İstanbul Sözleşmesi mağdurlarına iade-i itibar verilmeli
Resmî Gazete 'de yayımlanan Cumhurbaşkanı kararıyla Türkiye'nin, İstanbul Sözleşmesi'nden ayrılmasını değerlendiren Hukukçu Mehmet Yaman, sözleşme mağdurlarına bir an evvel iade-i itibar verilmesi gerektiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasını taşıyan karar ile Türkiye adına 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalanan ve 10 Şubat 2012 tarihli sözde Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin (İstanbul Sözleşmesi) feshedilmesi ile ilgili Türkiye Aile Meclisi Genel Başkan Yardımcısı Hukukçu Mehmet Yaman, İlke Haber Ajansı (İLKHA) muhabirine konuştu.
Aileyi yıkan İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesinin önemli bir gelişme olduğunu söyleyen Yaman, Türkiye adına kararı fesheden Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’a teşekkür etti.
“Sayın Cumhurbaşkanımız kendisinden beklenen çok önemli bir görevi ifa etmiş oldu”
Yaman “Bir gece ansızın Cumhurbaşkanımız İstanbul Sözleşmesini feshetti. Bildiğiniz gibi İstanbul Sözleşmesi, 2011 yılında 6251 sayılı yasa ile kanun haline getirilmişti. 2012 Mart ayında 6284 sayılı yasa ile İstanbul Sözleşmesi, iç mevzuatımızın temel yasal dinamikleri oluşturulmuştu. Mesele sadece İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi ile bitmiyor. Daha önce yapılan tartışmalara ilaveten şimdi bir sürü tartışmalar yapılacaktır. İstanbul Sözleşmesi'ni feshtme yetkimiz yokmuş. Tek taraflı olarak feshedemezmişiz. Baskı unsurları hep iktidar üzerinde böyle bir baskı kurmaya çalışmışlardı. İstanbul Sözleşmesi'nin 80’inci maddesine göre tek taraflı olarak Avrupa Parlamentosu'na yapacağımız yazılı bir başvuruyla bunun feshedilebileceğini ifade etmiştik. 80’inci madde, çok açık bir şekilde fesh usulünü ortaya koymuştu. Sayın Cumhurbaşkanımız kendisinden beklenen çok önemli bir görevi ifa etmiş oldu. Bir gece İstanbul Sözleşmesi'nin feshedildiğine ilişkin Resmî Gazete’deki beyanı okumuş olduk. Bununla bir huzur içinde girmiş olduk.” dedi.
“İstanbul Sözleşmesi cilalı kelimelerle kadın haklarının korunması adı altında bize yutturuldu”
İstanbul Sözleşmesi'nin feshinden sonra nelerin yapılması gerektiği hakkında bilgi veren Yaman “İstanbul Sözleşmesi cilalı kelimelerle kadın haklarının korunması adı altında bize yutturulan ve içerisinde pek çok zehir olan bir sözleşme. Bu sözleşmenin zehri kanunlara, genelge ve tüzüklere yansıdı. Aile Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve hatta Diyanet İşleri Başkanlığının yaptığı birtakım sözleşmelere varana kadar mührünü basmıştı İstanbul Sözleşmesi. Bütün bunları temizlemek için gereken yasal prosedürlere gerek kanun, tüzük ve yönetmenlikler bazında yerine getirilmesi gerekiyor. Gündemimizde önemli bir tartışma maddesi olan Anayasa değişikliği vak. Anayasal değişikliklerde neler yapılabilir. İstanbul Sözleşmesi iptal edilince korkmasınlar ki kadınlarımızın bütün teminatları ortadan kaldırıldı. Kadınlar mahvolacak değil. Bilakis bizim inanç ve ahlaki değerlerimizde kitabımız Kur’an-ı Kerim'de, Allah Resulünün sünnetinde ve Hadis-i Şeriflerinde bunların pek çok uygulamaları var. Örf ve adetimiz haline gelen inanç sistemimizin temelinde kadın erkek konularıyla alakalı pek çok hükümleri biz kendi bünyemize oluşturmuşuz. İnsanlığın, erdemin ve faziletin esası bizim inanç sistemimizin temelinde olduğunu bir parçayla göreceğiz.” ifadelerini kullandı.
“Dışarıdan ithal birtakım görüşlere, kanunlar ve bakış açılarına ihtiyacımız yoktur”
Konuşmasının devamında Yaman şunları aktardı:
“Dışarıdan ithal birtakım görüşlere, kanunlar ve bakış açılarına ihtiyacımız yoktur. Biz kendimize döneceğiz. Kendi ruhi kaynaklarımıza döneceğiz. İnanç ve ahlak değerlerimizi örf ve adetlerimizi araştırdığımız zaman bizim hayatiyet asırlar boyu dünyaya örnek olmuş medeniyetin mensupları olarak tekrar yeniden kanunlarımızı oluşturmalıyız. Osmanlı Devleti zamanında 1500 yıllarında hayvanlara dahi haklar verilmişti. Hizmette kullanılan hayvanlara haftada bir gün izin vardı. Bu konu hakkında Osmanlı Devleti zamanında kanun vardı. Kadın, erkek, çocuk hakları vs. bütün canlıların hakları için kanunlar vardı. Hatta cansızların bile belli bir düzen içerisinde korunması, gözetilmesiyle alakalı birçok Hadis-i Şerifler bulunabilir.”
