Bitlis'ten Doğu Türkistan'daki soykırıma tepki
İHH öncülüğünden bir araya 19 sivil toplum kuruluşu, Doğu Türkistan'da yaşanan Çin zulmüne düzenledikleri basın açıklamasıyla tepki gösterdi.
Merkez Ulu Cami meydanında bir araya gelen STK'lar, Doğu Türkistan'da yaşanan Çin zulmüne dikkat çekti.
Sıklıkla tekbirlerin getirildiği basın açıklamasında, soykırıma uğrayan Doğu Türkistan lehine pankartlar açıldı.
Ulu Cami İmam Hatibi Ergin Çiçek tarafından okunan Kur'an tilavetinin ardından grup adına basın açıklaması okuyan Emrullah Erkan, İstanbul'da Çin Konsolosluğu önünde on yaşlarında küçük bir kız çocuğunun gözyaşları içerisinde, "Sizin çocuklarınız yok mu? 4 yıldır babamı ve kardeşlerimi görmüyorum." sözlerini hatırlattı.
Doğu Türkistan'a yönelik baskılar arttı
Son dokuz yıldır Doğu Türkistan'da cinnet halinin yaşandığına vurgu yapan Erkan, "11 Eylül sonrasında terörle mücadele bahanesiyle Doğu Türkistan'a yönelik artan baskılar bir yana, 2012 sonunda Xi Jinping ile başlayan sürecin apayrı acı bir öyküsü var. Dünya üzerinde yaşamanın en zor olduğu, 'Uygur, Kazak, Kırgız olma suçundan' milyonların demir parmaklıklara mahkûm edildiği Doğu Türkistan, nesli yok edilen milletlerden biri olma yolunda." dedi.
Doğu Türkistan'da soykırım yaşanıyor
Doğu Türkistan'da soykırımın yaşandığına dikkat çeken Erkan, şunları söyledi:
Dünya tarihinde bir milletin topyekûn gözaltına alındığı, kadın erkek, genç yaşlı toplama kampları, çocuk kampları ve hapishanelere doldurulduğu, kalanların da 'Aile olmak' projesi adı altında evlerde Çinli gardiyanların insafına terk edildiği, insanların sokaklarda dahi yüz tanıma sistemleriyle adım adım izlendiği başkaca bir dönem var mı bilemiyoruz. Fakat bildiğimiz 2'nci Dünya Savaşı'ndan bu yana kitlesel olarak en büyük özgürlükten menetme operasyonunun Doğu Türkistan'da yürütülmekte olduğu. 2014 yılından itibaren teröre karşı sert darbe operasyonu ve ilan edilen '75 Aşırılık Belirtisi'yle başlatılan keskin saldırılar, 2017 Nisan'ından itibaren Doğu Türkistan genelinde yoğun bir şekilde kurulmaya başlayan ve sayılarının bin 200'ü geçtiği belirtilen toplama kamplarıyla bambaşka bir noktaya taşındı. Evlerinden, çocuk ve eşlerinden, anne babalarından, akraba ve arkadaşlarından, işlerinden, okullarından hasılı en sevdiklerinden kopartılan, dünyanın en ağır işkence ve mahrumiyetlerini yaşayan 3 ile 8 milyon Doğu Türkistanlı, Çin'in gönüllü mesleki eğitim kamplarında soykırıma uğruyor.
"Camiye gitmek, oruç tutmak, başörtü takmak suç için yeterli sebep"
Camiye gitmek, başörtü takmanın suç için yeterli delil olduğunun altını çizen Erkan, dünya kamuoyunu bu zulme kayıtsız kaldığını ifade etti.
Erkan, "Bir çadıra ya da pusulaya sahip olmak, mutfağında birden fazla bıçağı olmak, pasaportu olmak, başörtüsü takmak, camiye gitmek, oruç tutmak, okulda ve resmi dairelerde ana dili kullanmak bile bir kişinin toplama kamplarına alınması için yeterli sebep olarak görülmektedir. Çin'in genel hukuk ilkesi olarak bilinen masumiyet karinesini hiçe sayan 'Suçu önceden önleme prensibi' ile herhangi bir suçu bulunmayan ve mahkeme edilmeyen milyonlarca insan 'Ayrımcılık, aşırılık ve terör' suçlamalarıyla toplama kamplarına dolduruldular. Burada kalabalık hücrelerde sırt üstü yatabilecek kadar bir yer bile bulamayan insanlar, yoğun beyin yıkama faaliyetlerine ve işkencelere maruz kalıyorlar. Toplama kamplarında keyfi güç kullanımı, özgürlüğün sistematik olarak kaldırılması, kültür ve inançların tahkiri, ideolojik baskılama, insanlıktan çıkarma, taciz, tecavüz, fiziki ve psikolojik işkence, cinayet ve soykırım suçları işlenmektedir. Kısacası bu kamplar, tüm insan haklarının ihlal edildiği yerlerdir." ifadesini kullandı.
"Çin, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde ilan edilen tüm hakları gasp ediyor"
Çin'in, BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde ilan edilen tüm hakları gasp ettiğine vurgu yapan Erkan, şu çağrıda bulundu:
Doğu Türkistan'daki toplama kampları kayıtsız şartsız bir an evvel kapatılmalı, bölgede uygulanan tüm hak ihlallerine derhal son verilmelidir. BM, Çin'in insan haklarını ayaklar altına alan toplama kampları vahşetini derhal durduracak sahici adımlar atmalıdır. İslam İşbirliği Teşkilatı ya İslam ülkelerini bu zulme karşı mobilize etmeli ya da kendini lağvetmelidir. Zira İslam İş birliği Teşkilatının mevcut tutumu Çin'i daha da cesaretlendirmektedir. Türkiye bu zulmün bitirilmesi için öncü olmalıdır. Çin bu zulmü sonlandırıncaya kadar tüm dünya halkları Çin mallarını boykot etmelidir.
Basın açıklaması Diyanet-Sen Bitlis Şube Başkanı Behzat Durak'ın yaptığı dua ile sona erdi. (İLKHA)