Yapıcıoğlu: İttifak tekliflerini değerlendireceğiz
Basın mensuplarıyla bir araya gelen Yapıcıoğlu, Afganistan'ın Taliban'ın kontrolüne geçmesi, seçim barajı, seçim ittifakı başta olmak üzere iç ve dış gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulunarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Kayseri'de basın mensuplarıyla bir araya gelen HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, temsilde adaletin sağlanması için barajın aşağıya çekilmesi değil, sıfırlanması gerektiğini belirtti.
HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu parti çalışmaları kapsamında Çorum ve Yozgat'a yapmış olduğu ziyaret ve temasların ardından Kayseri'ye geldi. Burada istişarelerde bulunmak üzere STK temsilcileri ve kanaat önderleriyle bir araya geldi.
Daha sonra piknik alanında partililerle bir araya gelen Yapıcıoğlu, parti çalışmaları ve seçim hazırlıkları hakkında partilileri bilgilendirdi.
Ziyaret ve temasların ardından Kayseri’de Ulusal ve Yerel basın mensuplarıyla bir araya gelen Yapıcıoğlu, Afganistan'ın Taliban'ın kontrolüne geçmesi ve son saldırılar, seçim barajı ve temsilde adalet, seçim ittifakı, memur ve memur emeklilerine yapılan zam, esnafın durumu, konut ve kira fiyatlarındaki artış, salgın sebebiyle bir buçuk yıldır yapılamayan yüz yüze eğitimin başlaması ve sosyal medya düzenlemesi başta olmak üzere iç ve dış gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulunarak, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
"Temsilde adaletin sağlanması için seçim barajı tamamen kaldırılmalı"
Son günlerde yeniden gündeme gelen seçim barajına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yapıcıoğlu, "Yine gündemdeki konulardan bir tanesi seçim barajı. Malumunuz şu anda 12 Eylül askeri rejiminin getirdiği yüzde 10’luk seçim barajı uygulanıyor. Cumhur ittifakı kendi aralarında oturup seçim barajının düşürülmesi konusunda anlaştılar gibi görünüyor. Telaffuz edilen oranlar yüzde 7 veya yüzde 5 olabileceği. Ama yüzde 7’ye daha yakın gibi bir görüntü var şu anda. Bize göre özellikle mevcut başkanlık sistemi veya anayasal tabiriyle ‘Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nde seçim barajı olması tamamen anlamsızdır. Neden? Çünkü seçim barajı konulurken parlamenter sistem vardı. Yönetimde istikrar olsun diye, çok parçalı hükümetler oluşmasın diye, koalisyon ömrü uzun olmuyor diye büyük partilerin lehine olabilecek şekilde baraj getirildi. Fakat şu andaki sistemde birinci turda yüzde 50’yi aşmak, adaylardan biri yüzde 50’yi aşamazsa en yüksek oyu alan iki adayın katılması ve o onlardan yüzde 50’yi aşanın Cumhurbaşkanı olması gerekiyor. Yani parçalı hükümet yok. Seçimlerden önce koalisyonlar oluyor. Ama seçimden sonra neticede yüzde 50’yi aşan Cumhurbaşkanı oluyor. Ne demek bu? Yani yönetimde istikrar zaten garanti. Öyleyse temsilde adalet ilkesi daha önce yönetimde istikrar adına çiğneniyordu, yok sayılıyordu. Aslında adaletin hiçbir şeye feda edilmemesi gerekiyordu. Diyelim ki bir bakış açısıyla yönetimde istikrar olsun diye adalet es geçiliyordu veya adalete aykırı bir durum vardı. Ama şimdi adaletin feda edilmesini gerektiren bir şey ortada yok. Öyleyse şu an temsilde adalet neye feda ediliyor. Bu sorunun cevabının verilmesi gerekiyor. Barajın aşağı çekilmesi değil, barajın sıfırlanması gerektiğini düşünüyoruz. Ama illa bir baraj olacaksa bu belki bu sembolik olabilir. Yüzde 1'e çekilebilir. Seçim sistemindeki her baraj temsilde adaletin önünde bir engeldir ve adaletsiz bir uygulamadır." ifadesini kullandı.
