• DOLAR 34.611
  • EURO 36.377
  • ALTIN 2925.938
  • ...
HÜDA PAR: CHP, halkın kutsallarına aleni olarak saldırmakta
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yapılan iç ve dış gündem değerlendirmesinde, CHP'nin İslam düşmanlığı, zam ve asgari ücret artışları, öğretmen meslek kanunu, mülakat zulmü, evden uzaklaştırma ile Avrupa'daki İslam düşmanlığı ile Siyonist işgal rejiminin saldırılarına değindi.

Genel Merkez tarafından yayımlanan iç ve dış gündem değerlendirmesi şöyle;

CHP’nin yüz yıllık Kur’an düşmanlığı

"Kurulduğu günden beri Müslüman halkımızın inancıyla uğraşan ve adeta bunu varlık sebebi olarak gören CHP, yaklaşık yüz yıldır inanç ve etnik aidiyetler üzerinden toplumu ötekileştirmektedir. Türkiye’de tek parti döneminde Kur’an-ı Kerim’e ve ezana yaptığı düşmanlıkla tanıdığımız CHP, her fırsatta düşmanlığını sürdürmüş, aradan geçen onca zamana rağmen halkın değerlerine saygı hususunda bir arpa boyu yol kat edememiştir. CHP Grup Başkanvekilinin 4-6 yaş grubu çocukların gittiği Kur’an kursları için kullandığı “orta çağ zihniyeti, bilim dışı kurumlar’ şeklindeki ifadeler açık bir İslam ve Kur’an düşmanlığıdır. Tek Parti ve 28 Şubat Süreci zihniyetini tekrar hortlatmak isteyen CHP, halkın kutsallarına aleni olarak saldırmakta beis görmemektedir.

Geçmişte yaptıkları hatalar nedeniyle halk ile helalleşmeden söz eden CHP Genel Başkanı, eğer samimi ise bu helalleşmeye partisinin çatısı altında, Kur’an öğrenimini çağdışı olarak niteleyen meş’um zihniyetlileri ihraç etmekle ve halkımızdan özür dilemekle başlasın. CHP başta olmak üzere her fırsatta inancımıza ve manevi değerlerimize pervasızca saldıranlar bilmelidirler ki İslam, bu milletin mayasıdır. Kur’an bu milletin kutsal kitabıdır. İslam’ı milletimizin kalbinden söküp atmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.

Yapılan zamlar, asgari ücretteki artışı şimdiden eritmiştir

Hükümetin düşük faiz, yüksek ihracat, üretim, yatırım ve istihdam vaadiyle yeni bir ekonomi politikasına geçildiğini ifade etmesi sonrasında hiçbir şey eskisi gibi kalmadı. Yaşanan ekonomik dalgalanma nedeniyle bireysel ve toplumsal büyük mağduriyetler yaşandı. Bu durumun iktisadi sonuçları kadar siyasi ve sosyal sonuçları da olacak ve daha uzun bir süre konuşulacaktır. Ancak şimdi yapılması gereken; tahribatları asgariye indirebilmek için harekete geçmek ve kısır ekonomik tartışmaları terk etmektir.

Döviz kurunun düşmesinin ardından piyasada büyük bir indirim beklentisi oluşmuştu. Ancak yeni yıl ile birlikte özellikle doğalgaz, elektrik ve akaryakıtta astronomik fiyat artışları, oluşan olumlu havayı dağıtmaya yetmiştir. Asgari ücrette yapılan iyileştirme daha şimdiden geri alınmış oldu. Ekonomik kararlar alınırken bu kararların topluma ve piyasaya yansımaları mutlaka hesaba katılmalıdır. Son süreçte hükümet, toplumla ve piyasayla olan iletişimde ciddi kopukluklar yaşamaktadır. Bu yüzden alınan karaların sonuçlarının neler olabileceğinin hesabı yapılamamaktadır.

Yeni ekonomi yönetiminin verdiği iyimser mesajlar halkın beklentilerini yükseltmesine rağmen kurdaki düşüş fiyat etiketlerine şimdiye kadar yansımadı. Merkez Bankası 2022 yılı enflasyon hedefini yüzde 5 olarak ilan ederken daha şimdiden bunun gerçekleşmesinin mümkün olmadığı görünmemektedir. Diğer yandan dört kişilik bir aile için açlık sınırı 4 bin, yoksulluk sınırı ise 13 bin TL seviyesini aştı. Yılbaşında yapılan son zamlarla birlikte bu rakamlar daha da yükseldi. Temel ihtiyaç mallarının raf fiyatlarının dalgalanmadan önceki seviyeye inebilmesi ve fiyat istikrarının sağlanması sadece kontrol ve denetim mekanizması işletilerek gerçekleştirilemez.

