• DOLAR 34.607
  • EURO 36.514
  • ALTIN 2926.594
  • ...
Fikret Bayram cezaevi sürecindeki sıkıntılarını anlattı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
BATMAN - Kamuoyunda Anadilde Savunma ve eşler ile görüşme yasası olarak bilinen `Ceza Muhakemesi Kanunu ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun` ile daha pek çok yasanın mahkûm ve tutuklular lehine yürürlüğe girmesine rağmen bir türlü tahliye edilmeyerek yıllarca cezaevinde tutulan ve vücudunun yüzde 92`sini kullanamayan Fikret Bayram, 14 yıl 8 ay boyunca cezaevlerinde geçirdiği zorlu süreci ve başından geçenleri İlke Haber Ajansı`na (İLKHA) anlattı.
Sürecin en başına gidecek olursak 14 yıl 8 ay önce neler yaşadınız?
 
Adeta bir eşya gibi beni alıp koğuşa atıyorlardı
 
1992 yılında yaşanan bir olay esnasında omurilik kemiğinden yaralanıp felç olduğunu ve aynı zamanda tutuklandığını söyleyen Bayram, "Yaralandığım zaman zarfında yaklaşık bir yılım hastanede geçti. İlk 8 ay sürekli uzanık haldeydim. Bu süre içerisinde vücudum şok geçirdiğinden çok dengesiz bir durum oluştu bedenimde. Sürekli yatakta uzanmam ve rahat bir şekilde kanın dolaşmaması bedenimde birçok hastalık yarattı. Bırakın 8 ay boyunca yürümeyi oturmayı bile özlemiştim. O yüzden çok sıkıntı çektim. 8 ay boyunca bende iyileşme olmayınca beni Ankara Numune Hastanesi`ne götürdüler. Burada da 3 ay boyunca tedavi gördüm ve herhangi bir iyileşme olmadı. Tedavim bittikten sonra beni Ankara Ulucanlar Cezaevi`ne koydular. Burada beni cezaevinin revirine attılar. Cezaevi yönetimi, özellikle yaşamımı sürdürebileceğim ve ihtiyacımı giderebileceğim hiçbir tedbir almadı. Adeta bir eşya gibi beni alıp koğuşa atıyorlardı. Orada aç mı kalırım, susuz mu kalırım diye bunun için hiçbir tedbir almadılar" dedi.
 Ulucanlar Cezaevi`nde ihtiyaçlarınızı nasıl karşıladınız?
 
Bana ne bir şefkat ne de bir merhamet gösterildi
Hayatının çoğunluğunu sürekli olarak tutuklu bir şekilde hastanelerde geçirdiğini belirten Bayram, "Ankara Ulucanlar Cezaevi`ne girdiğimde hiçbir tanıdığım yoktu. Bana yardımcı olacak ve ihtiyaçlarımı giderecek hiç kimse yoktu. Buradaki mahkûmlarda bana yardımcı olmadılar ve ilgi göstermediler. Sürekli bir maddi bakış açısıyla yaklaşıyorlardı ve o yüzden ben oradaki bir mahkûmla anlaştım. Mahkûma ihtiyaçlarımı karşılaması için belirli bir ücret verdim ve bu durum bir ay sürdü. Bana baktığı sırada ne bir şefkat ve ne de bir merhamet gösteriyordu. Bir ay orada kaldım ama bir kere bile yıkanamadım ve çok sıkıntı yaşadım. Daha sonra mahkemem Diyarbakır`da devam ediyor diye, beni 1993 Nisan ayında Diyarbakır Cezaevi`ne gönderdiler. Diyarbakır`a getirilirken yolda da çok sıkıntı çektim. Sağlıklı insanları taşıdıkları ring aracıyla beni de götürdüler. Hasta olmama rağmen kimse beni dinlemedi ve olduğu gibi araca atıp götürdüler. Yolda durakladığımız sürede diğer mahkûmları dinlenmeleri için indiriyorlardı ama beni indirmiyorlardı ve yeme içme ihtiyacımı da karşılamadılar" ifadelerini kullandı.
 
