• DOLAR 34.546
  • EURO 36.178
  • ALTIN 2985.98
  • ...
Adalet Bakanı Gül: Daha sivil bir anayasaya ihtiyaç var
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Ankara’daki Ulucanlar Cezaevi Müzesinde, Anadolu Soruyor’ programına katılan Adalet Bakanı Gül, darbenin yıldönümünde 12 Eylül’ün sembolü olan Ulucanlar Cezaevi Müzesinde yapılan yayının anlamlı olduğunu söyledi.

12 Eylül’ün, ömrünün baharındaki gençlerin hayatların kopartılmış nice anıları, nice hatıraları barındırdığını söyleyen Bakan Gül, darbeci zihniyetin bu ülkede çok büyük haksızlık ve hukuksuzluklar yaptığını belirterek, "27 Mayıs’tan 15 Temmuz’a kadar Türkiye’de vesayet, darbeci zihniyet daima milletimizin, gençlerimizin geleceğini çaldı, ülkemizin ekonomisini tahrip etti, ülkemizin huzuruna kast etti. 12 Eylül de bunların hem yine tarihi olarak acılarla dolu günlerinden birisi. 12 Eylül’de de bir sağdan bir soldan diyerek yine hukukun olmadığı, zulümlerin yaşandığı bir tarihi hep beraber yaşadık ülke olarak, toplum olarak. İşte burada da, bulunduğumuz cezaevinde de baktığımızda bir tarafta Necip Fazıl, bir tarafta Nazım Hikmet. Düşüncemiz ne olursa olsun vesayetçiler için, darbeciler için düşünen bir kişi daima tehlike ve tehdit olmuştur. ‘Bu ülke için benim bir düşüncem var, hayalim var’ diyen Nazım Hikmet de, Necip Fazıl da hep tehdit olmuştur, suçlu olmuştur" dedi.

"Vesayetçiler hiçbir zaman kazanamayacak"

Bakan Gül, "Anayasa değişikliği yaparak 12 Eylül darbecilerini yargılayan bir anayasa düzenlemesi yaptık ve Kenan Evren döneminin tüm yetkilileri de yargı önüne çıkartıldı. Bu anlamda da Ulucanlar’da canlarımız yitti ama biz bunların hukukunu, hakkını nasıl en azından savunuruz, yargı önüne çıkarırız diye çaba ortaya koyduk. Netice itibariyle vesayetçiler hiçbir zaman kazanamayacak; acılar, hatıralar elbette hep var ama milletimizin, demokrasimizin önüne hiçbir şekilde geçemeyecekler." ifadelerini kullandı.

Yeni anayasa çalışmalarıyla ilgili de konuşan Bakan Gül şunları kaydetti:

27 Mayıs’ın ülkemize yapmış olduğu tahribat, Adnan Menderes ve arkadaşlarının darağacına götürülerek idam edilmesi milletimizin hala kalbinde bir yaradır. Yine 12 Eylül’de hayatın baharından kopartılan gençlerin uğradığı haksızlıklar milletimizin hatırasındadır. 27 Mayıs darbesi sonrası bir 1961 Anayasa’sı getirilmiş, 12 Eylül darbesi olmuş, bir anayasa getirilmiş. Şu anda uygulanan bizim anayasamız 12 Eylül darbesinden sonra hazırlanan bir anayasadır. Dolayısıyla darbe ürünü bir zihniyete, bir ruha sahiptir. Tabi 19 kez değişikliğe uğradı. 184 değişiklik yapıldı. Esas itibariyle anayasada lafzen çok değişiklikler yapıldı. Bunlar, tüm bu çalışmalar anayasanın sivilleşmesine katkı yapmış olabilir. Ama anayasayı sivil anayasa yapmaz. Bunlar, anayasayı sivilleştirme çalışmalarıdır. Yeni bir anayasa, sivil bir anayasa değildir. Son tahlilde darbe ürünü darbecilerin darbe sonrasında yapmış olduğu ‘Ey millet biz sana Türkiye’ye bu anayasayı layık görüyoruz bu elbiseyi layık görüyoruz’ diyerek diktiği, biçtiği bir anayasadır. Bugün, 12 Eylül’ün sene-i devriyesindeyiz. Bu 12 Eylül zihniyetinin sinmiş olduğu bu anayasadan tamamıyla kurtulmamız lazım. Bunun için de siviller oturup, bu anayasayı, kendi anayasasını kendi yapabilir. Hala darbe sonrası bir anayasanın yürürlükte olması kabul edilebilir bir şey değil. İçeriğinden diğer konulardan bağımsız olarak siviller kendi gündemiyle oturup bir anayasa yapabilir. Siyasetin topluma bu anlamda bir ödevi var. Milletimiz ile beraber tüm siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları ile beraber bu anayasayı yeni sivil anayasayı yapma çabamız devam ediyor. Umarız bunda başarılı oluruz. Topluma böyle bir ödevimiz var. Yeni yüzyıla Cumhuriyetimizin yeni yüzyılına eski anayasa ile giremeyiz. Yani bir araba var arabanın her tarafını değiştirmişsiniz. Ama bu araba 82 model. 2023 model bir arabaya ihtiyaç var. Çünkü yollar değişti. Ülkemizin demokrasi ihtiyacına, özgürlük ihtiyacına 82 model dar gelmekte. 2023 ve yeni yüzyıla gidecek, daha özgürlükçü, daha sivil, insanımızın ekmeğini, özgürlüğünü arttıracak yeni ve sivil anayasaya ihtiyaç vardır. Bu bir tercih değil zarurettir. Siyasetin bu anlamda da, bu önümüzdeki dönemde bunu başaracağına inanıyoruz.

