HES yatırımlarında fırsat eşitliği sağlanmalı
Fırat Üniversitesi Öğretim Üyesi Y. Doç. Dr. M. Cihat Tuna, HES yatırımlarında fırsat eşitliğinin sağlanması gerektiğine dikkat çekti.
ELAZIĞ - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı`nın, Türkiye`nin enerji ihtiyacını ortaya koymayı amaçlayan önemli bir çalışmasının sonucuna göre Türkiye`de 2020 yılına kadar, yani önümüzdeki 7 yılda yaklaşık 55 Gigawatt yani neredeyse mevcut kurulu gücümüz kadar ek yeni yatırım yapılması gerektiğini belirten Fırat Üniversitesi Öğretim Üyesi Y. Doç. Dr. M. Cihat Tuna, \"Yapılan projeksiyon çalışmalarına göre 2016 yılından sonra enerji arzında talep noktasında bir sıkıntının olacağı öngörülmektedir\" dedi.
Tuna, \"Geçtiğimiz dönemde bu sıkıntıyı aşmak amacıyla yenilenebilir enerji yatırımcısının önünü açan yasalar hayata geçirilmişti. Özel sektörün HES yatırımlarını yapması noktasında çıkarılan 4628 Sayılı Kanun gibi. Bu kanun kapsamında birçok HES projesi işletmeye alınmıştır. Ancak DSİ, 2007 yılından bu yana yeni başvuru almamaktadır. Bu karar enerjide yatırım yapmak isteyen yatırımcının yeni proje geliştirmesine engel olmaktadır. Günümüz şartlarında neredeyse tüm Dünya`da enerji yatırımı yapmak yeni trend. Ancak ülkemizde şuan yeni proje geliştirmek mümkün değil. Bunun sonucunda da bir fırsat eşitsizliği meydana gelmektedir\" dedi.
Tuna açıklamasının devamında, \"DSİ`nin 2007 yılından sonra yeni Hidroelektrik Santral başvurusu almaması neticesinde bu konuda yatırım yapabilmenin tek yolu hazır elektrik üretim lisans alımı yapmak haline geldi. Türkiye`deki büyük, orta ve küçük ölçekli şirketlerin yanı sıra, yabancılar da hazır lisansları almak için büyük çaba sarf ediyor. Bunun sonucunda ise lisanslar astronomik rakamlarla değer buluyor\" ifadelerini kullandı.
Tuna sözlerini şöyle sürdürdü, \"Son zamanlarda sık sık gündeme taşınan iyi planlanmamış HES projeleri ve onlara karşı oluşan kamuoyu tepkileri nedeniyle ülkemizde genel olarak kötü bir algıya sebep olan Hidroelektrik Santraller, iyi planlandıklarında çevre dostu, temiz ve yenilenebilir birer enerji sağlayıcılarıdır. Dışa bağımlı olduğumuz fosil kaynaklı ham maddelerden elde edilen elektrik enerjisi talebini azaltacak HES yatırımları, ülkemiz için hayati önem taşımaktadır. Halen ülkemizin enerji üretiminin yaklaşık dörtte üçü, fosil kaynaklara bağlanmış durumda. Bu fosil kaynakların yüzde 55-60′lık bölümünü de doğalgaz oluşturuyor. Elektrik üretiminde bağımlı olduğumuz doğalgaz enerji dışa bağımlılığımızı arttırıyor. Bu da ülkemiz ekonomisi için en büyük risklerin başında geliyor. Enerji arz güvenliğimizi tehdit eden bu unsur karşısında acilen yerli yenilebilir kaynaklarımızı devreye sokmamız gerekiyor.\" (İLKHA)
Tuna, \"Geçtiğimiz dönemde bu sıkıntıyı aşmak amacıyla yenilenebilir enerji yatırımcısının önünü açan yasalar hayata geçirilmişti. Özel sektörün HES yatırımlarını yapması noktasında çıkarılan 4628 Sayılı Kanun gibi. Bu kanun kapsamında birçok HES projesi işletmeye alınmıştır. Ancak DSİ, 2007 yılından bu yana yeni başvuru almamaktadır. Bu karar enerjide yatırım yapmak isteyen yatırımcının yeni proje geliştirmesine engel olmaktadır. Günümüz şartlarında neredeyse tüm Dünya`da enerji yatırımı yapmak yeni trend. Ancak ülkemizde şuan yeni proje geliştirmek mümkün değil. Bunun sonucunda da bir fırsat eşitsizliği meydana gelmektedir\" dedi.
Tuna açıklamasının devamında, \"DSİ`nin 2007 yılından sonra yeni Hidroelektrik Santral başvurusu almaması neticesinde bu konuda yatırım yapabilmenin tek yolu hazır elektrik üretim lisans alımı yapmak haline geldi. Türkiye`deki büyük, orta ve küçük ölçekli şirketlerin yanı sıra, yabancılar da hazır lisansları almak için büyük çaba sarf ediyor. Bunun sonucunda ise lisanslar astronomik rakamlarla değer buluyor\" ifadelerini kullandı.
Tuna sözlerini şöyle sürdürdü, \"Son zamanlarda sık sık gündeme taşınan iyi planlanmamış HES projeleri ve onlara karşı oluşan kamuoyu tepkileri nedeniyle ülkemizde genel olarak kötü bir algıya sebep olan Hidroelektrik Santraller, iyi planlandıklarında çevre dostu, temiz ve yenilenebilir birer enerji sağlayıcılarıdır. Dışa bağımlı olduğumuz fosil kaynaklı ham maddelerden elde edilen elektrik enerjisi talebini azaltacak HES yatırımları, ülkemiz için hayati önem taşımaktadır. Halen ülkemizin enerji üretiminin yaklaşık dörtte üçü, fosil kaynaklara bağlanmış durumda. Bu fosil kaynakların yüzde 55-60′lık bölümünü de doğalgaz oluşturuyor. Elektrik üretiminde bağımlı olduğumuz doğalgaz enerji dışa bağımlılığımızı arttırıyor. Bu da ülkemiz ekonomisi için en büyük risklerin başında geliyor. Enerji arz güvenliğimizi tehdit eden bu unsur karşısında acilen yerli yenilebilir kaynaklarımızı devreye sokmamız gerekiyor.\" (İLKHA)