Kaygı hangi aşamada sorun haline geliyor?
Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Selvinaz Çınar Parlak, hayatın içinde son derece etkili ve sağlıklı bir duygu olan kaygının, kimi zaman kişinin hayatını olumsuz etkileyecek şekilde şiddetlenebildiğini söyledi.
Yaşamı sürdürmek için gerekli temel bir duygu olan kaygı, kimi zaman kişinin hayatını olumsuz etkileyecek derecede şiddetli bir şekilde ortaya çıkabiliyor. İki haftadan uzun süren, stres ve güvensizlik ile birlikte yoğunlaşarak günlük yaşamı olumsuz etkileyen kaygının tıbbi bir rahatsızlık olarak kabul edilmesi gerektiğini belirten uzmanlar, mutlaka tıbbi destek alınmasını tavsiye ediyor.
Kaygı gerekli ve sağlıklı bir duygu
Kaygının yoğunluğuna ve süresine dikkat edilmesi gerektiğini ifade eden Klinik Psikolog Selvinaz Çınar Parlak, “Kaygı, hayatta kalmamız, hayatımızı sürdürmemiz için gerekli ve sağlıklı bir duygudur. Kaygı, olumsuz beklentilere karşı oluşan bir duygu hali, olumsuz bir düşüncenin eşlik ettiği huzursuzluk ve sıkıntı veren bir histir. Bunlar gelecekle ilgili olumsuz beklentilerdir ve böylelikle kaygı, aslında gelecekle ilgili bir tehdidi görmemizi, olumsuz bir durum karşısında tedbir ve önlem almamızı, gelecekle ilgili istenilen sağlıklı, iyi durumlara ulaşmamızı sağlar” dedi.
Koruyucu duyguyken hastalığa dönüşebiliyor
Kaygının yaşamı sürdürmekte oldukça temel bir duyguyken bazen çeşitli uyaranlarla olumsuz şekilde oldukça uzun süre şiddetli bir şekilde ortaya çıkabildiğini kaydeden Selvinaz Çınar Parlak, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu gibi durumlarda da kaygı kontrol edilemez bir hale gelebiliyor. Hayatı sürdürmemizde son derece etkili ve sağlıklı olan bu duygu, gerçek riskler karşısında bizi korur. Fakat gerçekte olmadığı kadar yüksek bir risk görmenize ya da sürekli bir şekilde riskler üzerine düşünmenize neden olan, kendinizi güvende hissetmenize engel olacak, günlük akışı aksatacak şekilde yoğun bir kaygı haline dönüştüyse artık kaygı bozukluğu dediğimiz hastalıktan bahsedebiliriz”
Panik ataklara neden olabiliyor
Gerçek bir risk olmamasına rağmen kişinin psikolojik olarak o durumu oldukça riskli ve ölümcül yorumlayabildiğine dikkati çeken Parlak, “Bu durumda nefesle başlayan, kalp çarpıntısıyla devam eden titreme ve yüksek bedensel başka tepkilerin meydana geldiği bir tablo ortaya çıkıyor. Kişi bu kez de bedensel olarak ortaya çıkan bu tablo karşısında şaşkınlık yaşadığı ve kontrol edemediği için kaygı hali daha da yoğunlaşıyor. Bu durumlara "panik atak" diyoruz. Herkes hayatta bir kez belli durumlar karşısında panik atak geçirebilir.
Fakat bu, artık sık tekrar ediliyorsa, beklenti anksiyetesi çerçevesinde kişi olağan günlük hayatını sürdürüyorken ‘yine mi panik atak geçireceğim’, ‘acaba şimdi olacak mı’ diye bulunduğu yere odaklanamıyorsa, kaygısını yönetmekte güçlük çekiyorsa birey artık panik bozukluğu dediğimiz ve kaygı bozuklukları ile devam eden tıbbi bir hastalık hali içerisindedir” dedi.
Huzursuzluk ve kaygı yönetilemiyorsa dikkat!
“Hayatta çeşitli tehlikeler var ve bizim bu tehlikeleri görüp önlem almamız hayatta kalmamızı sağlar” diyen Selvinaz Çınar Parlak, sözlerine şöyle devam etti:
“Ancak güvende hissedersek gerçekçi değerlendirmeler yapabiliriz. Bu temel güven duygusu oluşmadığı zaman kişi stres ile birlikte güvensizlik hissinin yoğunlaştığı anlarda bu sürecin içinden çıkamıyor ve kaygı bozukluğu başlayabiliyor. Özellikle iki haftadan uzun süren ve gündelik hayatı etkileyen bir kaygı hali söz konusuysa bunun artık tıbbi bir bozukluk olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Aynı zamanda panik atakların şiddeti ve sıklığı gündelik hayatı sürdürmeye engelleyecek düzeydeyse, kişi zihninde sürekli sorular, vesveseler, huzursuzluk ve kaygı hali içindeyse kaygısını yönetemiyorsa kaygı bozukluğu olduğunu kabul etmek gerekiyor. Burada da tıbbi bir yardım almak gerekiyor. Kendi kendini sakinleştiremediğinde, günlük hayatını olağan bir şekilde sürdüremediğinde mutlaka psikiyatri uzmanına başvurup destek almalıdır.”
İlaç ve psikoterapi ile tedavisi mümkün
Uzman Klinik Psikolog Selvinaz Çınar Parlak, “Öncelikle beyinde olan biyolojik değişikliklerin tespit edilmesi ve buna bağlı olarak farmakolojik yani bir ilaç ile bu hastalığın tedavi edilmesi gerekir. Panik bozukluk ve kaygı bozuklukları, ilaç tedavileri ve bunların yanı sıra kaygıya yol açan düşünce süreçlerindeki bozulmaların da farkındalık kazandırılması ve iyileştirilmesi için psikoterapilerle tedavi edilmektedir. İlaç tedavisi ve psikoterapiler çoğunlukla kaygı bozukluklarının tedavisinde etkili yöntemlerdir” diye konuştu. (İLKHA)