• DOLAR 35.481
  • EURO 36.455
  • ALTIN 3065.03
  • ...
BİR DEVRİMCİ: İMAM HUMEYNİ
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Mehmet Emin Özmen /Doğruhaber / Araştırma
 
DÜNYA MÜSLÜMANLARINA AŞILANAN ÜMİT
İmam Humeyni, 03 Haziran 1989 yılında vefat etti. Ama ardından dünyanın tüm dengelerini alt üst eden bir devrim bıraktı. Zaman, İslam Ordularının düşman kalelerinin önünde göründüklerinde, kapıların ardına kadar açıldığı zaman değildi. Çünkü 19. Yüzyıl İslam Şeriatının yeryüzünde artık uygulanmadığı ve emperyalistlerce dimağlardan silinmeye çalışıldığı bir dönemdi. Koca Osmanlı İmparatorluğu Batılı devletlere yenilmiş, İslam coğrafyası sarı saçlı mavi gözlü Batılıların vekillerine bırakılmıştı.
Ulus fikri her yere sirayet etmiş, Müslümanlar fikri ihtilaflarının yanında bir de kavmi çatışmalara girmişti. Ümmet teknesinin içinde yoğrulan Türk, Kürt, Arap, Fars vb. İslam halkları, milli çıkarlar uğruna birbirlerinin boğazını sıkar hale getirilmişti. Yıllarca İslam medeniyetine beşiklik eden bu coğrafyada, İslam garip hale gelmişti. Bu hale getirilen coğrafyamız, yenilmeye hazır iştah kabartan bir yemek gibi sarı saçlı mavi gözlü ırkın önündeki sofraya serilmişti.

İşte böyle bir dünyada İran’da, Kum kentinde, devrimlerin çağının gerilerde kaldığı iddia edildiği dönemde, bir devrimci yetişiyordu.

İLİM HAVZALARI
Yaptığı devrim ile tüm dünya Müslümanlarına ümit ışığı saçan İmam, 22 Eylül 1902’de İran’ın merkezi eyaletinin Humeyn Kasabasında doğdu. Asıl adı Ruhullah Musavi Humeyni olan İmam, daha 5 aylıkken babası Seyyid Mustafa feodal güçlerce şehid edildi. 15 yaşında da hem annesini hem de kendisine bakan halasını kaybetti.

Üstün bir zekâya sahip olan İmam Humeyni kısa zamanda medreselerdeki sıralı ilimleri okudu. Dini ilimleri tahsil ederek geçirdiği çocukluk ve gençlik döneminden sonra Erak İslami İlim Havzasına gitti. Buradan da meşhur Kum kentine giderek ilmini tanınmış Ayetullahların yanında tamamladı. Ayetullah Abdülkerim Hairi’nin vefatından sonra Kum’un önde gelen isimlerinden biri sayılıyordu. Ayetullah Burucerdi’nin vefatından sonra ise hem Kum’da hem de diğer ilim çevrelerinde artık “Ayetullahi’l-Uzma olarak kabul edildi. Ayrıca Irak’ın Necef kentinde devrim hareketini idare etmekle birlikte, yaklaşık 15 yıl talebe okuttu.

