İdlib’de 7 gözlem noktasının yeri değişti, TSK yeniden konumlanıyor
Türkiye, yakın dönemde İdlib’deki 7 gözlem noktasını boşaltarak bölgedeki başka noktalara taşıdı. TSK’nın bölgede yeniden konumlandığı ve bunun Rusya ile koordineli bir şekilde gerçekleştirildiği belirtiliyor.
Hürriyet gazetesinden Sedat Ergin’in yazısına göre, Türkiye İdlib’de yeni bir konseptle yeniden mevzileniyor. Sedat Ergin’in konuyla ilgili yazısı şu şekilde:
İdlib’de işlerin nereye gideceği aslında geçen 5 Mart’ta Moskova’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya lideri Vladimir Putin arasında varılan mutabakatla büyük ölçüde belli olmuştu.
Bu anlaşma, 17 Eylül 2018 tarihinde yine ikisi arasında bu kez Soçi’de imzalanan bir önceki mutabakatla şekillenen, ancak geçen şubat ayı sonuna kadar süren sıcak çatışmalar sonucu geçersiz hale gelen eski statükonun yerine İdlib’de yeni bir dengenin ortaya çıktığını belgeliyordu.
Önce eski statükoyu hatırlayalım. İdlib, Suriye’deki iç savaşın son aşamasına girilirken ülkenin batısında silahlı muhalefetin kontrolü altında tuttuğu son toprak parçası olarak kalmıştı. Türkiye, Rusya ve İran’ın bir araya geldiği Astana sürecinde, İdlib 2017 yılında ‘Çatışmasızlık Bölgesi’ ilan edildi. Bu çerçevede TSK’nın 2017 Ekim-2018 Mayıs döneminde İdlib’de tesis ettiği 12 gözlem noktası ile çatışmasızlığı denetlemesi öngörüldü. Çatışmalar buna rağmen alevlenince, Erdoğan ile Putin arasında varılan 2018 Soçi Mutabakatı yeni bir ateşkes düzeni getirdi İdlib’e.
Ancak işler planladığı gibi yürümedi. Soçi’de kurgulanan düzen uygulamada bir süre sonra boşlukta kaldı. Baas ordusu, Rus Hava Kuvvetleri’nin güçlü desteğiyle 2019 yazından itibaren başlatılan ve adım adım ilerleyen askeri operasyonlarla, Halep’i güneye doğru başkent Şam’a bağlayan M-5 otoyolunu silahlı muhaliflerden geri almaya başladı. Rejim ordusu, Halep’i batıda Lazkiye’ye, Akdeniz’e bağlayan M-4 karayolunu hedefleyerek kuzeye doğru yaklaşmaya da başlamıştı geçen şubat ayına gelindiğinde.
Kırılma, geçen şubat ayında bir tarafında muhalifler ve Türkiye, karşı tarafında ise rejim ve Rusya’nın yer aldığı bir hatta -M-4 ile M-5’in kesişme noktasındaki- Serakib’de yaşanan sıcak çatışmalarla ortaya çıktı.
Bu sırada İdlib’e ciddi ölçüde asker sevkıyatı yapan TSK da M-4’ün altındaki bölgeye indi. Çatışmalar sürerken 27 Şubat tarihinde M-4 otoyolunun 10 kilometre kadar güneyinde hareket halindeki bir Türk askeri konvoyu Rus ve Suriye savaş uçaklarının birlikte düzenledikleri bir saldırının hedef oldu. Haritada işaretlediğimiz Al Barah yerleşiminin üç kilometre kuzeybatısındaki Balyun’daki bu saldırıda 34 Türk askeri şehit oldu.
Moskova’da imzalanan 5 Mart Mutabakatı, tam o noktada sahadaki fiili durumu dondurdu ve yeni statüko olarak tescil etti.
Rejimin kuzeye çıkışı frenlendi
Bu mutabakatın ana mantığı, A) Kuzeyden güneye inen M-5 otoyolu ile doğusunu olduğu gibi ve batısında daha sınırlı bir alanı rejime bırakırken, B) Doğu-batı aksındaki M-4 otoyolunun üstündeki bölgeyi, otoyolunu ve bu yolun altında en uzak noktasında 20 kilometre derinlik kazanan bir alanı bu aşamada TSK’nın sahadaki askeri varlığı üzerinden muhalefet bölgesi olarak tutmasıdır.
Mutabakatın önemli bir hükmü, M-4’ün kuzeyi ve güneyinde 6 kilometre derinliğinde bir ‘güvenli koridor’ ilan edilmesi ve muhalif unsurların ağır silahlarının buradan çıkartılmasıdır. Bu düzenlemeyle amaçlanan, M-4’ün yeniden trafiğe açılabilmesi için çevresinde güvenliğin sağlanmasıdır.
Türk ve Rus askerlerinin M-4’te ortak devriyeye çıkmaları da mutabakatta öngörülmüş ve mart ayında devriyelere başlanmıştır.
Sonuç olarak Baas ordusunun kuzeye, M-4’e doğru çıkışı dizginlenmektedir. Böylelikle, M-4 otoyolu ile Türkiye sınırı arasındaki bölgede sıkışmış olan (sınırlı bir kısmı da M-4’ün altında) muhalif grupların ve 3 milyona yakın sivilin Türkiye sınırına doğru bir toplu göç hareketi ihtimali de önlenmiş olmaktadır.
Gözlem noktaları rejim bölgesinde kalınca
Varılan mutabakat kritik bir soruyu da beraberinde getirdi. Çoğu M-5 otoyolunun doğusunda üslenmiş olan TSK’ya ait gözlem noktaları ne olacaktı? Sorun, bu gözlem noktalarının önemli bir bölümünün artık Baas rejiminin kontrolü altındaki topraklarda kalmış olmasıydı.
