ABD'NİN BAŞKANI DEĞİŞSE DE EMPERYALİST POLİTİKALARI DEVAM EDECEKTİR
ABD seçimlerini değerlendiren HÜDA PAR Genel Başkan Vekili Zekeriya Yapıcıoğlu, “ABD’de esas olan sistemdir ve sistem Amerika’nın menfaat ve çıkarları ve dünyaya zulüm üzerine kuruludur. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler de bu sistemin iki parçasıdır. İşbaşına gelen başkanların dili, dini, ırkı, rengi ne olursa olsun Amerika’nın emperyalist politikaları devam edecektir. ABD’nin İslam coğrafyasına, ezilen mazlum halklara, Kudüs ve Filistin Davası’na yönelik temel politikaları değişmediği müddetçe hangi başkan gelirse gelsin bir şey değişmeyecektir." şeklinde konuştu.
Haber Merkezi
HÜDA PAR Genel Başkan Vekili Yapıcıoğlu, yaptığı haftalık dış gündem değerlendirmesinde; Kabil Üniversitesine yönelik saldırı, İslam düşmanlığına karşı Müslümanların vahdeti ve ABD seçimleri gibi gündemin öne çıkan başlıklarını masaya yatırdı.
ABD SEÇİMLERİ
ABD’nin 46. Başkanı’nı seçmek için geçen hafta sandık başına gittiğini hatırlatan Yapıcıoğlu, "Demokratların adayı Joe Biden ile Cumhuriyetçilerin adayı mevcut başkan olan Donald Trump yarıştı. Şu ana kadar alınan kesin olmayan sonuçlardan Biden’in kazandığı anlaşılmaktadır." dedi. Yapıcıoğlu son olarak, "ABD’de esas olan sistemdir ve sistem Amerika’nın menfaat ve çıkarları ve dünyaya zulüm üzerine kuruludur. Demokratlar ve Cumhuriyetçiler de bu sistemin iki parçasıdır. İşbaşına gelen başkanların dili, dini, ırkı, rengi ne olursa olsun Amerika’nın emperyalist politikaları devam edecektir. ABD’nin İslam coğrafyasına, ezilen mazlum halklara, Kudüs ve Filistin Davası’na yönelik temel politikaları değişmediği müddetçe hangi başkan gelirse gelsin bir şey değişmeyecektir." şeklinde konuştu.
KABİL ÜNİVERSİTESİ SALDIRISI
22 kişinin hayatını kaybettiği Afganistan Kabil Üniversitesine düzenlenen saldırıyı değerlendiren Yapıcıoğlu, "Ülkede 2001’den bu yana devam eden çatışmalar bugüne kadar on binlerce sivilin ölümüne sebebiyet verdi. Yakın zamanda ABD askerlerinin bölgeden çekilmesini öngören anlaşmanın imzalanmasının Afganistan’da barışı ve istikrarı sağlaması beklenirken ülkedeki kaosun daha da artması manidardır. Son olarak Kabil Üniversitesine düzenlenen saldırı, Afganistan’da istikrarın istenmediğini, dış müdahalenin devamının arzulandığını göstermektedir." dedi.
"AFGANİSTAN’DA BARIŞIN SAĞLANMASININ TEMEL YOLU, YABANCI ASKERİ GÜÇLERİN ÜLKEYİ TERK ETMESİDİR"
Yabancı askeri güçlerin ülkeyi terk etmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Yapıcıoğlu, "Afganistan’da barış ve istikrarın sağlanmasının temel yolu, yabancı askeri güçlerin ülkeyi terk etmesidir. Afganistan yönetimi ve Taliban arasındaki müzakereler süresiz ateşkes ortamında gerçekleşmeli ve hâkimiyet arzusuna değil halkın güvenliği ve refahına öncelik verilmelidir. Aksi takdirde, işgalin ve ülkede yabancı silahlı güçlerin varlığının sonlanması mümkün olmayacaktır. Kabil saldırısında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyor, masum sivilleri hedef alan her türlü saldırıyı lanetliyoruz." ifadelerini kullandı.
“AVRUPA’NIN İSLAM DÜŞMANLIĞINA KARŞI MÜSLÜMANLAR KENETLENMELİ”
İslam'ı ve Hazreti Muhammed’i hedef alan sözde karikatür dergisi Charlie Hebdo karşıtı eyleminin, Almanya yönetimi tarafından engellenmesini değerlendiren Yapıcıoğlu, "Liberal Avrupa’da fikir özgürlüğünü koruma’ gerekçesiyle söz konusu protestoya getirilen yasak, Almanya’nın ikiyüzlü politikalarını ortaya koymaktadır. Sözde liberal Avrupa’da İslam karşıtı her türlü söz ve eylem hatta hakaret etmek serbest bırakılırken barışçıl kınama eylemleri ‘fikir özgülüğüne müdahale’ olarak değerlendirilmektedir. Sadece 2019’da Müslümanlara karşı 871 saldırının gerçekleştiği Almanya’da Başbakan Merkel, ‘İslamcı terör ortak düşmanımız’ açıklaması yaparak İslam’a ve Müslümanlara yönelik bakışını ortaya koymuştur." dedi.
"MÜSLÜMANLAR KÖRÜKLENEN İSLAM DÜŞMANLIĞINA KARŞI TEK SES OLMALI"
Avrupa’nın İslam düşmanlığına karşı Müslümanların kenetlenmesi gerektiğinin altını çizen Yapıcıoğlu, "Bazı Avrupa ülkelerinde devlet politikası haline getirilmek istenen İslam düşmanlığı Müslümanların fikir ve ibadet özgürlüğü ile dini sembollerini özgürce kullanabilmelerini engelleyecek boyuta gelmiştir. İslam dünyasında yaşanan ihtilaflardan cesaret alan devlet yöneticileri Müslümanlara yönelik nefretlerine yasal kılıf uydurmakta, Müslümanlara karşı adeta ‘devlet terörü’ uygulamaktadır. Son yaşananlar Müslümanların hukuki haklarını muhafaza edecek ve haksızlıklara karşı ortak tavırlar geliştirecek bir güç birliğinin zaruretini ortaya koymuştur. Müslümanlar körüklenen İslam düşmanlığına karşı tek ses olmalı ve ortak değerlerimiz etrafında kenetlenmelidir." Dedi.