Rakıcılar Bayrak Açtı: Atam İzindeyiz!
Geçen hafta Başbakan Erdoğan`ın milli içeceğimiz ayrandır tartışmaları çerçevesinde rakıcılardan gelen tepkiler üzerine Doğruhaber`deki analiz köşesinde okuyucularıyla paylaşan Hüseyin Kaya`nın tartışmalar üzerine kaleme aldığı yazısını sizlerle paylaşıyoruz...
İşte Doğruhaber`de yer alan Hüseyin Kaya`nın ilgili analizi...
Başbakan Erdoğan, Yeşilay toplantısında “Alkolle mücadele yasası”ndan söz etmişti geçenlerde.
Şunları söylemişti Erdoğan:
“Tek parti iktidarı döneminde, alkol teşviki o kadar abartılı bir propagandaya dönüştürülmüştür ki lokantalara afişler asılmış, alkolün ne kadar faydalı olduğu anlatılmıştır. O dönemde, alkollü içkilere adeta ‘halis gıda süsü’ verilmek istenmiştir. Dahası, alkollü bir içki olan bira, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yayınlanan bazı kitaplarda, maalesef ‘milli bir halk içkisi’ olarak takdim edilmiştir. Hâlbuki bizim milli içkimiz ayrandır”
Malum bir kesim yüksek sesle itiraz etti Erdoğan’a.
CHP milletvekili Veli Ağbaba, Uludere ve Bilge Köyü katliamlarını yapanların alkollü olmadığını söyleyerek başbakana karşı çıktı.
Bazıları alkol karşıtlığında asıl hedefin Atatürk olduğunu iddia etti.
Atatürk’ün alkol düşkünlüğünü herkes bilir ama herkesin bilmediği ayrıntılar da vardır.
Mesela size Cemal Granda’nın hatıratından kısa bir bölüm aktarayım:
“Atatürk’ün sofrada günlük olayların dışında harf devrimi, din devrimi gibi yeni ve heyecanlı konular ortaya attığı olurdu… Herkesi konuşturur… Son sözü her zaman o söylerdi.
“Sofra konuşmalarında konuyu her zaman o açar, başkalarının konu ortaya atmasına meydan vermez, sorduğu soruların karşılıklarını büyük bir dikkatle dinlerdi. Başkalarının yaptığı prensiplere değil, ancak kendi prensiplerine uyardı.
“Bir gün yurdumuza gelen bir yabancı gazetecinin yaptığı görüşmede “Programınız nedir?” sorusuna “Programım benim hareketimden çıkar” karşılığını vermişti. (…)
“İçkiyi içtikten sonra sanki vahiy geliyordu. İçmediği zamanlar sakin, saygılı, çekingen, kibar bir salon adamıydı. İltifat etmesini de çok iyi biliyordu. Yalana ve riyaya katlanamıyordu. Özel hayatında da çok sakin olan Atatürk’e üç kadeh içtikten sonra vahiy geliyordu. Peygamberler gibi… Bütün kararları o zaman veriyordu. Hepsi de isabetli şeylerdi. Devrimlerin çoğunu ayık kafayla yapmaya kalksaydı belki de başaramazdı.”
Atatürk’ün durumu bu iken Atatürk’ün partisinden farklı bir şey mi bekliyordunuz.
Onlara yakışan hep beraber “Atam izindeyiz!” diye haykırmak ve soluğu bir tekel bayiinde almak olacak.
Üç kadehle de olacak şey değil artık.
Şişenin dibini bulmak gerekecek.
Yeni bir miting kararı alınmalı ve mitinge katılımın tek şartı olarak da rakı şişesiyle gelmek gerektiği söylenmeli.
Bunlar kolay da rakıcıların içini kemiren başka bir konu var.
Ağacı kesen baltanın sapı meselesi işte!
Kadıköy’ün CHP’li belediye başkanı Selami Öztürk de içkili mekân ve büfelere yasak getirmiş. Bir de utanmadan yaptığını savunmuş ve şöyle demiş: “Bu yasağı getirdikten sonra suç oranı yüzde 60 oranında azaldı.”
Sana ne suç oranından! Polis misin, hâkim misin?
Otur oturduğun yerde!
Şeriatçılar işte böyle Atatürkçülüğü özümseyemeyen ve içkinin önemini anlayamayanları kandırıyor ve Kemalizm kalesinde gedikler açıyorlar.
Safları sıklaştırmalı ve direnmelidirler.
Hep bir ağızdan bağırmalıdırlar:
“Atam izindeyiz!”