Bugünkü yazımızı tamamlayan haritanın ana hatları 5 Mart Mutabakatı’ndan iki gün sonra yine bu köşede “TSK’ya İdlib’de yeni görev” başlıklı yazımızda aynen yer almıştı ve çatışmaların dondurulduğu aşamada TSK’nın gözlem noktalarının İdlib’de konuşlandıkları yerleri gösteriyordu.
Haritada pembe renkle zemin atılmış olan topraklar 2019 yazından itibaren başlayan ve 2020 şubat ayı sonuna kadar süren askeri operasyonlarda Baas ordusunun Rusların desteğiyle İdlib’de muhaliflerden geri aldığı alanı gösteriyor. Muhalifler, neredeyse İdlib’in yarısına yakın bir alanı rejime kaybetmiştir.
Moskova Mutabakatı ile tescil edilen yeni statükoda bu 12 gözlem noktasından sekizi (3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10 numaralı olanlar) rejim tarafından çevrelenmiş oldu. Bu durum, hem güvenlik riski oluşturuyor, hem de bu tesislerin idamesi için gerekli olan ikmal bağlantısının sürdürülmesi de sıkıntılı bir hale geliyordu. Daha önemlisi, İdlib çatışmasızlık bölgesi olmaktan çıktığı için, bu gözlem noktalarına yüklenen caydırıcılık ve denetleme işlevi de zaten ortadan kalkmıştı.
Aslında girilen yeni dönemde rejim bölgesi içinde kalan TSK gözlem noktalarının işlevlerini kaybettiği konusunda genel bir mutabakatın belirdiği söylenebilir. Ayrıca, Rusların beklentisi de bu yöndeydi.
Bundan iki ay kadar önce 23 Ekim’de bu köşede çıkan “İdlib’de o zor karar sonunda alındı” başlıklı yazımız, İdlib’in en güneyinde bulunan Morik’teki (9) numaralı gözlem noktasının boşaltılmaya başlandığını anlatıyordu. Ve geride bıraktığımız haftalarda İdlib’de sahadan birbiri ardına gelen haberler, artık rejim bölgesindeki diğer gözlem noktalarında da ciddi bir toparlanma faaliyetinin başladığına işaret ediyordu.
Sonunda Reuters ajansı, geçen cumartesi günü geçtiği bir haberde, adı açıklanmayan Türk yetkililerine dayanarak 7 gözlem noktasının boşaltılmış olduğunu dünyaya duyurdu.
Gözlem noktalarında son durum
Konuyla ilgili olarak yaptığım araştırmada karşıma çıkan tabloyu şöyle özetleyebilirim.
- Kuzeydoğudaki (3) ile (4) numaralı gözlem noktaları ile M-5 otoyolunun doğusundaki (5), (8) ve güneydeki (9) ve (10) numaralı gözlem noktaları fiilen boşaltılmış bulunuyor.
- M-5’in doğusundaki (6) ve (7)’nci gözlem noktalarında çekilme faaliyetleri devam ediyor. Önümüzdeki günlerde bu noktalar da kapanmış olacak.
- En kuzeyde Afrin’in hemen altındaki (1) ve (2) numaralı gözlem noktaları ile M-4’ün batısında Zeytinlik’teki (12) ile Cisr Eş Şuğur ilçesine bağlı İştabrak’taki (11) numaralı gözlem noktaları faaliyetlerini sürdürüyor. Bunlar rejim sahasında değiller.
Ve en kritik soruya geliyoruz...
Boşaltılan gözlem noktalarındaki TSK birlikleri nereye gidiyor?
İdlib içinde yeniden konuşlanma
Bu birlikler yine İdlib’in içinde kalıyor. Yeni görev alanlarının M-4 otoyolunun altındaki ‘güvenli koridor’ ile rejim bölgesi arasında muhalif grupların kontrolünde kalan ara bölge olduğu anlaşılıyor. Burası haritamızda mor zemin üzerinde kırmızı çizgilerle taranmış olan bölge.
Bu yönüyle bakıldığında, sahada meydana gelen hareketlilik “Yer değiştirme”, “Yeniden konuşlanma“ şeklinde adlandırılıyor.
Gözlem noktaları modüler bir konseptle tasarlandıklarından, seyyar bir şekilde başka yerlere kaydırılabiliyorlar.
Burada vurgulanması gereken önemli bir husus var. Eski gözlem noktaları, (yerine göre 80 ile 200 asker arasında değişebilecek şekilde) daha küçük askeri organizasyonlar ölçeğinde planlanmıştı. Yeni konseptte bu noktalarda görev yapan birliklerin birleştirilerek daha büyük ölçekli üslere dönüştürüldükleri anlaşılıyor. Bu çerçevede bakıldığında TSK’nın İdlib’de sahada bir konsolidasyona gittiği tespitini yapabiliriz.
Sonuçta, İdlib’de M-4’ün altındaki bu tampon bölgede yoğunlaşan Türk birliklerinin sahada farklı bir konseptle yayıldıkları yeni bir mevzilenmeyle rejimin kuzeye çıkışı önünde bir set çektiğini söylemek mümkün. Bu arada, Türkiye’nin geçen şubat ayında M-4’ün üstünde ve M-5’in batısındaki bölgeye de kuvvetli bir askeri sevkıyat yaptığını da hatırlamak gerekiyor.
Aldığım bilgiler, bu düzenlemelerin önemli ölçüde Rusya ile uzlaşı içinde şekillendiğine işaret ediyor.
Bu yeni durumun uygulama şansı ve bunun İdlib’in geleceği açısından ne anlama geldiği ayrı bir değerlendirmenin konusudur.