• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
BASIN KARTLARI ASKIDA!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

ENES DURMAZ

Basın Kartı Yönetmeliğinde yapılan değişiklik ve yenilenme süreci birçok gazetecinin mağduriyet yaşamasına yol açarken, bazılarının kartlarının iptal edilmesi, bazılarının ise iki yıldır kartlarının verilmemesine bir anlam verilemiyor. Eskiden sarı, şimdilerde ise turkuaz olan basın kartları, basın toplantılarına ve görüşmelere giderken gazeteciler için büyük önem arz ediyor. Yıllardır bu mesleği icra eden gazeteciler, İletişim Başkanlığına soruyor; "Basın kartları neden verilmiyor?" diye.

BASIN MENSUPLARI MESLEKLERİ İCABINCA TOPLUM ADINA TOPLUMU DENETLEYEN KAMU DENETÇİLERİ KONUMUNDADIRLAR

Basın emekçilerinin yaşadığı mağduriyetleri gazetemize değerlendiren HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Aslan, “Basın-medya yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü kuvvet olarak kabul edilir. Basının bilgilendirme ve eğitme gibi sorumlulukları vardır. Bağımsız basının, gazeteciliğin ülkeye katkısı çok büyüktür. Ülkenin şeffaf, adil ve doğru yönetildiğinin denetimini aslında basın yapar, gazeteciler yapar. Basın mensupları meslekleri icabınca toplum adına toplumu denetleyen kamu denetçileri konumundadırlar. Halkın, toplumun ilişki kurmada güçlük çektiği durumlarda bile bunu kolaylaştıran yine basın mensuplarıdır, gazetecilerdir. Bu kapsamda basın özgürlüğü çok önemlidir. Tarafgirliğe zorlanan ve bunu kabullenen basının ülkeye, ülkenin geleceğine müspet manada sunacağı bir katkısı olamayacaktır. Hakları teslim edilen basının olduğu yerde özgürlük, özgürlüğün olduğu yerde de tarafsız basın vardır. Tabi bu özgürlük, mahremiyetleri tanımayan ve ahlak cellatlığı rolüne soyunan şeklinde bir özgürlük olarak anlaşılmamalıdır.” dedi.

KENDİLERİNE TANINAN HAKLAR TÜRLÜ BAHANELERLE ELLERİNDEN ALINMAMALI

Aslan, “Gazetecilerin, basın mensuplarının gerçek manada bu görevlerini ifa etmeleri adına onların baskı ve dayatmalardan azade şekilde görevlerini yürütmelerine olanak sağlanmalıdır. Bu minvalde kendilerine tanınan haklar türlü bahanelerle ellerinden alınmamalı, mesleklerine halel getirecek davranışlardan kaçınılmalıdır. Bu anlamda gazetecilere meslekî şartları yerine getirdikleri takdirde tevdi edilen basın kartları, bir meslek hakkıdır. Mesleki şartların iskatı dışında çıkarılan çeşitli bahanelerle onları hakkettikleri bu tanımlayıcı kimlikten mahrum bırakmak, basın özgürlüğü önündeki bir engel olmakla beraber, hak gaspı olarak da değerlendirilmelidir.” ifadelerini kullandı.

ADALET VE HUKUK İLKELERİYLE AÇIKLANAMAZ

Hak ihlallerinin önüne geçilerek basın mensuplarının kartlarının ivedilikle teslim edilmesi gerektiğinin altını çizen Aslan, son olarak şunları dile getirdi; “Özellikle kimi gazetecilerin ‘eski Türkiye’ şartlarında aldıkları hukuksuz mahkumiyetlerle bugün kimlik gaspıyla tekrardan adeta cezalandırılmaları kabul edilemez. Bir insanı, 20-30 yıl önce düştüğü karakol veya uğradığı mahkeme üzerinden hala cezalandırmaya kalkışmak adalet ve hukuk ilkeleriyle açıklanamaz. Yönetmelikmiş, genelgeymiş... Bunların hiçbiri, kişi hak ve özgürlükleri ile bireyin insani haklarını savunan kanun ve yasaların üzerinde olamaz. Dahası kısıtlamalar uluslararası hukukla da izah edilemez. İşin garip tarafı, edindiğimiz bilgilere göre, mahkemelerin ‘Memnu hakların iadesi’ kararlarına rağmen keyfi yönetmelikler esas ve üstün kabul edilerek söz konusu hak gaspı devam ettirilmektedir. Bunlar doğru şeyler değildir. HÜDA PAR olarak şunun altını çizerek ifade etmek isteriz ki; basın mensuplarının basın kartları, kimi yönetmelik ve genelgeler gerekçe gösterilerek iptal edilemez, edilmemelidir. Hiçbir yönetmelik; kanun ve yasaların üstünde tutularak insanların ‘hak edişleri’nin önünde engel gerekçesi olarak görülmemelidir. Yanlışta ısrarın anlamı yoktur. Mesleki şartları yerine getiren gazetecilerin, basın mensuplarının basın kartları ivedilikle verilmelidir.” 

