• DOLAR 32.45
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.673
  • ...
Ortadoğu`yu Kuşatan İslami Kimlik
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Bu değişikliklerin güçlü devletlerden başlaması olayı fazla önemli hale getiriyordu. Bazı ülkelerin yönetimlerinin kısa sürede düşeceğine kimse inanmıyordu. Buradaki değişiklikler biraz da İran İslam inkılabını andırıyordu. Mısır ve Tunus, İran Şahı gibi siyasi ve güvenlik açısından bölgenin güçlü devletleriydi. Bunların Amerika’ya bağlılıkları daha da güçlü görünmelerine yol açıyordu. Bu ülkelerde halkın kıyam edeceği ve kısa sürede hükümetin dayanaklarını sarsacağını kimse beklemiyordu. Mısır ve Tunus, farklı grupların yıllarca mücadele ettiği iki ülke olması açısından da önem taşımaktaydı. Buradaki hareketler birkaç defa kıyama kalkışmış ancak başarılı olamamışlardı. Ancak bu sefer halk hareketinin birden bire ortaya çıkıp büyük bir hızla yayılmasının ardından başarılı bir şekilde bazı eşikler aşıldığı görülmektedir. Gelecekte bu hareketlerin hangi ölçüde hedeflerine ulaşacağı henüz belli değil.

Bu yeni akımın sahip olduğu özellikler birçoğunda ümitleri oldukça canlı tutmaktadır. Bölgeyi incelediğimiz zaman görürüz ki Kuzey Afrika, Müslüman düşünce ve fikir adamlarının yetiştiği bir yer olarak karşımıza çıkar. Yani Cezayir, Tunus ve Mısır çok sayıda düşünce adamı ve mütefekkirin yetiştiği önemli merkezlerdir. Bunlar, geçen yıllarda İslam dünyasının içine düştüğü problemlerden kurtulması ve gelişmesi için kafa yoran insanlardı. Bu alanda yoğunca tartışmalar yaşandı. Bunlar, Cemalettin Afgani ve Muhammed Abduh’dan başlayarak günümüze kadar gelen mütefekkirler silsilesidir. Bu günlerde halkın meydanlara iniş akımı birden bire ortaya çıkmışsa da İslam dünyasında derin tarihi köklere ve uzun geçmişe sahip faaliyetlerden uzak tutmak doğru değildir.

Bölgenin halkları Müslüman olduğu için bu ülkelerde İslami semboller oldukça fazladır. Son akımlarda da bu sembolleri rahatlıkla görmekteyiz. Bununla birlikte “bu hareketler İslami midir?” gibi bir soru sorulduğu zaman buralarda meydana gelen değişimlerin İran İslam İnkılabı gibi olmadığını, ancak dinden de soyutlanamayacağını görüyoruz. Müslüman grupların üzerindeki baskıların sona ermesiyle, bundan böyle İslami hareketlerin her geçen gün daha da güçleneceğine ve etkin hale geleceğine tanık olacağız. Değişimin yaşandığı bu günlerde kendisini en fazla tehlikede hisseden Suudi Arabistan’dır. Zira bu ülkenin komşularının bir kısmında kıyamlar için ayağa kalkan halk, rejimlerini oldukça sıkıştırmaya başlamış. Bahreyn’e ordu göndermesi bu korkudan kaynaklanıyordu. Bu durumda Arabistan, özgürlük isteyen inkılabi akımların kıyamlarının kuşatılıp etkisizleşmesi için de yoğun çaba halindedir. Değişim dalgalarının Arabistan’a ulaşması durumunda İslam dünyası çok daha köklü değişikliklere şahit olacak. Bu halk kıyamlarının ve değişimin önemli faydalarından biri de, bugüne kadar istikbar güçlerin yanında yer alan grupların birçoğunun gerçek çehresini ortaya çıkarmasıdır. Ancak değişimlerin bölgede kavmi ve dini kargaşalara yol açabileceği tehlikesi varlığını korumaktadır.

Bölgenin sorunları bunlarla sınırlı değil. Burası bazıları için oldukça büyün önem taşıyan bir bölgedir. Bazı çevreler soğuk savaştan sonra yeni bir soğuk savaş asrının başlayacağını ileri sürüyorlar. Yani dünyanın süper güçleri yer altı kaynakları, özellikle de petrol için savaşacaklar. Zaten Ortadoğu bölgesi dünyanın enerjisinin kaynağını oluşturmaktadır. Bundan dolayı sorunlar girift hale gelmekte, bölgedeki değişimlerin kontrollü hale gelmesi için istikbar güçleri yoğun şekilde çalışmaktadır.

İnkılapların bu bölgenin iletişiminde büyük değişime yol açtığını görüyoruz. Özellikle 50 yıldan fazladır Müslüman düşünce ve fikir adamlarının peşinde koştuğu İslam dünyasının vahdeti bugün daha fazla önem kazanmış. Toplumsal kanalların gelişmesiyle, gruplar, hareketler ve akımlar kolay bir şekilde birbirleriyle irtibat kurabilmektedir. Aslında bu kanallar oldukça büyük roller üstlenmektedirler. İslam dünyasının vahdetine önemli oranda yardımcı olabilirler. Zalim devletlerin yıkılmasıyla iletişim araçları sayesinde buralardaki halklar daha çok birbirlerine yakın olabilecekler. Bugünkü değişimlerin İslam dünyasında değişim için direnen toplumlarda ortaklaşa bir İslami kimlik oluşturması ihtimali gittikçe yükselmektedir. Bu arada aydın ve düşünce adamlarının, İslami grup ve hareketlerle irtibatları her geçen gün yoğunlaşmaktadır. Bu durum, İslam dünyasının gerçek yapısıyla şekillenmesi için tarihi fırsatlar doğurmaktadır. Dünya devletlerinin çoğunun menfaatleri Ortadoğu’daki değişimlerle yakından ilgilidir. Ancak buradaki değişimlerin ne yöne doğru ilerleyeceğini tahlil etmek oldukça güçtür.

Yukarıda bahsedilenlerin yanında bölgede nesildeki gelişimin de değişime önemli oranda katkısı bulunmaktadır. Müslümanların bugünkü nesliyle 20-30 yıl önce yaşayan nesil arasında büyük farklar bulunmaktadır. Değerlerin farklı oluşunun delillerinden biri bilgi unsurlarında yaşayan baş döndürücü gelişmelerdir. Bir asır kadar önce Ortadoğu’da insanlar geri kalmışlık ve aşağılanmışlık hissini taşıyorlardı. Müslüman halklar aşağılanmaktan ve geri kalmışlıktan kurtulmak için çabalıyorlardı. Yeni neslin özelliği olan bilgi sahibi olma aynı zamanda istibdattan uzak durmayla anlamlı hale gelmektedir. Tarihi geri kalmışlık ve hakaret hissinin yanında yeni bir sentez vücuda gelmekte bu da yeni bir kimlik tarifiyle kendini ortaya koymaktadır. Gelecekte nasıl bir kimliğe sahip olmak istediğiyle ilgili konuda toplumsal olarak halkın tercihi Ortadoğu’nun geleceğini tayin edecektir. Yeni kimlik tarifi kesinlikle İslam’dan ayrı şekillenmeyecek. Ancak gelecek bunu açıkça bize gösterecek.

Yazan: Yunus Nurbeğş

Kaynak: Sayté Diplomasiyé İran

Çeviren: Hanefi Aydın

Bu haberler de ilginizi çekebilir