"Mazlumder, Doğu Türkistanlı Kardeşlerimiz ve 12 Eylül Anayasası"
Mazlumder Ankara Şube Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz Ay, Çin Ankara Büyükelçiliği önünde oturma eylemi yapan Doğu Türkistanlı ailelere yapılan ziyaret ve basın açıklamasının engellenmesiyle ilgili bir yazı yazdı.
Yazar ve Mazlumder Ankara Şube Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz Ay, Her Taraf sitesinde ki köşesinde "Mazlumder, Doğu Türkistanlı Kardeşlerimiz ve 12 Eylül Anayasası" başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Ay, yazısında şu ifadelere yer verdi:
"Polis engeliyle karşılaşan Mazlumder heyeti, Doğu Türkistanlılara destek ziyareti ve basın açıklamasını yapamadı.
'Provokasyon var' diyen, üst perdeden konuşan, gerginlik üreten polisin aksine, orada böyle bir manzara yoktu.
Otuz civarında Doğu Türkistanlı kadın ve erkek, bir parkın içinde oturmuş Çin’in Doğu Türkistan’da yaptığı zulümleri kınayan, kamplara tıkılan akrabalarının sesini duyurmaya çalışan pankartlar açmışlardı.
Ortada ne şiddet ne de kamu güvenliğini tehlikeye atacak bir eylem vardı…
Bir avuç Doğu Türkistanlının hak arama mücadelesini karalamak, değersizleştirmek Türkiye’nin üstüne vazife midir?
Muhataplarına büyük öfke patlaması ile konuşan polis şefinin gerginliği nedendir?
25-30 yaşındaki polislerin gözlerindeki alevin, Mazlumder yöneticisi Ayhan Demir’e reva gördükleri muamelenin kaynağında ne vardır?
Bütün heyetin üzerine yürümelerinin dayanağı nedir?
'Doğu Türkistanlıların eyleminde Amerika ve Avrupa parmağı var' demekle vicdanlarda yer edinemiyor, sorunu çözüme kavuşturamıyorsunuz.
'Kim olursa olsun zalime karşı mazlumdan yana' ilkesi yanında, Mazlumder şunları da biliyor:
Doğu Türkistan meselesi, Amerika’nın Çin’le mücadelesinin araçlarından biridir. Ortada samimi bir niyet yoktur.
Mazlumder heyeti oraya Amerikan çıkarları için gitmedi. Avrupa’nın çifte standartlı politikalarına alet olmak için hiç gitmedi.
Doğrulardan üretilen yalanları görerek: her türlü tecritin uygulandığı, din-vicdan-akıl-nesil- can-mal- emniyeti büyük tehlike altında olan Doğu Türkistanlıların hak ve özgürlüklerinin gaspedilmesine karşı oradaydı.
İnsan ve Müslüman olmanın doğal sonucu: insan onurunu koruma, haksızlık ve zulüm karşısında susmama, adalet istemedir. Bu ilkeler ışığında Mazlumder kendi gündemi, varlık nedeni ve misyonunun gereği için oradaydı…
Güvenlik güçlerinin hayata siyah-beyaz bakması zaaf olsa da bir nebze anlaşılabilir. Ülkeyi yönetenlerin güvenlik endişelerini özgürlüklerle dengelememeleri kabul edilebilir bir gerçeklik değildir.
Yaralı yaslı yerini yönünü kaybetmiş
Ne tam doğulu ne tam batılı,
Ne tam Müslüman ne tam Hıristiyan
Özünü yitirmiş özüyle kavgalı
Biçimsel varoluşların içi boş cüsseleriyle savaşlar veren
İçerde farklı dışarıda farklı görünen
Korku egemenliğinin kaynayan kazanı
Eğrilerden üretilen kutsalların
Doğrulardan üretilen yalanların
Her şeyin haraç mezat satılabildiği
Menfaat adına her şeyin istismar edilebildiği
Roma’nın putperest formuna iliştirilmiş Hıristiyanlık gibi
Batının talanına uğramış Batının arka bahçesi olmuş Müslümanlığıyla
Hep başka bir şey olmuş yalnız kendisi olamamış
Allah’a inanmış ama kitabını dikkate almamış
Hazreti Muhammed’i Allah’ın elçisi kabul etmiş fakat mesajına sırt çevirmiş
Sağcısı solcusu dindarı ateisti kişilik kırılmasına maruz kalmış
Yalnızken daha insan gurup içinde militan
Evinde misafirperver sokakta trafikte canavar insanların
Hüzünlü ülkesi! Ülkem!
Rüyamda görsem hayra yormazdım 12 Eylül darbe anayasasına vurgu yapacağıma!
Darbeci generallerin yaptırdığı 12 Eylül anayasasının 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nı hatırlatacağıma!
O günlerin mağdurlarının bugün geçmişi unutuverdiklerini göreceğime!
Sivil alanın iyice daraltılacağına şahit olacağıma!
Karanlıklar için bir mum yakanın kalmayacağına!
28 Şubat’ın bin yıl süreceğine!
Meşhur ifadeyle:
Eyy iktidar sahipleri! Ey Bahçeli! Ey Perinçek! Ey 28 Şubatçılar! Ey Ergenekoncular!
Sakın yeni bir anayasa yapmayın!
12 Eylül Anayasası kalsın!
Işıklarını kendi elleriyle söndürenlere ne söyleyebiliriz… (İLKHA)