MÜCADELENİN BAŞLAMASI
Özellikle Ayetullah Burucerdi’nin vefatının ardından, Şah rejimi Amerika’nın istediği reformları yapmaya hız verdi. Bazı kanunlar değiştiriliyordu. Bu şekilde İran’ın laikleştirilmesine çalışılıyordu. İmam Humeyni mevcut sisteme ilk tepkisini 1963 yılında, İran’da Ak Devrim diye adlandırılan batılılaşma ve laikleşmeye karşı verdi. Özellikle İmam’ın 22 Mart 1963 günü, medresede yaptığı ve Ak Devrim’i yerden yere vurduğu bir konuşmasından sonra rejim güçlerince medreseye baskın düzenlendi ve 20 kişi şehid edildi. Olayın ardından İmam Humeyni tutuklandı. Bir süre sonra serbest kalan İmam, yaşananları kınayıcı konuşmalar yapmaya devam etti. Özellikle 3 Haziran 1963 günü sert bir konuşma yaptı. Bu konuşmasına da tahammül etmeyen rejim, İmam’ı yeniden tutukladı. Ancak bu kez Türkiye’ye sürgün ettiler. Bu arada İmam Humeyni’nin tutuklanması olayı protesto ediliyordu. 5 Haziran 1963 tarihinde “15 Hordad” diye bilinen müthiş bir kalabalığın katıldığı protesto eylemi gerçekleşti. Vur emri ile birlikte ateş eden güvenlik kuvvetleri, 15 bin İranlıyı şehid etti. Olaylardan sonradan haberi olan İmam, çok çileli bir döneme girdi. Bir yandan bir günde şehid edilen 15 bin yareni diğer yandan vatan ve İslami yönetim hasreti. Karar kesindi. Bu hasretin bitirilmesi gerekiyordu. İslam’ın zaferi ile neticelenecek kıyam sürdürülecekti.

ZAFER
Yaklaşık bir yıl Türkiye’de kalan İmam Humeyni, Irak’ın Necef kentine gitti. Orada hem talebe okutuyor hem de devrim hareketini yönetiyordu. Bu arada Şah, Amerikalıları hoşnut etmekle meşguldü. Amerikalıların İran’da dokunulmazlıkları anlamına gelebilecek Osmanlı’nın kapitülasyonlarına benzer uygulamalar gerçekleştiriyordu.

İslam Ümmetinin kalbine bir hançer misali saplanan İsrail ile Araplar arasında süren 6 gün savaşları nedeniyle, İmam tüm dünya Müslümanlarının İsrail’e karşı tutum takınmaya davet etti. Böylece davasının bazılarının iddia ettiği gibi Şii bir devrim olmadığı ortaya çıkıyordu. Zaten kendisi Peygamberin (SAV) kutlu doğum haftasını, Vahdet Haftası olarak ilan etmişti. Şah’ın Hicri takvimi değiştirip yerine eski şahların kullandığı bir takvimi getirmeye çalışması da şiddetli tepki gördü. İmam bu takvimi kullanmayı haram olarak değerlendirdi. Bu arada rejim İmam’ın büyük oğlu Mustafa Humeyni’yi şehid etti. İran’da büyük bir cenaze töreni düzenlendi. Artık ayaklanma doruk noktasına ulaşmıştı. Yaşanan olaylardan sonra Irak yönetimi İmam Humeyni’nin ülkeyi terk etmesini istedi. İmam Fransa’nın başkenti Paris’e gitti.

Rejim her türlü katliama başvurmaktan çekinmiyordu. Çünkü dünya O’nun arkasındaydı. Dökülen Müslüman kanı olunca hiç kimse hesap sormazdı. Paris’te bir İranlının evine yerleşen İmam, oradan kıyamı idare ediyordu. Kıyam çok büyük kitleleri sürüklüyordu. Şah bu mahşeri kalabalıkla baş edemeyeceğini anlayınca, 15 Ocak 1979’da İran’ı terk etti. 31 Ocak 1979’da da İmam, İran’a geri döndü. İran halkı İmam’ını, 10 milyonlarla ifade edilebilecek bir kalabalıkla, bütün firavunların gözlerini yuvalarından fırlatacak bir törenle karşıladı.

İmam’ın gelişi artık zaferin müjdecisiydi. Tüm devlet kurumları yavaş yavaş devrimcilerin eline geçiyordu. Her ne kadar Şah’ın özel birlikleri kıyamı engellemeye çalıştıysa da halk bu engeli ortan kaldırmasını bildi ve 11 Şubat 1979’da İslami İran Cumhuriyeti kuruldu.

