‘DAVAMIZ ADALETİ TESİS ETMEKTİR’
HÜDA PAR’ın amacını ve hedeflerini açıklayan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, “Kimileri toplumu ıslah etmeye çalışır, kimileri de de ifsat etmeye çalışır. İnsanlık tarihi bu mücadeledir. Biz de diyoruz ki 124 bin Peygamberin ve onların yolundan giden salih insanların davası bizim davamızdır. Yani bizim davamız; barıştır, huzurdur, kardeşliktir, ıslahtır. İyilik tohumlarını her tarafa ekmektir. Adaleti tesis etmektir. Davamız budur. HÜDA PAR ve misyonu özet olarak bu şekilde ifade edilebilir.” ifadelerini kullandı.
ENES DURMAZ- DOĞRUHABER
Katıldığı TV programında gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, partisinin amacı, seçim çalışmaları, ekonomik kriz ve mevcut sistem ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. HÜDA PAR’ın amacını açıklayan Yapıcıoğlu, “Parti programımızı yazarken ilk giriş cümlemiz; Yüce Allah’ın insanı en güzel şekilde yarattığı ve kainatı insanoğlunun emrine verdiği şeklindedir. Biz insana ve kainata böyle bakıyoruz. Allah, insanı yeryüzünde bir halife olarak yarattı ve yeryüzünü imar görevi verdi. Yaratılmış mahluklar arasında sadece insana irade verildi ve Hz. Adem babamızın çocuklarından bu yana bir mücadele başladı insanlar arasında. Kimileri toplumu ıslah etmek çalışır, kimileri de de ifsat etmeye çalışır. İnsanlık tarihi bu mücadeledir. Biz de diyoruz ki 124 bin Peygamberin ve onların yolundan giden salih insanların davası bizim davamızdır. Yani bizim davamız; barıştır, huzurdur, kardeşliktir, ıslahtır. İyilik tohumlarını her tarafa ekmektir. Adaleti tesis etmektir. Davamız budur. HÜDA PAR ve misyonu özet olarak bu şekilde ifade edilebilir. Siyaset de bu hayatın içerisinde dünyadaki işlerin tanzimi konusunda söz sahibi olmak için yapılan işlerden bir tanesidir. İmam Gazali’nin tabiriyle çok şerefli bir meslektir siyaset. Biz o şerefli mesleği usulünce ve meşru dairede yapmaya çalışan insanlarız. HÜDA PAR kısaca budur” şeklinde konuştu.
DAVAMIZI, KENDİMİZİ ANLATABİLMEK İÇİN SÜREKLİ SAHADAYIZ
Seçim odaklı bir parti olmadıklarının altını çizen Yapıcıoğlu şöyle konuştu; “HÜDA PAR her zaman seçime hazırdır ancak hemen yarın erken seçim olsun modunda da değiliz. Bizle seçim odaklı çalışan bir siyasi parti değiliz. Davamızı, kendimizi anlatabilmek için sürekli sahadayız. Diğer partiler seçime bir yıl, altı ay kala çıkarlar ancak biz her zaman sahadayız. Bizler halktan bu konuda diğer partilerle ilgili çok şikayetler dinledik. Diğer partilerin seçimden seçime sahada olduklarına dair şikayetler dinledik. Bizler sadece seçim odaklı bir parti değiliz. Bu anlamda bizler sürekli seçime hazırız. Yarın, önümüzdeki hafta veya ayda bile seçim olsa her zaman HÜDA PAR seçime hazırıdır. Fakat biz erken seçimin ülkenin gündeminde de çıktığını düşünüyoruz. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı ve hükümet yetkilileri defaatle ‘erken seçim bizim gündemimizde yok’ dedi.”
HİÇBİR VATANDAŞIN OYU HERHANGİ BİR SİYASİ PARTİNİN ÇANTASINDAKİ KEKLİK DEĞİLDİR
Vatandaşların mevcutta oy verdiği partilerden memnun olmadığını söyleyen Yapıcıoğlu, “Gezdiğimiz yedi coğrafyada insanların daha önce takip ettiği siyasi çizgiden memnun olmadığını gördük. Genel olarak seçmen, daha önce oy verdiği siyasi partilerden, takip ettiği siyasi çizgiden memnuniyetsizliği var. Bu sadece bir parti ile de alakalı değil genel anlamda ben bunu gördüm. Hemen her partiye oy vermiş insanlarla görüştüm ve bu memnuniyetsizliği gördüm. Bu sadece bir il veya bölgeyle alakalı da değil. Her bölgede ve her partinin seçmeni olmuş insanlar karar değiştirebilir. Bazen bize, ‘siz şu veya bu partinin oylarına mı talipsiniz?’ diye soruyorlar. Ben şunu söylüyorum; kim hangi partide görev alıyorsa, aktif olarak hangi partide siyaset yapıyorsa o kendi partisine oyunu versin. Biz vatandaşların oyuna talibiz. Vatandaş sandığa gittiğinde oy onundur. Sandığa atıncaya kadar. Ne zamanki mührünü bastı, mührü hangi partinin ambleminin altına bastıysa artık o oy o partiyedir. Dolayısıyla peşinen şu veya bu dili konuşan, şu veya bu düşünceye sahip olan, şu veya bu bölgede yaşayan kişilerin oylarını belli bir partiye mal etmek doğru değildir. Hiçbir vatandaşın oyu herhangi bir siyasi partinin çantasındaki keklik değildir.” dedi.
EN ÖNCELİKLİ GÜNDEM; GEÇİM SIKINTISI, HAYAT PAHALILIĞI, ENFLASYON, İŞSİZLİK…
Annelerin oturma eylemlerinin siyasete etkisine dair de konuşan Yapıcıoğlu, “Toplumda yaşanan ve insanlara dokunan herhangi bir olayın bazı siyasi sonuçları olur. HDP İl Başkanlıkları önünde oturan annelerin yüreğinden çıkan feryatların da mutlaka siyasi bir etkisi olacaktır. Ama siyaset çok girift bir şeydir. Toplumu yönlendiren ya da sosyal değişimlere yol açacak sadece çok basit bir şekilde tek bir olay üzerinden bu meseleleri okuyarak, ‘şu şöyle yapar, bu böyle yapar’ demek çok doğru değil. Toplumsal dönüşüm ve değişimler biraz yavaş olur. Buna etki eden faktörler çok farklıdır. Süleyman Demirel’in dediği bir söz vardır; ‘Tencerelerin deviremeyeceği bir iktidar yoktur.’ Biz halkın arasında dolaşırken şunu çok net bir şekilde gördük. Özellikle dar gelirliler için en öncelikli gündem; geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı, enflasyon, işsizlik… Belki de seçmenin tercihlerini en fazla etkileyecek şey bu olur. Yedi coğrafi bölgede de en temel sorun budur. Bir taraftan çiftçiler gübre, mazot fiyatlarından şikayet eder. Bir taraftan gençler üniversiteyi bitirdim, diploma aldım ama iş bulamadım, atanamadım diyor. Öte taraftan nakliyeci son bir yıl içinde üç-dört kat artan teker fiyatlarından dertli. Öte taraftan kiracı artan kiralardan dert yanıyor.” ifadelerini kullandı.
BU SİSTEMİN KENDİSİ KRİZ ÜRETİYOR
“Şu anda adı konulmamış ciddi bir ekonomik kriz var.” diye konuşan Yapıcıoğlu, “2001 krizi gibi mi bence değil. Ama özellikle dar gelirliler için bir kriz, bir sıkıntı var. Bazı muhalefet partilerine sorarsanız bu krizin bir sebebi var. Nedir? İşte Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, parlamenter sistem gelirse sorunlar bitecek deniliyor. 2011’de de biz bir kriz yaşadık. O zaman da parlamenter sistem vardı. O zaman da Ak Parti iktidarı vardı. Peki 2001’deki kriz. O zaman Ak Parti iktidarda değildi. Hatta Ak Parti’yi iktidara taşıyan şey de o derin krizdi. O zaman başka partiler vardı. Parlamenter sistem ve koalisyon hükümeti vardı. 1994, 1980 ve 1970’lerde de krizler yaşadık. Bizim tezimiz şu; bu sistemin kendisi kriz üretiyor. Eğer sistem değişmez ve devam ederse, bu sistemin uygulayıcısı kim olursa olsun ister şu andaki mevcut hükümet, ister başka bir parti iktidara gelsin. Sistem değişmediği sürece bu sistem kriz üretmeye devam edecek.” dedi.
BURADAN BİR ÇIKIŞ YOLU VAR. O HALKAYI PARÇALAYACAKSINIZ. O BOYUNDURUĞU KIRACAKSINIZ
Faizli sistemden çıkış yoluna dair de değerlendirmelerde bulunan Yapıcıoğlu son olarak şöyle konuştu; “Bir buçuk yıllık pandemi döneminde dünyanın küresel para babaları servetlerine 3.2 trilyon dolar servet kattılar. Yine aynı dönemde fakir fukara o zenginlerin lehine olacak şekilde 3,2 trilyon dolar fakirleşti. Biz diyoruz ki bu sistem zaten fakir fukaranın aleyhine çalışan bir sistem. Faizli sistem para babalarına çalışır. Emeğiyle geçinen, toprağı ekip biçen, alın teriyle geçinen insanlar, sürekli onların lehine çalışır. Zenginlik ve yer altı kaynakları para babalarına akar. Para bizim inancımıza göre alınıp satılabilen bir meta değildir. Siz parayı parayla satamazsınız. Buğdayı buğdayla satamazsınız. Bir şeyi kendi cinsinden bir şeyle değiştirip fazlalık alırsanız bunun adı faizdir. Bu faiz sisteminde sürekli o paraları biriktirenler, onu kenz halinde toplayanlar, onu alınıp satılacak bir meta olarak görürler ve satarlar. Sistemin özü budur. Rahmetli Necmettin Erbakan dönemi hariç bütün Cumhuriyet dönemi hükümetlerinin bütçelerinde açık vardır. Bütçe yapılırken, ‘bizim bütçemiz şu kadar açık verecektir’ denilir. Ve bu açık bütçe nasıl finanse edilir; borçla, yani borçlanarak kapatılır. O borcun karşılığında da bir faiz verilir. Çok basit bir istatistikle bütçe sürekli açık verir ama bütçe sürekli faiz dışı fazla verir. Ne demek faiz dışı fazla; eğer siz faiz ödemek zorunda kalmazsanız aslında sizin gelirleriniz giderlerinizden fazla. Bu halkayı insanların boynuna geçiriyorlar boyunduruk gibi ondan sonra esaret başlıyor. Biz diyoruz ki buradan bir tane çıkış yolu var. O halkayı parçalayacaksınız. O boyunduruğu kıracaksınız. Nasıl kıracaksınız? Borçlanmayacaksınız. Siz borçlanmayınca faiz ödemek zorunda kalmazsınız. Ama küresel manada bu sistem varken siz borçlu olmazsanız bile eğer sizin ülkeniz, hazineniz, maliyeniz borçlanıp faiz ödüyorsa siz aslında faiz ödemezseniz bile aslında siz ekmek alırken bile faiz ödüyorsunuz.”