Kurlardan kaynaklanan fiyat artışlarının, kurdaki düşüşler sonrasında geri alınmamasının yeterli izahı yoktur. Kamunun belirlediği fiyatlar, enflasyonu ve hayat pahalılığını tetikleyen en önemli unsurdur. Kamunun yüksek zamlar şeklinde ortaya koyduğu irade, piyasaya da yansıyacak, özel sektör de aynı stratejiyi uygulayacaktır. Kamunun ortaya koyduğu bu pratik, fiyat istikrarının sağlanmasını geciktirecek, ekonominin düzelmesini büyük oranda engelleyecektir.

Ekonomi yönetimi, dövizdeki son düşüşle yakaladığı toplumsal krediyi iyi değerlendirerek dile getirdiği yapısal politikalara ivme kazandırmalı, başta yatırım ve istihdamın artırılması olmak üzere tarımsal kalkınma ve sanayi üretiminde hedeflerine varmak için kararlı ve güçlü adımlar atmalıdır. Diğer taraftan dar gelirlileri enflasyona ezdirmemeli, emekliler başta olmak üzere açlık sınırının altında bir gelirle hayatını devam ettirenlere nefes aldıracak adımlar atılmalıdır.

Öğretmenlik Meslek Kanunu

Hükümet yetkilileri Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu Meclis’e sundu. Öğretmenlerin yıllardır beklediği kanunun geç de olsa gündeme alınması sevindirici bir durumdur.  Öğretmen ve okul yöneticilerinin atamaları, çalışma şartları, özlük hakları, kariyer durumu, öğretmenlikte adaylık kaldırma sınavının iptal edilmesi, sözleşmeli öğretmenlerin kadrolu öğretmenlerle aynı haklara sahip olması gibi köklü sorunların bir an önce çözüme kavuşturulması, kamuoyunun beklentisidir. Öte taraftan aday öğretmenlerin mesleki gelişimleri ile ilgili yapılan çalışmalar etkin bir program dâhilinde gerçekleştirilmediğinden “Eğitimci” profilindeki yetersizlikler eğitimin en önemli sorunu olmaya devam etmektedir. Yıllardır uygulanan göstermelik ve pasif programlardan istenilen verim alınamamaktadır.

Eğitim ve öğretim faaliyetinin gerçekleştirilmesinde öğretmenin rolü büyüktür. Öğretmen, öğrenciler için rol modeldir. Bunun için öğretmen yetiştirme sistemi mutlaka değiştirilmelidir. Kadim medeniyetimizin üzerine bina edildiği değerler mefkuresini önceleyen, sorumluluk sahibi, erdemli, araştırmacı, zamanın şartlarını iyi idrak eden ve insan yetiştirmeyi hedefleyen öğretmenler yetiştirilmelidir. Öğretmen bir mürebbidir. Eğitim fakültelerinin programı bu anlayışa göre hazırlanmalıdır. Böylelikle geleceğin toplumunu oluşturacak nesil de yetiştirilebilsin. Geleceği inşa etmede bu kadar etkili olan bu mesleğe alınacak kişilerin toplumun inanç ve değerlerine saygılı ve sorumluluk bilinci yüksek kimseler olması bir zorunluluktur.

Mülakat zulmü devam ediyor

2022 Ocak ayı için 15 bin sözleşmeli öğretmen alımı ile ilgili atama takvimi oluşturulmuş, KPSS puanı yeterli olan öğretmen adayları başvurularını yapmış ve Kasım ayı içerisinde mülakatları gerçekleştirilmişti. Yapılan mülakatın sonuçları 27 Aralık’ta açıklandı. Ancak hangi kriterlere göre yapıldığı bilinmeyen bu şaibeli mülakatlar, yoğun tartışmaları da beraberinde getirmiştir. KPSS’de çok iyi puan alan öğretmen adaylarının denetleme imkânı bulunmayan mülakatlarla elenmesi hakkaniyete ve adalete aykırı bir uygulamadır. Büyük emek harcayarak üniversite bitiren ve aynı şekilde KPSS’ye hazırlanıp yüksek puan alan öğretmen adaylarının birkaç dakikalık sözlü sınava tabi tutularak yıllarca verdikleri emeklerinin heba edilmesi açık bir hak gaspıdır. Hukuki hiçbir dayanağı olmayan bu mülakat sistemi ile KPSS anlamını yitirmiştir.

Mevcut mülakat sistemi her türlü suistimale açık bir uygulamadır. Hukuki ve bilimsel hiçbir dayanağı yoktur. Memleketin evlatlarına bu zulüm reva görülmemelidir. Liyakat ve kabiliyetin ölçülerini keyfi ve illegal güvenlik soruşturmaları belirleyemez. Mevcut sistem ya tamamen kaldırılmalı ve KPSS üzerinden bir değerlendirme getirilmelidir. Ya da mülakatlara şeffaflık getirilerek hukuki gerekçelere dayalı kıstaslara kavuşturulmalıdır. Öte taraftan hak gaspına uğrayan öğretmen adaylarının hakları ivedilikle iade edilmelidir.