ZAFERİN SIRRI
Tabi devrimleri bir tek şahıs yapmıyor. Ama devrim liderinin olmazsa olmazlığını da herkes takdir ediyor. Kim ne derse desin kanaatimce İmam’ı diğer liderlerden farklı kılan yaşadığı sofi hayat tarzıydı. Ortalama 20 yaşlarından itibaren düzenli bir şekilde gece namazlarında devrimin kilometre taşlarını döşüyordu. Devrim ve mücadelesini başarıya ulaştıran esas amil güç ilmi ile birlikte takvayı elde tutmak için yaptıklarıydı. Yoksa CIA gibi bir haber alma teşkilatına sahip, dünyanın süper gücü olarak kabul gören Amerika’nın gözlerine parmaklarını sokarcasına bir devrim yapmak, hele hele İrangate skandalındaki gibi ABD ile dalga geçmek her liderin harcı değildir.

Zaten İmam Humeyni’nin hayatı ve eserleri incelendiğinde çok sofi bir hayatı olduğu hemen göze çarpar. Yabancı gazetecileri hayretler içerisinde bırakacak mütevazi evi ve eşyaları yine devrimin temel taşlarının ne olduğunun ipuçlarıydı. İmam tam bir talebe gibi yaşadı. İmam’ı karşılama törenlerine yapılacak halı serme olayı kulağına gittiğinde, buna karşı çıkarak; “Bir talebe İran’dan ayrıldı, aynı talebe geri dönüyor” dedi. İmam evlendiğinde hanımı eşyalarını şöyle sıralıyor: Bir kilim, bir yatak, yemek pişirmek için tüp, iki tane gaz lambası, küçük bir tencere, demlik ve birkaç tane bardak. Belki hanımının unuttuğu birkaç öteberi daha eklenebilir ama yukarıdaki eşyalar, Hz. Ali ve Fatıma’nın ev eşyalarına ne kadar da benziyor.

VAHDETİ SAĞLAMAYA ÇALIŞTI
İmam bir Şii’ydi. Ama mezhepler arası diyaloga her zaman açıktı. Her fırsatta devrimin tüm Müslümanların devrimi olduğunu hatırlatıyordu. Bu husustaki en önemli icraatlarından biri Sünni müfredatı Kum’daki eğitime dâhil etmesi idi. Bir de Hz. Peygamber’in (SAV) doğumunu Vahdet Haftası olarak belirleyip, bu yönde etkinlikler düzenlemesi kardeşliği pekiştirme endişesinden kaynaklanıyordu. Şii’ler ile Sünnilerin birbirlerinin düşmanı değil kardeşi olduğunu belirtiyor ve düşmanlık kâfire karşı yapılmalıdır diyordu. Devrimden sonra yaşanan süreç İran yöneticilerinin sırtına büyük bir yük bindirmiştir ki, bu da İmam’ın belirlediği vahdet çerçevesi içinde tüm Müslümanları kucaklayıcı politikalar geliştirmeleri gerektiğidir. Çünkü İmam Şii’lerin sert eleştirilerini alma pahasına vahdet ile ilgili olumlu açıklamalarına devam etti.

GENÇLERE TAVSİYELERİ
1- İmam gençlere hatta çocuklara büyük önem verir ve tavsiyelerde bulunurdu. Kendi düşünce dünyasının tezahürlerini taşıyan gençlere olan tavsiyelerini burada anmak icap eder:

2- Beş vakit namazı vaktinde kılın, gece namazı da kılmaya çalışın.

3- Vacipleri yerine getirip, haramlardan uzak durun.

4- Pazartesi ve Perşembe günleri mümkün oldukça oruç tutmaya çalışın.

5- Çok fazla uyumayın ve Kur ‘an-ı Kerim’i çokça okuyun.

6- Sözünüzde durun ve anlaşmalarınıza önem verin.

7- Sade ve gösterişten uzak giyinin.

8- Yoksullara yardım edip, her gün sadaka vermeye çalışın.

9- Çok masraf edilmiş lüks toplantılara katılmayın, kendiniz de böyle toplantılar düzenlemeyin.

10- Çok konuşmayın, çok dua edin.

11- Kendinizi bilgi yönünden geliştirin, dini konuşmalara katılın.

12- Yaptığınız iyilikleri unutun ve geçmişte işlemiş olduğunuz günahları hatırlayın.

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir