Gaziantep’in Ayasofyası: Kurtuluş Camii
Gaziantep'te 1892'de kilise olarak yaptırılan, Cumhuriyet döneminde cezaevine ve 1984''te camiye dönüştürülen Kurtuluş Camii kentin “Ayasofya Camii’si” olarak biliniyor.
Camiler varlığıyla İslam beldelerinin bağımsızlığının göstergesi ve minaresiyle tevhidin sembolü olarak bilinir. Güneydoğu Anadolu bölgesinde yer alan, dünyanın en eski ve en kadim 10 şehri arasında yer alan Gaziantep, tarihi camileri öne çıkan şehirlerin arasında yer alıyor.
Şahinbey ilçesinin Tepebaşı Mahallesinde bulunan ve 1892 yılında kilise olarak yapılan Kurtuluş Camii, önceleri kilise ve cezaevi olarak da kullanılmıştır. 1984 yılında bir hayırsever tarafından satın alınarak Adalet Bakanlığından Diyanet İşleri Başkanlığına bağışlanan ve Kurtuluş Camii ismi verilen cami kentin tarihi camileri arasında yer almaktadır.
Bir tarih hazinesi gibi eski ihtişamından hiç bir şey kaybetmeyen ve aynı anda ise 2 bin kişinin ibadet edebildiği Kurtuluş Camii, Gaziantep’in en büyük camilerindendir.
Müthiş bir tarihi miras olup eski heybetinden hiçbir şey kaybetmeyen, mimari yapısında da üstün bir sanat değeri ve ince bir zarafet taşıyan tarihi Kurtuluş Camii, kentin siluetine de büyük katkı sağlıyor.
Caminin tarihi süreci ile ilgili İLKHA muhabirine bilgi veren Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Gazikültür A.Ş. Genel Müdürü Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar, Kurtuluş Camii’nin Gaziantep’in Ayasofyası olduğunu söyledi.
Tarihte bir dönem kilise ve bir dönemde cezaevi olarak kullanılan Kurtuluş Camii’nin 1984 yılından beri cami olarak hizmet verdiğini belirten Yakar, adının da Kurtuluş Camii olarak değiştirildiğini belirtti.
Gaziantep’in tanınmış alimlerinden merhum Adil Özberk’in 1930 yılından 1981 yılına kadar cezaevi olarak kullanılan yapının camiye dönüştürülmesi için büyük bir emek verdiğini bildiren Yakar, 1984 yılından beri cami olarak ibadete açılan Kurtuluş Camii’nin kentin en güzel camilerinden olduğunu ifade etti.
“Amerikalılar Protestanlığı yaymak amacıyla kentin farklı noktalarında kilise yaptırdılar”
Gaziantep’in bulunduğu konum itibariyle önemli bir kent olduğunu belirten Yakar, “Gaziantep hem Osmanlı döneminde hem de Cumhuriyet döneminde ve günümüzde çok stratejik bir öneme sahiptir. Bu bilindiği için de geçmiş dönemlerde, Osmanlı döneminde Gaziantep'in konumundan dolayı buraya yabancılar çok büyük bir önem vermişler. Gaziantep’in coğrafi konumunu bilindiği ve çok stratejik bir konumda olduğu için Amerikalılar Gaziantep üzerinden Ortadoğu’yu yönetmeye çalışmışlardır. Şimdi bizim Kolejtepe diye bildiğimiz yerde Amerikan Koleji vardı. Amerikan Koleji, İstanbul'daki Robert Koleji'nden sonra kurulan en büyük kolejlerden bir tanesidir. Amerikalılar Protestanlığı yaymak amacıyla 1856 Bey Mahallesiyılında büyük bir Protestan Kilisesi'nin kurmuşlar. Bu kilise Türkiye'de kurulan en büyük birinci Protestan Kilisesi’dir. O dönem Gaziantep'te Ermenilerde var, Amerikalıların desteği ile günümüzde de terör örgütlerine verdiği destek gibi o zamanlarda da Ermenileri desteklemiştir.” dedi.
Amerikalıların o dönem Gaziantep’te Ermeniler üzerinden Protestan çalışmaları yaptıklarını belirten Yakar, Fransızların ve İngilizlerin de kenti işgal ettiklerinde kiliseler yaptıklarını ve bu şekilde de kent üzerinde hakimiyetlerini kurmaya çalıştıklarını ifade etti.
“Gaziantep’i Hıristiyan şehrine çevirmeye çalıştılar”
Bey, Eyüpoğlu ve Tepebaşı mahallelerinin Ermenilerin yoğunlukta yaşadığı mahalleler olduğunu ifade eden Yakar, “Osmanlı döneminde bu mahallede çok büyük bir kilise kurmaya karar veriyorlar. 1876 yılında başlayan kilise 1892 yılında bitmiştir. 1892 yılında bu kilise yapıldığında ki bu kilise Ortodoks Kilisesiydi. Bu çevrede birkaç kilise daha vardı. Katoliklerden tutun Protestanlar kadar Hristiyanlığın bütün mezheplerini Gaziantep'te görüyoruz. O dönem Gaziantep 80 bin nüfuslu bir kent, 20 bin civarında gayrimüslim var. Ama buna rağmen onlar Gaziantep'in ve Osmanlı coğrafi olarak siluetini değiştirmek istediklerinden dolayı büyük kiliseler inşa etmişler. Camilerden daha yüksek Müslüman ibadethanelerine baskın verecek şekilde inşa etmişlerdir. Bir buçuk tonluk çanı buraya asmışlar. Bu şehri bir Hristiyan şehri haline getirmeye çalışmışlar.” diye konuştu.
Antep Savunmasının çok büyük bir öneme sahip olduğunu belirten Yakar, Gaziantep halkının İngilizler başta olmak üzere Fransızlarla ve Amerikalarla mücadele ettiğini, o dönem Fransızların Kurtuluş Camii ve çevresini karargah olarak kullandıklarını hatırlattı.
“1984 yılında camiye çevrildi”
Antep Savunmasının ardından 8 Şubat 1921’de Antep’e gazilik unvanının verildiğini ifade eden Yakar, “Gaziantep tekrar bağımsızlığına kavuşunca 1926 yılında bu yapı Adalet Bakanlığına devredilir ve 1981 yılına kadar bu yapı cezaevi olarak kullanılmıştır. 1984 yılında bu yapıyı Diyanet İşleri Başkanlığına devredilmiştir. Gaziantep'te merhum Adil Özbek hocamız vardı, Gaziantep'in manevi şahsiyetinde çok önemli bir kimlikti ve Adil Özberk hocamızın da çok büyük gayretleri vardı. Kendisini rahmetle anıyoruz. 1984 yılından itibaren geçmişte kilise olarak yapılan bu mabet camiye çevrilmiştir. İnanıyoruz de dua ediyoruz ki kıyamete kadar da ilelebet payidar olarak Kurtuluş Camii olarak kalacaktır.” ifadelerini kullandı.
Yakar, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi Camii’nin Fatih Sultan Mehmet'in kılıç hakkı olduğu gibi Kurtuluş Camii’nin de Gazianteplilerin kılıç hakkı olduğunu belirtti.
İngilizlerin ve Fransızların Gaziantep’i ele geçirmek için işgal ettiğini belirten Yakar, kente tamamen hakim olmak için Antep Savunması döneminden önce kentte yaşayan Ermenilerin eliyle kentin belli noktalarında kiliseler inşa ettirildiğini ifade etti.
“Kurtuluş Camii, Antep Savunmasının da bir nişanesidir”
Kurtuluş Camii’nin kentin sembol camilerinden olduğuna dikkat çeken Yakar, “Kurtuluş Camii, Antep Savunmasının da bir nişanesidir. Buranın bir Müslüman ahalinin yeri olduğunu göstermek amacıyla da 1984 yılından itibaren camiye çevrilmiştir, dua ediyoruz ki ilelebet de kıyamete kadar cami olarak kalacaktır.” dedi.
“Kilisenin camiye dönüştürülme hakkı bizim hakkımızdır”
Antep'in fethedilmesinin Hazreti Ömer'in dönemine dayandığını anımsatan Yakar, 638 yılında Hazreti Ömer'in komutanı olan İyaz bin Ganem, Antep'ten başlayıp Urfa, Mardin ve Diyarbakır'daki bütün bölgenin fethettiğini belirterek şunları söyledi.
“Antep yedinci yüzyıldan itibaren İslam topraklarına girmiştir. Ömeriye Camii diye bildiğimiz cami 1210 tarihli yenileme tarihi vardır. Burası zaten bir Müslüman toprağıydı. Ama misyonerler veya yabancı güçler, Gaziantep’i farklı bir memleket haline getirmeye çalıştılar. Osmanlı döneminde Müslümanı ve gayrimüslimi çok rahat bir şekilde birlikte yaşıyordu. Amerikalılar geldikten sonra mezhep faaliyetlerini kışkırttılar ve Ermeniler ihanet olayının içine girdiler. Ermeniler zaten ihanet ettiklerinden dolayı Antep'ten ayrıldılar. Tıpkı günümüzde olduğu gibi 100 yıl önce oynanan oyuna bakın, 100 yıl sonra aynı oyun oynanıyor. 100 yıl önce Fransızlar ve İngilizler Ermenilere silah vermişti. 100 yıl sonra da Amerika Suriye'deki terör örgütlerine silah veriyor, değişen bir durum yok. Aktör ve senaryo aynı, sadece şartlar değişti. Biz binlerce yıldır bu coğrafyadayız ve inanıyoruz ki sonuna kadar da kalacağız. Osmanlı hoşgörüsü İslam hoşgörüsüdür. Hainlik olduğu zaman iş başka boyuta geçer. Biz bu toprakları kılıç hakkımızla aldık, bu topraklar bize Allah'ın lütfudur ve sonuna kadar da kalacağız. Kilisenin camiye dönüştürülme hakkı bizim hakkımızdır. Biz burayı savunmanın bir işareti olarak ismini Kurtuluş koymuşuz. Burası bizim kılıç ve İslam hakkımızdır.” (İLKHA)