• DOLAR 34.447
  • EURO 36.303
  • ALTIN 2837.002
  • ...
`Potansiyel Suçlu Oarak Görülüyoruz`
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Programda, Mazlum-Der İstanbul Şube Başkan Yardımcısı ve Cezaevleri Çalışma Grubu Başkanı Av. Kaya Kartal`ın açılış konuşmasının ardından Haluk Özdoğan cezaevine giriş süreçlerini anlattı.

Söyleşide, devlet tarafından terör örgütü olarak ilan edilen Hizbu-t Tahrir üyesi olmakla suçlandığını belirten Haluk Özdoğan, "Biz, 2003 yılında 27 kişinin gözaltına alındığı bir operasyonla tutuklandık. Evlerimize sabah erken vakitte özel tim ile girdiler. Bize yapılan bu operasyonda komşularımız ve tabi ailemiz de taciz edilmiş oldu. Bizleri bir zihin okumayla cezalandırdılar. Tutuklanma kararımızda şöyle bir ibare vardı: `Hizbu-t Tahrir herhangi bir eyleme karışmamış, silah kullanmamış olsa bile T.C`nin Anayasal düzenini yıkıp şeriatı getirmek istedikleri için ve bu sistem de ileride silahlanmayı gerektireceği için potansiyel suçludurlar.` Bizi aslında fikirlerimizden dolayı cezalandırıyorlardı, ama hem Türkiye`de hem de Avrupa nezdinde tepki görmemek için bizleri terörist olarak yaftaladılar" dedi.

"Polis, savcı, mahkeme ittifakıyla hemen paketlenip cezaevine gönderildik."
İlk kez gözaltına alındıklarında 4 gün boyunca bir duvara karşı ayakta ve uykusuz bırakıldıklarını belirten Özdoğan, 2005 yılında Köklü Değişim Dergisi`nde temsilci olarak çalışırken yeniden gözaltına alındığını, 11 ay içeride kaldıktan sonra bırakıldığını, 2009 yılında düzenledikleri bir konferans yüzünden tekrar gözaltına alındığını ve bu sefer de 8 ay içeride kaldığını ve bu üçüncü tutuklanmasında telefonlarının dinlenmiş olduğunu öğrendiklerini söyleyerek "Bize `Telefonda yemek yemeye gidiyoruz demişsin, bu ne anlama geliyordu, bununla aslında neyi kastettin` diye soruyorlardı. Savcılık sürecinde ise, asıl savcı gelip, yedek savcıya şunu söyledi `Fazla uzatma, ben nasıl olsa bunu tutuklatacağım. Biran önce işini bitirip gönderin.` Polis, savcı, mahkeme ittifakıyla hemen paketlenip cezaevine gönderildik. Adil bir yargılama söz konusu bile değildi" dedi.

Özdoğan, 2011 yılında Beyazıt`ta Suriye ile ilgili düzenledikleri yasal bir protesto için yine sabahın erken vaktinde silahlarla evlerine girildiğini ve tutuklanarak Ankara`ya götürüldüklerini söyledi. 2003 ve 2005 yıllarında Bayrampaşa Cezaevi`nde, 2009 ve 2011 yıllarında ise Metris Cezaevi`nde Terörle Mücadele Kanunundan (TMK) yargılandıkları için öncelikle karantina koğuşuna alındıklarını, havalandırmaya dönüşümlü çıkarıldıklarını ve kimseyle görüştürülmediklerini ifade eden Özdoğan, cezaevlerindeki uygulamaların ve yasakların keyfi uygulamalarla farklılık gösterdiğini söyledi.

Cezaevi nakil araçlarında da ciddi problemler olduğunu belirten Haluk Özdoğan, Ankara`dan İstanbul`a götürülürken kapı kilitlendiği halde ellerinin de kelepçelendiğini, küçücük bir penceresi olan ve daracık bir bölmede 6 kişi oturtulan mahkûmların ihtiyaçlarını karşılanmasına bile izin verilmediğini belirtti.