"Amerika Afganistan'da işgalci konumundaydı ve işgal sona erdi"
Sadece Türkiye’de değil, bütün dünyanın gündemindeki konulardan biri de Afganistan olduğunu vurgulayan Yapıcıoğlu, "20 yıllık işgalden sonra Amerika ve NATO güçleri Afganistan’dan çekilme kararı aldı ya da Afganistan’dan çekilmek zorunda kaldı. Şu anda yönetime gelen Taliban’ın özellikle 1996-2001 arasında yaptıklarıyla ilgili pek çok kişinin şikayetleri vardı. O dönem uygulamalarından dolayı acaba gelecekte ne olacak? diye pek çok soru işareti var. Fakat şunu ıskalamamamız gerekir. Amerika ve onunla birlikte hareket eden Batılı güçlerin, NATO üyelerinin pozisyonu bize göre doğru bir pozisyon değildi. Meşru hareket değildi. Amerika orada işgalci konumundaydı ve işgal sona erdi. Bizim temennimiz 1979 ile 1989 aralığında Sovyet işgalinden beri sürekli bir savaş durumunda olan, Sovyetler Afganistan’ı terk ettikten sonra iç çatışmalarla yine yorgun ve bitap düşmüş ve harap olmuş Afganistan, inşallah bundan sonraki süreçte yeni bir iç savaşa sürüklenmesin. Afganistan’ın bir an önce ayağa kalkması için Afganistan halkının huzuru, güveni ve refahı için, orada yaşayan halkların birlikte hareket ederek kendi insanlarının huzur ve güvenliğini temin ederek bir birliktelik ortaya koymaları, bu konuda başta Türkiye olmak üzere Afganistan’a komşu olan diğer ülkelerin de Afgan halkına yardım etmeleri gerekiyor." dedi.
"Kabil Havaalanı'ndaki patlamalar üzücü bir olay"
Kabil Havaalanı'nda meydana gelen patlamalara da değinen Yapıcıoğlu, "Son zamanlarda Afganistan’ı merkezde tutan meselelerin başında Kabil Havaalanı'nın etrafında peş peşe patlamalar oldu. Üzücü olan bir olay. Keşke olmasaydı, bu can kayıpları olmasaydı. Üzücü olan diğer husus, o patlamalarda 100’ün üzerinde insan hayatını kaybetti. Sadece havaalanı etrafındaki patlamalar değil, devam eden süreçlerde 13 Amerikan askeri öldü. Bütün gazetelerde 'Afganistan’da patlama, 13 Amerika askeri öldü.' Sanki diğer ölenler insan değilmiş gibi, sanki onların aileleri yokmuş, can taşımıyormuş gibi, sanki Amerikalıların canı değerliymiş gibi görüntü ortaya konuldu. Bu da bizim basınımız açısından ciddi bir eksiklikti, ciddi bir yanlışlıktı. Afganlar, 42 yıldır ölüyor. Belki adamlar alıştılar ölmeye. Duamız ve temennimiz kimse kimseyi öldürmesin. İnşallah bu olaylar bir an önce son bulur ve herkes kendi dar çıkarlarını bir kenara bırakıp hem Afganistan’ın hem bölgenin hem insanlığın güvenliği için ne yapmamız gerekir bunun üzerine kafa yormaya başlar." diye konuştu.
"Memur ve memur emeklilerine yapılan zamları yetersiz olduğunu düşünüyoruz"
Memur ve memur emeklilerine yapılan zamları yetersiz bulduklarının altını çizen Yapıcıoğlu, şunları söyledi:
"Memur ve memur emeklilerine yapılan zamlar birinci yıl için yüzde 5+7, ikinci yıl için yüzde 8+6 olarak açıklandı. Ama sadece temmuz ayına ait açıklanan enflasyon yüzde 18,95. Bu zamların yetersiz olduğunu düşünüyoruz. Memurlar ve emekliler, bu zamlardan memnun olmadıklarını ifade ediyorlar. Çünkü TÜİK rakamlarına göre açıklanan enflasyonun gıda maddelerinin fiyat artışının enflasyonun çok üzerinde olduğu göz önünde bulundurulduğunda, zaten gelirinin, maaşının büyük bir kısmını gıdaya harcamak zorunda kalan insanları ciddi anlamda zorluyor. Bunun bilinmesi lazımdır. Buna rağmen belki düzenli bir geliri olanlar şükrediyor."