Anayasalar toplumsal sözleşmelerdir, herkes kendisini orada bulmalı

Gül, anayasaların bir toplumsal sözleşme olduğunu, toplumsal sözleşmede de toplumun her kesiminin, kendisini, geleceğini görmesi gerektiğini söyledi. Anayasaya her kesimin sahip çıkması gerektiğini vurgulayan Bakan Gül, "Edirne’den Kars'a kadar vatandaşlarımız ‘Bu toplumsal sözleşmeye ben imza atıyorum. Bu benim anayasamdır. Bu benim ortak, bir arada yaşama taahhüdümdür. 2023’te 2050’de benim oğlum, kızım, torunlarım da geleceğe emin adımlarla gidebilir diye altına imza atabileceğim metindir.’ der. Anayasalar insanların ‘Ben şöyle düşünüyorum, ben şu şekilde farklı inanıyorum, farklı yaşıyorum, farklı giyiniyorum, farklı bir inanca, görüşe, mezhebe, meşrebe sahibim’ denildiğinde ‘Bu senin toplumsal sözleşmen olarak güvencendir’ diyen anayasadır. Bu anayasa benim farklı düşüncemi, farklı inanışımı, farklı giyinişimi, farklı düşünüşümü güvence altına alır düşüncesi olursa toplumsal sözleşme gerçekleşmiş olur. İşte onu hedefliyoruz. Sadece toplumun bir kesimini değil toplumun her kesiminin ‘Evet bu benim anayasamdır’ diyeceği bir duyguya ve hukuki güvenceye sahip olması temel amacımızdır" dedi.

Bakan Gül, yeni anayasa konusunda çalışmaların devam ettiğini, yetkili kurullar nihai halini verdikten sonra takvimin netleşeceğini bildirdi.

Çocuk teslimine düzenleme

İcra yoluyla çocuk teslimine yönelik düzenlemenin de hayata geçirilmesini hedeflediklerini belirten Bakan Gül, "Çocuklar icra müdürlüğüne başvurularak teslim alınıyor. Şimdi karı-koca boşanmış çocuk birinde. Ama diğerinin de baba veya anne olarak görme hakkı var çocuğu boşanmış olsalar da. Götürüp gösterseler medeni şekilde zaten sorun yok, sorun nerede çıkıyor kabul etmediğimiz açıkçası hüzünlü görüntüler bir şekilde gitmek istemediğinde veya gösterilmek istenmediğinde. Anne baba vermek istemiyor veya farklı bir şey oluyor. Bu durumda gidiyor baba veya anne icraya para yatırıyor, 1000 lira civarı para yatırıyor, ‘çocuğumu görmek istiyorum’ diyor. İcra Müdürlüğü de haciz memuru gibi yani burada borçluda olduğu şu koltuğu hacze gelecek, haciz memuru giderken çocuk hadi alalım teslim edelim gibi adeta mal gibi değerlendiriyor. Bun konu üzerinde uzun zamandır, çalışıyoruz. Bu icra yolu ile olmasın dedik biz, Cumhurbaşkanımızın kararnamesi ile çok önemli bir genel müdürlük bir başka daire kuruldu. Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri. Burada uzmanlarımız aracılığıyla çocuk teslimini yapalım istiyoruz. Bu konuda hazırlıklarımızı yaptık meclisimizde, grubumuzda, arkadaşlarımızla paylaştık. Böyle olunca bir çocuk anne ya da baba çocuğunu görmek isteyince, kendi çocuğu için yaklaşık 1000 lira para yatırıyordu icra masrafı bunu almayacağız devlet olarak. Çocuğunu görecek ama icra marifetiyle bir mal gibi değil. Sonuç itibariyle çocuk ama burada başka bir mağdur hakları birimine verilmeyi ve uzmanlar marifetiyle de çocuk teslim merkezleri gibi, kreşler, Milli Eğitim tarafından, Aile Bakanlığı yine valilik tarafından topyekûn çocuğa sahip çıkan bir anlayışla, Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları ve birkaç belge ile de hedef olarak verdiğimiz, bu hedefin gerçekleşmesini bekliyoruz." şeklinde konuştu. (İLKHA)  









Bu haberler de ilginizi çekebilir