Mahkemelerim bensiz geçiyordu
Daha sonra Diyarbakır`daki cezaevine getirildiğini ve burada müteddeyin insanların koğuşuna girdiğini dile getiren Bayram, şunları söyledi: "Müteddeyin insanların yaşadığı koğuşa girdiğimde buradaki Müslümanlar beni sevinçle karşıladılar. Pervane gibi benim etrafımda dönüp bana hizmet ettiler. O arkadaşlarımın yanına girmekle adeta tahliye olmuş gibi sevindim. O kadar bana yardımcı oldular ve beni el üstünde tuttular ki, Allah onlardan razı olsun. Burada mahkemem sürüyordu ve beni ring araçlarıyla götürmek istiyorlardı. Bende o araçla çok sıkıntı çektiğim için gitmiyordum mahkemeye. Mahkemelerim bensiz geçiyordu ve mahkeme ben olmadan kararlar veriyordu. Bu arada 1994 yılının Ağustos ayında Diyarbakır Cezaevi`nde yer kalmadığını söyleyip sadece mütedeyyin insanları Bingöl Cezaevi`ne sürgün ettiler. Beni ambulansla götürmeleri gerekirken tekrar cezaevi ring aracıyla götürdüler. Yine Müslüman kardeşlerim bana yardımcı oldular."
 
Daha önce bir defa Cumhurbaşkanlığı affından yararlandığınızı biliyoruz. Bu süreci anlatabilir misiniz?
 
Eziyet üstüne eziyet verdiler bana
1995 yılında mahkeme tarafından kendisine ceza verildiğini ve avukatının cezaya itiraz edip dosyasını Yargıtay`a gönderdiğini vurgulayan Bayram, "Yargıtay cezamı onaylayınca hükümlü oldum ve hükümlü olduktan sonra avukatım Cumhurbaşkanı affından istifade etmem için müracaatta bulundu. Cumhurbaşkanının af süreci epey uzun sürdü. 1997 Temmuz ayında beni Adli Tıp`a götürdüler. Adli Tıp`ta beni muayene ettikten sonra geri getirdiler. Gidiş geliş toplam bir hafta sürdü. Çünkü beni yine cezaevi arabasıyla gönderdiler. Bir hafta boyunca arabanın içerisinde yolculuk yapmak zorunda kaldım. Bingöl`den önce Antalya`ya gitmek zorunda kaldık. Orada mahkûm vardı onu indirdiler. Oradan Balıkesir`in Bandırma ilçesine gittik ve orada bir mahkûm bırakılacaktı. Dolayısıyla bu yolculuklar esnasında bana eziyet üstüne eziyet verdiler" dedi.
 
Temmuz ayında Adli Tıp`a gittiğini ve Adli Tıp`ın kendisine rapor verdiğini kaydeden Bayram, "Benim kendi başıma cezaevinde hayatımı sürdüremeyeceğimi belirterek ağır şekilde hasta vakası raporu verdi. Adli Tıp raporumu dosya şeklinde dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel`e götürdüler. Demirel, 26 Eylül 1997`de benim kalan cezamı affetti ve ben tahliye oldum. Tahliye olduktan sonra Batman`a evime geldim.
 
Daha sonra ne oldu da bu halde tekrar cezaevine düştünüz?
 
2000 yılında Müslümanlara yönelik büyük operasyonlar başlatıldı
Bu arada 2000 yılına kadar herhangi bir şey olmadı. Benim zaten mevcut sakatlığım nedeniyle dışarıya çıkabilecek imkânlarım yoktu ve sadece evdeydim. 2000 yılında Müslümanlara yönelik büyük operasyonlar başladığında polis düzenlemiş olduğu belgelerle tekrar beni aldı. Başkasına zorla işkence ile imzalatmış olduğu bazı belgelerle beni başka suçlara da karıştırdılar" diye konuştu.
 
Tekerlekli sandalyede bir hafta boyunca hücrede kaldım
Cumhurbaşkanı affından sonra tespit edilmiş bir suçunun olmadığına dikkat çeken Bayram, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Herhangi bir suç işlememiş olmama rağmen 2000 yılı Mayıs ayında beni tekrar gözaltına aldılar. Bu halime rağmen gözaltında beni darp ettiler, yine sağlam insanlara sistematik işkence yapıyorlardı. O sistematik işkenceyi bana yapamadıklarından kaba dayak atarak bazı şeyleri zorla kabul etmemi sağlamaya çalışıyorlardı. Bir hafta bu şekilde gözaltında kaldım. Yine tekerlikli sandalyedeydim. Tekerlekli sandalyemde daracık bir hücre içerisinde o şekilde bir hafta boyunca beni kalmak zorunda bıraktılar. Gözaltı sürecinden sonra savcılığa çıkardılar. Savcılık tutuklama kararımı verdi ve hakimin önüne çıkardılar. Tabi bu arada gözaltında zorla bazı belgeleri hiç okutmadan imzalattılar. Okumadan imzalamak istemediğimi söyleyince, dediler ki, `sen bu imzayı atmadan buradan çıkamazsın. Ya imzayı atarsın gidersin cezaevine, ya da kalırsın buradan cenazen çıkar` şeklinde tehdit ettiler. Bende imzalamak zorunda kaldım."
 
Hâkim dosyama bakmasına rağmen bana ceza verdi
Savcılıkta kendisine yapılan tüm muameleyi anlatmasına rağmen kendisini mahkemeye çıkardığını belirten Bayram, "Darp edildiğimi, gözüm kapalı bir şekilde belgeler imzalattıklarını, içinde ne olduğunu dahi bilmediğimi söylememe rağmen savcılık beni mahkemeye sevk etti. Hâkim de dosyaya bakıp tutuklama kararı verdi. Hâkime dedim ki, bu halde beni nasıl tutukluyorsunuz? Cezaevinde kendime bakacak durumda değilim. Cumhurbaşkanı bundan dolayı benim cezamı kaldırmış ve beni serbest bırakmıştır. Hâkim de bana dedi ki, `önce ki sefer nasıl kaldıysan, yine aynı şekil kalırsın` dedi ve tutuklayıp cezaevine gönderdiler. Bir hafta Diyarbakır E Tipi Cezaevi`nde kaldıktan sonra Elazığ E Tipi`ne gönderdiler. Yine o cezaevi arabasıyla, o eziyetle, o sıkıntıyla beni gönderdiler. Elazığ Cezaevi`nde yaklaşık 10 ay kaldım. 10 aydan sonra ailem Batman`da oturduğu için Batman`a sevkimi istedim ve beni Batman`a getirdiler" şeklinde konuştu.
 
Yani sizin için ikinci defa cezaevi hayatı başlamıştı. Peki, bu sefer nelerle karşılaştınız?
 
Cezaevleri Müslümanlarla dolmuştu
Yaşadığı dönemi özet şeklinde aktaran Bayram, şu ifadelere yer verdi: "O dönemler Müslümanlara yapılan baskınlar nedeniyle gözaltına alınan ve cezaevine atılan binlerce insan vardı. Bütün cezaevleri Müslümanlarla doldurulmuştu Elazığ`da 200`e yakın Müslüman vardı ve sonra Batman a geldim Batman`da 250-300 kişi vardı. Batman cezaevi beni kabul edip içeri aldıktan sonra, yine normal bir hayat yaşamam için hiç bir tedbir almadılar. Cezaevinin yapısı iki katlıydı. Üst katta yatma yeri var ve alt kata inmek için 20 basamaklı merdivenler vardı. Alt katta ise oturma salonu, tuvalet ve banyo vardı. Rahatsızlığımdan dolayı ben mecbur kalmadığım sürece aşağı inemiyordum ve başkasına da rahatsızlık vermek istemiyordum. Allah razı olsun beraber kaldığımız arkadaşlar bu konuda üstlerine düşeni en güzel şekilde yaptılar ve hep yatağımdaydım."
 
