KKTC’da İslami eğitimin önünde olan sıkıntı ve çözüm önerileri
Din Görevlileri Sendikası Başkanı Süleyman Çakır, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) İslami eğitimin önünde olan sıkıntı ve çözüm önerileri hakkında konuştu.
KKTC Anayasa Mahkemesi tarafından 15 Nisan 2021 tarihinde "Kur’an kurslarının kapatılması" olarak gündeme gelen ancak Anayasada var olan "Din İşleri Başkanlığı komisyonu hafızlık kursu açar bu kursun sonunda da başarılı olanlara da hafızlık belgesi verir" maddesinin çıkarılması üzerine, başta Türkiye olmak üzere birçok ülkeden karara tepki gösterildi.
Bu gelişmeler üzerine İslami eğitimin önünde olan sıkıntı ve çözüm önerileri hakkında Din Görevlileri Sendikası Başkanı Süleyman Çakır, Skype üzerinden İlke Haber Ajansı (İLKHA) muhabirine önemli değerlendirmelerde bulundu.
Çakır, Kıbrıs’ta hiçbir zaman resmi olarak Kur’an Kurslarının açılmadığını ve Anayasada olmasına rağmen 40 yıldır okullarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi verilmediğini aktardı.
"Teşkilat yasasındaki bir maddenin bir bendini Anayasa Mahkemesi değiştirdi"
Din İşleri Başkanlığı faaliyetleri hakkında bilgi veren Çakır, "Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Din İşleri Başkanlığı’na bağlı 260 tane görevlimiz var. 2017 yılına kadar teşkilat esası yoktu. Yani kadrolu imamı çok azdı. 11-12 yıllık bir mücadele sonrası 2017 yılında Din İşleri Başkanlığı teşkilat yasası çıkartıldı. İlahiyat mezunu, pedolog (çocuk bilimci) ve üniversitelerde yüksek lisans yapan aşağı yukarı 100 civarında belli kadrolara alındılar. Son zamanlarda olayın kopması sıkıntıların yaşanması teşkilat yasasındaki bir maddenin bir bendini Anayasa Mahkemesi değiştirdi. İki başkan yardımcısı, bir tecrübeli imam ve bir sendikanın başkanından oluşan bir komisyon tarafından bazı girişimler yapıldı. KKTC Anayasanın 8. Maddesini B fıkrası ‘Din İşleri Başkanlığı komisyonu hafızlık kursu açar bu kursun sonunda da başarılı olanlara da hafızlık belgesi verir’ maddesini anayasal güvence altına almak istiyorduk. Ancak Anayasa Mahkemesi eğitim işi sadece Millî Eğitim Bakanlığı yapar diye o maddeyi iptal etti." dedi.
"Bugüne kadar Kıbrıs’ta resmi bir Kur’an Kursu yok"
Kıbrıs’ta resmi Kur’an Kursunun olmadığını belirten Çakır, "Bugüne kadar Kıbrıs’ta resmi bir Kur’an Kursu yok. İmam hatip liseleri yanında ilahiyat koleji diye bir okul açıldı. Orası bu memlekete din eğitimini almak isteyen şahıslara hitap edecek durumda değil. Bu ilahiyat koleje bin 400 müracaat oluyor ama sadece 100 kişi alınabiliyor. Millî Eğitim Bakanlığının kadrosunda sadece 4 tane Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni var. Bu toplum dinini ve kitabını nasıl öğrenecek. Bu toplum temel dini bilgileri nasıl öğrenecek. Burada büyük eksiklikler var. Hadis-i Şerifte buyrulduğu gibi ‘Her şerde bir hayır vardır.’ Mantığıyla hareket edersek ‘sizin şer bildikleriniz hayır, hayır bildikleriniz de şerdir.’ Şimdi tam bir fırsat doğmuştur. Millî Eğitim Bakanlığının Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerini alması lazım. 114 tane merkezi okul var bu yüzden 4 öğretmen yeterli değil. Her merkezi okulda bir tane öğretmen olsa 114 tane Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni lazım. Her okulda 2 öğretmen olursa 250’ye yakın Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olması lazım. Bu çok büyü bir açıktır. Anayasanın din ve vicdan özgürlüğü maddesi var. Bunlara rağmen bugüne kadar hep sağcısı ve solcusu tarafından hep ertelenmiş ihmal edilmiş bir durum ile karşı karşıyayız." ifadelerini kullandı.
