• DOLAR 34.551
  • EURO 36.079
  • ALTIN 2989.625
  • ...
Çocuklar sosyal ağlara takılmasın: ONLİNE TEHLİKE!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

HABER MERKEZİ

Son yıllarda çocukların oyun alışkanlıkları, eğlence tarzları tamamen değişti. Önceden parklarda, sokaklarda koşturan, arkadaşlarıyla oynayan çocuklar artık yok. Şimdiki çocuklar nerdeyse tüm zamanını internet başında veya telefonda, tablette geçiriyor. Bu alanda çocukları korumak da haliyle zorlaşıyor. Özellikle 10 yaş üstü çocukların nerdeyse hepsinin birden fazla sosyal medyada hesabı bulunuyor. Fakat çocukların çevrimiçi ortamda yaptıklarının sorumluluğu da büyük ölçüde ebeveynlerine düşüyor. Uzmanlar özellikle sosyal ağlarda çocukların sıkı bir takip altında olmasına gerektiğine dikkat çekiyor.

YOUTUBE’DA ÇOCUK İSTİSMARINDAN GEÇİLMİYOR

Her türlü içeriğin yüklenebildiği video paylaşım sitesi YouTube’da geçtiğimiz haftalarda çocuk istismarı içeren konularda içeriklere sahip hesaplar sosyal medyanın gündemine oturdu. Sosyal medyada artan tepkiler üzerine Aile Bakanlığı duruma müdahale etti, savcılık söz konusu videolara erişimi engelledi. Ancak ufak bir araştırma yaptığımızda görülüyor ki çocukların ve gençlerin yoğun olarak kullandığı Youtube’da hâlâ çocuk istismarı içeren yüzlerce içerik bulunuyor. Anadolu Üniversitesi bünyesinde sosyal medya üzerine çalışan ve içerik analizi yapan Sosyal Medya ve Dijital Güvenlik Eğitim, Uygulama ve Araştırma Merkezi (SODİGEM) Müdürü Prof. Dr. Levent Eraslan sosyal medya ve video paylaşım sitelerinde çocukları bekleyen tehlikeleri anlattı

SOSYAL ORTAMDAKİ İLİŞKİLER İNTİHARA KADAR GÖTÜREBİLİYOR

Son zamanlarda ortaya çıkan oldukça tehlikeli akımlardan birinin de ‘ifşa’ olduğunu söyleyen Prof. Dr. Eraslan, “Görüntü ve mesajların ifşa edilmesi sosyal ağlarda sıklıkla karşılaşılan bir problem haline geldi. Kullanıcılar bunun yasal bir suç olduğunun farkında değil. Sosyal ağlardaki kötü niyetli kişiler, cinsel içerikli veya çıplaklık içeren ve ‘nude’ olarak adlandırılan fotoğrafları anonim hesaplar ile gençlerden ve çocuklardan isteyebiliyor. Bir kere elde edilen görüntüler veya mesajlar sonrasında ise tehdit ve şantaj süreci başlayarak para ya da farklı istekler talep ediliyor. Özellikle 18 yaşın altındaki sosyal medya kullanıcıları ifşa edilme korkusuyla veya ifşa edildiğinde büyük psikolojik sorunlar yaşayabiliyor, korku ile yanlış davranışlara devam edebiliyor, hatta bu durum intiharla sonuçlanabiliyor. Ülkemizde ve dünyada bu durumdan kaynaklanan pek çok olay yaşandı” dedi.

AİLELER BU DURUM KARŞISINDA NELER YAPMALI?

Bu istismarı önlemek için ailelere öneriler veren Prof. Dr. Eraslan, şöyle konuştu: “Öncelikle çocukların kriminal saat dilimlerinde çevrimiçi olmadıklarından emin olunmalı. Bu saatler çocuklar açısından en tehlikeli saatlerken aileler tarafından denetim ve tespitlerin daha az olduğu saatlerdir. Aileler çocuklarının YouTube ve diğer platformlarda ne tür içerikleri izlediklerini gösteren geçmiş kayıtlarını incelemelidir. Ayrıca çocuklarının abone oldukları kanalları mutlaka kontrol etmeli hatta o kanallara kendileri de abone olmalı. Bu sayede aileler her yüklenen içeriği çocuklardan önce izleyerek müdahale edebilir. Bazı içerikler çok profesyonelce ve kurallara aykırı değilmiş gibi şekilde hazırlanabiliyor. Denetim mekanizmaları bu noktada yetersiz kalabiliyor. Bu yüzden ailelerin sürekli takip etmeleri ve içerikleri inceleyerek istismar gibi durumların olmadığına emin olmaları önemli. Çocukların geçmiş kayıtlarında ve abone oldukları kanallarda uygunsuz içeriklere rastlanıyorsa bu içeriklerin zararlarından bahsedilmelidir. Eğer süreç devam ediyorsa ve sonuç alınamıyorsa bir uzman eşliğinde duruma müdahale edilmeli. Aileler çocuklarının YouTube ve diğer hesaplarında doğum yılının doğru olup olmadığını kontrol etmeli. Çünkü doğum yılı daha yüksek yaş olacak şekilde girildiğinde bazı filtreler devre dışı kalabilir.

“TÜRKİYE’DE HER 2 KİŞİDEN BİRİ İNTERNET KULLANMAKTADIR”

Geçtiğimiz aylarda düzenlenen İdeal Eğitim Vakfı seminerlerinde de bu konuya dikkat çekilmiş ve bu konuda ailelere yönelik seminerleri düzenlenmişti. Vakfın düzenlediği seminerde konuşan Eğitimci Ömer Faruk Ketboğa, “Hayatımıza hükmeden teknolojiler televizyon, atari ve oyunlar, bilgisayar, akıllı cep telefonları ile sanal alem ve sosyal medyadır. Bunlar şu anda bütün hayatımızı etkileyecek konumdadırlar. Sosyal medya bilgisayar veya akıllı telefon kullanan kişilerin, internet üzerinden oluşturabilecekleri her türlü yazılı, sesli ve görüntülü iletişimi ve paylaşımı sağlayan internet sistemidir. Dünyada her 5 kişiden 2’si internet kullanırken ülkemizde her 2 kişiden biri internet kullanmaktadır. Ülkemizde her 5 internet kullanıcısının 4’ü sosyal medyaya girebilmek için internet kullanıyor. Birçok ülkede sayıları milyonlara ulaşan internet kullanıcısı ya oyun oynuyor veya sosyal medyaya bağımlı hale gelmiş durumda. Maalesef Türkiye’de günde ortalama 8 saat internet kullanımıyla dünya çapında ilk 10 ülke arasında yer alıyor.” ifadelerini kullandı.

“GÜN GEÇTİKÇE İNTERNET VE SOSYAL MEDYA KULLANIMI YAŞI DÜŞÜYOR” 

İnsanların dünya ile birlikte bir de sanal dünyada yaşadıklarını anımsatan Ketboğa, “Gün geçtikçe internet ve sosyal medya kullanımı yaşı düşüyor. Şu anda neyle karşı karşıyayız? Karşımızda ne duruyor? Sosyal medya nedir? Neden İDEV ve Peygamber Sevdalıları Vakfı bu konuyu önemsedi ve ilk 9 konu arasına aldı. Şu anda karşı karşıya olduğumuz iki dünya var. Sanal dünya hayatımıza girmeden önce sadece gerçek dünyamız vardı. Ama şimdi hayatımızı en ince noktasına kadar nüfus eden bir dünya ile karşı karşıyayız. İnsan yaşamını etkileme bakımından baktığımızda bu iki dünyanın neredeyse eşit olduğunu görmekteyiz. Eğer biz dünyamızı ve sanal dünyamızı ayırmazsak çocuklarımız belli bir süre sonra apayrı insanlar haline gelecekler.” uyarısında bulundu.

"SANAL ÂLEM GERÇEK ÂLEMİN ÖNÜNE GEÇMİŞ"

Gençlerin gelişen teknoloji karşısında her geçen gün biraz daha bağımlı hale geldiğini de dile getiren Adıyaman Rehberlik Araştırma Merkezi Rehberlik ve Psikolojik Danışma Hizmetleri Bölüm Başkanı Fuat Turan, teknolojinin de bağımlılık kapsamında işlendiğini belirtti. Teknolojik cihazlara karşı aşırı ilgi gösteren bireylerin gerçek hayattan daha ziyade sanal âlemde yaşamaya başladıklarını ifade eden Turan,  "Teknoloji de bağımlılık kapsamında işleniyor. Gençler o manyetik alana maruz kalıyor. 5 kişilik bir aile içerisindeki aile fertleri sürekli ekrana baktıkları için birbirlerine uzak kalıyorlar. Bununla ilgili sosyal medyada şunu görüyoruz; 'Elektrik gittiğinde ailemin ne kadar iyi insanlar olduğunu gördüm.' gibi espriler yapılıyor. Çok ciddi bir problem sanal âlem, gerçek âlemin önüne geçmiş. Çok yaralayıcı bir problem, toplum göz göre göre derbeder oluyor, helak oluyor. Bu noktada anne babalara çok büyük görevler düşüyor. Teknoloji evin içinde olmalı ödevlerde, araştırmalarda istifade edilmeli,  belki günün yarım ya da bir saati,  oyun ve eğlence ile birlikte vakit geçirilmeli ama buna sınır konulmalıdır." dedi.

ÇOCUKLARIN ONLİNE ORTAMDA KALMALARINI SINIRLANDIRALIM

Teknolojiden yararlanırken çok dikkatli olunması gerektiğini dile getiren Turan "Yani her şeyde bir aşırılık, ifrat tefrit boyutu kişiye nasıl zarar veriyorsa teknolojide, maddede de durum aynıdır. Bu noktada çok dikkatli olmalıyız. Aile içerisinde aile bireyleri karar alacak, her şeyde sınır olduğu gibi biz de buna bir sınır koyuyoruz. Günün 2 saati ya da 3 saati dışında kimse ekrana maruz kalmasın. Oturalım, konuşalım hatta bilinçli ailelerimiz ne yapıyor, evine televizyon bile koymuyor. Bunlar güzel şeyler, hani bu devirde bu insanlar belki çok az… Ama bileceğiz ki, teknolojinin içinde zihnimizi bulandıracak çok şeyler çıkabiliyor. Yani bir bakıyoruz ki çocuk izlediğinde anormal şeyler çıkmış." ifadelerini kullandı.

İNTERNET VE TELEVİZYON EVİN GÖRÜNEN YERİNDE OLSUN

İnternetin çocuklar üzerindeki zararlı etkilerini en aza indirebilme adına internet ve televizyonun evin görünen yerinde olmasına dikkat edilmesi gerektiğini dile getiren Turan "Bu noktada ben çok önemli bir şey söylemek isterim: Şayet evde bilgisayar ya da tablet varsa;  evin en işlek yerinde, en tampon yerde olmalıdır. Çünkü çocuk ekranla baş başa kaldığında müstehcen şeyler, farklı örgütler çocuğun beynini yıkayabilirler. Bu noktada herkesin görebileceği çocuğun da 'Ben buraya girersem aile fertleri bana kızar.' diye korkabileceği önemli yerlerde olabilir diyorum." şeklinde konuştu.

Bu haberler de ilginizi çekebilir