Hizbullah Cemaati`nden İftira ve Dayatmalara Sert Tepki
Hizbullah Basın Bürosu imzasıyla "huseynisevda.net" yayınlanan, ayrıca değişik medya kuruluşlarına gönderilen bildiri şöyle:
BDP/PKK’nin desteğiyle seçimlere katılan “Blok” adaylarının geçen hafta D.Bakır’da düzenledikleri mitingde konuşan Şerafettin Elçi’nin “Dindar Kürtleri kendilerine itaate çağıran” sözlerine ek olarak Öcalan’ın 10 Haziran’da “Hizbullah ve Mustazaf-Der’e çağrı” alt başlıklı sözlerine Hizbullah cemaati, yayınladığı bir bildiri ile iftira ve emr-i vaki sözlere sert karşılık verdi.
Hizbullah Basın Bürosu imzasıyla “huseynisevda.net” yayınlanan, ayrıca değişik medya kuruluşlarına gönderilen bildiri şöyle:
Allah’ın adıyla;
Abdullah Öcalan’ın 10 Haziran 2011 tarihinde PKK’nin yayın organları ve internet sitelerinde yayınlanan beyanları üzerine aşağıdaki açıklamayı halkımızla paylaşma gereği duyduk.
PKK’nin dayatması sonucu 1990’lı yıllarda yaşanan PKK-HİZBULLAH çatışmasından bu yana sürekli olarak Abdullah Öcalan başta olmak üzere üst düzey PKK yetkililerinin tümü bu çatışma üzerine Hizbullah ile ilgili yalan, yanlış, çelişkili ve tutarsız beyanatlarda bulunmuşlardır. Bu çelişkilerini yer, zaman ve tarih belirterek detaylandırmaya gerek görmüyoruz. Çünkü toplumda bu konuya ilgi duyan fert ve kesimlerin tümü bu durumu bilmekte, görmekte ve bugüne kadarki gelişmeleri izleyerek müşahade etmektedir.
Son avukat görüşmelerinde Abdullah Öcalan “şecaat arz ederken sirkatin söyler” misali Hizbullah’a karşı olumlu bir yaklaşım sergileme perdesi altında “geçmişte Hizbullah böyle kullanıldı. Jitem’in onları nasıl kullandığı biliniyor.” gibi yine aynı hezeyan ve hakikat dışı beyanlarını sürdürdüğü gözlenmektedir. Bu münasebetle bu konunun net bir şekilde anlaşılması ve bundan sonraki süreçte PKK’nin Hizbullahi Müslümanlara yaklaşımında hata yapmaması ve yanlışlarını tekrar etmemesi için hem PKK ve hem de kamuoyuna açık ve net bazı açıklamalarda bulunmak istiyoruz.
Kürdistan halkı, Devlet, Kürt siyasi çevreleri ve bağımsız araştırmacı ve basın çevrelerinin bildikleri, kabul ettikleri ve bugüne kadar her platformda dile getirilen gerçek şudur ki; PKK-Hizbullah çatışmasını başlatan ve Hizbullah’a savaş dayatmasında bulunan PKK olmuştur. Yani Öcalan’ın dediği şekilde on bin değil ancak birkaç bin insanın ölümüne sebep olan çatışmanın başlatıcısı PKK’dir. Eğer Öcalan bu gerçeği bilmiyor veya kabul etmiyorsa, çokça dillendirdiği gibi bir ‘hakikatleri araştırma komisyonu’ oluştursun ve böylece gerçeği görsün. Tahminimizce kendi taraftarları olup bu konuya yanlı yaklaşanların dışında bu gerçeği inkâr edecek kimseyi bulamayacaktır. İslami hassasiyet ve duyarlıklarıyla beraber Kürt sorunu konusunda duyarlı olan Müslüman Kürtlerden ve PKK’li olmayan Kürt siyasi çevrelerinden oluşacak bir ‘hakikatleri araştırma komisyonu’ bizim de kabulümüz olacaktır.
PKK’nin saldırgan ve çatışmayı başlatan taraf olduğu gerçeği doğrultusunda şunu kesin olarak diyebiliriz ki, eğer derin devlet ve Jitem tarafından kullanılan ve oyuna gelen bir kesim varsa o da Hizbullah değil PKK’dir. Çünkü Hizbullah’ın tüm çabalarına rağmen savaş dayatmasında bulunan ve savaş dışında başka hiçbir seçenek bırakmayarak bu uzun çatışma döneminin yaşanmasına PKK sebep olmuştur.
Daha önce değişik münasebetlerle birçok yayın organında dile getirdiğimiz ve açıkladığımız gibi, bu çatışmanın başlamasından sonra gelişen süreçten TC derin devleti ve ona bağlı Jitem ve diğer unsurları azami şekilde faydalanma yoluna gittiler. Çatışmaları alevlendirmek için her iki taraftan çok sayıda insanı katletmenin yanında maddi, manevi, propaganda ve psikolojik savaş gibi her açıdan çatışan tarafların aleyhine olacak tarzda süreçten en iyi şekilde istifade ettiler. Bu acı bir hakikat olup siyasi bilinç sahibi her insanın göreceği kadar açık bir durumdur.
Eğer PKK geçmişte yaşanan çatışma sürecini sonlandırmak, yeni çatışmaların önünü almak, bu defteri kapatmak ve Hizbullah’a karşı ciddi ve dürüst bir yaklaşım sergilemek istiyorsa, ilk önce çatışmaları başlatan taraf olduğu gerçeğini kabul etmeli ve sonra da basın yayınları ve onları temsilen konuşan ve yazan şahsiyetler, söylem ve pratikleriyle İslam ve Müslümanlara düşmanlıktan ve çirkin iftira ve karalamalardan vazgeçmelidirler. Öcalan ve Karayılan zaman zaman geçmişte yaptıkları hataları itiraf ettikleri gibi Hizbullah ile çatışmayı başlatan taraf olduklarını ve hata yaptıklarını söyleme cesaret ve yürekliliğini göstermelidirler. Aksi takdirde böylesi dualist ve makyavelist tavır ve yaklaşımlarından bir menfaat elde edemeyeceklerini ve bir neticeye ulaşamayacaklarını bilmelidirler.
Bu münasebetle düne kadar karşılıklı olarak PKK ve Öcalan’la birbirlerine düşmanlık yapan, ağır hakaret ve ithamlarda bulunan, bugün ise PKK’nin lutfuna mazhar (!) olup onun çatısı altında milletvekili adayı olan ve siyasi ikballeri için PKK’ye yalakalık yapan bazı şahıslar, Hizbullah ile korucuları aynı kefeye koyma densizliğinde bulunmaktadırlar. Bu çirkin tavırları yetmiyormuş gibi sıkılmadan ‘gelin sizin de temsilciniz olalım’ demektedirler. Onlar Hizbullahilerin ve Müslüman Kürt halkının temsilcisi olma liyakat ve ehliyetinden çok uzaktırlar. Eğer özür beyan etmez ve bu sözlerini tashih etmezlerse, böylesi çirkin söz ve tutumlarını unutmayacağımızı ve asla bağışlamayacağımızı da bilmelerini isteriz.
Davamızın sonu Allah’a hamd etmektir.
HİZBULLAH BASIN BÜROSU