Komplocular Tasfiye Edildi (mi) Ya Zihniyet?
Geçen hafta Emniyet istihbaratta tasfiye düzeyinde yapılan değişiklikler kamuoyunda yankı uyandırdı. Emniyet İstihbarat Başkanı ve iki yardımcısının yanı sıra kilit konumdaki 8 istihbarat müdürünün de görevden alınması, akıllara özellikle İslami STKlara yönelik yapılan komplolu operasyonları ve yaşanan hukuksuzlukları getirdi. Gözlemciler acaba tüm komplocular tasfiye edildi mi ve yaptıkları komploların hesabı sorulacak mı? Daha da önemlisi bundan sonra zihniyet değişir mi? diye sordu
Şükrü Gündüz / Doğruhaber
Emniyet İstihbaratında yapılan tasfiye ne anlama geliyor? Emniyet içerisinde ‘paralel bir devlet yapılanması içine girdikleri’ iddia edilen yapıya yönelik tasfiye devam edecek mi? Daha da önemlisi Türkiye’de son on yıldır Ergenekon ve Balyoz operasyonlarını yaptığı iddia edilen ekibin özellikle başrol oynadığı İslami STK’lara yönelik operasyonlarda takındığı komplocu yaklaşımlarının hesabı da sorulacak mı? Emniyet içinde olduğu iddia edilen bu kirli yapılanmalar sadece emniyetin elinde bulunan bazı görüntü ve belgeleri İslami derneklere bırakarak delil ihdas etme yoluna gittiler ve ardından operasyonlar gerçekleştirdiler. Bu operasyonlardan sonra devam eden süreçte de mahkemelere baskı yaparak birçok insana ceza verilmesini sağladılar. Şimdi merak edilen konu, Emniyet içindeki bütün bu komplocuların tasfiye edilip edilmediği ve bu kirli operasyonları yapanlardan yaptıkları hukuksuzlukların hesabının sorulup sorulmayacağıdır.
EMNİYET İSTİHBARATINDAKİ ‘TASFİYE’ NE ANLAMA GELİYOR?
Hükümet tarafından Emniyet istihbaratında yapılan ve ‘tasfiye’ olarak değerlendirilen değişiklikleri değerlendiren Gazeteci-Yazar Hasan Sabaz, bu tasfiyenin perde arkasını anlattı. Emniyet istihbaratında daha önce de bazı değişiklikler yapıldığını, geçen yıl İstanbul’da buna benzer bir değişiklik olduğunda da bazı tartışmalar yaşandığını belirten Sabaz, “Bu seferki değişiklikler ‘tasfiye’ olarak yorumlandı. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ömer Altıparmak ile 2. Daire Başkan Yardımcısı görevden alındı. Emniyet istihbaratından beslenen basın, bunu ‘büyük tasfiye’ şeklinde sundu. Olayı dramatize etmek için de ‘Türkiye’nin 10 yıllık hafızası gitti’ ve ‘Ergenekon, Balyoz gibi davalar zarar görebilir’ şeklinde yorumladılar. Kendi açılarından böyle değerlendiriyorlar ama bu işin başka bir boyutu da var. Bu olay nasıl gelişti? Neden şimdi ortaya çıktı? Zamanlama olarak bunları göz önünde bulundurmak gerekir. Bazıları bunu Reyhanlı’ya bağlamaya çalışsa da bu tasfiyenin geçmişi daha eskiye dayanıyor” diye konuştu.
MİT İLE EMNİYET İSTİHBARATI ARASINDA CİDDİ BİR ÇEKİŞME VAR
Türkiye’de üç başlı olan istihbaratın hükümet tarafından yeni bir şekilde dizayn edilmeye çalışıldığını belirten Sabaz, “Hükümet, Balyoz ve Ergenekon operasyonlarından sonra JİTEM’in kirli yüzü de ortaya çıkınca Jandarma istihbaratını geri çekti. Jandarma istihbaratı bir şekilde pasifize edildi. Emniyet istihbaratında durum biraz daha farklı. Bizim anladığımız kadarıyla hükümetin projesi şuydu: MİT sadece dış istihbarat faaliyetlerini yürütecekti. İç istihbarat için ise farklı bir birim oluşturulacaktı. Emniyet ise asayiş ve narkotik gibi işlerle uğraşacaktı. Emniyet yapacağı bütün operasyonlardan önce iç istihbarattan bilgi alacaktı. Emniyet elindeki istihbarat kozunu vermek istemedi. Bir ara yol bulalım dediler. Kamu Güvenliği Müsteşarlığı’nı kurdular. KGM’nin başına getirilecek kişi konusunda MİT ve Emniyet İstihbaratı arasında yine problem çıktı. Bu arada Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması olayı patlak verdi. Emniyet istihbaratına yakın olan basın, MİT’in KCK’ya sızdığını ve KCK içinde bazı yerlerde il sorumluluğu seviyesinde olan MİT’çiler olduğunu yazdı. Hatta bunu bir adım ileriye götürerek araba yakan KCK’lıların bu emri MİT’ten alıp bunu yaptığını yazdı. MİT ile Emniyet istihbaratı arasında gerçekten ciddi bir çekişme yaşandı” şeklinde konuştu.
