Zulmün Ateşi Hepinizi Yakar!
Hitler, Saddam, Mübarek, Kaddafi ve Bin Ali zulümlerinden dolayı kudretlerini yitirip zelil duruma düştüler.
Ey hükümet yetkilileri!
On iki yıldır iktidardasınız. İktidarda bulunduğunuz müddet zarfında Mustazafların ne silahlı bir eylemi ne de bu yönde bir eğilimi görüldü. Yüzlerce sivil toplum kuruluşu vasıtasıyla yüzbinlerce mağdura ve yoksula yardımlar yapılıyor. Fesat ve bozgunculuğun yok olması ve toplumun köklerine dönmesi için çalışılıyor. Son yıllarda gerçekleştirilen Kutlu Doğum etkinlikleriyle milyonlarca insan Peygamber sevgisinde buluştu. Büyük kitleler meydanları doldurduğu halde kimsenin burnu bile kanamadan merasimler sona erdi. Bu yıl 250’nin üzerinde yerleşim yerinde Kutlu Doğum merasimi gerçekleştirildiği halde tatsız bir hadiseye rastlanmadı.
Dünyanın neresinde olursa olsun insaf sahibi herkes bu güzellikleri takdir edip alkışlar. Ancak bütün bunlar Allah rızası için yapıldığından bu fedakârlıkları yapan insanların kimseden bir beklentileri yoktur. Gölge etmesinler, başka ihsan istenmemektedir.
Ancak yukarıdaki tablonun, devletin bazı birimlerinde rahatsızlıklara yol açtığı görülüyor. Her yıl farklı bir yerde harekete geçen kolluk güçleri, sivil toplum kuruluşları bünyesinde çalışıp halka yardım dağıtan Müslüman gençlerin evlerine baskın yapıp gözaltına alıyor, ardından harekete geçen mahkemeler terör damgası vurup cezayı bastırıyorlar. Tıpkı Esed rejiminin dindar insanlara İhvan mensubu damgası vurup zindanlara doldurması ya da idama mahkûm etmesi gibi. Tıpkı Bangladeş’teki laik dikta rejimin dindar insanları zindanlara doldurması gibi!
Önce Adana’da dernek faaliyetleri yürüten insanların gözaltına alınmasıyla başladı bu süreç. Sivil toplum kuruluşlarında faaliyet yürüten gençler uzunca yıllara varan zindanlarla cezalandırıldılar. Bir müddet sonra Elazığ’da dernek faaliyeti yürüten Müslümanlara baskınlar yapıldı. Filistin, Hz. İbrahim ve Hz. Peygamberi anma etkinlikleri düzenleme suç kabul edilip terör damgası vuruldu ve 15 Müslüman uzunca yıllara varan zindanla cezalandırıldı.
Adıyaman’da kurdukları dernek vasıtasıyla fakir fukaraya yardım taşıyan, yoksulların ve kimsesizlerin gönüllerini okşayan gençlere “Sen misin başından büyük işlere kalkışan” deyip bastılar evlerini. Dernek çatısı altında hayır faaliyetleri yürüten insanları zindana doldurdular. Ardından Konya’da dernek faaliyetleri yürüten onlarca Müslüman cezalandırıldı.
Hükümetin içindeki basiret sahibi bazı insanların bu zulme dur diyecekleri bekleniyordu. Ancak, Müslümanlara zulüm hoşlarına gitmiş olacak ki, İstanbul’da kurdukları dernekler bünyesinde hayır faaliyetleri yürüten, kimileri gazete ve dergi çıkaran Müslümanların evleri basıldı. Bazı uyduruk delillerin ve töhmetlerin dışında ellerinde hiçbir şey yoktu. Buna rağmen altı kişiyi tam dokuz ay zindanda tuttular. Nihayet mahkeme neticelendi ve 13 Müslüman 113 yıl ceza aldı. İçlerinden Seyfülislam İnan’ın tek suçu zindandan tahliye edilen babasını karşılamaktı. Babasının tahliyesine sevinmenin cezası olarak 6 buçuk yıl zindana mahkûm edildi.
Ellerinde molotof, sağı solu ateşe veren solculardan birileri yakalanınca ülkenin bütün laik, Kemalist, solcu ve liberal medyası harekete geçip büyük gürültüler koparmakta ve hükümete geri adım attırmaktadırlar. Suç işleyen, ortalığı yakıp yıkan, hatta insanları öldürmeye teşebbüs eden solcular birkaç saat içinde ellerini kollarını sallayıp emniyet binasından çıkmaktadır. Ancak söz konusu Müslümanlar olunca iş değişmektedir. Onlar suç işlemekte, cezayı Müslümanlar çekmektedir. Dicle Üniversitesinde dayak yiyen ve bıçaklanan Müslümanlardı. Buna rağmen mağdur edilen Müslüman gençlerden üçü zindana atıldı.
Hükümetin zaafını iyi bilen solcu, laik ve Kemalist azınlık büyük gürültüler kopararak istediğini yaptırabilmektedir. Bugünlerde Apo’yu ve PKK’yi masum göstermeye çalışmakta, hükümeti de bu tezgâha sürüklemektedirler.
Ancak başka ülkelerdeki Müslümanların sıkıntılarıyla çok yakından ilgilenen ülkemizin Müslümanları, ülkedeki Müslümanlar diri diri yakılsalar bile görmeyen, duymayan ve işitmeyenleri oynuyorlar. Özellikle Mustazaflar camiasının acılarını değil sahiplenmek; başlarında kıyamet kopsa, basın organlarında gündeme getirmekten bile korkuyorlar. Zaten kendilerinden bir beklenti de yok. Ancak Allah katında verecekleri bir hesabın olduğunu bilip bilmediklerini merak ediyor insan.
Bu camianın tek savunucu ve dayandığı tek makam Allah Teâlâ’dır. Zaten Allah Teâlâ’nın yardım ve inayeti olmasaydı bir yudum su içmeye ve bir nefes almaya bile izin vermeyeceklerdi.
Ey hükümet yetkilileri!
On iki yıldır bu ülkeyi idare ediyorsunuz! “Polis bizden habersiz yapıyor”, ya da “Mahkemelere sözümüz geçmiyor” diyemezsiniz. Sırası gelince başbakan, Mit müsteşarı için kanun çıkarabiliyor. Ülkeyi idare ettiğiniz için bütün bu haksızlıklara ortaksınız. Sizin iktidarınızda yüzün üzerinde Müslüman, sivil toplum bünyesinde hayır faaliyetleri yürütürken yalan ve töhmetlerle uzun yıllara varan zindan cezası aldı. Bütün bu insanlara, eşlerine, çocuklarına, anne ve babalarına zulmedildi. Yardıma muhtaç olup onları bekleyen fakir fukaraya zulmedildi. Dinden imandan yoksun, başıboş büyümüş ilgiye ve davete ihtiyaç duyan birçok gence zulmedildi.
Müslümanlar, her şeylerini Allah rızası için yaptıklarından ve zindanı da İslami gayret ve çabaların bir parçası gördüklerinden bütün bunlara sabredecekler. Ancak, Allah’ın adının yücelmesi ve dininin yayılması için çabalayan insanlara zulmedenler, bütün bunların yanlarında kar kalmayacağını, Allah Teâlâ’nın hesabının çok çetin olduğunu bilmelidirler. Bu, kimi zaman hem dünyayı hem de ahireti heba edebilir. Bizden uyarması…
(Hürseda Haber/ Nevvab Yıldız)