• DOLAR 32.455
  • EURO 34.829
  • ALTIN 2438.98
  • ...
Ödünler ve Ödüller
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 
Daha önce de benzer girişimlerde bulunulmuş, belli bir noktaya ulaşmadan heyecan verici bu girişimler (daha olgunlaşmadan) akamete uğramıştı. Fakat bu kez yürütülen ya da iddia edilen süreç daha farklı dinamiğe sahip. Bütün olay PKK’nın silah bırakması için yapılan ikna çalışmaları üzerinde yoğunlaşıyor.  

Tabi ki silahların bırakılması ve barışın sağlanması herkesin ortak dileğidir. Eğer Kürt sorunu sadece PKK’nın elindeki silah olarak görülüyorsa, müzakerenin silah bıraktırma merkezinde yoğunlaştırılması mantikidir. Silah bıraktırmakla Kürt sorunun biteceğine inanmak; ya böyle bir sorunun olmadığına hala inanmak ya da politik çıkar sağlayacak yöntemi (tanımlayıcı çözümü) geliştirmektir. Üçüncü bir noktayı görmek bu şartlarda imkansızdır. Aslında tam da görmemiz gereken üçüncü çözüm noktası; adil ve tarafsız bir görüş iken, bunu ıskalamak ya da göz ardı etmek çözümü erteleyerek derinleştirmek anlamına gelir.  

Zira;

Anadilde eğitim, eşit ölçüde hak ve inanç özgürlüğü, savunma, gelişmiş demokrasilerde bölgesel özerklik şartlarının kolaylaştırılması, yöresel yönetimlere ağırlık verilmesi, iki ulusun da onur damarına dokunmadan ilkesel bir barışın sağlanması; elbette daha kalıcı ve kuşatıcı bir çözüm olur.

Fakat durup dururken (damdan düşer gibi) yeniden müzakere sürecinin gündeme ani bir giriş yapması; bir çok kişiyi şoke ettiği gibi, beraberinde akıllara bir çok ihtimali de getirdi.  

Sorunun çözümü noktasında çoğu kez farklı tanımlarla gündeme gelen bu karmaşık olayın, bazen Kürt sorunu, bazen demokratik açılım, bazen terörle mücadele ve şimdi de silahların bırakılması şeklinde ifade edilmesi; çok enteresandır.

Özellikle son bir yıldır Ankara diplomasisinde göze çarpan paradokslar, dış politikada ciddi sorunlarla boğuştuğunun açık göstergesidir.  Ak Parti, aldığı yüzde ellilik oy oranıyla dahili politikada bir takım atılımlarda başarılı olmuşsa da, harici politikada bu başarıyı elde ettiğini söylemek imkansız.

“Dahili politikada tam başarılıdır” demek de doğru olmaz. Demokratik açılım, yeni anayasa ve başörtüsü gibi konularda Ak Parti hiç de başarılı olamamıştır.  

Harici politika da ise, vahim ve endişe verici bir tablo var karşımızda. Rusya, İran başta olmak üzere Irak ve Suriye konusunda ciddi sorunlar yaşayan Türkiye dış politikası, çok başarısız ve problemli hale geldi. ‘Sıfır Problem’ sloganıyla işi başlayan Ahmet Davutoğlu, baskılar sonucu hiç de beklenmedik adımlarda bulundu ve iddialarının tam tersini işleyen kişi durumuna düştü.  

Bu kısa hatırlatmalardan sonra asıl mevzuya gelecek olursak, bu ağır enkazın altından çıkabilmek için AK Partinin siyasi bir totodan başka şansı yoktu. Ve şuan siyasi çıkar karşılığıyla aldığı toto şansını okumaya çalışıyor.

İşte;

Malatya’da füze kalkanı ve Doğu-Güneydoğu sınırına konuşlandırılacak olan Patriotların karşılığında PKK’ya silah bıraktırma piyangosu verildi galiba.

Herhangi bir dış saldırıya karşı siyonist rejimi güvence altına almak için telaşlanan bu çalışmaların Türkiye’ye nasıl bir katkısı olabilir? Bunu düşünmek lazım. Türkiye’nin hiç bir çıkarıyla desteklenmeyen bu girişimlere kolay vize verilmesi, başka ödüllerin karşılığı olarak karşımıza çıkan ödünler ki; bunlardan biri de PKK’ya silah bıraktırma şartı olabilir. Dış güçlerin desteği olmadan PKK’ya silah bıraktırmak, Kandil’i teslim almak; o kadar basit değildir. Aslında PKK ve Kandil’in silah bırakması çok kolaydır; fakat rejimin dayılık anlayışı, eşit kardeşlik anlayışına ters düşüyor. Rejimin bu katı ve değişmez zihniyeti, Kandil’in silahlarından daha katı ve kural tanımaz ilkel ilkelerdir.

Bundan dolayı;

Türkiye, kendi iç dinamikleri ve mevcut dünya görüşüyle sorunlarını çözecek fikir ve düşünce olgunluğuna halen ulaşmış değildir.

Dış destekle gelen çözümler, dış mihrakların tetiğiyle tekrar ateşlenebilir. Bu, tarihte tekerrür eden bir realitedir. Bu bölgede Kürtlere değer vererek, onur ve haysiyetlerine saygı göstermek, gelecekte bölge kaynakların şu anki en karlı yatırımı olur.  Kürtler de bölgede ne kadar önemli bir konuma sahip olduklarının bilincine varmalıdırlar.

Onun için;

Atılacak her adım çok iyi hesaplanmalı, ileriye yönelik değişecek şartların öncelliğine göre strateji geliştirmelidir.

Not: Fransa’nın başkenti Paris’in 10. Bölgesinde Reu Lafayette üzerinde bulunan Kürt Enstitüsü’nde başlarına kurşun sıkılarak öldürülen üç Kürt asıllı kadın cinayetini lanetle kınıyorum. Alçakça bir cinayettir. Cinayetin karanlıkta kalması Fransa emniyeti için açıklanması zor bir durum olur. Umarım ve dilerim ki; bu alçakça saldırıyı işleyen caniler en kısa zamanda adalete teslim edilir ve olayın siyasi bağlantıları ortaya çıkarılır.

Hürseda / İsmail Kasımoğlu

Bu haberler de ilginizi çekebilir