• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...
Binlerce Kişi Mağdur Edilirken  Arşiv Neden Sorulmadı?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

İbrahim Toprak - Doğruhaber

17 Ocak 2000’de Hizbullah Cemaati’nin rehberi Hüseyin Velioğlu’nun bulunduğu eve, polis tarafından operasyon düzenlenmiş ve çıkan çatışmada Velioğlu hayatını kaybetmişti. Operasyonun ardından Cemaatin bir kısım arşivi polisin eline geçmiş ve Türkiye genelinde operasyonlar başlatılmıştı. Bu operasyonlar kapsamında emniyet kayıtlarına göre 25 bin kişi gözaltına alındı. Toplumda İslami şahsiyetleriyle tanınan bu şahıslara akla hayale sığmayan işkenceler yapıldı. Soruşturma kapsamında başlayan Hizbullah Ana Davası sürecinde polis, elinde bulunan cemaat arşivini mahkemeye ve adli emanete göndermedi. Dava avukatlarının mahkeme heyetine yüzlerce kez “Cemaat arşivi mahkeme emanetine alınsın” talebi ise dikkate alınmadı ve cemaat arşivinden cımbızlanan bilgi ve belgelerle binlerce kişiye cezalar yağdırıldı. Geçtiğimiz yıl da Hizbullah Ana Davası dosyası, Cemaat arşivinin tamamı mahkemeye sunulmadığı halde sonuçlandırıldı.

İLGİNÇ ARŞİV HABERİ

Yaşanan bunca mağduriyetin ardından geçtiğimiz günlerde bir gazeteye yansıyan “Hizbullah’ın kayıp arşivi nerede?” haberi dikkat çekti. Haberde 2000 yılında yapılan operasyonda cemaat arşivinin ele geçtiği ancak daha sonra kaybolduğu iddia edildi. Bu kapsamda savcının dönemin bazı emniyet yetkilileri hakkında inceleme başlattığı belirtildi. Konuyla ilgili Doğruhaber’e konuşan dava avukatlarından Mirhan Özbekli, basına yansıyan haberin iyi niyetli olmadığını söyledi. Dava sürecinde emniyetin Cemaat arşivinden birçok bilgiyi cımbızlayarak çıkardığını ve bu şekilde birçok kişiyi mağdur ettiğini söyledi. Emniyetin cemaat arşivini bilinçli bir şekilde mahkemeye vermediğini dile getiren Avukat Özbekli, dava avukatları olarak onlarca kez mahkemeden arşivin bir kopyasının adli emanete alınmasını talep ettiklerini ancak o dönem konjonktür gereği mahkeme heyetinin bu talebi dikkate almadığını söyledi.

BİR SUÇLU VARSA YİNE KENDİLERİDİR

Mirhan Özbekli bugün savcının “Hizbullah Arşivi Nerede?” diye sormasının abes olduğunu söyleyerek, “2000 yılından ta dava bitimine kadar hemen her duruşmada biz savcı ve hâkimlerden bu arşivin bir kopyasının adli emanete alınmasını talep etmiştik. Eğer bugün arşivin mahkeme elinde olmamasını bir sorun olarak görüyorlarsa bu sorunun sorumluları yine kendileridir. O dönem Türkiye’nin farklı kentlerinde 2000-3000 dosya açıldı. Bu dosyalar kapsamında ısrarla Cemaat arşivinde bulunan dokümanların getirilmesini ve dosyalara eklenmesini istedik. Ama getirmediler. O dönem konjonktür neyi gerektiriyorsa onu yaptılar. Hiçbir zaman avukatların taleplerini dikkate almadılar veya bu konuyu araştırmak istemediler. Çünkü bu dokümanlar içerisinde sanıklarla ilgili olumlu sonuçlar çıkabilirdi. Eğer bir suçlu aranıyorsa bu suçlu yargıdır ve o dönemin savcı ve hâkimleridir” dedi.

KULLANILAN DELİLLER HUKUKİ DEĞİL

Cemaat arşivinin adli emanete alınmamasından dolayı sonuçlandırılan Hizbullah Ana Davası’nın hukuksuz olduğunu ifade eden Özbekli, şunları söyledi: “Özellikle ana dosyada 2000’den fazla dosya sonuçlanıncaya kadar ısrarla Cemaat arşivinin adli emanete alınması talebinde bulunduk. Hatta biz şunu söyledik: O belgeler gelmeden bu dosyanın bitirilmemesi lazım. Çünkü bütün bu dosyalar, özellikle 17 Ocak 2000’den sonra oluşturulan dosyaların hepsinde deliller bu dokümanlardan gösterildi. Biz de bu dokümanların gelmemesinin hukuki olarak sorun oluşturacağını ve verilen kararların da hukuki olmayacağını söyledik. Esasen, Beykoz’da ele geçen dokümanlar kayıt altına alınmalıydı. Numaralanmalı ve bir kopyası mahkemeye verilmeliydi. Kanunlar bunu emrediyor. Biz mahkemelere dedik ki her ne kadar bu dokümanlar polisin elindeyse de bunlar mahkemeye gelmediği müddetçe delil değildir. Ama buna rağmen dava sonuçlandı.”

POLİS, İŞİNE GELEN BELGEYİ KULLANDI

Mirhan Özbekli, Cemaat arşivinde olup olmadığı belli olmayan belgelerle binlerce kişinin mağdur edildiğini belirterek bununla ilgili yaşadığı bir olayı şöyle anlattı: “Hatırlıyorum, bir kadın gözaltına alınmıştı. O bayanla ilgili polisin elinde birden fazla aynı isimle ama farklı kişiler ile ilgili doküman vardı. Ben polislere, neden bu dokümanların hepsini dosyalara koymuyorsunuz diye sordum. Polis memuru, ‘ben sadece işime yarayanı koyarım’ dedi. Bu söz üstelik 2003-2004’te söylenen bir sözdür. Yani 2000’de söylenmiş bir söz değildir. Kaldı ki 2000’de siz polise soru bile soramazdınız. Soru sorduğumuzda polis bizi, ‘bak seni de içeri alırız’ diye tehdit ediyordu. Bu ve buna benzer binlerce örnek sayılabilir.” 

HİZBULLAH ARŞİVİ POLİSİN ELİNDE

Savcının “Hizbullah’ın kayıp arşivi nerede?” sorusunun çok basit olduğunu söyleyen Mirhan Özbekli, “Hizbullah arşivi hala polisin elinde. Başka nerede olacak? Bu arşivler kullanılarak yüzlerce operasyon yapıldı. Binlerce kişi mağdur edildi. Emniyetin arşivlerine bakarlarsa Hizbullah arşivini bulurlar” dedi.

SORUŞTURMAYI İYİ NİYETLİ BULMUYORUM

Savcının bugünkü soruşturmasını iyi niyetli bulmadığını dile getiren Mirhan Özbekli, “Acaba yeni bir karalama kampanyasının başlangıcı mı?” diye sordu. Özbekli, “Ben burada yine art niyet görüyorum. Çünkü tutanak altına alınmayan belgelerden yola çıkarak tekrar birilerini mağdur edebilirler. Özellikle geçmişte Hizbullah davasından yargılanan ve şu anda siyaset yapmak isteyen insanlar var. Acaba buradan yola çıkarak tekrar bazı insanları rencide mi etmek istiyorlar” diyerek soruşturmayla ilgili çekincelerini dile getirdi.

TÜRKİYE’DE DEVLETİN HUKUKSUZLUKLARI HEP GİZLENİR

Türkiye’de hâlâ çağdaş hukuk sisteminin gelişmediğinin altını çizen Özbekli, “Hiçbir zaman bir savcı ‘devlet yanlış yapmıştır, buna rağmen ben gerçekleri ortaya çıkarayım’ demez. Bakın çağdaş hukuk sistemlerinde önce hukuk gelir. Önce şahsın mağduriyeti giderilir. Ama Türkiye’de ‘önce devletin hataları örtülür’ şeklinde bir bakış açısı vardır” şeklinde konuştu.

ARŞİV, HİZBULLAH’I HALKIN GÖZÜNDE AKLAR

2000 yılında özellikle Müslüman Kürt halkına yönelik 28 Şubat sürecini aratmayan bir sürecin yaşatıldığını kaydeden Özbekli, bugün hükümetin geçmişle yüzleşme çabasına bu sürecinde dâhil edilmesi gerektiğini söyledi. ‘Hizbullah arşivi tahrif edilmeden ortaya çıkarsa neler olur?’ sorusuna ise Özbekli şu cevabı verdi: “Hizbullah arşivi, Türkiye toplumunun geleceği açısından önemlidir. Bizler bu arşivde devletin resmi organlarının o dönem neler yaptığını en açık biçimiyle görmüş olacağız. Özellikle 1992-99 yılları arasında Doğu ve Güneydoğu’da mazlum ve dindar Kürt halkına yapılan gayr-ı ahlaki çirkin muameleler ortaya çıkacaktır. Polisin ve istihbaratın ne kadar sapık düşüncelerle hukuk dışına çıktığı ortaya çıkacaktır. Düşünün dönemin polis istihbaratı dâhil çok iyi hatırlıyorum Diyarbakır Emniyet Eski Müdürü Gaffar Okan, şu cümleleri kullanıyordu: ‘Ben yasadışı örgütlerle yasadışı yöntemlerle mücadele edeceğim.’

Ayrıca arşivin ortaya çıkmasıyla Hizbullah’ın gerçek niyeti, amacı ve çalışma yöntemleri de bilinecektir. Ve en önemlisi Türkiye’de en çok mağdur edilen Cemaat olduğu ortaya çıkacaktır. Bu sayede geçmişte kendisine kırgınlıklar besleyen insanların kırgınlıkları ortadan kalkacak ve Türkiye, Hizbullah gerçeğini öğrenecektir.”

 

 

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir