Avrupa'da planlı bir İslam düşmanlığı var
Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Ali Güldemir, Avrupa'da planlı ve sistemli bir İslam düşmanlığının olduğuna vurgu yaparak Müslümanları bir olmaya çağırdı.
Avrupa'nın, Müslümanlara ve İslam'a olan düşmanlığını her geçen gün virüs gibi arttırmasına tepki gösteren Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Ali Güldemir, İslam'ın güçlenmesinden rahatsız olan Avrupa'nın İslam'a düşmanlıkla bunun önüne geçemeyeceğini dile getirdi.
Başta Fransa ve Almanya olmak üzere Avrupa'nın birçok ülkesinde giderek artan İslam düşmanlığının artık kaygı verici boyutlara ulaşmasının kabul edilmez olduğunu ifade eden Güldemir, dünyada artan İslam düşmanlığına karşı tüm Müslümanları birlik olmaya çağırdı.
"Batıda İslam düşmanlığı gün geçtikçe artıyor"
Batı'nın İslam düşmanlığını eskiden beri yaptığını dile getiren Güldemir, "Batıda İslam düşmanlığı gün geçtikçe artıyor. Bu, kabul edilemez bir durumdur. Bu daha çok Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile başlayan sonra Almanya'da devam eden, bulaşıcı bir hastalık gibi Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde bunları görebiliyoruz. Bunda planlı ve sistemli bir İslam düşmanlığı olduğuna inanıyorum. Sevgili Peygamberimiz'e (Sallallahu Aleyhi Vesellem) yönelik kötü karikatürlerin yayımlanalı neredeyse 5 yıl olmuş, toplum tarafından unutulmuş olan bir konuyu özellikle Müslüman gençlerin ve çocukların okumuş olduğu okullarda bir de düşünce özgürlüğü adı altında yeniden gündeme getirilmesi, bunun sistemli olarak çalışıldığının net bir örneğidir. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, hem iç siyasette hem de uluslararası politikada başarısız bir çizgi çizdiğini gördüğü için kendine bir mevzi alma açısından politik bir yaklaşım olarak Müslümanları düşman olarak belirlemiştir. Bunu, Fransız toplumunun kendisine olan desteğini artırmak ve uluslararası alanda da başarısızlıkların üstünü örtmek için yapmış olduğu bir kılıf olarak görüyorum." dedi.
"Fransa 2020 yılından itibaren İslam'ın din görevlilerine vize vermiyor"
İslam düşmanlıkların düşünce özgürlüğüyle alakasının olmadığını dile getiren Güldemir, "Diyanet İşleri Başkanlığımız Avrupa, Türki Cumhuriyetler ve Kıbrıs'ta yaşayan vatandaşlarımızın hem çocuklarının din eğitimi hem de o vatandaşlarımıza din hizmetlerini sunmak için sınav ile seçkin din görevlilerini gönderiyor. Fransa 2020 yılından itibaren bizim görevlilerimize vize vermiyor. Fransa'da yaşayan belki Fransız vatandaşlığını da almış Müslüman kardeşlerimizin din hizmetlerini almayla ilgili baskı yapıyor ve engel koyuyor. Bu, çifte standardın tavan yapmış halidir. Almanya'da yapılan uygulamanın da aynı olduğunu görüyorum. Uzun zamandır Avusturya din görevlilerimize vize vermiyor. Avusturya, İslam karşıtlığının en yoğun yaşandığı ülkelerden biridir. Fakat Efendimiz ile örneklenerek yaşanılan İslam dinini, kim ne yaparsa yapsın en güzel şekilde yaşamaya, yaşatmaya, anlatmaya, genç ve çocuklarımıza öğretmeye devam edeceğiz." ifadelerini kullandı.
"Müslümanlar tek millettir"
Dünya Müslümanlarına tavsiyelerde bulunan Güldemir, "Müslümanlar ve ümmet olarak ülke ayrımı yapmadan diyorum ki, 'Müslümanlar tek millettir.' Eğer bunu başarabilsek birçok şeyi kendiliğinden çözmüş olacağız. Uzun yıllardır birbirimizle uğraşıyoruz. Dünyada kaoslar, savaşlar, terör ve vesayet savaşları hep Müslüman toplumların yaşadığı ülkelerde çıkıyor. Dolayısıyla bizim özümüze dönmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bir olan Rabbimizin ve yaşamıyla en güzel örnekliği sunan Peygamber Efendimiz'in ümmeti olarak birlik ve beraberlik içerisinde olmamız gerekiyor. Ne acı ki bu ve benzeri İslam karşıtlığı politikaları yapan Avrupalı birtakım siyasetçilere Müslüman toplumların bir takım diktatör liderleri de destek veriyor. Bizi en fazla bu üzüyor. Kendisine hakaret edene destek veren ülkeler var. Dolayısıyla bizim dinimizi önce yaşayıp sonra yaşatmaya ihtiyacımız var. Birlik ve beraberlik içerisinde olmalıyız. Tarihimizde Müslümanların birlik ve beraberlikleriyle ilgili çok güzel örnekler var. Birlik ve beraberlik olursa; değil İslam dinine dil uzatmak, kendi alacakları kararları alırken bile 'Acaba buna Müslüman ülkeler ne der?' diye düşünürler, sorarlar, öyle karar alırlar. Şimdi tam tersi uygulanıyor. Bizim ülkelerimizde bir takım siyasal, sosyal, kültürel işlemler yapılırken maalesef 'Acaba Amerika ne der, Avrupa Birliği ne der?' diye düşünerek davranıyoruz. Oysa tam tersi olmalıydı!" şeklinde konuştu. (İLKHA)