• DOLAR 34.61
  • EURO 36.607
  • ALTIN 2938.06
  • ...
`Çöpçü` ve `Çaycı`ları Çok Önceden O Deşifre Etmişti
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Abdullah Bahadır / haber-analiz
 
Yazıdan, PKK-HİZBULLAH çatışmasını başlatanın PKK olduğu bir kez daha açık bir şekilde anlaşılıyor. Çatışma sürecinde bile Cemaat’e karşı suç işlemeyen PKK’lilere ilişilmemesi gerektiği vurgusu dikkatlerden kaçmıyor. ‘PKK’li bile olsa Cemaat’e karşı işlediği bir suçu yoksa karışılmadığı’ hakikatinin ibrazı, gerçekten önemli bir husus.

Cemaat Rehberi’nin, onların çatışmayı başlatmadığı yerlerde çatışmayı başlatmama vurgusu ile kukladan(tetiği çekenden) çok, kuklacının(tetiği çektirenin) hedefe konması isteği de, bir bataklığı kurutma, kandırılan(suça bulaştırılan)ları değil, kandıran(suça bulaştıran)ları yani asıl suçluları cezalandırma stratejisi, önemli bir yöntem dehası olarak dikkatlerden kaçmıyor.

Yazı dizisinde bu hassasiyet aynen şöyle yer alıyor: “PKK Cemaate karşı saldırılarda bulununca, Şehid Rehber onların sorumlularına farklı kanallardan mesajlar gönderip çatışma çıkmaması için ikazlarda bulundu. Bunların fayda vermediğini ve PKK’nin saldırılarda kararlı olduğunu görünce, saldırılara karşılık verme konusunda sorumlulardan gelen önerilere karşılık: “Biz tetik çekenlerle uğraşamayız, etkili bir çözüm de olmaz, tetikçiler bitmez, biri gider bir başkası gelir, bizim için önemli olan tetiği çekenden ziyade çektirenleri tespit edip onları etkisiz hale getirmektir. Aynı zamanda, bizim çatışma istemediğimizi bilsinler diye; onların bize saldırmadığı yerlerde biz asla kimseye saldırmaz ve çatışmayı oralara sürüklemeyiz. Saldırıyı kestikleri yerde biz de keseriz. PKK’li olduğu halde Cemaate karşı suç işlemeyenlere de silah doğrultmayız” dedi.”

Huseynisevda.biz adlı internet sitesinde yayınlanan yazının içerisindeki bir başka konu, gerçekten Cemaat’in çalışma disiplinini, haber alma ve teşhis etme yeteneğini salık veriyor. Bugün daha yeni anlaşılan karşıt örgüt içerisindeki yapılanmanın, Cemaatçe yıllar önce bilindiğini yine bu yazı dizisinden anlamış oluyoruz. O da; çaycı, odacı ve çöpçü görümünde olan kimilerin, aslında çok daha farklı posizyon ve sorumluluk taşıdıklarının deşifre edilmesi meselesi. Şehid Rehber’in mücadelesi ve şahsiyetinin anlatıldığı yazı silsilesinde bu konu aynen şöyle aktarılıyor: “Geniş ve yoğun bir istihbarat ağı oluşturarak Cemaate karşı suç işleyenlerden konumlarını gizli tutup halk tarafından tanınmayanları tespit ettirdi. Çöpçü olarak Belediye kadrosunda çalışan birinin, aslında o yerin sorumlularından biri olduğu ve hatta belediye başkanına örgütsel talimatlar verdiği düşünüldüğünde, bu gibilere yönelik eylemlerin halk tarafından anlaşılabilmesi beklenemez. Hatta ‘zavallı bir çöpçü vuruldu’ denilebilir. Ancak karşı taraf açısından durum hiç de böyle değildi, nasıl bir darbe yediklerini çok iyi biliyorlardı.”
 
 
Yazıda ayrıca, Şehid Rehber’in davasında azimli ve kararlı olduğu vurgulanıyor ve İslam davasını hiçbir şeye değişmediği ifade ediliyor. Kendisinden, “İslam davasını hiçbir şeye değişmezdi. Davayı ilgilendiren her meseleyi önemserdi. Dava konusunda ihmalkârlık, duyarsızlık, tembellik, gevşeklik, korkaklık, çekingenlik gibi zaafiyetleri kabul etmezdi. Davaya halel gelmesin, dava zarar görmesin diye her türlü fedakârlıkta bulunurdu. İnsanları davaya bağlılıkları, İslam’a, Kur’an ve Sünnete bağlılıkları, ihlâs, takva, fedakârlık ve samimiyetlerine göre değerlendirirdi. Bunun dışındaki meziyetler onun için belirleyici etkenler değildi. Akrabalık veya diğer sosyal bağlar, görev vermede veya görevden uzaklaştırmada belirleyici değildi. Bu onun en yakın akrabası ve en yakın arkadaşı dahi olsa fark etmezdi” şeklinde söz ediliyor.

H. H. adlı Cemaat mensubunun dilinden Şehid Rehber’in her işte İslami hüküm ve esaslara önem verdiğini kim ve kimlere karşı olursa olsun belirleyici olanın İslami hükümler olduğu aktarılıyor. Aşağıda anlatılan bu anekdot da, onun Peygamber Efendimiz(SAV)’in hırsızlıkla ilgili “…. Vallahi kızım Fatıma da olsa ayırım yapmaz cezasını verirdim” mübarek hüküm ve kararını/kararlılığını andırıyor. Onun bu hassasiyeti H.H adlı Cemaat mensubu dilinden şöyle aktarılıyor: “Akrabalarımızdan biri bir ara Cemaate yanaşır gibi oldu ama sonradan düşmanlık yapmaya başladı. Bunun bazı yakınları da Cemaat ile birlikteydi. Bir gün Şehid Rehber; “Bunlar çok ileri gitmiyorlar mı, bu kadar yetmedi mi? Bunun bir önlemini almamız lazım” dedi. H. İ. adlı arkadaş da, yarı şaka yarı ciddi bir tavır ile “Ağabey, bu adam H. A. ‘nın akrabasıdır, bunu da dikkate almamız gerekir” deyince Şehid Rehber ciddi ve kararlı bir ses tonuyla; “Her kim olursa olsun, Allah için, dava için, İslami mücadele için vallahi aha bu gözüm bile engel olsa, çıkarıp çöpe atacağım. Bu, filandır, falanın damadır, Hüseyin Velioğlu’nun oğludur demem. Vallahi benim öz oğlum olsa, oğluma gerekeni yaparım. Dava bizim için her şeydir. Biz her şeyimizi bırakıp bu yola koyulmuşuz, kimsenin hatırına bu davadan ve icaplarından vazgeçmem” dedi.”

Şehid Rehber’in kararlılık, cesaret ve tavizsizliği ayrıca bu yazı silsilesinde yer alıyor. Yazının 22. Bölümünü baştan sona pür dikkatli okumada fayda vardır diyorum ve kaçırmamanızı diliyorum.

Selam ve dua ile
 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir