Doç. Dr. Aslan: Dünya ile iletişimimizi sağlayan kulaklarımızı bir anlık heves için heba etmeyelim!
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Aslan, ani yüksek sese maruz kalmanın ve kulaklıkla müzik dinleyerek uyumanın dünya ile iletişimimizi sağlayan kulakta ağır tahribata ve işitme kaybına neden olduğuna dikkat çekti.
Kulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aslan, yüksek sesle müzik dinlemenin, kulaklık ve benzeri aparatlarla müzik dinleyerek uyuya kalmanın kulaklara verdiği zararları ve sağlıklı bir işitme için neler yapılması gerektiği ile ilgili İLKHA’ya açıklamada bulundu.
İşitmenin çok önemli bir duyu olduğuna vurgu yapan Doç. Dr. Aslan, “Hayatı algılayabilme, öğrenebilme, düşünebilme, anlayabilme ve algıda bunu yönlendirmede işitme çok önemli bir duyudur. Nasıl ki görme, koku alma ve dokunma duyusu gibi duyuları korumak için çaba sarf ediyorsak işitme konusunda da bu duyarlılığı göstermek zorundayız.” dedi.
“Geçmişten günümüze müzik ve su sesi tedavi amaçlı kullanılıyor”
Geçmişten günümüze özellikle psikiyatrik hastalarda tedavi amaçlı müzik ve su sesinin kullanıldığını belirten Aslan, “Belli frekanslarda kulağı rahatsız etmeden, beynin ritmini bozmadan bu tedavi kullanılabilmekte. Özellikle depresyon gibi durumlarda düşünce akışını yavaşlatıyor beynin militasyonunu sağlamak için de kullanılıyor. Bunu anlamak içinde iyi bir duyuya sahip olmak gerekiyor. Onun için kulaklarımız bu noktalarda çok değerli.” diye belirtti.
“Yüksek sesle müzik dinlemeyi önermiyoruz”
Yüksek sesin kulağa zarar verdiğine dikkat çeken Aslan, “İlk önce perifer organ olarak kulağın hem zarında hem iç kulakta problemler oluşturuyor. Ve bundan sonra bunun işleme yeri olan kortikal merkez de yani beynin içinde anlaşılmaz veya anlamdırılmaz bir noktada ciddi rahatsızlıklar oluşturuyor. Bunu korumanın yöntemi; doğamıza, fıtratımıza uygun olan değerlerle beraber algılamamızı sağlamak. Bu noktada yüksek ses bizlere çok zarar vermekte ve işitme kaybı olarak kendini gösterebilmektedir. Konuşma frekansları dediğimiz alçak frekanslarda kendini çok göstermez ama derin işitme dediğimiz yüksek frekanslarda özellikle tahribat oluşturarak keyif aldığımız notalarda donelerde azalmaya sebep olur. Bu nedenle yüksek sesle müzik dinlemeyi önermiyoruz.” şeklinde konuştu.
“Yüksek sese maruz kalmak kulakta ağır tahribatla beraber ani işitme kaybına neden olabiliyor"
Aslan, “Özellikle kulaklık veya benzeri bir şey kullanılacaksa kulak içinden ziyade, her iki kulak kepçesini içine alan kulaklıkları öneriyoruz ama en doğal olan hiçbir aparat veya benzeri bir şey kullanmadan kulaklarımızı yormadan dışarıdaki müzik gibi bütün uyarıları almaktır. Özellikle toplumsal hayatın şehirleşmeyle beraber davranış kalıplarının değişmesiyle artık kulaklıkla çok yüksek sesle müzik dinleme, toplumun içinden kendini soyutlama, kendi dünyasına çekilme, karşı tarafı duymamak için yapılan eylemlerde farkında olmadan kulak zarar görmekte ve işitmenin derin komponenti etkilenmektedir. Buna en çok neden olan etkenler konser, düğün merasimi ve benzeri yerlerde yüksek sesin birden gelmesi, hoparlörün patlaması veya hoparlör veya ses sistemine yakın olması gibi ani yüksek sese maruz kalmakla kulakta ağır bir tahribatla beraber ani işitme kaybını görebiliyoruz.” diye dikkat çekti.
“Yüksek jet sesine maruz kalma ve silah kullanmayı gerektiren mesleklerde derin işitme kayıplarını görüyoruz”
Yüksek jet sesine maruz kalan ve silah kullanmayı gerektiren mesleklerdeki insanlarda derin işitme kayıplarına şahit olduklarına dikkat çeken Aslan, “Ama normal yüksek sesle müzik dinlemek veya yüksek seslere maruz kalmak özellikle kümülatif yani biriktirici noktalarda bugün veya yarın görebileceğiniz bir etki değil, bu yıllar içinde birike birike belli bir noktadan sonra hayatınızın konforunu etkiliyor. Daha önce keyif alarak duyduğunuz notaları veya doneleri artık alamadığınızın farkına varıyorsunuz.” diye belirtti.