Esnafın durumuna da dikkati çeken Yapıcıoğlu, esnafın durumuna bir an önce tedbir alınması gerektiğini söyledi.
Yapıcıoğlu, "Biz 3 gündür bölgedeyiz, dolaşıyoruz. Esnaf geleceğinden çok emin değil. Esnafın durumu daha kötü. Yüksek kiralar nedeniyle kiralarını karşılayamayacak duruma geldiklerini söylüyorlar. Kapatmak zorunda kalan esnaf var. Esnafın birisi elektrik faturasını asmıştı. 'Bu üçüncü faturam, ödeyemiyorum' diyordu. Bu anlamda evet, genel küresel çapta bir salgınla karşı karşıyayız. Zaten zor durumda olan, durumdan daha fazla bir zorluk yaşadılar. Şunun da görülmesi lazımdır. Bu zor zamanlarda bile kapitalist sistemin asıl yürütücüleri ve belki köşe taşları olan finans kurumları, bankalar, kârlarına kâr katmaya devam ediyorlar. Fatura dar gelirlilere kesiliyor. Onlar çok ciddi zararlarla yüz yüzeler. Bir an evvel buna bir tedbir alınması lazım. Esnaf, kiralarını ödeyemiyor derken sadece işyeri kiraları değil." ifadesini kullandı.
"Konut fiyatları ve kiralar aşırı artmış durumda"
"Çok ciddi oranda kiralar artmış durumda. Enflasyonun çok üstünde bir artış var." diyen Yapıcıoğlu, "Normal şartlarda resmi olarak enflasyon oranında zam yapılması gerekirken, maalesef mülk sahipleri farklı gerekçelerle kiracıları daha yüksek kiralarla yeni kiracıları oraya yerleştirmek için türlü türlü yollara başvuruyorlar. Bu kira artışının da biraz sınırlandırılması konusunda belki pratik adımların atılması gerektiğini düşünüyoruz." dedi.
"Sosyal medya üzerinden itibar suikastı düşünce özgürlüğü değildir"
Sosyal medyada bir düzenlemenin yapılması gerektiğinin altını çizen Yapıcıoğlu, bu yapılırken de mutlaka ifade hürriyetinin de sağlanması gerektiğini ifade etti.
Yapıcıoğlu, sosyal medya düzenlemesiyle ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
"Korunması gereken temel hürriyetlerden bir tanesi düşünce ve ifade hürriyetidir. İnsan aklının güvence altında olması, aklın ürünü olan düşüncenin korunması, o düşüncenin de etrafında yine insanların bunu ifade edebilmesi ve örgütlenebilmesi mutlaka anayasal teminat altında olmalıdır. Fakat korunması gereken bir şey daha var. O da insanın haysiyetidir. Maalesef sosyal medya mecralarında kimliği belli olmayan bazı fake hesaplar veya kimliğini gizleme yoluna giden troller, bazen grup halinde hareket ederek bazen de bazı bilgisayarlara bağlanarak otomatik olarak itibar suikastları yapmaya devam ediyorlar. İnsanların haysiyetiyle oynuyorlar ve öyle bir şekilde yoğun bir saldırıya karşı vatandaşların fert olarak karşı koyabilmesi de mümkün değil. Mutlaka buna bir çekidüzen verilmesi gerekir. Evet, ifade özgürlüğü olmalıdır. Evet, insanlar düşüncelerini özgürce açıklayabilmelidir. Ama birilerine hakaret etmek düşünce özgürlüğü değildir. Bu anlamda bir düzenlemenin yapılması, bu yapılırken de mutlaka ifade hürriyetinin de sağlanması gerektiğini ifade etmek istiyorum."
"Okulların temizliğini sağlayacak miktarda kişi istihdam edilmeli"
Yeni eğitim öğretim yılında yüz yüze eğitimin başlayacağını hatırlatan Yapıcıoğlu, okullarda temizliği yapacak yeterli personelin olmadığını belirtti.