"Dinini öğrenemeyen bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti var"
Çakır, "Bu toplum her konuda Avrupa Bilgili ve Rumları örnek alıyorlar. Örnek aldıkları Rumların 3 yaşındaki Hristiyanların kilisesine teslim edilmezse o şahıs büyüyünce devlet memuru olamaz. Devlet işinde çalışamaz ve kiliseye bir daha giremez. Çok benimsedikleri ve önemsedikleri dinlerine böyle bağlılar. Dinini öğrenemeyen bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti var. Bu bir gerçek. Karşımızdakiler dindar, kindar ve Müslüman düşmanı bir toplum yetiştiriyor. Biz çocuklarımıza temel dini bilgileri öğretemiyoruz, öğretilmiyor ve öğretmeye çalıştığımızda da kıyamet kopuyor. Buradaki siyasetçilerin hepsi Türkiye’nin açıklamalarına karşı çıktılar. Avukatlar, hakimler ve savcılar hepsi eylem yaptılar. Anayasadaki din ve vicdan özgürlüğü nerede? Benim eğitim alma hakkım nerede? Gibi soruları sormak gerekir." şeklinde konuştu.
"Yaz döneminde bile eğitime başlandığında ‘irtica hortluyor’ diye gazeteler manşet yaptı"
Din İşleri Başkanlığının Kıbrıs’ta eğitim çalışmaları hakkında bilgi veren Çakır, şunları aktardı:
Din İşleri Başkanlığı yaz dönemi pratik olarak eğitim veriyor. Bu eğitim 28 Şubat süreci ile beraber yaklaşık 12 yıl yaz döneminde verilen eğitim yasaklandı. Kesinlikle camilerde de din eğitimi verilmedi. Daha sonra Din İşleri Başkanlığında bir değişiklik oldu Prof. Dr. Talip Atalay geldi. Onun gelmesiyle beraber bir canlanma oldu. Uğraşlar sonucunda yaz döneminde önce camide 5 gün eğitim yapıldı. Bir ara okulla beraber yaptılar sonra vazgeçtiler. Daha sonra izne tabi olarak 18 yaştan küçük olanların Eğitim Bakanlığından dini eğitim için izin alması gerekir. Bu izinleri almak çok zor. Yaz döneminde eğitime başlandığında ‘irtica hortluyor’ ve ‘Kur’an Kursları açıldı’ diye gazeteler manşet yaptı. Camide öğretilen dini bilgileri belli yerlere çektiler. Kıyamet koptu. Ondan sonra Türkiye’de bir il müftüsünün elindeki yetkiler burada Din İşleri Başkanının elinde yok. Burada resmi bir Kur’an Kursu yoktur ki Din İşleri Başkanlığı o Kur’an Kursunda Kur’an eğitimi almak isteyenleri yönlendirsin. Başkanlığın kadroları dahi tam anlamıyla oturmuş değil. Bölge müftüleri hepsi ilçe statüsündedir. Bu müftülüklerin Türkiye’deki ilçe müftülükleri gibi burada karşılıkları yok. Bu yasa geçerken müftülüğe karşı çıktılar. Sadece bölge temsilcilikleri var onlarda şu anda geçici. Yani kadroları oturmuş ilçe müftüsü olarak atanmış görevlilerimizde yok. Kısacası buradaki dini hayat Kur’an Kursu yok. Din İşleri Başkanlığının etki ve yetkileri sınırlandırılmış ve eli kolu bağlanmıştır. İmamların çoğu kadrosuzdu. Din İşeri Başkanlığında imamlar 2018 yılında kadroya alındılar. Şu an 260 kişi içinde çoğu kadrolu. Bu memlekette 40 yıl tam bir üvey evlat muamelesi gördük. Sendikayı kurduk, eylem yaptık, çadırlarda durarak mücadele ettik. Türkiye’de kardeş sendikamız Memur-Sen’e bağlı Diyanet-Sen ve Türk-İş hepsi ellerinden gelen katkılarda bulundular. Sonuç olarak şu anki duruma geldik. Bizim şu anki durumumuz Türkiye’deki 1940’ların durumudur. Kısacası şu anda 1940’ları burada yaşıyoruz.
"Hafızlık kursu da açamıyoruz Kur’an kursları da tehlikede"
Çakır, "Anayasanın 8. Maddesi A-B bendindeki ‘Din İşleri Başkanlığı hafızlık kursu açar hafızlık belgesi almaya hak kazananların belgelerini verir.’ Maddeyi iptal ettiler. Biz hafızlık kursu da açamıyoruz. Kur’an kursları da tehlikeye girer. İmamlar cenazeyi, cumayı, namazı kıldırır ve gerekirse din eğitimi kapsamında Kuzey Kıbrıs Türk halkına Kur’an-ı Kerimi öğretir. Bu yasa iptal edilince imamın görevleri kısıtlandı. Hükümetin bir an önce bir araya gelip bu yasal düzenlemeleri yapması ve Din İşleri Başkanlığının görev ve sorumlulukları tam olarak açıklaması lazım. Bu bir fırsattır değerlendirmek gerekir." dedi.
"Bu memleketin güzellemesi ancak imam hatip okullarının resmi Kur’an Kursunun olmasıyla beraber olur"
40 yıldan fazladır 114 okulda toplam 4 tane Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olduğunu belirten Çakır, "Bu ülkede mecbur olmasına rağmen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi 40 yıldan beri sadece 4 tane öğretmen var. Birde bir ara Türkiye’den gelen eğitim verenler oldu. Kendi Millî Eğitim Bakanlığının olmayan Türkiye’den gelen görevliler bu hizmeti yürütme yoluna girdi. Din eğitimin istemeyenler var. 74 yılında adaya Türk Barış Kuvvetleri huzuru getirdikten sonra Rahmetli Erbakan Hocanın o günkü şartlarda Sayı Rauf Denktaş’a söyledi. ‘Bu memleketin güzellemesi ancak imam hatip okullarının resmi Kur’an Kursunun olmasıyla beraber olur’ fakat o günkü şartlardan bugüne kadar halen bu memlekete bir resmi Kur’an kursu yok. Aynı zamanda Milli Eğitimde din ile ilgili bir birim yok. Din İşleri Müdürlüğü ve müşavirliği gibi bir yer de yok. Millî Eğitim Bakanlığı bireysel olarak buradaki aşırı solcu sendikaların etkisi altında. Yasa tekrar değiştirilmeye kalkığı an burada yine kıyameti koparacaklar. Tabi bizde bunları karşısında boş duracak değiliz. Cumhurbaşkanımızın aniden tepki vermesi çok anlamlı destekliyoruz. Allah kendisinden razı olsun. En ufak verilen bir hakkı bile geri aldılar. Nedeni de birileri rahatsız olduğundandır. Bu toplum dinini öğrenmemesi ve öğretilmemesi için çok ciddi bir toplum mühendisliği vardır." ifadelerine yer verdi.
"Resmi Kur’an Kursu açılmasını talep ediyoruz"
Kıbrıs’ta din eğitimi için neler yapılabileceğini aktaran Çakır, "Türkiye Cumhuriyeti her şeyiyle buradadır. 74 sonrasında Kıbrıs’a göçmen olarak yerleşen 150 bin civarında çift uyruklu vatandaşlarız. Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği buradaki hükümetlerle beraber iş birliği yaparak bir an önce bu memlekete doğup büyümüş ilahiyatı bitirmiş pedagojik dersi almış öğretmen olmaya hazır kızlı erkekli 150’ye yakın evladımız var. Bu çocuklarımızın bir an önce öğretmen olarak atanması bu toplumu okullarda baştan din eğitimin verilmesi lazım. Burada karışık olan bir konu var. 5-6 yıl önce formalite bir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği sınavı açıldı. O sınav da FETÖ’cü olduğu iddia edilen biri en yüksek puanı almış o şahsı önce tutuyorlar ‘bu şahsın durumu belli olmadan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni alamayız’ diyorlar. Böyle insanlık dışı bir uygulama olmaz. Eğer birisi suçluysa veya herhangi bir örgüt üyesiyse müracaatı kenara çekilir arkadan gelecek olan öğretmenler alınmaya devam edilmeli. Bunların aşılması için Türkiye Cumhuriyeti’nin yetkilileri buradaki yetkililerle bir araya gelerek üniversitelerle, bilir kişiler beraber girişimler olmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı bize çok büyük katkıları olması lazımdır. Din İşleri Başkanlığına Kur’an kursu ve öğretmeler dalında bize yardım etmesi lazımdır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin buradaki yetkili ve etkili insanlarla bu işi en temelden pişirerek bu öğretmenlerin alınmasını, bu topluma dininin devlet tarafından öğretilmesini, resmi Kur’an kursu açılmasını talep ediyoruz." diye konuştu.
