6-8 Ekim olayları toplumsal hafızadan silinmeyecek
PKK/HDP'lilerin 6-8 Ekim 2014'deki saldırılarında bir çok Müslümanı katletmesinin 6'ncı yılında o gün yaşananlar hafızalarda canlandı.
HDP Eş Başkanı Salahattin Demirtaş'ın ve HDP'li yöneticilerin çağrılarıyla 6-8 Ekim 2014'te, Kobani'de yaşanan olaylar bahane eden PKK/HDP'liler bölgede başta Diyarbakır'da olmak üzere bölgedeki Müslümanları hedef alarak katletmiş, onlarcasını da yaralamıştı. Ev ve işyerlerinin de yağma ve talan edildiği o günlerde sakallı ve başörtülü olan bütün Müslümanlar hedef haline gelmişti.
Demirtaş'ın "sokağa çıkın" çağrısı üzerine, olayların ve tahribatın en fazla yaşandığı şehirlerin başında gelen Diyarbakır, Mardin, Bingöl, Van, Şanlıurfa, Batman ve Adana'da gösteri yapan PKK'liler, çok sayıda iş yeri, araç, kamu binası, okul, Kur'an kursu, dershane, dernek ve yurt binasına zarar vermişti.
Diyarbakır'da Yasin Börü, Hüseyin Dakak, Hasan Gökgöz, Riyad Güneş, Turan Yavaş ve Cumali Güneş acımasızca katledildi. Bölgenin diğer illerinde de başta HÜDA PAR olmak üzere İslami kimlikli kişiler ve kurumlar hedef alındı.
6-8 Ekim süreci uzun sürdü ve bu zaman diliminde Bingöl'de Fethi Yalçın ile Cengiz Tiryaki de silahlı saldırı sonuncu şehid oldu. Van'da Latif Şener, Kızıltepe'de Suriyeli Abdullah Muhammed Latif ve bacanağı Suudi Arabistan vatandaşı Fehad İbrahim Elduveric PKK'liler tarafından katledilişinin üzerinden tam 6 yıl geçti.
Diyarbakır
Saldırılarda Diyarbakır’da ihtiyaç sahibi ailelere kurban eti dağıtırken PKK/HDP'liler tarafından Yasin Börü, Riyad Güneş, Hasan Gökgöz, Hüseyin Dakak ile yaralılara yardım eden Cumali Güneş ve saldırılarda Köy-Der’de bulunan Turan Yavaş şehit edilmişti.
Yasin Börü'nün arkadaşı ve o gün yaşananların canlı tanığı, 27 bıçak darbesi, 2 kurşun yarası ile ölümden dönen Yusuf Er, o gün şehitlerle beraber kurban kesim yerine gittiklerini, kurban eti dağıtmak üzere kesim yerinden ayrıldıklarını belirtti. Er, o sırada PKK'li gurubun saldırısına uğradıklarını ve onlardan kurtulmak için 7-8 dakikalık bir kovalamacanın ardından Öz Turan-3 Apartmanı'na sığındıklarını anlattı. Er, saldırgan grubun, bulundukları binayı kuşatmalarının ardından olayların yaşandığını söyeledi.
Er, sığındıkları ev sahibi kadının 155 Polis imdat hattını defalarca arayaradığını ve PKK'liler tarafından katledilmeye çalışıldığını haber vererek yardım talebinde bulunduğunu ancak polisler kadının yalvarışını ciddiye almadığını söyledi.
