İstanbul Sözleşmesi kadına şiddeti önleyemediği gibi telafi edilemez sonuçlar doğuruyor
Van’da 44 STK’nın bileşeni olarak kurulan Van Sivil Dayanışma İnisiyatifi (Van SDİ) yaptığı yazılı açıklamada 9 yılı geride bırakan İstanbul Sözleşmesiyle kadın cinayetlerinin daha da arttığını belirtti.
Van SDİ adına açıklamalarda bulunan Hak-İş Konfederasyonu ile Hizmet-İş Sendikası Van Şube Başkanı ve SDİ Dönem Sözcüsü Abdullah Efeoğlu, “24 Kasım 2011’de TBMM’de tüm partilerin şerhsiz oybirliğiyle kabul ettiği İstanbul Sözleşmesi ve uygulamalarının 9’uncu yılını tamamladık. Geçirdiğimiz bu 9 senenin sonunda Türkiye’nin ve daha birçok devletin küresel ve emperyal bir baskı neticesi olarak imzaladığı İstanbul Sözleşmesi, emperyal politikalar açısından oldukça başarılı olmuş gibi görünüyor. Kadına yönelik şiddeti bitirme iddiası ile toplumlara dayatılan İstanbul Sözleşmesi, ona atıf yapan uygulamalar ve onun üzerine inşa edilen aile ve toplum politikaları kadın ile erkeği birbirine düşman ederek birçok alanda daha önce görülmemiş rakamlara şahitlik etmemize sebep oldu. Mesela kadına yönelik şiddet her geçen sene bir önceki senenin rekorunu kırdı. Üstelik yeni yeni rekorlar kırmaya da devam edecek gibi duruyor. Sadece son bir hafta içinde cinayete kurban giden kadın sayısı, 13'tür.
2019 yılında öldürülen kadın sayısı on yılların rekoru: 474'tür.
Son 9 yılda istsöz/6284 fitnesi sebebiyle 3 milyon ailenin yuvası dağıldı, 3 bin kişi öldü” dedi.
"İstanbul Sözleşmesi ile birlikte şiddet, cinayet ve tecavüzler arttı"
İstanbul sözleşmesiyle birlikte şiddet, cinayet ve tecavüzlerin attığını anımsatan Efeoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
"İmzalandığı günden beri dağılan aile miktarı ve boşanma oranları da her sene rekor kırıyor. Evinden atılan, uzaklaştırılan, aile içi tecavüz saçmalığı veya iftira ile ceza evine atılan baba sayısında da her sene rekorlar kırılıyor.
Tabi bunlar annesiz kalan çocuk sayısında da rekor demek; babası cezaevinde veya uzaklaştırmada olan çocuk sayısında da rekor demek; ebeveynlerinden en az birinden mahrum büyüyen çocuk sayısında da rekor demek; ölen annesinden, cezaevine giren ya da intihar eden babasından olup sevgi evlerine düşen çocuk sayısında da rekor demek; yaşadığı halde babasına, yaşadığı halde çocuğuna ulaşamayan ebeveyn sayısında da rekor demek; bu evladına yabancılaştırılmış çocuğu ile ilişkisi kopmuş baba sayısında da rekor demek.
Bunun aynı zamanda toplumla uyum sorunu yaşayan, uyuşturucu, alkol bağımlısı gençlik sayısında ve çocuk yaşta suça bulaşma oranlarında da rekor demek olduğunu hatırlatmaya gerek yok sanırım. Sözleşmenin sözde başarısı(?) bunlarla sınırlı değil."
“Sözleşmeden sonra evlilikler azaldı”
Sözleşmenin imzalandığı günden bu yana evlenme oranlarının da hızlı bir şekilde düştüğünü kaydeden Efeoğlu, “Burada da bir rekor söz konusu. Kadınlarda ve erkeklerde evlenme yaşının gecikmesi de her sene rekor kırıyor. Sözleşme imzalandığı günden beri yalnız yaşayan insan sayısı da her sene üst üste rekor kırılıyor. Tabi bunlar doğal olarak ortalama çocuk sayısında da dip rekorlarını getiriyor. Gencecik evlenmiş hala cezaevinde olan delikanlılarımızın feryatları genç yaşta evlenmekten insanları uzak tutuyor ama hastanelerde kürtaj olan kız çocukları rekor üstüne rekor kırıyor. Örf, adet, gelenek, namus, şeref, izzet kavramlarının neyi koruduğunu da İstanbul Sözleşmesi vasıtasıyla anlamış olduk. Bunlar dağıldığında insanların bir arada olmasını sağlayan tüm değerler de dağılıyor, toplum zerrelerine ayrılıyormuş. Boşuna Macaristan, Bulgaristan, Polonya, Hırvatistan, Rusya gibi ülkeler bu dışı pembe pamuk şekeri, içi zehirli iğne dolu sözleşmeye itiraz etmiyorlarmış” ifadelerine yer verdi.
“Toplumsal cinsiyet eşitliği projesi derhal durdurulmalıdır”
İstanbul Sözleşmesi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi’nin derhal kaldırılması gerektiğini söyleyen Efeoğlu, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Hükümetin, toplumdan gelen tepkiler nedeniyle iki ileri bir geri mehter takımı yürüyüşü taktiği ile soğurtarak topluma kabul ettirmeye çalıştığı sözleşmenin toplumda oluşturacağı yıkım bir başka şeyle yeri doldurulabilecek bir yıkım olmayacaktır.
Sözleşmenin getirdiği mecburiyetler nedeni ile 2 sene önce 'Milli Eğitimde sonlandırdık' denilen Toplumsal Cinsiyet projeleri, il ve ilçe Milli Eğitim Müdürlüklerinde ve Türkiye Belediyeler Birliği işgüzarlığıyla Toplumsal Cinsiyet Eşitliği/Adaleti Eğitim Komisyonları kurularak el altından devam ettirilmeye çalışılıyor.
Çocuklarımızın cinsiyetsiz, ailesiz ve ahlaksız bir ideoloji ile yetiştirilmesinden hükümetin nasıl bir fayda umduğunu merak ediyoruz. Malatya gibi İslami hassasiyetlerin yüksek olduğu muhafazakâr bir İç Anadolu şehrinde bile Ak Partili Belediyenin düzenlediği sinema festivalinin, ‘erkek ve kadın sanatçı’ ödülleri kaldırılarak 'cinsiyetsiz odaklı en iyi oyuncu' kategorisinde ödül verilecek diye lanse edilmesi cinsiyetsizlik projesinin nerelere kadar ve ne kadar rahatça ulaşabildiğini göstermesi açısından önemlidir. Bu sözleşme ve uygulamalarının toplumda meydana getirmiş olduğu yıkımın önüne geçilmelidir.
Reisi Cumhurumuzun dediği gibi ‘İstanbul sözleşmesi nas değildir, feshedilmelidir’ emri acilen uygulanmalıdır. Unutulmamalıdır ki bu değerleri yıkmak kolay olsa da bunların yeniden inşa edilmesi mümkün değildir."
Efeoğlu, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi’nin de derhal durdurulması gerektiğini Van Sivil Dayanışması İnisiyatifi olarak önemle vurguladıklarını kaydetti. (İLKHA)