Yapıcıoğlu, "Milli Eğitim Bakanlığı ve hükümet, yeni yılda yüz yüze eğitime geçileceğini söyledi. Okullarımızın durumu hepimizin malumudur. Öğrencisi olanlar, çocuğu okula gidenler bilirler. Okul idaresinin ya da okul aile birliğinin talepleriyle ilgili bilgi sahibidirler. Okullarımızın pek çoğunda temizlik görevlisi yok. Salgından korunmakla ilgili dile getirilen hususlardan bir tanesi yani tedbir anlamında maske, mesafe ve hijyen, yani temizlik. Okullarda çocuklara ders verecek öğretmenler tamam, okulun idaresi tamam ama okulların temizliği çoğu defa okulların velilerine bırakılıyor. Bunun masrafı öğrenci velisine yükleniyor. Okul aile birlikleri bu işi üstleniyorlar. Böyle bir dönemde hastalığın okullarda daha fazla yayılmaması için alınacak tedbirler konuşulurken, mutlaka bu hususların göz önünde bulundurulması gerekir. Okullara yeterli miktarda okulların temizliğini sağlayacak kişilerin temin edilmesi gerekir. İstihdamla ilgili bu kadar sorunun olduğu bir dönemde, bu da ciddi bir istihdam sağlayacaktır. Bunu da burada sizin kameralarınız aracılığıyla bütün vatandaşlarımıza duyuruyoruz. Hükümete de çağrıda bulunuyoruz. Okulları açmadan önce, okulları temiz tutacak, oradaki temizliği sağlayacak kişilerin görevlendirilmesi çağrısında bulunuyoruz." diye konuştu.
"Seçim barajı temsilde adaletin sağlanmasına engeldir"
Bir gazetecinin erken seçim bekliyor musunuz? Parti olarak ittifaklara bakışınız nedir? sorusuna Yapıcıoğlu, "İttifaklar siyasetin doğasında vardır. İttifaklar olabilir. Türlü türlü olabilir. Zaten bugünkü sistem aslında yüzde 10’luk baraj, hatta Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi en büyük partileri bile ittifaklara zorluyor. Çünkü biraz önce söylediğim gibi cumhurbaşkanı seçilebilmek için geçerli oyların yarısından fazlasını almak gerekiyor. Yüzde 10’luk barajdan dolayı da baraj endişesi taşıyan partiler bir ittifak içinde yer alarak ancak kendilerini meclise, mecliste temsil ettirebilecekler. Bu nedenle ittifaklar bir anlamda bu sistemin zorlamasıdır diyebiliriz. Partilere bunu dayatıyor. Biz önceki seçimde herhangi bir ittifakta yer almadık. Seçimlere ittifak dışında müstakil olarak katılan 3 partiden biri HÜDA PAR’dır. Ama bu önümüzdeki seçimde ne olur, onu zaman gösterecek. Biz ittifaklara karşı değiliz. İttifaklar olabilir. Şu veya bu ittifaka angaje olmuş değiliz. Şartları değerlendiririz. İlkelerimiz var. Bir ittifak teklifi olursa onu değerlendiririz. Yakın bir gelecekte erken seçim kararı alınır mı? Benim şahsen böyle bir beklentim yok. Fakat bu imkânsız da değil. Olabilir, mümkündür. Ama hükümet ısrarla seçimlerin 2023’ün Haziran'ında olacağını söylüyor. Sayın Cumhurbaşkanı özellikle buna vurgu yapıyor ve erken bir seçimin söz konusu olmadığını söylüyor. Fakat şöyle bir husus var. Seçime yakın bu tartışmalar biraz daha yoğunlaşacak gibi görünüyor. Mevcut anayasada bir kişinin en fazla iki dönem cumhurbaşkanlığı yapabileceği söyleniyor. Fakat ikinci dönem dolmadan erken seçim kararı alınırsa meclis tarafından böyle bir karar alınırsa Cumhurbaşkanın tekrar aday olabileceği anayasada belirtilmiş. Bu tartışmalar çok fazla yoğunlaşırsa, seçilmesi halinde bile tartışmalı bir hale gelmemek için Sayın Cumhurbaşkanı ve AK Parti de erken seçime sıcak bakabilir."
"HÜDA PAR seçimlere hazırdır"
HÜDA PAR’ın seçim çalışması hakkındaki bir soruya Yapıcıoğlu, "Buraya geliş amacımız da teşkilatlarımızı dolaşmak ve seçim hazırlıkları yapıyoruz. Zamanında bile yapılsa şimdiden çalışmalara başlamak gerekir. Çünkü önümüzde çok zaman kalmadı. Memleket sathının her tarafına gitmeyi düşünüyoruz. Bir şehire, bir yere bir kez gitmekle de bu iş olmuyor. Bu nedenle biz teşkilatlarımıza şu talimatları veriyoruz; seçime her an hazırlıklı olun. Sandık müşahitlerinin eğitimlerine başladık. Hatta aday yoklamalarını bile şimdiden yaptığımızı söyleyebilirim. HÜDA PAR seçim zamanında da yapılsa erken de yapılsa seçime hazırdır." değerlendirmesinde bulundu.
"Aşıyı tavsiye ediyoruz, zorlamayı doğru bulmuyoruz"
PCR testi ve öğretmenin PCR testi zorunluluğuna ilişkin sorulan soruya Yapıcıoğlu, "Aşı zorunlu değil, aşıda gönüllülük esas, ama siz aşı olmazsanız okula gidemeyeceksiniz, uçağa binemeyeceksiniz, toplu taşımaya binemeyeceksiniz, herhangi bir yere gidemeyeceksiniz. Bu dolaylı olarak aşının zorunlu olması anlamına geliyor. Ben aşı karşıtı değilim. Aşılarımı oldum. Benim aşılarım tamam, eksiklerim yok. Fakat ben herhangi bir insan olarak aşıyla ilgili çalışmalar tamamlanmamış, yan etkileri nedir bilmeden insanların kafasında bizzat sağlık bakanlığından veya bilim kurulundan ya da konunun uzmanlarından kaynaklanan bir sürü endişe var insanların kafasında. İnsanlar endişe taşıyor. Bu aşının uzun vadeli yan etkileri nedir diye insanlar korkuyor. Niye korkuyor? Önce dediler ki bir tek aşı yüzde 90 üzerinde koruma sağlıyor. Sonra dediler ki iki aşı olduğunda yüzde 60’larda koruma sağlıyor. Şimdi diyorlar ki iki aşı yetmez üçüncü aşı. Geçen gün partiden bir arkadaşın telefonuna bir mesaj gelmiş. Siz bu aşınızın pasaportunuza işlenmesini istiyor musunuz? Evet butonuna tıklamış. Dördüncü aşı için gün vermişler. Şimdi böyle olunca insanların kafası karışıyor. İnsanlar haklı olarak endişe taşıyorlar. Bu şartlarda insanları aşıya zorlamanın manası yok. Zorlama olmamalı. Hiç kimsenin bedeni üzerinde onun izni olmadan türlü deneyler yapılamaz. Şu anda yapılan aşılar bir anlamda tıbbi deney durumunda. Çünkü tam anlamda sonuçlar açıklanmamış. Biz tavsiye ediyoruz vatandaşlara. Ama zorlamanın doğru olmadığını söylüyoruz. Haftada 2 veya 3 defa PCR testi zorunluluğu insanları aşı olmaya zorlamaktır. Biz böyle değerlendiriyoruz. Bunu yanlış buluyoruz." diye konuştu.
Kayseri Valisi ve Büyükşehir Belediye Başkanına nezaket ziyareti
Yapıcığlu, basın toplantısının ardından Kayseri Valiliğine gelerek Vali Şehmus Günaydın'a nezaket ziyaretinde bulundu.
Kayseri Valiliğinden ayrılan Yapıcıoğlu Kayseri Büyükşehir Belediyesine geçti. Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç'a nezaket ziyaretinde bulundu.
Şehirdeki temaslarını tamamlayan Yapıcıoğlu, akşam saatlerinde Kayseri’den ayrıldı.