"Kıbrıs 40 sahabenin şu an meftun olduğu camisiyle, türbesiyle İslam memleketi"
Kıbrıs’ın İslam toprağı olduğunu söyleyen Çakır, konuşmasının devamında şunları aktardı:
Bu memleket Peygamberin (Sallallahu Aleyhi Vesellem) süt halası Ümmü Harâm bint (Hala Sultan) hazretlerinin memleketi. Bu memlekette 40 sahabenin şu an meftun olduğu camisiyle, türbesiyle İslam memleketi. Bu memlekete bine yakın sahabenin olduğu söyleniliyor. Bin tane olmasa da 300-400 üzerinde sahabe var. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yüzde 33’ü ecdadımız tarafından çok değerli yerler alınıp vakfedilmiştir. Çok mükemmel vakıfları olan ve bu vakıfların yüzde 30 civarı hafızlık, din ve ahlak hocası yetiştirmek ve dini amaçlar için kullanılmak için vakıf edilmiştir. Onun için Din İşleri Başkanlığımız, Vakıflar Örgütü ve Türkiye’deki Diyanet İşleri Başkanlığı buradaki hükümetten (hükümet kimde olursa olsun fark etmez) iyi bir diyalog ve anlaşma ile bu haksızlıkların ortadan kaldırılmasını istiyoruz.
"İslami duyarlılığı olan kardeşlerimizin haklı mücadelemize sahip çıkmalarını istiyoruz"
Kıbrıs’ta var olan sıkıntılara çözüm önerilerinde bulunan Çakır, "Yüzde 99 Müslüman olan ülkemizin bugüne kadar ihmal edilen, eksik bırakılan, devre dışı bırakılan belli kişilerle beraber toplum mühendisliğiyle dışarıya itilen Din İşleri Başkanlığımızın (Kıbrıs Müftülüğümüzün) bir an önce hak ettiği yerde olmasını istiyoruz. Okullarımızda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerimizin olmasını istiyoruz. Okullarımızda öğrencilerin dinini öğrenebilecek müfredatın düzeltilmesini istiyoruz. Millî Eğitim Bakanlığı içerisinde bir Din Hizmetleri Müdürlüğünün kurulmasını istiyoruz. Dinini Fatiha’sını bilmeyen bir adam din eğitimi veren kişileri denetleme hakkı ve yetkisi de olmaz. Bunların düzenlenmesini istiyoruz. Türkiye’deki Diyanet İşleri Başkanlığının, bütün STK’ların ve bütün İslami duyarlılığı olan kardeşlerimizin haklı mücadelemize sahip çıkmalarını istiyoruz. Türkiye’deki yetkililerin, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar buradaki vakıflarla çok ciddi bağları var. Bu bağların daha çok geliştirilmesini ve vakıfların amaçların uygun olarak kullanılmasını istiyoruz. Örneğin Türkiye’den 10 bin civarında yardım paketi getirilmiştir. Fakat yardım paketleri dağıtılırken ne Diş İşleri Başkanlığı ne de bizim sendikamız bu işin içinde yok. Bizler işin içinde olmamız lazım. Köyleri ve halkın ne durumda olduğunu biz çok iyi biliyoruz. Onun için bize sahip çıkılmasını istiyoruz. Hala Sultan’ın memleketi tam anlamıyla İslami bir yaşantının olmasını istiyoruz." diyerek konuşmasını sonlandırdı. (İLKHA)