YILLAR GEÇTİ ANCAK BAŞVURULAR HALA DEĞERLENDİRME AŞAMASINDA

Gerek kendi ve gerekse kimi yazarlarının Basın kartının iki yıla yakındır bekleme sürecinde olduğunu ifade eden Gazetemizin Genel Müdürü Mehmet Sait Özcan yaptığı açıklamada, “Basın kartı konusunda neredeyse iki yıla yakın bir süredir sorun yaşıyoruz. 16 yıldır basın ve medya alanında çalışıyorum. Yıllardır sarı basın kartı sahibiyim. Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle birlikte daha önce Başbakanlık Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü olan kurumun Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına dönüşmesi ve basın kartlarının yeniden dizayn edilmesi gibi süreçlerde sürekli değerlendirme aşamasında görünen kimi basın kartı başvurularımız maalesef hâlâ sonuçlandırılabilmiş değil. Gerek kendi basın kartım ve gerekse beklemede olan diğer kimi yazarlarımız ve kardeş kuruluşlarımızdan gazetecilerin basın kartlarının akıbetini telefonla sorguladığımız İletişim Başkanlığı basın kartları bölümünün bize verdiği tek cevap; “Başvurularınız değerlendirme aşamasında.” Değerlendirme aşamasının üzerinden iki yıl geçmişken bu daha ne kadar sürecek diye sorduğumuzda “Bilmiyoruz” cevabıyla karşılaşıyoruz. Peki bilen birine bağlayın dediğimizde ise bir üst kişi yok maalesef. Çünkü bağlamıyor ve biz de ne olduğunu bilmiyoruz deyip aramalarımızı sonuçsuz bırakıyorlar.” şeklinde konuştu.

 “TÜRKİYE’DE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ YOK” SÖYLEMLERİNİ DOĞRU ÇIKARTACAK POLİTİKALARDAN VAZGEÇİLMELİ

“Ben buradan İletişim Başkanı Sayın Fahrettin Altun’a seslenmek istiyorum” diyen Özcan, “28 Şubat’ın soğuk rüzgarlarını iliklerine kadar hissetmiş bir iktidarın yetkili isimlerinin bilmesi gerekir ki; birileri 28 Şubat’ın sadece soğuk rüzgarlarını hissederken, 28 Şubat’ın zulüm günlerini büyük bedeller ödeyerek geçiren insanlara bu gibi basit sorunlar yaşatılmamalı. Avrupa ülkelerinin iki de bir yaptığı açıklamalarda “Türkiye’de basın özgürlüğü yok” söylemlerini doğru çıkartacak politikalardan vazgeçilmeli. Cumhurbaşkanı Erdoğan çıkıp bir açıklama yapmasa, iktidar organlarının, sol tandanslı Kemalist zihniyetin sanki bu devletin asıl sahipleriymiş algısından hala kurtulamamış bir politikayla hareket ediyor olması büyük üzüntü vericidir. Ve bu düşünceyle Sol Kemalist zihniyetin sözcülüğünü yapan basın ve medyanın manşet ve ana haberlerine göre rota belirlenmesi de büyük bir hezeyandır. 15 Temmuz hain darbe girişiminde bulunan FETÖ’ye yönelik alınmış tedbirleri dost düşman ayırımı yapmadan uygulayan ve bunu da daha önce yine FETÖ yapılanmasının kurgulamış olduğu sistem üzerinden okumaya çalışmak ise gelecek tehdit ve tehlikelere göz kapamak olacaktır. Basın kartları konusunda yapılan yanlış en kısa zamanda düzeltilmeli ve hakkı hak bilip hak yolda halkın doğru bilgilendirilmesi için çaba gösteren basın ve medya her daim desteklenmelidir.” dedi.

FETÖ YARGISININ OLUŞTURDUĞU ASILSIZ ARŞİV KAYITLARINA GÖRE HAREKET EDİLİYOR

Rehber TV Genel Koordinatörü İbrahim Furkan ise, “Basın kartı yönetmeliğinde yapılan değişiklik ve İletişim Daire başkanlığına bağlanmasından sonra basın mensupları, basın kartı konusunda ciddi mağduriyetler yaşadılar. Basın kartı olan birçok basın mensubunun kartı iptal edildi. 28 Şubat ve FETÖ yargısının oluşturduğu asılsız arşiv kayıtlarına göre basın mensuplarına muamele edildi ve mağduriyetler oluştu. Yargıda yeni reform adımlarının konuşulduğu bugünlerde bu soruna da ciddi bir çözüm bulunmalıdır.” İfadelerini kullandı.

Bu haberler de ilginizi çekebilir