"Zılgıt çekip 'öldürün onları' diyorlardı"
"Saldırı anında çevredeki bir iki balkonda tencere, tava ve kaşıklarla demirlere vuranlar ve zılgıt çekip 'öldürün onları, o evde kimseyi sağ bırakmayın' dediklerine şahit olduk." deyen Er, olay anını şöyle anlatıyor:
"Tabi çeteler de bu zılgıt ve tezahürat sloganları arasında daha da vahşileşiyor ve sanki öldürme içgüdüleri daha bir kabarıyor ve kapıya daha fazla yükleniyorlardı. Biz hem ev sahibi ile konuşup hem de kapının dışında olan biteni dinlerken, bizim bu gafletimizden faydalanan saldırganlardan biri (U.D.) diğer çete üyelerinin yardımıyla üst kattaki daireden ip sarkıtıp bulunduğumuz dairenin mutfağına inmişti. Bizim bundan haberimiz yoktu. Üst kattan iple inen kişi bize yaklaşıp 'Kimsiniz?' der demez silahla ateş etmeye başladı. İlk ateşte, Şehit Hasan'ı vurdu. Hasan Abi bize 'Yaralandım' diye seslendi. Hüseyin, Riyad ve Yasin yaralanan Hasan abiyi sürükleyerek banyoya çektiler.
Çetelerin 'öldürün, sağ bırakmayın' sesleri de evde yankılanıyordu. Yaklaşık olarak 10-15 dakika boyunca silahlarla, bıçaklarla, satırlarla ve keserlerle, arkadaşlarıma vura vura delik deşik ettiler. Sonra bir PKK'li 'halen yaşıyor mu? Pencereden aşağı atın, gebersinler' dedi. Gündüz beraber kurban eti dağıttığımız arkadaşlarımı yaralı halleriyle 3'üncü kattan aşağıya attılar. Sonra çeteler tam daireden çıkacakken, yukarı kattan eve ilk giren kişi 'lavaboda bir kişi daha var, yaralıdır' dedi. Sonra lavaboya yöneldiler ve kapıyı içerden kapattığım için onlar da kapının camını kırdılar. Cam kırılır kırılmaz, çeteler camın kırıldığı yerden bana ellerindeki aletlerle uzanıp vurmaya çalışıyorlardı. Ulaşamayınca bana 'çık sana karışmayacağız' dediler. Ancak dışarı adımımı atar atmaz birisi sırtıma bıçak sapladı. Lavaboya geri kaçtım. Bana ulaşmakta zorlanınca, kapıyı zorladılar ve lavabonun kapısını da kırıp, içeriye girdiler. İçeriye sadece birkaç kişi girebildi. İçeri girenler, ellerindeki sopa, satır, bıçak ve keserlerle bana vurmaya başladılar. Birisi satırla saldırınca ayağımı kaldırıp kendimi korumaya çalıştım. Ama satır, ayağımı kesti. Başka biri sopayla vuruyordu. Bir diğeri de kafama bıçak saplıyordu. Bıçağın ucunu kafama vurup çekiyordu. Her tarafımdan kan akıyordu.
Sonra iki kişi koluma girdi ve beni binadan dışarı çıkardılar. Manzara dehşet vericiydi. Manzarayı görünce ayaklarımın bağı çözüldü. Dışarıda, arkadaşlarımın binadan aşağı atılıp bedenlerinin parçalanmış hallerini gördüm ve dehşete kapıldım. Yerde yatan arkadaşlarımın cesetleri yakılmış, kafaları ezilmişti. İlk önce Şehit Hasan'ı gördüm, yüz üstü yerde yatıyordu yukarıdan kafa üstü aşağı atmışlardı. Sonra diğerlerini de gördüm; hepsini linç ederek yukarıdan aşağı atmışlardı. Etrafı yanık et kokusu sarmıştı. Çünkü arkadaşlarımın vücuduna benzin döküp, Budistçe yakmışlardı."
Kobani bahanesiyle sokaklara inen PKK'liler, ihtiyaç sahiplerine kurban eti dağıtan 16 yaşındaki Yasin Börü'nün cesedine yaptığı işkenceler nedeniyle anne-babası bile tanıyamadı.
Yasin Börü
"Kabe'ye dokundoğumda, Yasin'in bedenine dokunan herkesi Allah'a şikayet ettim"
Tarihte benzerine az rastlanan katlimalardan biri olan 6-8 Ekim olaylarının üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen tutuklanmaların acılarını dindirmediğini belirten Yasin Börü'nün (16) acılı annesi Hatice Börü, "Kabe'ye dokundoğumda, Yasin'in bedenine dokunan herkesi Allah'a şikayet ettim" demişti.
Umreye gittiği zaman Kâbe'nin örtüsüne sarılarak ve Ravza'da günlerce ağlayarak yüksek sesle Yasin'e zulmedenleri ve onu bu şekilde vahşice katledenler ile onları yetiştirenlere beddua ettiğini belirten Hatice ana, “Selahattin Demirtaş`a ve oğlunun işlediği cinayeti bildiği, gördüğü halde ona keyifle sarılan annesine beddua ettim. Televizyonda gördüm. Annesi de bizim gibi örtülü. Yarabbi bu nasıl bir düşmanlık. O anne karşıma çıksaydı da, ona ben seni Resülullah`a şikâyet ettim. Sen Resülullah`ın yüzüne nasıl bakacaksın demek isterdim.” şeklinde konuşmuştu.
"Bu dünyada sorulmasa da ahirette Rabbim soracaktır"
Anne Börü, "Yaptıkları yanlarına kâr kalmaması bizim için sevindiricidir. Ama yine de yeterli değildir. Yasin ve arkadaşlarını katlettikleri için Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da yargılanmalarını istiyorum. Özelikle 'Yasin ve arkadaşlarının katili Yüksekdağ ve Demirtaş'tır.' şeklinde belirtilsin. Onların o davadan yargılanıp, cezalarını çekmelerini istiyorum. 6 yıl önce bu eve, Hasan'ın, Riyad'ın Hüseyin'in evine ateş düştü. Unutmuyoruz. Unutmayacağımız gibi, müsebbiplerinin de en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyoruz. Bu vahşeti yapanlardan da hesap sorulsun istiyorum. Bu dünyada sorulmasa da ahirette Rabbim soracaktır, eminim ve hiç şüphem yok. Ama bu dünyada da rahat etmesinler. Yapılan bu vahşet kolay değil. Kendinizi benim yerime koyun ve karar verin." dedi.
Kafası ezildiğinden ilk anda kimliği tespit edilemeyen Yasin Börü’nün otopsi raporunda yer alan tespitler PKK/HDP'lilerin vahşetinin resmi belgesi niteliğinde oldu.
Adli Tıp Raporunda, "Cesedin otopsi işleminden önce çektirilen grafilerinde; kafatası kemiklerinin çok parçalı kırılmış olduğu görüldü. Baş ve yüz kısmının, kafatası ve yüz kemiklerinin kırılmasına bağlı deforme görünümünde olduğu göründü. Batın, göğüs ve avuç içlerinde yanık ve is bulaşıkları görüldü." diye not düşülmüştü.
Otopsinin sonuç bölümünde ise; Yasin’in vücudunda 15 adet kesici-delici alet yarası tespit edildiği, ayrıca 2 adet öldürücü nitelikte alet yaralanmasının (KDAY) bulunduğu, bunun dışında tespit edilen 17 alet yarasının belirlendiği, bir kurşun yarasının da olduğu kaydedildi.
Ahmet Hüseyin Dakak
Hüseyin Dakak (19), 6 yıl önce Kurban bayramında ihtiyaç sahiplerine et dağıtırken PKK'liler tarafından katledildi.
Şehit Hüseyin Dakak'ın babası Öztekin Dakak, yapılan vahşete sebep olanları Allah'a havale ettiğini ve bunun kendilerine yeteceğini ifade etti.
Dakak, "Çocuğumuz hasret ve özlemle her gün aklımızdadır. Ben, oğlumun eve gelip de 'selamun aleykum' demesini özledim. Allah'u Teala şehadetlerini kabul etsin. Hepsi bizim birer evladımız gibi. Böyle bir acıyı Allah kimseye yaşatmasın. Bu vahşete kimler sebep olmuşsa Allah onları da Kahhar sıfatıyla kahr-u perişan etsin. Bu onlara yeter!" dedi.
