz ve uyanışımız olsun"
Ramazan ayının tüm müminler için 'diriliş ayı' olması temennisinde bulunan Gürbey, şu ifadeleri kullandı:
"Gerek Bedir Savaşı gerek Mekke fethi gerek Kadisiye savaşı gerek Selahaddin Eyyubi'nin Kudüs Fethi olsun, Tarık bin Ziyad'ın Endülüs Fethine varıncaya kadar, bu fetihler Ramazan ayında gerçekleşti, bunlar nasıl onlar için bir diriliş olduysa, bizim için de bir diriliş ayı olmasını Rabbimden temenni ediyorum. Ramazan Ayı, Hacivat Karagöz ve belediye çadırlarında eğlenmek değil de bir dirilişimiz bir uyanışımız olsun. Yeryüzünde Allah'ın dininin hakim kılınacağı, Rabbimizin razı olacağı bir ortamın oluşması Rabbimden temenni ediyorum. Deprem vesilesiyle de iman üzere vefat etmiş kardeşlerimden şahadetlerini kabul etmesini, geride kalanlara da sabır vermesini ve bizlerin de ibret almasını Rabbimden niyaz ediyorum." (İLKHA)