• DOLAR 32.587
  • EURO 35.015
  • ALTIN 2462.618
  • ...
İşgal Rejimindeki Seçimleri Nasıl Okumalıyız?
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Filistin tarafı, doğrudan veya dolaylı bir şekilde mutlaka işgal rejimindeki gelişmelerden etkileniyor. Şayet bu halka daha güçlü olsaydı, işgal rejimindeki gelişmelerden etkilenmesi de az olacaktı.

İşgal rejiminde seçmen neyi seçti:

Siyonist seçmen son seçimde oyunu daha çok yerleşim birimi inşaatına, Batı Yaka’nın bazı bölgelerinin işgal rejimine bağlanmasına, Filistin devleti düşünün katledilmesine, Filistinlilere daha çok kin, nefret, düşmanlık besleyen liderlere iktidarı teslim etmeye verdi.

Son seçimlerde Netanyahu 31, Lapid ise 19 koltuk kazandı. Buna göre aşırı sağcılar %61, sol ise %59 kazandı. Sonuçlar işgal rejimindeki ana partilerin önümüzdeki dönemde ortaya koyacakları politikaların birbirine benzer olacağını, daha da aşırı bir politika izleyeceklerini ve bölgeyi ateşe vermek için çaba harcayacaklarını gösteriyor. Seçim günü Burak Duvarını ziyaret eden Netanyahu seçmenlere ve taraflara bununla ilgili mesajlar veriyordu. Bu mesajlarla, önümüzdeki dönemde kuracağı hükümetin “Kudüs ve Batı Yaka’da daha fazla yerleşke inşa edeceğinin” daha fazla tutuklama yapacağının ve daha fazla zulüm işleyeceğinin kodlarını verdi.

Basın yayın organları eski bir gazeteci olan Yair Lapid’in kurduğu Yesh Otaid (Gelecek Var) Partisinin 19 koltuk alarak sürpriz yaptığını yazdılar. Programına bakılırsa Likud’dan pek farklı olmadığı, yalnızca ondan farklı olarak Batı Yaka’yı üç gruba ayırıp bunları da işgal rejimine bağlamak istediği görülür.

Seçim propagandası ve önümüzdeki dönemde takip edeceği politikaların ipucunu vermek için, Netanyahu Burak Duvarı’nı ziyaret etmişse, Lapid de seçim programını Ariel yerleşkesinde duyurmuştur. O da Netanyahu gibi Kudüs’ün işgal rejiminin başkenti olduğunu savunuyor, ancak İran’a saldırı konusunda Netanyahu’nun aksine Amerika olmadan tek başına saldırılmaması gerektiğini düşünüyor.

Niftala Bennett’in başkanlık ettiği ve yerleşkelerde yaşayan Siyonist gaspçıları temsil eden partinin 12 koltuk kazanması da, Batı Yaka ve Kudüs’ü önümüzdeki dönemde zor bir sürecin beklediğini gösteriyor.

İşgal rejimindeki seçimler barış sürecini desteklemek amacıyla yeni bir siyasi programı sunmak, güven ve barışı yaymak, bölgedeki durumu iyileştirmeye katkı sağlamak için yapılmadı. Tersine bu seçimler daha çok gerginlik, bölgeyi ateşe verme, Filistin halkına zulmetme, kim daha çok Filistinli öldürebilir veya topraklarında çıkarabilir düşüncesi üzerine yapıldı.

İşgal rejiminde yapılan seçimlerin Filistinlilerin veya bölge devletlerinin lehine olabileceğini düşünen veya zanneden kesinlikle yanılıyor. Sebebi ise gayet basit: Zayıf olana – mazlum ve hak sahibi de olsa- kimse saygı göstermiyor.

Sonuç olarak işgal rejiminde yapılan seçimleri aşırılığın, fanatikliğin ve azgınlığın kazandığını söyleyebiliriz. Çıkan tablo, işgal rejimiyle barış yapmayı umut edenleri mutlu etmemiş olabilir. Ancak olup biten budur. Durum böyle olunca Filistinli liderlerin de hesaplarını yeniden gözden geçirmeleri, işgal rejiminin önümüzdeki dönemde yapacağı saldırganlığa ve gaspa karşı durmak için alternatiflerini oluşturmaları ve halka dayalı güç kaynaklarını harekete geçirmeleri gerekir. Bu da Filistin ve Filistinlilerin konumunu zayıf düşürecek her türlü girişime son vermeyi zorunlu kılar.

Öyleyse sonuçta Netanyahu önümüzdeki dönemde kuracağı hükümeti ister daha geniş tutsun, ister tutmasın, iktidara ve iktidardaki önemli noktalara hangi Siyonist lider gelirse gelsin-kalpleri birbirine benzediğinden- bunlar Filistin halkına acımayacak, ona merhamet etmeyecek, bağımsız devlet kurmasına müsaade etmeyecek ve karşılıksız hiçbir şey vermeyeceklerdir. Filistin halkı işgalciye karşı kullanmak için güçlü kartlara sahip olmadan hiçbir şey elde edemez, bu konuda ortaya koyduğu çabaları ise yok olup gider.

Halid Maâli/filistinhaber

 

 

 

 

 

 

Bu haberler de ilginizi çekebilir