Şehid Dakak’a ait otopsi raporunda ise Dakak’ın vücudunda toplam 22 adet kesici-delici alet yarası tespit edildiği, ayrıca bir kurşun yarası ile 5 ayrı öldürücü nitelikte alet yaralanmasının da (KDAY) bulunduğu belirtildi.
Şehit olma aşkıyla yanıp tutuşan ve "şehidlik bana yakışi ma zorladır" sözleriyle hafızlara kazınan 6-8 Ekim şehitlerin, Şehit Riyad'ın kardeşi Hüseyin Güneş, vahşeti asla unutmayacak ve unutturmayacaklarını söyledi.
Güneş, "Bir Riyad gittiğinde, 10 Riyad'ın geleceğine inanıyoruz. Allah'ın izniyle biz bu davayı ve şehitlerin yolunu sürdürmeye devam edeceğiz. Şehit Riyad'ın yokluğunu tüm benliğimizle hissediyoruz. Bu gibi vahşetlerin bir daha tekrarlanmamasını ve ailelerin yıkılmamasını temenni ediyoruz." dedi.
Diyarbakır’ın merkez Bağlar ilçesinde fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gözlerini açan Şehid Hasan Gökgöz (25), 6-8 Ekim 2014 tarihinde PKK'lilerin hunharca saldırısında katledildi.
"İslam davası bedel ödemekle tatlı olur"
Hasan Gökgüz'ün acılı babası Mehmet Gökgöz, "PKK bunu unutabilir, başkası bunu unutabilir ama yaşayan hayatta unutmaz." diyerek "Şehidimizle gururlanıyoruz. Hasan, devamlı bizimle beraberdir. Ne biz unutabiliyoruz, ne o bizi unutuyor. Devamlı rüyamıza geliyor. Bu dava bedelsiz olmaz. Bir daha olursa bir daha kurban veririm oğlumu bu dava uğruna. Bir can değil bin canı bu davaya kurban ederim. Yezit, Hz. Hüseyin’i şehit etti. Şimdiki mürtetler ve Yezitler de Hasan'ı ve Hüseyin’i şehit ettiler. İslam davası kıyamete kadar devam edecek. Bu dava hiç durmaz, illaki bedel vereceksin. İslam davası bedelle tatlı olur. Peygamberlerimiz, babalarımız, dedelerimiz bedel vermişse biz de vereceğiz." ifadelerini kullandı.
Hasan Gökgöz'ün Adli Tıp Raporunda; vücudunda toplam 20 adet kesici-delici alet yarası tespit edildiği, ayrıca bir kurşun yarası ile 6 ayrı öldürücü nitelikte alet yaralanmasının da (KDAY) bulunduğu belirtildi. Gökgöz’ün ölümünün beyin kanaması ve kesici-delici alet yaralanmasına bağlı gelişen iç organ yaralanması, iç kanama sonucu meydana geldiği kaydedildi.
Cumali Güneş
PKK/HDP yandaşlarının Kobani bahanesiyle ortalığı savaş alanına çevirdiği 6-8 Ekim tarihlerinde katledilen Şehit Cumali Güneş, şehadetinin üzerinden 6 yıl geçti.
Kardeşinin katilleriyle ilgili herhangi bir somut adım atılmadığınıbelirten Şehit Cumali Güneşin ağabeyi Ali Güneş, "Mahkeme ve yargı sürecinde şu ana kadar doğru dürüst somut bir adım atılmadı. Kardeşimin katilleri ve Turan Yavaş’ın katilleri hakkında somut atılmış hiçbir adım yok. Sorduğumuzda da 'gizlilik kararı var' deniliyor. Şu ana kadar 'faili meçhul' duruyor. Bu yapılan vahşet ve cinayetlerde somut bir adım bekliyoruz. Olay zamanında kamera kayıtları yok ve bazı şeyler silinmiş. Ortada varsa kirli bir yapı, bunların üzerlerine gidilmelidir." diyerek katillerin bulunup cezalandırılmasını istedi.