Haluk Özdoğan konuşmasının devamında şunları söyledi: "Bizler Allah yolunda mücadele yolculuğuna çıkarken başımıza gelebilecekleri düşünerek, razı gelerek çıktık. Halimizden şikâyet ediyor da değiliz. Ancak asıl sıkıntı ailelerimize yaşatılıyor. Ben Ankara`da cezaevindeyken ailem beni ziyarete gidip gelmekte çok zorlandılar. Küçücük çocuklarımızı didik didik arıyorlardı. İnşallah onlar gösterdikleri sabırla ahirette bizden daha fazla mükâfat alırlar."

Kendisi cezaevindeyken Toplum Destekli Polislik adıyla faaliyet veren kamu görevlilerinin evlerine gidip eşiyle görüşerek "Böyle şeyler olur, insanlar hata yapabilir" gibi cümleler sarf ederek yanlış bir şey yaptıkları ön kabulüyle ailelerini de buna ikna etmeye çalıştıklarını ifade eden Özdoğan "Ailemizle aramızda problem çıkararak bizi yalnız bırakmak istediler. Aileme Ramazan ayında kumanya götürerek, çocuklarıma okul için yardım parası vermek isteyerek aslında ailemize de şu mesajı vermek istiyorlardı: `Bakın sizin kimseniz yok, size yine biz bakıyoruz.` Biz olmayınca arkamızda bir boşluk kalmıştı. Bizim arzumuz bu boşlukları devletin değil Müslümanların doldurmasıdır. Müslümanlar birbirlerine destek olmalı, hiç olmazsa dualarını eksik etmemelidirler" dedi.

Haluk Özdoğan konuşmasının sonunda haksız tutuklamaların biteceğine dair umudunun olmadığını, bununla ilgili köklü bir çözüm ortaya koyulamadığını söyleyerek Müslümanların toplumdan tecrit edilmek için terörist olarak yaftalandığını belirtti.

"Hizbullah davasından ceza alan Cihan Yeşil ile görüştüğümüzde soru sormamıza bile gerek yoktu"
Son olarak konuşan Kaya Kartal, geçtiğimiz günlerde Bolu Cezaevi`nden işkence haberi aldıklarını söyleyerek şunları anlattı: "Hizbullah davasından ceza alan Cihan Yeşil ile görüştüğümüzde soru sormamıza bile gerek yoktu, darp edildiği her halinden belliydi; yürüyecek durumda değildi, yüzünde bir yara vardı, sorularımıza cevap vermekte zorlanıyordu. Ama elinde işkence gördüğünü ortaya koyabilecek bir araç yok. Sadece avukatla görüşebiliyor. Kamera kayıtlarının incelenmesi imkânı bile yok. Biz gittiğimizde işkence iddiasının dördüncü günüydü ve hastaneye rapor için götürülmemişti bile. Bir dilekçe ile başvurduğumuzda ise pişkin tavırlarla karşılaştık. Yani oluşturulan sistem sizin elinizi kolunuzu bağlıyor ve yaşadığınızı ispat edecek araçlardan yoksun bırakıyor. Cezaevlerinin denetlenebilmesi gerekiyor. Dışarısıyla bağı kesilmiş insanların üzerinde uygulanan ihlallerin giderilmesi ve önlenmesi gerekiyor. Sizlere düşen ise onların ailelerinin ziyaret etmek, sıkıntıları ile ilgilenmek, cezaevindekileri ziyaret etmek ve hiç olmazsa onlara mektup göndermektir. Bunlar basit şeyler gibi görünse bile, bu insanlar için çok büyük önem taşıyor."

Söyleşi, Haluk Özdoğan`ın katılımcıların sorularını cevaplandırılması ile sona erdi. (Zeki Aras-İLKHA)

 

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir