HÜDA PAR: Türkiye OHAL yöntemlerine başvurmaktan vazgeçmeli
HÜDA PAR, OHAL düzenlemelerinin uzatılmasına tepki göstererek, "Türkiye temel insan haklarının güvencesiz kaldığı olağanüstü hal yöntemlerine başvurmaktan vazgeçmeli, bir an önce olağan hale dönmelidir." dedi.
HÜDA PAR Genel Merkezi; OHAL düzenlemelerinin uzatılmasını içeren kanun teklifinin Meclis'te kabul edilmesi, DEDAŞ'ın çiftçilere kestiği yüksek cezalar, emlak vergisinde aşırı artış ile Türkiye'nın Afganistan politikası gibi iç ve dış gündemin öne çıkan konularına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
OHAL düzenlemelerinin uzatılmasına tepki gösterilen açıklamada, "Sayın Cumhurbaşkanını, söz konusu kanunu Meclis'e iade etmeye davet ediyoruz." çağrısında bulunuldu.
DEDAŞ'ın çiftçilere yönelik kestiği yüksek cezaların yıllardan beri devam ettiğine dikkat çekilen açıklamada, ağır mağduriyetler oluşturan bu soruna müdahale edilmesi, keyfi uygulamalara son verilmesi istendi.
Açıklamada, emlak vergisinde aşırı artışların önüne geçmek için kanuni bir sınır konulması gerektiğine dikkat çekildi.
Türkiye'nin, NATO gücü olarak Afganistan'daki askeri varlığını devam ettirmek istediğine işaret edilen açıklamada, Taliban açıklamaları da dahil mevcut şartlarda Türkiye'nin NATO adına Afganistan’da kalmasının şimdiye kadar mevcut bulunan riski daha da büyüteceği kaydedildi.
"Mülakatlara alınan adaylar istihbarat raporları doğrultusunda ya elenmekte ya da işe alınmakta"
Kamuya personel alımında uygulanan mülakatlarla binlerce gencin umutlarının yıkılmaya devam ettiği ifade edilen açıklamada, "Mülakatlara alınan adaylar gizli bir güvenlik soruşturmasına tabi tutularak hukuki geçerlilik taşımayan istihbarat raporları doğrultusunda ya elenmekte ya da işe alınmaktadır. Ülkenin en iyi üniversitelerinden mezun olmuş, yıllarca KPSS’ye hazırlanmış ve yüksek puan almış gençler bir mülakatla elenebilmektedir. Keyfilik ve ayrımcılık üzerine bina edilmiş mülakat sistemi, gençlerimizin hayatını karartan bir kıyım mekanizmasına dönüşmüştür. Hukuk devleti ilkesi uyarınca kamu idaresi, yargısal denetim yapılmasını ortadan kaldıran ya da bu denetimin yapılmasını imkânsız kılan işlem ve eylemlerde bulunamaz. Uygulamadaki mülakat sistemi ise her türlü denetim ve şeffaflıktan uzaktır. Keyfilik ve partizanlık üzerinden suiistimal edilmeye son derece müsaittir. Daha fazla insanın hayatı karartılmadan bu uygulamaya son verilmeli, oluşan mağduriyetler ivedilikle giderilmelidir." denildi.
"Cumhurbaşkanını, söz konusu kanunu Meclis'e iade etmeye davet ediyoruz"
Açıklamada, OHAL düzenlemelerinin uzatılmasına ilişkin şu değerlendirmede bulunuldu:
İktidarın hazırladığı ve terörle mücadele kapsamında kamu görevlilerinin görevden uzaklaştırılması, ihracı, rütbelerinin geri alınması, gözaltı sürelerinin uzatılması gibi birtakım olağanüstü hal dönemlerine ait uygulamalara ilişkin düzenlemelerin süresinin 3 yıl daha uzatılmasını öngören teklif, TBMM Genel Kurulunda kabul edildi. Darbe girişiminin üzerinden beş yıl geçmesine ve kamu görevlilerinin görevden uzaklaştırılmalarına ilişkin Devlet Memurları Kanunu’nda yeterli düzenleme bulunmasına rağmen iktidarın normal hukuk düzenini yeterli görmeyip ısrarla olağanüstü yetkilere sahip olma çabası içerisine girmesi büyük bir yanlıştır. Sayın Cumhurbaşkanını, söz konusu kanunu Meclis'e iade etmeye davet ediyoruz. Türkiye temel insan haklarının güvencesiz kaldığı olağanüstü hal yöntemlerine başvurmaktan vazgeçmeli, bir an önce olağan hale dönmelidir.
"Kaçak kontrol işlemlerinde çoğu zaman toplu cezalandırma yöntemi uygulanmaktadır"
Dicle Elektrik Dağıtım Şirketinin (DEDAŞ) çiftçileri fahiş faturalarla karşı karşıya bıraktığı, yüksek cezalar keserek çiftçilerin destekleme primlerine el koyduğu yönündeki iddiaların gündemdeki yerini koruduğuna işaret edilen açıklamada, "Kaçak elektrik kullanımına karşı ceza uygulamalarında hiçbir kriterin gözetilmediği hatta çoğu zaman kaçak elektrik kullanmayanlara da cezai işlem uygulandığı iddialar arasında yer almaktadır. Bu durum sadece çiftçiler için değil, mesken kullanımlarında da söz konusudur. Faturalara yansıyan düzensiz kullanım bedelleri, fiyatlandırmadaki keyfiliği göstermektedir. Kaçak kontrol işlemlerinde çoğu zaman toplu cezalandırma yöntemi uygulanmaktadır. Yapılan kontrollerde kaçak elektrik kullanmadığı halde yüksek cezalarla karşı karşıya kalan abone sayısında görülen artış, DEDAŞ’ın rastgele kaçak kullanım cezası uyguladığı iddialarını güçlendirmektedir." ifadelerine yer verildi.
Açıklamada, "Öte taraftan kaçak elektrik kullanmadığı halde yüksek cezalarla karşı karşıya kalan aboneler karşılarında ciddi bir muhatap bulamamakta, yapılan girişimlerden sonuç alınamamaktadır. Kontrol adı altında uygulanan toplu cezalandırma sistemi hak ve adalet ilkelerini hiçe saymaktır. Yıllardan beri devam eden ve ağır mağduriyetler oluşturan bu soruna müdahale edilmeli, keyfi uygulamalara derhal son verilmelidir." denildi.
Emlak vergisindeki aşırı artış
Kimi belediyelerin, emlak vergisinde yüzde 50 ile yüzde 80’lere varan artışlar yapacağı yönündeki haberlerin, toplumu tedirgin ettiğine dikkat çekilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
Emlak vergisi, dört yılda bir toplanan 'Takdir Komisyonları' vasıtasıyla belirlenmektedir. Bir önceki dönemde yine aşırı artışlar gündeme geldiği için hükümet Emlak Vergisi Kanununa eklenen geçici hükümlerle artış oranını belli bir seviye ile sınırlı tutmuştu. Aşırı artışların önüne geçmek için yeniden benzer bir uygulamaya gidilmeli ve kanuni bir sınır konulmalıdır. Aksi halde önümüzdeki dört yıl boyunca emlak sahipleri, yüksek vergi oranlarına mahkûm kalacaklardır.
"Türkiye’nin Afganistan'daki varlığı NATO şemsiyesi altında olmamalıdır"
HÜDA PAR açıklamasında dış gündemin öne çıkan konularından Türkiye'nin Afganistan'daki varlığını devam ettirmek istemesi hakkında ise şu değerlendirmede bulunuldu:
"Afganistan’da yabancı güçlerin ülkeyi terk etmesine yönelik bir anlaşma sürecine rağmen Türkiye, NATO gücü olarak ülkedeki askeri varlığını devam ettirmek istemektedir. Taliban’ın son açıklamasında Türkiye’nin NATO gücü olarak ülkedeki askeri varlığını devam ettirmesi halinde hedef alınacağı açıkça dile getirilmektedir. Bu şartlarda NATO adına Afganistan’da kalmak şimdiye kadar mevcut bulunan riski daha da büyütecektir. Türkiye’nin ülkedeki varlığı Afganistan halkına zulüm ve acı yaşatan, ülkeyi istikrarsızlaştıran NATO şemsiyesi altında olmamalıdır.
Türkiye, 20 yıldır işgal ve katliamla mücadele eden, iç savaşlarla perişan edilen kardeş Afganistan halkının sulh ve huzura kavuşması için mücadele etmelidir. Afganistan’da iç barışın sağlanması, ülkenin yeniden imarı ve kalkınması için katkı sunmalıdır. Afganistan’ın bir bölümünün yönetimini elinde bulunduran güçlerin karşı çıkmasına rağmen atılacak askeri bir adım ülkeyi sonu belirsiz bir maceraya sürükleyecektir. Türkiye’nin bu doğrultuda Afganistan politikasını gözden geçirmesi, ABD ve NATO çıkarlarından bağımsız bir yol haritası belirlemesi gerekmektedir." (İLKHA)