EMNİYET İÇİNDE PARALEL BİR DEVLET YAPILANMASI MI VAR?
MİT’in Emniyet İstihbaratı ile ilgili hazırladığı iddia edilen raporundan sonra hükümetin Emniyet istihbaratına yönelik bir ‘tasfiye’ operasyonu için düğmeye bastığını belirten Sabaz, “MİT, yaşanan bu olaylardan sonra Emniyet İstihbaratını tasfiyeye yönelik bir çalışma içine girdi. MİT, hükümete bir rapor sundu. Raporda, ‘Emniyet içinde paralel bir devlet yapılanması’ olduğu belirtildi. Hükümet bundan sonra düğmeye bastı. İlk olarak yer değiştirmelerle başladı bu tasfiyeler. Ancak bunun çok fazla etkili olmadığı görüldü. Başbakanlık ofisinde böcek bulunması olayı, işin kırılma noktası oldu. Başbakan bu olaydan sonra 300 kişilik koruma ekibinin tümünü değiştirdi. Ardından başbakanlık müfettişleri Emniyet İstihbaratına ‘baskın’ yaparak böcek olayı ile ilgili bilgi ve belge aradılar. Bundan sonraki süreçte de bu tasfiye olayı gerçekleşti” ifadelerini kullandı.
EMNİYET İSTİHBARATI KİRLİ OPERASYONLARA İMZA ATTI
Son on yıldır Türkiye’de Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonlara paralele olarak özellikle İslami STK’lara yönelik Emniyet İstihbaratı tarafından komplolar kurulduğunu ve bu komploların ortaya çıkarılması gerektiğini ifade eden Sabaz, “On yıllık süre içerisinde Emniyet İstihbaratı tarafından karışık ve kirli operasyonlar yapıldı. Elazığ ve Malatya İhya-Der operasyonları uzun zaman üzerinde durulması gereken bir meseleydi. Fakat hukuki sürecin işletilmesi noktasında ciddi bir girişimde bulunulmadı. Birileri bu hukuki sürecin önünü tıkamaya çalıştı. Bu da operasyonların önceden hazırlandığını ve istihbarat tarafından uygulandığını ortaya koyar gibiydi. Elazığ İhya-Der baskınında ‘biz bunları zaten cezalandıracağız’ onlara bir suç ihdas edelim çabasına girildi. Nitekim önceden oraya bir şeyler bıraktıktan sonra operasyon yaptılar ve ‘elleri ile koymuş gibi’ ‘suç delillerini!’ buldular. İstihbarat tarafından Türkiye çapında başka kirli çalışmalar da yapıldı. Birçok ilde muhbirlik faaliyetleri yürütüldü. Bunlar sıradan görevlilerin yapacağı işler değildi. Bunlar Milli Eğitim’de çalışan bir yetkiliye gidip o kişiyi rahatlıkla yönlendirebiliyorlardı” dedi.
MAHKEMELERİ YÖNLENDİRDİLER
“Bu tasfiye sürecinin alt birimlere doğru devam edeceği konuşuluyor. Çok daha kirli faaliyetler yürütüldüğünü biliyoruz” diyen Sabaz, “Bu tepedeki tasfiyeler buralara yansıyacak mı, biz onu bekliyoruz. Islaha yönelik çalışan İslami STK’ları terörize etmek için ciddi bir çaba içine girdiler. Onları toplumun gözünden düşürmek için suç unsuru bulamayınca, suç ihdas edip mahkemelere sevk ettiler. Mahkemeler ile bir tür paslaşma sonucu bunların cezalandırılmasını sağladılar” diye konuştu.
TASFİYE EDİLENLER HESAP VERECEK Mİ?
Emniyet istihbaratından beslenenlerin dediği gibi bunlar on yıldır yerinde kalan insanlarsa bu on yılda yaşanan hukuksuzlukların ortaya çıkması için yeni gelenlerin yapılan kirli operasyonları soruşturup ortaya çıkarması gerektiğini belirten Sabaz, “Bunun yapılıp yapılmadığını hep beraber takip edip göreceğiz. Tasfiye edilenlerin yaptıkları hukuksuzluklar deşifre edilmeyecekse çok fazla değişen bir şey olmaz” şeklinde konuştu.
BAŞBAKAN’I DA YEMEYE ÇALIŞTILAR
Emniyet İstihbarat Dairesinde yapılan bu değişiklilerin ve çapı giderek genişleyecek tasfiye operasyonlarının devam edeceğini belirten Avukat Emin Güneş, “Bu tasfiyenin nedenleri resmen açıklanmış değildir. Ancak hemen herkesin üzerinde mutabık olduğu konu, Emniyet içerisinde hükümete ciddi muhalefet eden bir kadronun olduğu gerçeğidir. Bu kadro daha önce Hakan Fidan olayında kısmi bir tasfiyeye uğramıştı. Ancak bundan yılmamış ve Hakan Fidan olayında dolaylı olarak Başbakanı hedefe koyan bu kadro, böcek olayı ile Başbakanı doğrudan yemeye teşebbüs etmiştir” dedi.
REYHANLI OLAYI BARDAĞI TAŞIRDI
“Bardağı taşıran olay, Reyhanlı olayı olmuştur. MİT’in verdiği istihbaratın gereğini yapmayarak veya savsaklayarak hükümeti oldukça zor durumda bırakan bu ekip, artık iyice çizmeyi aşmıştır” diyen Güneş, “Medyada ‘Ergenekon’u, Balyoz’u ve KCK’yı deşifre eden’ olarak tanıtılan bu ekibin gözden kaçırılmaya çalışılan yönü ‘hedeflerinin derin devleti yıkmak değil yerine geçmek olduğu’dur. Tıpkı askerlerin vatanseverlik adına siyasete müdahale etmesi, yönlendirmeye çalışması gibi bunlar da aynı çerçevede hareket ediyorlardı. Hükümetin başarılı olması için kendi politikalarını değil bu ekibin politikalarını izlemesi gerektiği, aksi takdirde ülkenin kaosa gideceği intibaını oluşturuyorlardı” diye konuştu.
PİTEM’CİLER DE JİTEM’CİLER GİBİ YARGILANMALI
Hükümetin attığı bu adımın yeterli olmadığını belirten Güneş, “JİTEM’cilerin yargı önüne çıkartılması gibi PİTEM’cilerin de mutlaka yargılanması gerekir” dedi.
Tasfiye edilen bu ekibin yerine gelenlerin, yapılan yasa dışı faaliyetleri belgelendirerek bunların kimleri nasıl mağdur ettiklerini deşifre etmesi gerektiğini belirten Güneş, “Daha da önemlisi bunların yasadışı yöntemlerle haklarında fezleke düzenledikleri ve bu nedenle ağır mağduriyet altında olanların mağduriyetleri giderilmelidir. STK yöneticilerine yapılan hukuksuz operasyonlar ve verilen cezaların müsebbipleri bunlardır. JİTEM benzeri yasadışı bir örgütlenme ile kendi sapkın zihniyetlerine aykırı gördükleri yasal faaliyetleri dahi yasadışı olarak niteleyerek birtakım düzmece istihbarat bilgileriyle ve emniyet müdürlüklerine, TEM şubelerine gönderilen sahte e-mailler ile çok sayıda masum insanı mağdur ediyorlardı. Bu konu tarafımızdan özellikle TV programlarında defalarca dile getirildi” şeklinde konuştu.
BU EKİBİN KOLAY PES EDECEĞİNİ DÜŞÜNMEMEK LAZIM
Hükümetin bu icraatına itiraz eden kesimin başbakanı “güç zehirlenmesi” ile itham ettiğini belirten Güneş, “Bu ilginç bir çarpıtmadır. Asıl maksat kendi derin güçlerine boyun eğmeyen Başbakan’a boyun eğdirmektir. Bugüne kadar AK Parti ve Başbakan’a açıkça muhalefet etmekten kaçınanlar, bu saatten sonra aynı şekilde davranmazlar. Dışarıdan emir alan bu ekibin kolay pes edeceğini düşünmemek gerekir” dedi. Olayın çarpıcı bir yönü de bu PİTEMCİ ekibin okullarda görevlendirilmesi olduğunu söyleyen Güneş, “Tıpkı daha önce Güneydoğu’ya sürgün edilmeleri gibi bu sürgünden sonra Güneydoğu’da ajanlaştırma faaliyetlerinde, hukuka aykırı takip ve gözaltılarda, arama sırasında suç delili elde edilmemesine rağmen hukuksuzluklarda patlama yaşandı” diye konuştu.