14 yıl 8 ay boyunca cezaevinde kaldığını ve bunun 1 yılını hastane ortamında geçirdiğini dile getiren Bayram, "Geriye kalan 14 yılı, 2 metrekarelik bir alanda geçirdim. Yani böyle havalandırmaya çıkayım, hareket edeyim, tekerlekli sandalyeyle böyle bir imkânım yoktu. Çünkü 20 basamaklı zorlu bir merdiven vardı ve insan bu kadar zamanı yatakta geçirirse hem ruhen hem de bedenen sıkıntılar ortaya çıkıyor, insanın morali bozuluyor ve sıkıntılar çekiyordum" dedi.
 
Sizin durumunuzda olan hastalar için Adalet Bakanlığı`na ve Cumhurbaşkanı`na nasıl bir çağrıda bulunmak istersiniz?
 
"Allah`ın size nasıl muamele etmesini istiyorsanız, sizde öyle muamelede bulununuz"
Bayram, konuşmasının devamında şunları kaydetti: "Cezaevlerinde kamuoyuna yansıdığı kadarıyla 400 tane hasta mahkûm vardır ve gerek Cumhurbaşkanı gerek Adalet Bakanı bu hasta mahkûmları göz ardı etmemelidir. Burada gördüğümüz kadarıyla gerek Cumhurbaşkanı, gerek Başbakan ve gerekse Adalet Bakanının dindar insan olduklarını biliyoruz. Dindar insanlar normalde şefkatli ve merhametli olurlar ki Allah`u Teâlâ da onlara karşı merhametli olsun. Allah`u Teâlâ`nın size nasıl muamele etmesini istiyorsanız, lütfen sizde o mahkûmlara o şekilde muamele edin ve bu insanlar için bir kapı açın. Zaten bununla ilgili kanun var ama uygulamıyorsunuz ve bu çıkarılmış kanuna bir revizyon yaparak içeride bulunan bütün hastaların dışarı çıkmasını sağlayabilirler. Eğer onları dışarı salsalar inanıyorum ki Allah katında çok büyük ecir kazanırlar ve bunu yapmadıkları halde içeride ölecek her insanın vebali Adalet Bakanı ve bu hasta insanların içeride kalmasına sebep olan insanların boyunlarındadır. Bilin ki, Allah u Teâlâ cezaevinde bulunan insanların hesabını onlardan soracaktır. Allah`ın sizlere nasıl muamele etmesini istiyorsanız lütfen sizlerin de hem hasta mahkûmlara hem de diğer mahkûmlara o şekilde muamele etmenizi istirham ediyorum."
 
Son olarak özgürlüğünüze kavuşmanız için gerek mektup, gerek imza, gerekse dualarıyla sürekli yanınızda olduğunu gösterenler ile ilgili neler söylemek istersiniz?
 
Bayram, son olarak konuşmasını şöyle sürdürdü: "2009`dan beri bazı duyarlı basın kuruluşları beni hiç gündemden düşürmediler. Özellikle Doğruhaber Gazetesi beni sürekli gündem de tuttu ve sonra Rehber TV, oda aynı şekilde beni gündemde tuttu. Bununla beraber bazı sivil toplum kuruluşları her fırsatta beni gündeme getirdiler ve serbest bırakılmam için onlarda büyük çabalar sarf ettiler. Ayrıca Zeynep Bozdaş Hanım Efendi serbest kalmam için internet ortamında imza kampanyası başlattı ve on 10 binlerce insan bu imza kampanyasına destek verdi. Göstermiş oldukları bu çabaları nedeniyle gerek basın kuruluşlarına gerekse bütün sivil toplum kuruluşlarına ve imza kampanyasını başlatan Zeynep Bozdaş Hanım Efendiye çok teşekkür ediyorum. Allah onlardan razı olsun ve Allah onların maddi ve manevi sıkıntılarını gidersin. Allah ahirette de onları büyük mükâfatlarla mükâfatlandırsın ve cennette de Efendimiz`e (sav) komşu eylesin."
 
(M.Fatih Akgül-İLKHA)

Bu haberler de ilginizi çekebilir