• DOLAR 34.7
  • EURO 36.773
  • ALTIN 2961.825
  • ...
Direniş Devleti
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Zira siyonist işgal nedeniyle bu iki bölge birbirinden ayrılmış durumda, bu da (İsrail’e) karşıt ve ona direnen bir devlet olma imkanıyla uyuşmayan bir durum teşkil etmektedir. Aynı şekilde bu durum söz konusu devleti (İsrail’e) karşıt ve direnen bir devlet değil; siyasi, ekonomik ve güvenlik açısından ona tabi bir devlet haline getiriyor.

1967 sınırları içerisinde bir Filistin devleti fikri Filistinlilere ait bir fikir değildi. Aksine bunu (İsrail) solu ve Eski Sovyetler Birliği ortaya attı ve daha sonra bu fikir Filistin Kurtuluş Örgütü ve Arap Devletleri tarafından benimsendi. Bu fikrin özü (İsrail’in) var olma ve güvenlik içinde yaşama hakkına dayanıyordu. Ancak bunun 1948 sınırları içinde gerçekleşmesi isteniyordu. Filistin Kurtuluş Örgütü ise baştan bunu reddetmesine rağmen sonradan bu öneriyi kabul ederek önceki fikrini silmiştir. Dolayısıyla üzerinde ittifak ettiğimiz hususu sonradan silip atarsak bunu ulusal bir başarı olarak görmemiz mümkün değildir.

Filistin’de birinci intifadanın başlamasıyla beraber Hamas, bu intifadanın hedefleri ve beklentilerine ilişkin bir takım sorularla karşılaştı. Eğer intifadanın hedefi (İsrail’i) dağıtmak ve bu topraklardan kovmak denilseydi bu, duruma uygun bir cevap olmazdı. Zira böyle bir plan büyük askeri çalışmalara ihtiyaç duyar ki o dönemde bu imkanlar yoktu. Sonra 1967 sınırları içerisinde bir devlet kurma fikri ortaya atıldı, böyle bir fikir uluslararası kamuoyundan da destek görebilirdi, zaten Filistin Kurtuluş Örgütü bu yolda büyük bir aşama kaydetmişti. Bu da bu fikri Filistinlilerin ittifak edeceği milli bir proje haline getiriyordu. Ancak burada hayati bir husus vardı ki Hamas ve diğer gruplar askeri bir çatışma durumunun devam ettiği bir yerde (İsrail’le) herhangi bir anlaşma olmadan devlet kurmanın mümkün olmadığının bilincindeydiler. Filistin içinde (İsrail’in) var olma hakkını kabul etmeden ancak nisbi olarak uzun vadeli bir ateşkes meselesi ise araştırılabilirdi.

Batı Yaka ve Gazze’yi kapsayacak şekilde kurulacak bir devlet siyasi, ekonomik, idari ve beşeri olarak iki coğrafi bölge arasında düzenli bir iletişime ihtiyaç duymaktadır. Gaspçı devlet (İsrail) iki coğrafi bölge arasındaki iletişimi kesme ve engelleme konusundaki negatif tutumundan vazgeçmeden bu mümkün olamaz. Böyle bir şey de belli bir bedel karşılığında (İsrail’le) anlaşmaya bağlıdır. (İsrail) ise kendi varlığını tanıma dışında başka bir bedele razı olmaz. Hatta bugün Filistin Devleti’ni tanıma karşılığında (İsrail’in) yahudiliğini tanıma şartını ileri sürmektedir. Böyle bir bedel ise başta Hamas olmak üzere direniş örgütlerinin gündeminde değildir. Dolayısıyla (İsrail) devletinin varlığını kabul etmeden 1967 sınırları içerisinde bir Filistin Devleti kurma fikrini öne sürmeye devam etmek abesle iştigalden ve zaman kaybından başka bir şey değildir. Bu fikri öne sürmenin amacı işgale karşı devrim ve isyan etme ruhunu öldürmek ve Filistin’in kurtuluşundan söz etmekten vazgeçmekten başka bir şey de değildir.

Hamas Hareketi Filistin’in kurtuluşunu sık sık dile getirir. Furkan savaşından sonra bu vurgu daha da artmış ve Siccil Taşları savaşının ardından ise daha güçlü bir şekilde öne çıkmıştır. Ancak Hamas’ın 1988 yılında ortaya attığı Filistin içinde bir direniş devleti projesinden yavaş yavaş uzaklaşmasını sağlayan siyasi bir revizyon olduğu da ortaya çıkmaktadır. Hamas’a düşen bu başarısız projeyi bıraktığını, yeniden ve güçlü bir şekilde tüm Filistin’in kurtarılması projesine döndüğünü ilan etmektir. Bunu diğer Filistinli gruplar da yapmalıdır. Tüm Filistin halkını memnun edecek esaslar üzerinde ulusal birliği sağlayacak şey bu hususta görüş birliğine varmaktır.

Dr. İsam Advan / filistinhaber

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir