Vurun Müslümanlara/MAKALE
Vurun, parçalayın, dağıtın, en küçük bir eser bırakmayın Müslümanlardan. Topunuzla, tüfeğinizle, kadınınızla erkeğinizle yığılın Müslümanların üzerine.
Vurun Müslümanlara… Kürt gençlerini toplayıp Marksist düşünce çerçevesinde silahlı mücadeleye sürüklemiştiniz. O tarihten sonra Kürdistan’da sizden izinsiz hiç kimse bir tek adım atmamalıydı. İnsanların nasıl bir dini inanışa sahip olması ve nasıl yaşaması gerektiğini siz tayin etmeliydiniz. Oysa size rağmen dini faaliyetler yürütülüyor. Sizden izin almadan insanları İslam’a davet ediyorlar. Peygamberin doğumunu kutluyorlar. Topluca namaz kılıyorlar. Dernekler açıp dini ve kültürel faaliyetler yürütüyorlar. Fakir ve fukaraya yardımlarda bulunuyorlar. Hiçbiri için sizden izin almıyorlar. Oysa ağa ve paşa sizlersiniz. Koyduğunuz ilkelere uymayan bu insanlar sizden izin almadan nasıl faaliyet yürütebilirler. Sizin izniniz olmadan etkinlik bir yana en küçük bir hareket hakkına sahip olmamaları gerekirdi. Kemalist rejim de aynısını halka yapmamış mıydı? Sizden izin almadan işlere bulaşanlara acımayın… Vurun… Çünkü hak ediyorlar.
Vurun Müslümanlara… Silahlı mücadeleye başladığınızdan beri Kürdistan’daki bütün grupları dağıtmayı başardınız. Size rağmen varlık gösteren solculardan yüzlerce, hatta binlercesini öldürdünüz. Sizden izin almamanın cezasının ne olduğunu dünya aleme gösterdiniz. Dincilere ne oluyor ki sizden izin almadan Kürdistan’da varlık gösteriyorlar. Üstelik her gün yeni yeni dernekler açarak faaliyet yürütüyorlar. Sizden izin almadan yapamazlar. Öyleyse durmayın vurun Müslümanlara…
Kutlu doğum adı altında kadınıyla erkeğiyle, yaşlısıyla genciyle köylerden şehirlere bütün Kürd halkını meydanlara dolduruyorlar. Sizi takmadan, adam yerine koymadan, otuz yıldır halkı dönüştürmek ve dinden uzaklaştırmak için yaptığınız bütün çalışmaları bir çırpıda heba ediyorlar. Otuz yıldır üzerinde çalıştığınız insanlar, gözlerinize baka baka “Canım sana feda olsun Ya Muhammed (sav)” diyorlar. “Lebbeyk Ya Muhammed (Sav)” diyorlar. “Kürdistan Muhammedi Sevdayla tutuşanların yurdudur” diyorlar. Ödediğiniz bedelleri hiçe sayıyorlar. Otuz yıllık çabalarınızı görmüyorlar. Üstelik bütün bunları sizi takmadan ve sizden izin almadan yapıyorlar. Öyleyse durmayın, Vurun Müslümanlara…
Birkaç gün önce Diyarbakır’da “Dünya Medeniyetler Kraliçesi” adı altında ahlaksızlık ve kepazeliği konu alan uluslararası bir etkinlik yapılacaktı. Ahlaksızlığa yol açtığı için tepki göstermemiştiniz. Hoşunuza gitmiş olacak ki büyük puntolarla haber yapmıştınız. Ancak rüyalarınızın kabusuna dönmüş, birini bin gördüğünüz, yüzlerine bakınca yüreğinizin yerinden koptuğu dindar insanların tepkisiyle bu çirkin yarışma iptal edildi. Yüzlerce kişiyle üzerlerine yürüdüğünüz Bilge Gençlik Derneği üyesi gençler bu ahlaksızca programın iptali için çalışmışlardı. Evet, size rağmen dinci dernekler Diyarbakır’da böylesi uluslararası bir etkinliği iptal ettirdiler. Tabii ki bunu kabul edemezdiniz. Öyleyse durmayın vurun Müslümanlara. . .
Tehdit, baskı ve şantajlarla bugüne kadar Kürdistan halkından çoğunun oylarını aldınız. Sizden başka kimseye oy verilmemesi konusunda tehditler savuruyordunuz. Ancak dinciler size danışmadan, sizden izin almadan ve sizi takmadan tekelinizi bozucu adımlar atıyorlar. Siyasi parti kurdular. Oysa bir zamanların CHP’sinin tekeli gibi sizin de tekeliniz devam etmeli. Sizin partiniz hem devlet ve hem hükümet vazifesini icra etmeli. Sizden izin almadan, sizin onayınız olmadan Kürdistan’da başka bir parti nasıl faaliyet yürütebilir? Üstelik seçim sandığında baskı ve dayatmalarda bulunduğunuz insanlar sizi takmayıp Kutlu doğumlara katıldıkları gibi oylarını dincilere verip sizi sap gibi ortaya bırakabilirler. Öyleyse kabul etmeyin bunu. Hesabını sorun dincilere… Vurun Müslümanlara…
Çok tehlikelidir bu dinciler… Yarın çocuklarınızın eline Kur’an tutuşturabilirler. Hatta Kur’an öğretebilir, camiye götürüp namaz kıldırabilirler. Size rağmen çocuklarınız kutlu doğumlara katılıp tevhid bayrağı sallayabilirler. Öyleyse ne duruyorsunuz. Durdurun bunları … Kabul etmeyin… Vurun Müslümanlara…
(Hasan Yılmaz / Hürseda Haber)