Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 2020-2021 eğitim-öğretim yılının 31 Ağustos'ta uzaktan, 21 Eylül'de de yüz yüze başlayacağını açıklaması gündemdeki yerini korurken, eğitim camiasından konuya dair değerlendirmeler geldi.

Yeni tip Coronavirus (Covid-19) pandemisi nedeniyle geçtiğimiz dönem okullar tedbir amaçlı 16 Mart tarihinden itibaren kapatılmış, 23 Mart'ta da uzaktan eğitime geçilmişti.

Salgınla mücadele tedbirleri kapsamında okulların kapatılmasının ardından dijital platformlara taşınan eğitim, Türkiye'de giderek derinleşen fırsat eşitsizliğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Pandemi nedeniyle okulların kapanmasının ardından uygulamaya konulan uzaktan eğitim programı; bilgisayar, tablet ve interneti olmayan öğrenciler için olağanüstü zorlukları beraberinde getirdi.

Her ne kadar okulların 21 Eylül'de açılacağı ve yüz yüze eğitimin başlayacağı kararı verilmiş olsa da her geçen gün Covid-19 vakalarının artması nedeniyle okulların açılma sürecinin uzaması öngörülüyor. Bu durumda da eğitimin uzaktan olması bekleniyor.

Uzaktan eğitimin uygulanması halinde ne gibi tedbirlerin alınması gerektiğini İLKHA'ya değerlendiren Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Gaziantep Şube Başkanı Ahmet Gök, uzaktan eğitimin devam etmesi durumunda fırsat eşitliğinin sağlanabilmesi için dezavantajlı öğrencilere, bilgisayar, tablet ve internet temini gibi destek sağlanması gerektiğini belirtti.

"Öğretmenler sınıflarını küçük gruplara ayırarak interaktif, online dersler vermelidir"

Online derslere katılımın, yüz yüze eğitimdeki derslere katılmak kadar önemli olduğunun öğrencilere iyice anlatılması gerektiğini belirten Gök, "Öğretmenler sınıflarını gerekirse küçük gruplara ayırarak interaktif, online dersler vermelidir. Okul idareleri bunu organize etmeli ve öğretmenlere, bakanlığın sağlayacağı destekle gerekli imkanları sunmalıdır." diye konuştu.

"Okullar açılmış olsaydı, sonuçları kötü olurdu"

Okulların açılma tarihinin 21 Eylüle ertelenmesini çocukların sağlığı açısından olumlu bulduğunu ifade eden Gök, "Bakan Bey'in bu son almış olduğu kararı doğru buluyorum ve kendisine teşekkür ediyorum. Çünkü şu an pandemi süreci sıkıntılı bir noktada devam ediyor. Özellikle Gaziantep'te ciddi sıkıntılar söz konusu. Bir de bunun yanında okullar açılmış olsaydı, gerçekten sonuçları kötü olurdu. Dolasıyla bakanlığımızın almış olduğu bu kararı destekliyorum ve teşekkür ediyorum." dedi.

"Eğitimde fırsat eşitliği sağlamada sıkıntılar ile karşılaşılabiliriz"

Salgının devam etmesi ve okulların açılamaması durumunda verilecek olan uzaktan eğitimin interaktif olması gerektiğini belirten Gök, "İnteraktif eğitim uzaktan eğitimle nasıl sağlanır? Öğretmenler sınıflarını iki veya üçe bölerek bunu sağlayabilirler. 10-15 kişilik küçük gruplarla çocukların derse interaktif olarak katılabileceği, soru cevap şeklinde yüz yüze olması, çeşitli programlarla çocukların öğrenebilecekleri bir sistem sağlanabilir. Öğretmenlerimiz bunu başarabilirler. Fakat bunun alt yapısında bir takım yetersizlikler var. Özellikle internet altyapısı zayıf olan bölgelerimiz var. Özellikle kırsal mahallelerde sıkıntılar söz konusu. Burada ekonomik durumu iyi olmayan çocuklarımıza ve öğrencilerimize mutlaka destek olunması gerekiyor. Bilgisayar tablet ve internet altyapısı noktasında çocuklarımızın desteklenmesi gerekiyor ki eğitimde fırsat eşitliği sağlansın. Ayrıca bakanlığımızın EBA üzerinden online olarak yapılan derslerde ders saatinin arttırılması yönünde bir çalışması olursa iyi ve faydalı olur. Bir de online derslere katılımın yüz yüze derslere olan katılım kadar önemli olduğunu öğrencilerimize anlatılması gerekiyor." ifadelerini kullandı.

"Okulların açılıp açılmayacağına belli bir merkez karar vermemelidir"

Okulları açılırken merkeziyetçi bir yaklaşım yerine, vakaların olmadığı yerlerde, belirli kademe ve sınıf düzeylerinde kısmi olarak da okulların açılabileceğinin dikkate alınması gerektiğini belirten Gök, şöyle konuştu:

Öncelikle okulların açılıp açılmayacağına belli bir merkez karar vermemelidir. Yani bakanlık değil de karar verme noktasında olan bu yetkisini, bakanlık illere bırakmalıdır. Okulların açılıp açılmayacağına illerdeki eğitim paydaşları karar vermelidir. İller de; ilçeler, köyler, mahalleler ve oradaki bütün kurum ve paydaşlarla bir araya gelerek karar verilmelidir. Servisçisi, kantincisi, velisi, okul aile birliği, sendikalar, dernekler, vakıflar yani eğitimin bütün paydaşları bir araya gelmeli ve onlar karar vermelidir. Süreci de onlar yürütmelidir. Çünkü karar verildi, okullar açıldı ama kantinci acaba hazır olacak mı? Ne gibi tedbirler alınması gerekiyor? Servisimiz, sosyal mesafeye uygun öğrenci taşması yapabilecek mi? Bu anlamda ayrıca yapılan birçok tedbir var. Örneğin öğrencilerimiz birer metre mesafe ile sıraya bir kişi oturtulabilecek mi? Sınıflarımızda ve okullarımızda hijyen açısından gerekli temizliği yapacak personelimiz yeterli mi? Okullarımızın maske ve dezenfektan gibi ihtiyaç duyulan malzemeleri karşılayabilecek bütçesi var mı? Birçok soru var ve sorun var. Bunların çözümü noktasında harekete geçilmesi gerekiyor. Bir tarafta da uzaktan eğitim sürecinde buna benzer tedbirlerin de mutlaka bakanlığımız tarafından alınması gerekiyor. Yani okulların örgün eğitime hazır hale getirilmesi gerekiyor.

"Çocuklarımızın geleceğini çalmayalım"

Salgın hastalığın bitmesini ve okulların açılarak örgün eğitime geçilmesini istediklerini belirten Gök, çocukların geleceği ve okullarına kavuşması için herkesin Covid-19 kurallarına uyması gerektiğini ifade etti.

Gök, "Bir an önce gönül istiyor ki örgün eğitime geçelim. Çünkü evlatlarımız, öğrencilerimiz okullarını özlediler. Bunu yapabilmek için çok basit bir tedbir almamız gerekiyor. Bunu yapabilmek bizim elimizde. Maske, sosyal mesafe ve hijyene dikkat edilecek. Ayrıca şu an okulların halen açılmadığı bir süreci yaşarken mecburi olmadıkça insanların sokağa çıkmaması gerekiyor. Okulları bile açamadık, lütfen zorunlu olmadıkça dışarı çıkmayalım, gezmeyelim. Lütfen evimizde kalalım, sağlıklı kalalım." diye konuştu. (İLKHA)