"Bir nefes için bütün varlığımı veririm diyen hastalarımız var" 'KOVİD HASTALARININ ÇIRPINIŞINI GÖRSENİZ MASKESİZ DOLAŞMAZSINIZ'
Koronavirüs salgını bazen birilerinin vurdumduymazlığı bazen de ‘bana bir şey olmaz’ diyenlerin umursamazlığı yüzünden her geçen gün artıyor. Koronavirüs hastalarının yaşadıklarını ise bir kendileri bir de doktorları biliyor. O doktorlardan biri olan Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahir Kuyumcu, hastaların yaşadığı acıları şöyle aktarıyor; "Bir nefes için bütün varlığımı veririm diyen hastalarımız var. Koronavirüs hastaları gerçekten nefes alamıyorlar ya da aldıkları nefes onlara yetmiyor. İnsanlar bir hastamızın solunum sıkıntısı çekerken o çırpınışını görebilseler gerçekten maskelerini çıkarmazlar."
Diyarbakır
Türkiye'de kararlılıkla yürütülen Kovid-19 ile mücadelede ön cephede yer alan, görevini en iyi şekilde yerine getirebilmek için gayret gösteren sağlık personelinden biri de Diyarbakır'da görev yapan Doç. Dr. Mahir Kuyumcu. Diyarbakır'da salgınla mücadelenin önemli merkezlerinden olan ve pandemi hastanesi olarak hizmet veren Dicle Üniversitesi (DÜ) Kalp Hastanesinde görevli Kuyumcu, hastaların bu virüsle mücadele sürecine tanıklık ederken yaşadığı acı tecrübeleri anlattı. Kuyumcu, mart ayından bu yana zorlu bir süreç yaşadıklarını belirterek, "Şu ana kadar yaklaşık 300 hastaya hizmet verdik. Bu hastaların içinde kötü sonuçlar da iyi sonuçlar da oldu. İyi şeyler de kötü şeyler de yaşadık. Yaşlı hastaların daha çok yoğun bakım ihtiyacı doğuyor ama bu süreçte ve özellikle son dönemde genç hastaları da yoğun bakımda görmeye başladık." diye konuştu.
"OKSİJEN AÇLIĞI NEDENİYLE İNANILMAZ SOLUNUM SIKINTISI YAŞAYANLAR OLUYOR"
Kendileri için en zor şeyin hasta yakınlarına ölüm haberi vermek olduğunu anlatan Kuyumcu, şöyle devam etti: "Artık genç yaşta yoğun bakım hasta sayımız çok fazla oldu. Genç yaşta kaybettiğimiz hastalar da var 70 yaşında kurtulan hastamız da var. Bu dönemde yoğun bakıma alınan hastalar içinde oksijen açlığı nedeniyle inanılmaz solunum sıkıntısı yaşayan, oksijen açlığıyla gözlerindeki o korkuyu gördüğümüz hastalar da oldu. Buna rağmen umudu da hastaların gözünde görebiliyoruz. Bir hastayı o zor durumda görmek bizi çok üzüyor. Bu zorlu dönemde gerçekten bazı hastalar hayata tutunuyor. Tedaviye direnç göstermeyip, bize yardım ettiklerinde o hastalardan daha iyi sonuçlar alıyoruz."
“TEDAVİ GÖREN HASTALAR ÜMİDİNİ KAYBETMESİN”
Yoğun bakımda tedavi gören hastaların umutlarını kaybetmemesi gerektiğine işaret eden Kuyumcu, "Biz onlardan ümidimizi kesmiyoruz. Onlar da kendilerinden ümidi kesmesinler." dedi. "Genç bir hastayı yaşlı bir hastayla hemen hemen aynı dönemde yoğun bakım servisine aldık. Genç hasta hala yoğun bakımda. Yaşlı hastanın hayattan umudunu kesmemesi iyileşmesine katkı sağladı ve taburcu ettik." ifadesini kullanan Kuyumcu, bu iki hastanın tedavi sürecinde yaşadıklarına ilişkin şöyle konuştu: "Yaşlı hastanın akciğerleri daha kötüydü. Genç hastanın akciğerleri nispeten daha iyiydi. Yaşı ilerlemiş olan hastamız, 'Hocam ben yaşamak istiyorum. Lütfen bana yardım et.' dedi. 'Yaşamak istiyorum.' diyen hasta uyguladığımız tedaviye uydu ama genç hasta umudunu çok çabuk kesmişti. O hastada çok zorlandık, çok sıkıntı yaşadık."
"BİR NEFES İÇİN BÜTÜN VARLIĞIMI VERECEĞİM DİYEN İNSANLAR VAR"
Kaybettikleri her bir hasta için büyük üzüntü duyduklarını dile getiren Kuyumcu, bu hastalıkta nefes alabilmenin öneminin daha çok anlaşıldığını aktardı. Doç. Dr. Mahir Kuyumcu, "Bir nefes için sağlığı için ya da hayata tekrar tutunmak için bütün varlığımı vereceğim diyen insanlar var. Maddi durumu iyi olan insanlar, 'Hocam ne gerekiyorsa yapmaya hazırız.' diyor. Paranın gücü elinde olan hasta ve yakınlarından bile çaresiz bir şekilde hastane kapısı önünde bekleyenler oldu." diye konuştu.