“Özellikle yüksek ve gürültülü müzik iç kulağın yapısını bozmakta”
Özellikle gençlere çağrıda bulunan Aslan, "Özellikle bu mesajımız gençlere. Çünkü gençler gürültülü müziği hem çok seviyorlar hem de kulaklıkla dinliyorlar ama genç oldukları için şu an farkında değiller. Kümülatif etki olarak 5-10 sene sonra artık işitmede etkilendiklerini fark edebiliyorlar. Başka bir zararı ise halk arasında çınlama olarak bilinen motor, klima sesi, gürültülü çark sesleri, arı vızıltısı ve rüzgar sesi gibi literatürde tinnitus diye adlandırdığımız rahatsızlıklara sebep olmakta. Bu da mevcut duyma yetisini daha çok derinleştirmekte. Zaten belli bir noktada işitme kaybını oluşturuyor ve bu işitme kaybına bağlı olarak ta kulakta oluşturduğu tinnitus yani halk arasında çınlama olarak bilinen durumu meydana getiriyor ve mevcut olan işitmeyi daha çok kötüleştirme noktasına getiriyor. Çünkü karşı tarafı anlayamama, sesleri karıştırma veya kulakta devamlı rahatsız edici bir sesle beraber hem mental olarak ciddi bir yorgunluk, başarıda düşüklük meydana getiriyor. Çünkü beyin duyduğunu anlamak, anlamlandırmak ve bilgi olarak ve gerektiğinde kullanmak için bu verileri işlemek ister. Devamlı uyarı hem beyinde hem iç kulakta tahribatlar oluşturuyor. Özellikle yüksek ve gürültülü müzik iç kulağın yapısını bozmakta tahribat oluşturmakta. Bunun yansıması olarak beyin bunu farklı seslerle algıladığı için hem çınlama problemine hem de mevcut derin işitme kaybını daha çok derinleştirmeye başlıyor.” şeklinde konuştu.
“Kulak devamlı sese maruz kaldığı için belli bir noktadan sonra yoruluyor ve işitme kaybı yaşamaya başlıyor”
Akıllı telefonlarla beraber bluetooth, kablolu ve benzeri kulaklık kullanımın işitme problemlerine neden olduğuna vurgu yapan Aslan, “Eğer kulaklık, kulak içi olarak kullanılıyorsa farkında olmadan dış kulağa çok baskı yapıyor. Sabah kalkındığında çene ağrısı, şakak ağrıları ve kuşak şeklinde baş ağrıları hissediliyor. Çünkü bu cihaz, uyuduğunuz sürece kulağınıza baskı yapıyor. Sonra kulak ağrısı şikayetleri başlıyor ve mekanizma olarak ta çenede diş sıkma gibi noktalara kadar gidiyor. Kulak, devamlı sese maruz kaldığı için belli bir noktadan sonra yoruluyor ve işitme kaybı yaşamaya başlıyor. Beyin belli bir yerden sonra devamlı uyaranlara karşı kendini kapatmak ya da algıyı azaltmak suretiyle savunma mekanizmasına geçiyor ama bunu yapması sizin kulağa verdiğiniz o uyaranı eksiltmediği için orada tahribat oluşmaya devam ediyor. Artık kulakta tinnitus yani çınlama, derin duyularda kayıp, algılamada problemler yaşanıyor ve bundan sonra biz hekimler artık onu geri döndürme noktasında başarılı olamıyoruz. Bu nedenle gençlerin kulaklık gibi benzer aparatlarla yatmalarını önermiyoruz.” dedi.
“Dünya ile iletişimimizi sağlayan kulaklarımızı bir anlık hevese kurban etmeyelim”
Yatağa sadece uyuma amaçlı gidilmesi gerektiği tavsiyesinde bulunan Aslan, “Uyumak için yatağa girildiğinde, internette sörf yapmak, sosyal medyada gezinmek, ışığa maruz kalındığı için uykuya dalmanın ilk evresi sıkıntıya sokuluyor. Bu görsel olarak gözde bozulmalara sebep oluyor. Uykuya geçişi engellemek; uykusuzluk problemi, sabah dinç uyanamama, öğrenme problemi, dikkatsizlik, Allah korusun ev ve trafik kazaları ve benzeri problemlere neden oluyor. Bunun için uyurken fiziksel baskıyla, ağrıyla oluşturabilecek derinde duyumu kaybettirebilecek kulaklık gibi aparatlarla uyumayı önermiyoruz. Dünya ile iletişimimizi sağlayan kulaklarımızı bir anlık heves ve özenti için heba etmeyelim.” tavsiyesinde bulundu. (İLKHA)