Yapılan vahşetin unutmasının mümkün olmadığını dile getiren Güneş, "Bizim için kardeşimiz olsun diğer arkadaşlar olsun, her birinin gönlümüzde ve kalbimizde yerleri vardır. Yaşananlar hâlâ tazeliğini korumaktadır. Kendisi sanki hâlâ çalışıyor gibi geliyor bana. Devlet, ortada bir zulüm varsa onu önlemek ve buna mukayyet olması gerekir. Devlet, bölgede dinine bağlı olanları vahşilerin kucağına atmaması gerekir. Katilleri hakkında bir gelişmenin olmaması bizi çok derinden üzmektedir. Devletten, bu yapılanların tozlu raflarda değil, gerçek gündemde yer almasını ve adımların atılmasını talep ediyoruz." dedi.
7 Ekim 2014 tarihinde HÜDA PAR üyesi 2 çocuk babası Turan Yavaş, PKK/HDP'liler tarafından katledilmişti. Turan Yavaş Hoca, FETÖ hem de PKK mağduru bir Müslüman.
FETÖ ve PKK mağduru şehit
FETÖ kumpasları sonucu hem kendisinin hem de ağabeyinin 5 yıl haksız yere cezalandırıldığını ifade eden Turan Yavaş'ın kardeşi Kenan Yavaş, ağabeyi Turan'ın katledilişinden üzerinden yıllar geçmesine rağmen faillerinin bulunmadığını söyledi.
Yavaş, "Devlet isterse 24 saat içerisinde katilleri yakalıyor ki; medyada görüyoruz kendilerine yakın veya önemli gördükleri kişilerle ilgili bir durum olduğu vakit 24 saat geçmeden katiller ya da şahıslar yakalanıyor. Daha öncede söylemiştik FETÖ mağdurları yeteri kadar görülmüyor, hükûmet bu konuda yeteri bir şekilde adım atmıyor." dedi.
Annesinin çok zorluk yaşadığını dile getiren Yavaş, "2000 yılında ben ve abim FETÖ mağduru olarak 5 yıl cezaevinde kaldık, annem bizim kahrımızı çekti. Biz cezaevinden çıktıktan sonra, 6-7 Ekim olaylarında PKK'nin darbesiyle bir daha yıkıldı." ifadeleri kullandı.
Diyarbakır E Tipi, Siirt E Tipi ve Diyarbakır D Tipi Cezaevlerinde 5 yıl kalan Şehit Turan, bu dönemde Arapça ve İslami ilimler okuyarak zindanı medreseye çevirenlerden oldu. Zindanda iken Üstad Molla Mizgin’den Kur’an Kıraati icazetini almıştı.
Acılı anne Perizade Yavaş, oğlu Turan'ın katillerinin yakalandığını görmeden hayattını kaybetti.
Van
PKK kanlı tarihine 6-8 Ekim 2014'de bir yenisini daha ekledi. Van Merkez Tuşba ilçesi İskele Caddesi üzerinde bulunan evine giden Mehmet Latif Şener, akşam saat 19.00 sıralarında PKK'liler tarafından kalleşçe ensesine ateş edilerek katledilmişti.
Olayların üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen duygularının her zaman taze olduğunu ve taze kalacağını belirten Şehit Mehmet Latif Şener’in oğlu Müslüm Şener, babasının zalimlere boyun eğmediği için katledildiğini bundan dolayı babasıyla gurur duyduğunu söyledi.
