• DOLAR 34.312
  • EURO 37.22
  • ALTIN 3018.549
  • ...
Ömürleri tahrip eden kimyasal silah: Uyuşturucu
Google News'te Doğruhaber'e abone olun.  Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

STK temsilcileri ile birlikte uyuşturucu madde kullanımının yaygınlaşması, bunun önüne geçebilmek için atılması gereken adımlar ve önlemleri masaya yatırdık.

Genç nüfus arasında özellikle son yıllarda uyuşturucu kullanımı hızlı bir şekilde artıyor. Uyuşturucu kullanım yaşı çocuk yaşlara kadar düşerken kullanım oranları sürekli yükseliyor. Piyasaya yeni sürülen sentetik uyuşturucu maddelere gençlerin çok çabuk ulaşması aileleri başta olmak üzere toplumun her kesimini endişelendiriyor.

İnsani değerleri kaybettiren etkenlerin başında gelen uyuşturucu madde bağımlılığı toplumda şiddet, istismar, hırsızlık, gasp, adam öldürme ve fuhuşa varıncaya dek her türlü suçun artmasına yol açmakla birlikte toplumun rahat ve huzurunu da büyük bir oranda tehdit ediyor.

Her geçen gün artarak büyük bir sorun halini alan uyuşturucu madde kullanımını Ağrı'da faaliyet yürüten STK temsilcileri ile konuştuk. Özellikle genç nüfusu uyuşturucuya iten sebepler nelerdir? Burada ailenin ve toplumun üzerine ne tür sorumluluklar düşüyor? Devletin alması gereken önlemler nelerdir? Uygulanan cezalar yeterli mi? Aile bireylerinin uyuşturucu batağına düşmemeleri için STK'lar neler yapıyor? Uyuşturucu batağına düşen aile bireyleri için ne tür çalışmaları var? Gibi sorulara yanıt aradık.

Aileler uyuşturucu madde bağımlılığını ayıplanacak, saklanacak bir konu olarak görüyor

Uyuşturucu ile mücadele konusunda en büyük problemlerden birinin ailelerin yada bireylerin uyuşturucu kullanımı gizli tutmaları olduğunun altını çizen Yeşilay Ağrı Şube Başkanı Cihangir Aslan, bağımlının veya ailenin bu durumu tedavi edilebilir bir hastalık olarak görmesi gerektiğini belirtti.

Yeşilay Ağrı Şube Başkanı Cihangir Aslan

Konuşmasına "Şimdi öncelikle uyuşturucu ile mücadele zor bir alan. Küçük bir ilde yaşıyoruz, insanların birbirini çok fazla tanıdığı, akraba ilişkilerinin yoğun olduğu bir il." sözleri ile başlayan Cihangir Aslan şunları söyledi:

Böyle bir alanda çalışma yapmakta diğer illere göre çok daha zor. Yaptığınız çalışmanın birinci önceliği gizlilik ve mahremiyet kurallarına aykırı olmaması lazım. Bağlantı kurduğumuz yâda bizimle temas kuranlar 'ben tedavi olmak istiyorum' diyen herkesi kesinlikle gizlilik ilkesi ile Yeşilay Danışmanlık Merkezlerine yönleniyoruz. Ve burada belki en büyük zorluk, ailelerimizin uyuşturucu madde bağımlılığını ayıplanacak, saklanacak bir konu olarak görmeleri. Tedavi anlamında zorlaştırıcı aslında, bağımlı bunu bir hastalık olarak kabullenmesi ve tedaviye yönlendirilmesi belki de önümüzdeki en büyük engelleri aşmak olacaktır. Çünkü insanlar bu durumu hala insanlardan saklama gereği yâda varsa böyle bir kişiyi kendi aralarında konuyu kapatma gereği duyuyorlar.

Ağrı Baro Başkanı Salih Aydın

"Yeterli midir? Elbette yeterli değil"

Uyuşturucu kullanımının son yıllarda çok ciddi boyutlara ulaştığını belirten Ağrı Baro Başkanı Salih Aydın ise cezai müeyyidelerin insanların bu maddeyi kullanma yada satışını gerçekleştirme hususunda caydırıcı olmadığını söyledi.

Salih Aydın, "Uyuşturucu ve uyarıcı madde her dönem var olmuştur ama son 20-30 yılda kullanım oranı çok ciddi boyutlara ulaştı. Bizim ceza sitemimizde uyuşturucu madde kullanmak yâda uyuşturucu madde yapma şeklinde iki düzenleme var. Uyuşturucu madde kullanma noktasında daha önce içiciler için davalar açılırken daha sonra yapılan yasal değişiklikler ile şu getirildi. Yani bir nevi şahıslara ön bir avantaj, fırsat veriyorlar. Diyorlar ki, 'siz hayatınızda eğer ilk defa uyuşturucu kullanıyorsanız ve cumhuriyet başsavcısı bunu tespit etmiş ise, ifadesi alınıyor ve deniliyor ki, eğer bir daha uyuşturucu kullanmazsan beş yıla kadar dava açılmaz.' Davanın beş yıllık süre ile ertelenmesi. Bir yıllık bir denetimli süresi veriliyor, bu süre içerisinde şahsın uyuşturucu kullanıp kullanmadığı yâda cumhuriyet savcısının öngördüğü denetimler ne varsa bunlara riayet edip etmediği kontrol ediliyor. Bu bazen bir yıl daha uzayabiliyor. Eğer şahıs bunu ihlal ederse bu davaya dönüşüyor ve şahıs uyuşturucu madde kullanmaktan yargılanıyor. Ama yok kendisine verilen şans ve denetime riayet etmişse bu şahıs hakkında beş yıl sonra hiç soruşturma açılmamış kabul ediliyor ve dosyası kapatılıyor. Bu iyi bir düzenlemedir ve daha önce yoktu. Yeterli midir? Elbette yeterli değil.

"Ceza hukuku teşbihte hata olmasın buradaki bataklıktaki sineklerin öldürülmesi ile uğraşıyor"

Salih Aydın, uyuşturucu madde sektörünün bir bataklık olduğu, hukuk ve ceza boyutu bu bataklığın kurutulması boyutu ile uğraştığını ama aksine bu bataklığın oluşmasını engellemek yada bu bataklığı en az miktara indirgemek gerektiğini hatırlattı.

"Uyuşturucu ile mücadele noktasında içicilikten çok ticareti boyutunda mücadele yapılması gerekiyor." diyen Aydın sözlerini şöyle sürdürdü:

Uyuşturucu maddenin ticareti noktasında cezalar daha önce çok daha azdı. Yani cezalar 5 yılla başlıyordu yapılan yasal değişiklikler ile uyuşturucu madde ticaretinin alt sınırı 10 yıla getirildi. Uyuşturucu madde ticareti, bunu nakletmek, satmak, bulundurmak 10 yıl ile başlıyor. Bu kimyevi karışımlı bir uyuşturucu ise işte kokain, morfin, eroin, kristal gibi maddeler olduğunda ceza miktarı yarı oranda artıyor, cezanın alt sınırı 15 yıl ile başlıyor. Artık ceza az diyemeyiz. Eğer bunu yurt dışından getirirseniz, üretirseniz yâda yurt dışına ihraç ederseniz bunda verilen cezalarda 20 yıldır. Bu cezalarda çok ciddi cezalardır. Ama şurada önem arz eden bir durum vardır, cezaların çokluğu uyuşturucu ile mücadele noktasında ne nihai bir boyuttur nede bu işi tamamen bitirebilecek bir boyuttur. Böylede bir gerçeklik var. Tabiri caizse uyuşturucu madde içiciliği uyuşturucu madde sektörü bir bataklıktır, hukuk ve ceza boyutu bu bataklığın kurutulması boyutu ile uğraşır. Önemli olan bu bataklığın oluşmasını engellemek yâda bu bataklığı en az miktara indirgemek. Ceza hukuku teşbihte hata olmasın buradaki bataklıktaki sineklerin öldürülmesi ile uğraşıyor.

IHH Ağrı Temsilcisi Kerem Engin

"Bağımlılığı önce tanımlamak gerekiyor"

Bağımlılığın geniş bir yelpazesinin olduğunu, birçok konu başlığının olduğunu söyleyen IHH Ağrı Temsilcisi Kerem Engin ise, "IHH İnsani Yardım Vakfı olarak 2018 yılında bir çalışma başlattık, bunun spotu, ana başlığı 'mahallene, okuluna sahip çık' şeklinde. Bu çalışma bizde insani yardım alanında çalışan, bizim gibi vakıf yâda STK'ların belki de çok az fokuslandığı alanı, çok az eğildiği bir alanı gösterdi bize. Haliyle bizde bu anlamda yeni bir bilinç oluşmasına vesile oldu. Yerelde gittiğimiz, sorduğumuz ailelere birde bu gözle baktık. Yani aile bireylerin durumları nedir, tabir yerindeyse bizde analiz etmeye başladık. Ve maalesef hiçte hoş olmayan, hiçte iç açıcı olmayan tablolar ile karşılaşıyoruz. Tabi şunu belirtmek lazım madde bağımlılığı tamamen uyuşturucu, tırnak içerisinde tutularak aslında daraltılıyor. Bunun geniş bir yelpazesinin olduğunu, birçok konu başlığının olduğunu bu süreçte daha net fark ettik. Dolayısıyla bağımlılığı önce tanımlamak gerekiyor. Bağımlılık öylesine bir alana yayıldı ki, artık sadece uyuşturucu dediğimiz bir dar çerçeve içerisinde asla görülmemesi gerekiyor. Bugün tütün ve tütün ürünlerinin, alkolün yine bununla beraber teknolojik bağımlılığın, özellikle bu salgın sürecinde inanılmaz bir bağımlı patlaması yaşandı. Belki şuan bu fotoğrafı daha net görmüyoruz ama ilerleyen süreçte çok daha hazin tablolar ile karşılaşacağız." dedi.

Engin, "Ziyaret ettiğimiz ailelerden bireylerinin uyuşturucu kullandığını tespit ettiğimiz üç ailemiz mevcut. Bağımlıların tamamında ve bu ailelerde görebildiğimiz ortak özellik şu, bir defa bağımlılığı tetikleyen en önemli şey sosyal yaşam şartlarının çok düşük olması. Geçim sıkıntısı yaşayan, aile içinde çalışan bireyin olmadığı veya işte ebeveynlerin terk ettiği daha çok babanın terk ettiği ailelerden oluşan kişilerle muhatabız. İnsani yardımı gerçekleştirdiğimizde birinci sıraya koyduğumuz bu ailelerdir." diye konuştu.

Peygamber Sevdalıları Vakfı Ağrı Temsilcisi Arif Yılmaz

"Ebeveynler çocukları ile çok vakit harcamaları gerekir"

Peygamber Sevdalıları Vakfı Ağrı Temsilcisi Arif Yılmaz ise uyuşturucu bağımlılığı ile mücadelede dinin önleyici unsur olduğunu hatırlattı.

Yılmaz, "Yüce Yaradan şöyle buyuruyor, "İçki, kumar, dikili taşlar, fal okları bunlar sizin için haram kılındı. Bunlardan uzak durursanız kurtuluşa erersiniz." Allah-u Teala bu ayeti kerimede aslında yapmamız gerekeni bize söylüyor. Açık ve net Allah diyor, uzak durun, kurtuluşa erin. Allah birçok ayette diyor ya, hiç akletmiyor musunuz? Hiç düşünmüyor musunuz? Kurtuluşa eren toplum, sıkıntısı olmayan bir toplumdur ve Allah katında da değerlidir. Allah kime değer verirse inanın kurtuluşa eren o olur. Allah'ın değer verebilmesi içinde bizim ayetlerini iyi öğrenip bu bağımlılıktan uzak durmamız gerekiyor. Allah Resulü bir Hadisinde diyor ki, taşıyan, bu işe hizmet eden, bu işin yapımında emeği geçen herkese lanet ediyor. Hazreti Resulullah'ın namaz kılmayana lanet ettiğini, hacca gitmeyene yada zekat vermeyene lanet ettiğini duymadım. Allah Resulü aslında burada bir mesaj veriyor. Lanet ediyor çünkü burada önleyici bir sebep oluyor. Devletin her kurumu, kuruluşu ile birlikte STK'lar olarak bu konuda üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazırız. Aslında bu işin kökünü kazıyarak bu işle mücadele edebileceğimizi söylüyoruz. Ebeveynler çocukları ile çok vakit harcamaları gerekir. Çocuklarına sürekli ilgi ve alaka göstersinler ki uyuşturucu bataklığının içerisine, şebekelerin, çetelerin içine girmemesi için ellerinden geleni yapabilsinler." ifadelerini kullandı.

Mazlum-Der Ağrı Şube Başkanı Güven Tatlı

"Biz bataklığın kokusunu ortadan kaldırmaya çalışıyoruz, bataklığı kurutmuyoruz"

İhmallerin büyük problemlere yol açabildiğini kaydeden Mazlum-Der Ağrı Şube Başkanı Güven Tatlı, "Biz bir sorun, sıkıntı ile karşılaştığımız zaman o sıkıntı ve sorunu ortadan kaldırmak için sorunun sebeplerinden ziyade sonucuna yöneliyoruz. Yani ortada bir sorun var, bir sıkıntı var. Bundan dolayı bir sonuç ortaya çıkmış bunu hemen ortadan kaldırmak için çalışıyoruz. Sonucu ortadan kaldırıyoruz bir müddet sonra aynı sorun tekrar ortaya çıkıyor. Bir daha ortadan kaldırıyoruz tekrar ortaya çıkıyor. Halk arasında bir tabir vardır, biz bataklığın kokusunu ortadan kaldırmaya çalışıyoruz, bataklığı kurutmuyoruz. Bataklığı kurutmadığımız içinde kokusunu ortadan kaldırmak için attığımız adımların pekte bir kıymeti yok. Hatta daha sonrası daha kötü bir hale gelebiliyor." dedi.

"Sosyal medyada ulaşmanın etkileri ve rolünün iyice hesaplanıp bu yönde çalışma yapılması lazım"

Güven Tatlı, "Şahsi kanaatim, herhalde bundan 20-30 yıl önce gençlerin uyuşturucuya ulaşabilmelerinin herhalde tek yolu arkadaş çevresi, akran grupları idi. Yani arkadaş çevresinde biri uyuşturucu kullanacak ki, biri ona al sende dene diyecek ki gençlerimiz, çocuklarımız kullanabilsin. Ama şuan durum bu şekil değil maalesef. Uyuşturucuya evde oturduğu sıra kişi bilgisayar, internetten çok rahat bir şekilde ulaşabiliyor. Sosyal medyayı aktif bir şekilde kullanan gençler, artık uyuşturucunun temini noktasında, uyuşturucunun kullanım şekli noktasında çok rahat bilgilere ulaşabiliyorlar. Uyuşturucuya ulaşma noktasında sosyal medyada ulaşmanın etkileri ve rolünün iyice hesaplanıp bu yönde çalışma yapılması lazım. Bu sebeplerden biridir. Diğer bir sebep ailelerin çocuklarına karşı olan tavır ve tutumladır." şeklinde konuştu.

Sadakataşı Derneği Ağrı Şube Başkanı Yüksel Aslan

"Bu gençlerimiz aslında kötü değiller"

Uyuşturucu bağımlısı gençlerin toplumdan dışlanmaması gerektiğini belirten Sadakataşı Derneği Ağrı Şube Başkanı Yüksel Aslan, uyuşturucuya başlayan bireyin iyi anlaşılması gerektiğini belirtti.

