İslam alimleri: Zekât, malı olan her Müslümanın üzerine farz ibadettir
Dinin beş temel esasından biri olan oruç ibadetinin Ramazan ayında farz kılındığını, fıtır sadakası vermenin ise bu aya mahsus bir ibadet olduğunu hatırlatan âlimler, zekâtın da malı olan her Müslümanın üzerine farz olduğunu belirttiler.
Fıtır sadakasının ve zekâtın önemine ve bu ibadetlerin nasıl yapılması gerektiğine dair İLKHA'ya değerlendirmelerde bulunan âlimlerden Molla Muhammed Parlak, Molla Abdullah Asilsoy ve Molla Ahmet Görceğiz, bu ibadetler hakkıyla yapılırsa hiçbir mağdurun kalmayacağını ifade ettiler.
Fıtırın insanın özündeki yardımlaşma ve dayanışmanın bir gereği olarak insan bedeninin zekâtı olarak kabul edildiğini belirten âlimler, bu nedenle fıtıra, "can sadakası" veya "beden sadakası" da denilmekte olduğunu aktardılar.
Peygamber Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) İslam dininin 5 esas üzerine bina edildiğini bize bildirmekte olduğunu söyleyen Molla Muhammed Parlak, bu esaslardan en önemlisinin de zekât olduğunu belirtti.
"Zekât, malı olan her Müslümanın üzerine farz ibadettir"
Zekâtın Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerle sabit olduğunu hatırlatan Parlak, "Zekât, malı olan her Müslümanın üzerine farz olan bir ibadettir. Nasıl namaz ile oruç farz ise aynı şekilde malı olan kişinin üzerine zekât da farzdır. Bazı ibadetler bedenidir, bazı ibadetler mal iledir. Bazı ibadetler de hem mal ile hem de bedenidir. Bedeni olan ibadetler namaz ile oruç gibi, mal ile olan ibadet de zekât gibi. 81 gram civarında altını olan bir kişi üzerine zekât farzdır. Zekâtın fakir fukaraya dağıtılması gerekir. Eğer zenginler fakirlere hakkıyla zekâtlarını verseler yeryüzünde tek bir tane fakir kalmaz." dedi.
"Türkiye’de zenginlerin yüzde 98’i zekât vermiyor"
Türkiye’de zekât verenlerin oranının çok düşük olduğunu dile getiren Parlak, devamında şunları söyledi:
Yapılan bir araştırmaya göre Türkiye’de zekât verenlerin oranı yüzde 2 bile değildir. Zekât verebilecek durumda olup zekâtını vermeyenleri Kur’an-ı Kerim müşrik olarak tarif etmektedir. Bu ay rahmet ve bereket ayıdır. Bu ayda birbirimizle yardımlaşmamız gerekir. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir hadis-i şerifinde, ‘Siz yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin. Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.’ buyurmaktadır.
"Zengin olan kardeşlerimiz fakirlere mutlak surette yardım etsinler"
Fıtır sadakası ve zekatın verilmesinin mecburi olduğunu hatırlatan Parlak, "Bu ayda zekât ve fitrelerimizi mutlak surette ihtiyaç sahibi olan kardeşlerimize vermek zorundayız. Özellikle Covid-19 hastalığından dolayı işini kaybeden ve durumları vahim olan kardeşlerimiz var. Zengin olan kardeşlerimiz fakirlere mutlak surette yardım etsinler. Bu ayda yapılacak yardımların sevapları da mükâfatı da çok daha büyük olacak. Her gün iki melaike yeryüzüne iniyor, biri dua ediyor ve biri beddua ediyor. Bir melaike ‘Ya Rabbi senin yolunda harcama yapanların elini doldur’ diye dua ediyor. Diğer melaike ‘Ya Rabbi o vermeyenlerin elinden al’ diyor. Yani o toplayıp zekatını vermeyenler de 'Bu mal bana kalacak' diye düşünmesin." şeklinde konuştu.
"Dernek ve vakıflarımız artık bir konfederasyon haline gelmelidir"
Yardım kuruluşlarının organizeli bir şekilde çalışma yapmaları gerektiğini dile getiren Molla Abdullah Asilsoy, "Coronavirus hadisesinden önce de üzerinde durduğum bir husus vardı. Bu memlekete bütün ümmete uzanabilecek çok sayıda dernekler, vakıflar açıldı ve ciddi faaliyetlerde bulunuyorlar. Bu konuda bir organizasyon eksikliği var. Her dernek ve her vakıf kendine göre bir plan proje hazırlıyor. Dolayısıyla neredeki eksiklik tamamlanıyor, nerede eksik var bilinemiyor. Türkiye’de bu maksatla kurulan dernek ve vakıf yöneticilerine özellikle hatırlatmak istiyorum. Artık bir federasyon ya da konfederasyon haline gelinmelidir." ifadelerini kullandı.
"Münferit yapılan hiçbir iş neticeye ulaştırmıyor"
Zekâtı ve fitır sadakasını duyarlı olan Müslümanların verdiğini söyleyen Asilsoy, "Muhtaç aileler özellikle zekât için Ramazan ayını bekliyorlar. Sünnet olan bunları verirken en yakınlarımızdan başlayarak zor durumda olan insanlara vermektir. Özellikle organize üzerinde duruyorum. Çünkü münferit yapılan hiçbir iş neticeye ulaştırmıyor. Organize olunursa muhtaç ailelerin listeleri bulunabilir ve bu sayede zekâtlarını, fitrelerini ve diğer sadakalarını değerlendirebilirler." dedi.
"Yardıma muhtaç birçok insanın gözü hizmet kurumlarındadır"
Zekâtın kimlere verileceği konusunu açıklayan Molla Ahmet Görceğiz, "Allah-u Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de zekâtın alınıp verileceği yerlerle ilgili bize 8 sınıfı beyan etmiştir. Bunlar fakirler, miskinler, zekât memurları, kalpleri İslam’a ısındırılanlar, köleler, borçlular, Allah (celle celaluhu) yolunda hizmet edenler ve yolda kalmışlardır. Bu 8 sınıf zekâtı alabilecek ehil kişilerdir. Bu 8 sınıfın içinde özellikle Allah (celle celaluhu) yolunda hizmet eden kardeşlerimizin hizmetlerine devam edebilmesi için onları unutmamalıyız. Yardıma muhtaç birçok insanın gözleri hizmet kurumlarındadır. Bu hizmet kurumlarına eğer maddi yardım yapılmazsa onlar da hakkıyla muhtaçlara ulaşamayacaktır. İmkân varsa gelecek senenin de zekatını şimdiden verebiliriz. Çünkü bu sene büyük bir ekonomik sıkıntıyı beraber yaşıyoruz. Bu Ramazan ayında muhtaçların yüzünü güldürüp onlara bir nebze de olsa yardımlarımızı esirgemeyelim. Allah’ın üzerimizde farz olan ibadetini yerine getirelim." diye konuştu. (İLKHA)