“Sözleşme kadın erkek düşmanlıklarının kaynağını teşkil ediyordu”
Yaman “Sözleşme kadın erkek düşmanlıklarını aile parçalanmalarını, çocuklar ile anne babaların birbirilerine karşı saygısızlık ve kuralsızlıkların kaynaklarını teşkil ediyordu. Kadın erkek arasındaki ilişkileri samimiyetsiz çıkara dayalı, nefsaniyete dayalı ve şahsı menfaatlerin ön plana çıkarıldığı bir sözleşmenin ana kaynağıydı. İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesi suretiyle önümüz açıldı. Bu durum, birbirimizi daha çok sevmemize birbirimize karşı yeniden kendimizi toparlayıp art niyetli kurumlara ve kişilere karşı dimdik ayakta olduğumuzu göstermeye fırsat verdi. Bunlar İstanbul Sözleşmesi'ne bağlı şeyler değildir. Bizim kendi ruhi kaynaklarımızdan neşvünema bulan şeylerdir. Bize düşen halk, millet, aydınlar, hukukçular, parlamenterler, okumuş kişiler ve STK’lar olarak mevcut iktidara destek verilmesi. Güzel alternatif raporlar sunulmasıdır.” ifadelerine yer verdi.
“Genç evlilik mağdurların en az cezaları 10 yıl hapistir”
Yaman “Kız ve erkeklerin cinsiyet gelişimiyle alakalı evlilik evrelerinde birtakım yaşlar vardır. Bizim inanç sistemimizde ve genel uygulamalarda dünya genelinde de Hristiyan ve ateist ülkelerde de bu böyledir. Medeni kanunun belirlediği 18 yaşın altında zaruri evlilik içerisinde bulunan çocuklarımız var. Gençlerimiz inançlarının gereği dini nikah suretiyle anne babalarının onayıyla bir araya gelmişler. Evlilik birliği içerisinde hayatlarını devam ediyorlar. İstanbul Sözleşmesi'nin 3’üncü maddenin F fıkrası diyor ki 18 yaşında küçük çocuklar da kadın hükmündedir. Yani 7-8 yaşındaki çocuklar dini bir referans olmadan kendi iradeleriyle cinsel birliktelikler yaşıyorlarsa 10-12 yaşındaki çocuklar serbesttirler. Fakat bunlara bir dini merasim ile evlilik bir araya gelme pozisyonu yüklenince ‘siz bunu yapamazsınız suç işlemiş oluyorsunuz kanunlara haykırı hareket ediyorsunuz’ deyip küçük yaşta tecavüz ediyorsunuz diye erkeleri hapishaneye atıyorlar, anne babalarına da siz bu tecavüzlere destek oluyorsunuz diye cezalandırıyorlardı. Bunların en az cezaları da 10 yıl hapistir.” ifadelerini kullandı.
“Yaklaşık 7-8 bin kişi genç evlilik yapmış olan çocuklarımız cezaevlerinde yatmaktalar”
Binlerce genç evlilik mağdurları olduğuna dikkat çeken Yaman “18 yaşında küçük yaşlarda evlilik yapmış olan çocuklarımız cezaevlerinde yatmaktalar. Onların çocukları babasız büyüyor. Onların hanımları da çeşitli mağduriyetlere uğradılar. Erkekler cezaevine atılınca eşleri ekonomik problemler yaşadı. Anneleri babaları bakamıyorsa sokaklarda kalıyorlar evleri yoksa kira ödeyemiyorlar hatta çocuklarına bakamadıkları için intihar eden genç kadınlarımızı biliyoruz. Bunlar ciddi şekilde mağdur olmuş insanlardır. Bunlar geçenlerde çıkarılan afla alakalı kanunun kapsam içerisinde alınmadılar. Esasında büyük bir mağduriyet yaşıyorlar. Önümüzde çıkacak olan kanunda bunların gündeme getirilmesi ve af kapsamına alınmak suretiyle mağduriyetlerinin ortadan kaldırılması gerekiyor.” dedi.
“Evlilik belgeleri olduğu halde koca, tecavüz ırz düşmanı kişilerle beraber cezaevinde”
Son olarak Yaman “Kadın ‘bu benim kocam beni kaçırmadı ben kendi rızam ile evlendim’ diyor. 18 yaşından sonra devlet bunlara evlilik cüzdanı veriyor. Evlilik belgeleri olduğu halde koca tecavüz, ırz düşmanı kişilerle beraber cezaevinde. Meşru evlilik yapmış kişiler tecavüzcülerle beraber suçlanıyor, onlarla bir arada toplum nezdinde itibarları perişan ediliyor. Genç evlilik mağdurlarının toplum içerisinde tekrar iade-i itibarlarının kazandırılması, geriye kalan ömürlerini ekonomik ve ahlaki değer olarak mümkün olduğu kadar topluma tekrar kazandırılmaları gerekir. Psikolojilerinin müspet hale getirilmesi sağlanacak yasal tedbirlerin mutlaka alınması gerekir. İstanbul Sözleşmesi uygulanmasından kaynaklanan genç yaştaki meşru evlilerin tekrar hayata kazandırılması için iktidarımıza Adalet Bakanlığımıza bir kere dada hatırlatma yapmak istiyoruz. Korkmasınlar cesaretli olsunlar. Birtakım feminist gruplar bize şöyle derler menfi propagandalarla itibarımızı sarsarlar diye partiler dışında bütün millet partiler üstü duygularla iktidarın bu davranışında arkalarında olacağımızı kendilerine destek vereceğimizi buradan söylemek istiyorum.” diye konuştu. (İLKHA)