"GERÇEKTEN NEFES ALAMIYORLAR"
Kuyumcu, "Koronavirüs hastaları gerçekten nefes alamıyorlar ya da aldıkları nefes onlara yetmiyor. İnsanlar bir hastamızın solunum sıkıntısı çekerken o çırpınışını görebilseler gerçekten maskelerini çıkarmazlar." şeklinde konuştu. İnsanlara maske takmaları, sosyal mesafe kuralına uymaları ve hijyen kurallarına dikkat etmeleri yönünde uyarıda bulunan Kuyumcu, şunları kaydetti: "İnsanın kendi hayatını tehlikeye atma hakkı yoktur ama başkasının hayatını tehlikeye atmaya hiç hakkı yok. Öncelikle başkasına zarar vermemek için sonra da o oksijen açlığını, o solunum sıkıntısını yaşamamak için maskemizi takalım. Koronavirüse yakalanan hastalar yoğun bakım ünitesinde yaşam mücadelesi veriyor. Yaşama sarılmak, yaşamdan ümidini kesmemek önemli. Yoğun bakımdaki hastalar ümitlerini kesmesinler. Sonuna kadar onlarla el ele mücadele edip hayata kalmaları için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz."
'Bir nefes için tüm varlığınızı vermek istersiniz'
Şanlıurfa'nın Siverek ilçesinde yakalandığı yeni tip koronavirüsü yenen Ömer Sığa, "İnsan bu hastalığa yakalandıktan sonra, ne kadar mal varlığı varsa bir dakikalık nefese vermeye razı oluyor. Hastalık sürecinde bir nefesin ne kadar kıymetli olduğunu, insanın ne denli ihtiyaç duyduğunu, ne kadar insani bir ihtiyaç olduğunu his ediyorsun." dedi.
Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi bünyesinde ilçede görev yapan Ömer Sığa, bir süre önce halsizlik ve kas ağrılarının artması üzerine Siverek Devlet Hastanesine başvurdu. Yapılan test sonucu pozitif çıkan ve durumu başlangıçta iyi olduğu için kendi rızasıyla da tedavisine evde devam edilen Sığa, ilaçlarını kullanmaya başladı. Sığa, birkaç gün sonra yüksek ateş çıkması ve şikayetlerinin artması üzerine 112 Acil Servis ekiplerince Siverek Devlet Hastanesine kaldırılarak pandemi servisinde tedavi altına alındı. Uygulanan tedavinin ardından taburcu edilen ve karantina süresini tamamlayan Ömer Sığa, bu süreçte aynı hastalıktan annesini kaybetti.
“TELEFONLARA BİLE CEVAP VEREMEZ HALE GELDİM”
Yaşadıklarını anlatan Sığa, hastalığın kendisine nasıl bulaştığını anlayamadığını belirterek, şöyle devam etti: "Hastalık süreç içerisinde gün geçtikçe ağırlaşmaya başladı ve vücudum kontrolümden çıktı. Daha sonra yüksek ateş başladı ve hiç düşmedi, telefonlara bile cevap veremez hale geldim hatta nefes almakta güçlük çekmeye başladım, sonunda havale geçirdim. Ben hastalık sürecinde hastaneden korkuyordum. Hastaneye gittikten sonra sağlık çalışanları bana çok iyi baktı."
İNSAN NE KADAR MAL VARLIĞI VARSA BİR DAKİKALIK NEFESE VERMEYE RAZI OLUYOR
Daha önce Koronavirüs hastalığına inanmadığını anlatan Sığa, "İnsan bu hastalığa yakalandıktan sonra kendi hayatının ne kadar değerli olduğunu anlıyor, ne kadar mal varlığı varsa bir dakikalık nefese vermeye razı oluyor. O anda hayatın ne kadar değerli olduğunu fark ediyorsun. Hastalık sürecinde bir nefesin ne kadar kıymetli olduğunu, insanın ne denli ihtiyaç duyduğunu, ne kadar insani bir ihtiyaç olduğunu his ediyorsun ama iş işten geçtikten sonra pişman oluyorsun ve bunu bu süreci yaşarken fark ediyorsun." dedi.
"LÜTFEN DİKKATLİ DAVRANALIM"
Sığa, hastalığın bulaşmaması için herkesin dikkatli davranması gerektiğini altını çizerek, tedbirsizliğin telafi edilemez sonuçlar ortaya çıkartabileceğine dikkati çekti. "İnsanlar hayatları değerliyken değersiz hale getirmesinler." diyen Sığa, şöyle konuştu: "Bu hastalık ne zengini ne fakiri ne işçiyi ne de patronu tanıyor. Hastalık, önlem almayan herkesi seviyor. Ben karantinadayken annem hastalığa yakalandı ve annem hastalığa sadece 3 gün dayanabildi. Annesini kaybedenler neler hissediyorsa benim acım onlardan bir kat daha fazladır. Keşke Koronavirüs hastalığından kaybetmeseydik ki en azından cenazesine katılabilirdik, defnine gidebilirdik ama Koronavirüs bunların hiçbirine müsaade etmedi. Kovid-19 insanlara farklı bir yaşantı getirdi. Yetkililerin tavsiyelerine uyar ve dikkat edersek sevdiklerimizi kaybetmeyeceğiz, canımız yanmayacak ancak biz bunlara dikkat etmezsek canımız da yanacak, kaybettiklerimiz de olacak. Bunların olmaması için lütfen dikkatli davranalım." (AA)