Aslan, "Günümüz gençlerinden en büyük problemlerinden biri uyuşturucu madde. Gençlerimizin bu anlamda yaşadığı ciddi problemler var. Gençlerin uyuşturucuya meyletmeleri özenti ile başlar. Toplumsal bir problem olarak gençlerin birbirleri ile olan diyalogları özenti, etkilenme, kabul görebilme gibi belirli başlıklar altında aslında sıralanabilir. Bir gruba bir sınıfa dahil olabilmek için özenti ile başlayan bir alışkanlık. Bu problemlerde gençlerin temelinde ailevi diyalogları, ailevi problemler ve daha önemlisi sosyoekonomik problemler aslında gençlerimizi bu yöne itiyor. Çocuklarımızın izledikleri yerli dizilerden başlayan bu en basitinden bir sigara olabilir işte mafyavari özentileri ile izlenilen çok fazla popüler, hit alan dizilerin çocuklarımız üzeninden çok ciddi etkileri var. Çocuklarımızın bu anlamda daha doğru örnekler ile bir araya gelebilmeleri daha dikkatli, yaşam biçiminde daha nizami, daha derli toplu örnek teşkil edecek aileler, arkadaş ortamı ile bir araya gelebilmeleri için örnek çalışmalar yapılmalı. Bu gençlerimiz aslında kötü değiller, sadece kontrol dışı bir arkadaşlık ilişkisinin verdiği uçuruma yuvarlanıyorlar. Bunun farkına kendileri de süreç içerisinde varıyor. Ama buradan çıkabilmek için bizim yardımlarımıza ihtiyaç duyduklarını hissedebiliyoruz. Bizler gençlerimizin manevi eğitimlerine çok ağırlık vermemiz lazım veya farklı kötü alışkanlıkları olması onlara toplumda ikinci, üçüncü plana atmamız anlamına gelmiyor. Onları daha çok kavramamız lazım." diye konuştu.

Kızılay Ağrı Şube Başkanı Orhan Tatlı

"Sivil toplum örgütlerine bu konuda çok ciddi bir iş düşüyor"

Kızılay Ağrı Şube Başkanı Orhan Tatlı ise konu ile ilgili şunları söyledi:

"Uyuşturucu kullanan bir gencin yada ailenin ekonomik durumdan dolayı hani zaten aileyi çökerten bir durum. Ailenin tekrar ayağa kalkabilmesi, ekonomik sebeplerden dağılmaması için çeşitli destekler sağlıyoruz. Sivil toplum örgütlerine bu konuda çok ciddi bir iş düşüyor. Doğu'da olmamız hesabıyla aile büyüklerine karşı bir çekinme var bireylerde. Çocuk bunu kullanıyor ve bunun kötü olduğunu da biliyor. Aile bunu öğrendiği zaman, kendi akrabalarına karşı bunun mahcubiyetini taşıyor. Aile bu olayı gizlemeye, uyuşturucu kullanan kişiyi tedavi edememeye kalkıyor. Aile bu durumu çok korkulacak, utanılacak bir durum olarak görüyor. Bu aslında bir hastalık gibidir. Mevcut olan bir hastalığı saklamak mı yoksa tedavi etmek mi daha mantıklı, böyle yaklaşmak lazım. Uyuşturucu kullanımı ailenin darmadağın hale gelmesine de vesile oluyor. Baba kullanıyorsa o parayı tedarik etmek için ailenin tüm rızkını oraya harcayabiliyor. Emin olabilirsiniz gözü bir yaşında, üç yaşındaki çocuğunu görmüyor. Onun bebek bezi veya mamasını alma yâda almama hiçbir şey umurunda olmuyor. Hep ulaşmak istediği şey onu alabilmek, elde edebilmek. Burada aileyi destekliyor, baba ne kadar zalimse çocuğun bir suçu olmadığını ve bundan dolayı maddi desteklerimizi sağlıyoruz." (İLKHA)



Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Bu haberler de ilginizi çekebilir