Evden uzaklaştırmalar çözüm değildir

Güya “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi” amacıyla çıkarıldığı söylenen 6284 sayılı Kanun, aradan geçen on yılda uygulamalarıyla aile yuvalarının dağılmasına neden olmuş, kadına yönelik şiddeti de önleyememiş tam aksine artırmıştır. Bu kanun, yürürlüğe girdiği 2012’den beri aile kurumumuza ciddi zarar vermiş, erkeği itibarsızlaştırıp gençlerin evlilikten uzaklaşmalarına sebep olmuştur. Kültürel kimliğimizin, değerlerimizin koruyucusu ve nesilden nesile aktarıcısı olan aile kurumumuz büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Sadece kadının beyanı esas alınarak belge ve delile ihtiyaç duyulmadan yuvalar dağıtılmaktadır.

Evden uzaklaştırmaların oluşturduğu mağduriyetler aile içi sorunları büyütmektedir. Aile içindeki en küçük tartışmayı karakola taşıma yöntemi sağlıklı değildir. Adaletten uzak, aile kurumunu derinden sarsan 6284 sayılı kanunun değdiği her ailede sorunlar daha da kangrenleşmekte ve aile bütünlüğü dağılmaktadır. Aile içinde yaşanan olumsuzluklarda erkeği evden uzaklaştırmanın çözüm olmadığı istatistiklerle net bir şekilde anlaşılmıştır. Sadece kadının beyanı üzerinden hüküm belirleyen bu yasa, ivedilikle revize edilmeli, aile hukukumuza “arabuluculuk” mekanizması dâhil edilmelidir.

Avrupa İslam düşmanlığı raporu

 “Avrupa İslam düşmanlığı Raporu 2020" ye göre pandemi sürecinde İslam karşıtlığı, sosyal medyaya kayarak bu ortamda yayılmaya devam etti. İnternet üzerinden işlenen nefret suçlarında artış görüldü. Almanya'da 2020'de 901 İslam düşmanlığı suçu kayıtlara geçti. Siyasi yöneticilerin İslam karşıtı söylemleri ve uygulamaları saldırıların artmasına, İslam karşıtlığının sıradanlaşmasına yol açtı. Birçok Avrupa ülkesinde Müslümanların temel dini özgürlükleri kısıtlanarak ibadet etme hakları engellendi. İslam’ın Avrupa’dan silinmesini hedefleyen faşist yöneticiler Batı’da Müslümanlara karşı gerçekleştirilen saldırıların temel sorumlulardır.

Müslümanların Avrupa ülkelerinde dinî kimlikleriyle barınma özgürlükleri her geçen gün kısıtlanırken İslam dünyası ise bazı Avrupa ülkelerinin İslam karşıtı politikalarına karşı durmadığı gibi İslam düşmanlığında başı çeken politikacılarla birlikte hareket etmiştir. İslam İşbirliği Teşkilatı her geçen gün dozu daha da artan saldırılara karşı harekete geçmeli, Müslümanların hak ve özgürlükleri garanti altına alınmalıdır. Müslümanlar dünyanın her yerinde dinî inançlarını serbestçe yaşayabilme hürriyetine sahip olmalı, engelleyici uygulamalar caydırıcı yaptırımlarla karşılanmalıdır.

Terör rejimi israil durdurulmalıdır

İşgalci Siyonist rejim, uluslararası hukuku ve Müslümanların kırmızıçizgilerini hiçe sayarak işgal ve zulümlerine devam etmektedir. Siyonist zindanlarda 500’ü idari tutuklu, 150’si çocuk, 40’ı kadın olmak üzere 4550 Filistinli esir bulunmaktadır. İşgalci rejim, 11’i anne, 40 kadın esire yönelik barbarca uygulamalara başvurmaktadır. Kadınların başörtülerini çıkarma, göz yaşartıcı gaz kullanma gibi yöntemlerle işkence ve baskılar yapmaktadır. Öte taraftan Suriye’nin toprağı olan, ancak 1967’den beri işgal altındaki Golan Tepeleri’nin Mevo Hama yerleşim yerinde Siyonist kabine toplantısı gerçekleştirdi. Bu toplantıda Golan Tepeleri’nin kalkınması için 317 milyon dolarlık bir bütçe ayırma, yeni işgal yerleşim yerleri inşa etme ve buradaki Yahudi nüfusu iki katına çıkarma kararları alındı.

Bütün bunlarla birlikte zulüm şebekesi, Suriye’nin başka bir bölgesi olan Lazkiye limanına da hava saldırısı gerçekleştirdi. Bu barbarca saldırılar, vahşet ve pervasızlık, hiçbir surette kabul edilmemelidir. Siyonist rejimin yaptıklarının yanına kâr kalması onu daha da azgınlaştırmaktadır. Müslüman halklar başta olmak üzere BM ile diğer uluslararası kurum ve kuruluşları zulüm ve işgale karşı harekete geçmeye ve etkin adımlar atmaya davet ediyoruz." (İLKHA) 



Bu haberler de ilginizi çekebilir