Babasının her platformda İslam'ı anlattığını söyleyen Şener, Babam bir toplumda oturduğunda gençlere ahlaki, İslami, edebi öğütler veriyordu. Bu da birilerinin hesabına gelmiyordu. İslamı, ahlakı ve edebi öğrenen küçüklerin büyüklere de ülkesine de saygısı olurdu. Bunlar bunun farkındaydılar. Böyle bir gençliği dağa çıkaramazlar. Batının emri ile tutup götüremez. Bir iki sözle kandıramazlardı. Babam bunların kötülüklerini anlatıyordu. Kürt gençliğinin hem ülkesine hem devletine hem ailesine saygılı olduğunu söylüyordu. Bu kavramlar da bu insanlarda olmadığı için bunları hazmedemiyorlar. Bu zalimler Müslümanlara, kendi halkına zulmetmeye başladılar, ezmeye ve yok etmeye başladılar. Zulümle abat olunmaz, zalimlere her zaman yok olmaya mahkumdurlar." dedi.
Mardin
Her gördükleri sakallıyı IŞİD'çi sanan PKK'liler, Mardin'in Kızıltepe ilçesinde 6-7 Ekim 2014 tarihinde Kobani bahaneli saldırılarda sakallı olduğu için Suudi Arabistanlı Fehad İbrahim Elduveric (45) katletmişti.
Suudi Arabistan uyruklu mühendis olan Fehad İbrahim Elduveric, 4 çocuk babasıydı. Elduveric, Suriye rejiminden kaçan kayınbiraderi Muhammed İbrahim'i ziyarette gelmişti. Elduveric, Kürtçe bilmediği ve sakallı olduğu için PKK'liler tarafından yolu kesilerek katledilmişti.
Muhammed İbrahim, Elduveric'in geleceklerinden haberinin olmadığını ve çocukları sevindirmek için sürpriz yaptıklarını söyledi. İbrahim, Elduveric ile aralarında geçen diyaloğu şöyle anlatı:
Kurban Bayramı'nda evde oturuyorduk. Kapı çalındı, bende gidip kapıyı açınca karşında Fehad ve çocuklarını gördüm. Çok şaşırdım, bize sürpriz yapmıştı. Tabi Fehad'ı görür görmez endişendim, çünkü o zamanlar ortalık karışıktı. Fehad ise bana ‘Korkma! Bir şey olmaz. Canımızı alacak değiller ya…' dedi. Ama canını aldılar. Fehad, bayram günü sırf çocukları sevindirmek için Kızıltepe'ye gelmişti. Fehad insanlara yardım etmeyi çok severdi ve çok cömertti. Tüm servetini yoksullara harcasa gözüne gelmezdi. Böyle bir insana şehadet yakışırdı ama çok mazlumca katledildi. Allah, böyle bir insanın hakkını bırakmaz.
İmam Fehad'ın arkasında 4 yetim kaldı
Dindar bir ailenin çocuğu olarak Suudi Arabistan'da dünyaya gelen ve biri erkek, üçü kız olmak üzere 4 çocuk babası olan Fehad'ın Felsefede doktora yaptığını dile getiren Muhammed İbrahim, ayrıca inşaat mühendisliği işiyle uğraştığını söyledi. Muhammed İbrahim, Fehad'ın oturduğu köydeki camide vakit namazlarında imamlık yaptığını ve Kur'an okumayı çok sevdiğini ifade etti.
Üzerlerindeki parayı gasp ettiler
Katledildiği gün üzerinde 10 bin TL ile 15 bin Suudi Riyali olduğunu ifade eden Muhammed İbrahim, "Paraları da bizim için getirmişti. Bankadan çekmişti. Biz burada dört aileyiz. Hepimize o bakıyordu. öldürülmeseydi bir sonraki gün Türkiye'den ayrılacaktı." dedi.
PKK saldırısında kadledilenlerden biri de 4 çocuk babası Suriyeli Abdullah Muhammed Latif (43) oldu. Muhammed Latif, Suriye'deki iç savaştan dolayı hayatını kaybetmeden 3 yıl önce eşi ve çocuklarıyla Mardin'in Kızıltepe ilçesinde sığınmıştı.
6-8 Ekim tarihleri arasında Kobani bahaneli saldırılarda PKK'liler, Suudi Arabistan vatandaşı Fehad İbrahim Elduveric ile Suriye vatandaşı Abdullah Muhammed Latif isimli iki şahısı sakallarından ve İslami görüntülerinden dolayı önce üzerlerinde bulunan 10 bin TL ile 15 bin Suud riyalı alınmış, ardından vahşice katledilmiş, araçları da yakılmıştı.
PKK'liler ayrıca, Kızıltepe ilçe merkezinde bulunan Banka şubeleri, Maliye Binası ve PTT Şubesini yakarak talan etmiş, birçok Alışveriş Merkezlerini yağmalamıştı. İslami kimliğiyle tanınan şahıslar hedef alınmış ve iş yerleri yağmalanıp sonradan yakılmıştı.
PKK/HDP'lilerin 6-8 Ekim 2014 tarihli saldırıların devamında 20-22 Ekim'de iki gün arayla Karlıova ilçesinde katledilen Fethi Yalçın ve Cengiz Tiryaki’nin şehadetleri üzerinden 6 yıl geçti.
Karlıova'nın Serpmeye köyündeki evinde 9 Ekim 2014'de uğradığı silahlı saldırı sırasında ağır yaralanan ve ardından Malatya İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi'ne kaldırılan Cengiz Tiryaki, 20 Ekim'de şehadet mertebesine ulaşmıştı.
Şehid Cengiz Tiryaki'nin ağabeyi Ubeydullah Tiryaki kabir ziyaretinde yaptığı bir konuşmasında Cengiz'in şehadete aşık biri olduğunu ve şehid gibi yaşadığını ifade ettti.
Tiryaki, kardeşi Cangiz ile bir anısını şöyle anlatıyor:
Cengiz, bana 'sence sen mi yoksa ben mi şehid olacağız?' diye sordu. Ben de onu ancak Allah bilir dedim. Yine ısrar edince bende dedim ayet ve hadislerde okuduğuma göre Allah kim layıksa ona nasip olur dedim. Yine gülerek sorunca bende şüphesiz sen daha çok layıksın dediğimde tekbir getirerek Allah sana da nasip etsin, dedi. Bir mümin nasıl ki hayatını yaşıyorsa Cengiz'de aynen o şekilde hayatını yaşıyordu. Bizler 1400 yıl önceki sahabelerin hayatlarını okuyoruz ama Şehit Cengiz de bu ahir zamanın sahabesi gibiydi. Çünkü o hiçbir zaman Allah'ın emrinde çıkmaz ve O'nun emretmediği davranışları yapmazdı. Allah'a şükrediyorum. Rabbim ona şahadeti nasip etti, inşallah bize de nasip olur.
PKK'nin baskı ve tehditlerine boyun eğmeyen ve istenilen haracı vermeyen Şehit Fethi, bir sabah evinden çıkıp iş yerine giderken PKK tarafından yolu kesiliyor ve 22 kurşunla şehit ediliyor.
Şehit Fethi Yalçın'ın eşi Saybet Yalçın, Şehit Cengiz'in, katledildiği gün sabaha kadar uyumadığını, daha sonra birinin kendisini aradığını ve uzun uzun konuştuğunu, bağırşmalalardan sonra telefondaki kişinin onu tehdit edini anladığını söyledi.
Fethi'nin, ailesine çok düşkün biri olduğunu söyleyen Yalçın, onun daima komşu ve akrabaları haklarını gözettiğini ifade etti. Yalçın, daima fakir bir hayat yaşayan eşinin bu durumdan asla şikâyette bulunmadığını belirterek, her zaman şükrettiğini dile getirdi.
4 çocuğu yetim kaldı
Babası şehit olduğunda henüz 14 yaşında olan ve babasının kabri başında söylediği, "Baba yüzün bugün çok soğuk, kahpece vurdular seni, suçun neydi baba" sözleriyle hafızalara kazınan Sevim Yalçın ise onun örnek bir baba olduğunu belirtti. Şehit Fethi’nin 4 çocuğu yetim olarak kaldı. (İLKHA)