• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
Aileyi yıkan "İstanbul Sözleşmesi" 8 yıl önce yasalaştı
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

11 Mayıs 2011'de hükümet tarafından imzalanan, 25 Kasım 2011'de TBMM'de tüm partilerin şerh koymadan oy birliğiyle kabul ettiği, 8 Mart 2012'de Resmi Gazetede yayınlanmasıyla resmileşen ve 1 Ağustos 2014'de yürürlüğe giren 'İstanbul Sözleşmesi' ve bileşenlerinin insanlığı tehdit ettiği belirtildi.

Bahse konu düzenlemelerin örf, adet, dini kültür ve medeniyet değerlerinin yok sayıldığına dikkat çeken Türkiye Aile Meclisi Başkanı Âdem Çevik, "İnsanlığın son kalesi olan aile sığınağının ifsat edilmesine rıza gösterilemez. Şiddetin her türlüsüne karşı olan ve kadına yönelik şiddeti, cenneti anaların ayakları altına seren bir anlayışa sahip olan dinimizle ilişkilendirmek yanlıştır." dedi.

"Yasalar örf, adet ve inançlarımıza uygun değildir"

Çevik, "Sözleşme maddeleri incelendiğinde görülecektir ki; Sözleşmenin 4'üncü maddesinde yer alan 'cinsel yönelim' ve 'cinsel kimlik' kavramsallaştırmaları ile her türlü cinsel sapkınlık normalleştirilmeye ve yasal koruma altına alınmaya çalışılmaktadır.  Sözleşmenin 36, 46 ve 59'uncu maddelerinde 'birlikte yaşanan birey' kavramsallaştırılması ile nikâhsız ve metres hayatı şeklindeki birliktelikler aile kabul edilerek zina meşrulaştırılmaktadır. Sözleşme, AB tarafından batılı olmayan ülkelerin kendi kendilerini asimile etme ve sömürgeleştirme aracı olarak kullanılmaktadır. Nitekim Sözleşmenin 12 ve 42'inci maddelerinde, sözleşmeye taraf olan ülkelerden Batının benimsediği kültürel normlar hariç, diğer milletlerin benimsediği, asırların birikimi olarak meydana gelen, zenginleşen kültür, din, örf, adet, gelenek ve törenin kökünün kazınması istenmektedir. Madde 12-1: Taraflar kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır. Madde 12-5: Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde namus gibi kavramların bu sözleşme kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin edeceklerdir. Madde 42–1: Taraflar bu sözleşme kapsamında kalan şiddet eylemlerinin gerçekleştirilmesinden sonra başlatılan ceza davalarında kültür, töre, din, gelenek veya sözde namusun gerekçe olarak öne sürülmesinin önlenmesini temin etmek üzere, gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır." diye konuştu.

"İstanbul Sözleşmesi aile içinde barışı değil savaşı körüklemekte ve aileyi parçalamaktadır "

"Kültür ve medeniyet kodlarımıza göre aile içerisinde yaşanan huzursuzluklarda kadın ve erkeğin aileleri, hakem heyeti oluşturarak sürece müdahil olmak ve sorunu arabulucuyla çözmeye çalışmak zorundadırlar." diyen Çevik, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

Karı ile kocanın aralarının açılmasından korkarsanız, erkeğin ve kadının ailelerinden birer hakem gönderin. İki taraf arayı düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında başarı sağlar (Nisa 35). Sözleşmenin 48'inci maddesi ise ailelerin ve tayin edilecek hakemlerin sürece müdahil olmasına karşı olup taraf ülkelerin böyle bir yaklaşımı engelleyecek tedbirleri almasını istemektedir. Madde 48-1: Taraflar bu sözleşme kapsamında yer alan her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak, arabuluculuk ve uzlaştırma da dâhil olmak üzere, zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif süreçlerini yasaklamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır. Sözleşmeye göre mağdur şikâyetini geri çekme hakkına sahip değildir. Taraflar şikâyetlerini geri çekse bile açılan dava kamu davasına dönüşmektedir. Bu talepten bağımsız olarak devam ettirilmektedir. Madde 55-1: Taraflar mağdurun ifadesine veya şikâyetine bağlı olmaksızın ve mağdurun ifadesini veya şikâyetini geri çekmesi durumunda dahi devam edebilmesini temin edeceklerdir. İstanbul Sözleşmesi aile içinde barışı değil savaşı körüklemekte ve aileyi parçalamaktadır. Şiddetle ilgili kullanılan kavramlar, cümleler ve bunların aşırı tekrarlanması sözleşmeyi okuyanları, ailenin bir savaş ortamı olduğu hissiyatına sevk etmektedir.

Savaş ortamlarında delil aranmadığını ve mantığın öne çıktığını belirten Çevik, "İstanbul Sözleşmesi'ni referansıyla hazırlanan Adalet Bakanlığı verisine göre her yıl 553 bin, toplamda 2 milyon aileyi mağdur eden 6284 yasasının 8/3 numaralı maddesi ve bu yasanın uygulama yönetmeliğinin 6/1, 12/1, 30/3 numaralı maddelerinde yargısız infaz mantığının işlediğini söyledi.

"Sadece erkek ve kadın değil çocuklar da yasaların mağduru olup istismara uğramaktadır"

Çevik, son olarak şu ifadelere yer verdi: "Sözleşmede ve bunu referans alarak çıkarılan mevzuatta kullanılan dil ve kavramlara yüklenen anlamlar, yapılan vurgular, çizilen çerçeve bir Psikolojik Savaş Mantığının ürünüdür. Özellikle şiddet kavramının tanımı ve kapsam alanında; Fiziksel Şiddet, Ekonomik Şiddet, Psikolojik Şiddet, Sözlü Şiddet ve Cinsel Şiddet olarak ifade edilen şiddet türlerinin tanımlamalarında ciddi belirsizlikler bulunmaktadır. Şiddet kavramında eşik seviye oldukça aşağıya çekildiği için, günlük hayatta doğal olarak karşılanan birçok davranış ve söz, şiddet kavramının kapsam alanına kolaylıkla sokulabilmektedir ve sokulabilecektir. Ahlâk sistemimizin kullandığı müeyyideler sözlü ve psikolojik boyutludur. İstanbul Sözleşmesi'nde geçen sözlü ve psikolojik şiddet kavramları, ahlâk sistemimizin günlük hayatta uygulanmasına mâni olmaktadır. İstanbul Sözleşmesi zemininde hazırlanan 6284 sayılı kanunda ise hukukun temel mantığına aykırı haksız bir yönelime gidilmiştir. Hukuken iddia sahibinin iddiasını ispatlama mecburiyeti vardır. Suçlayan insan, suçlamaya veya kendisinin haklı olduğuna ilişkin bilgi, belge ve delilleri ortaya koymak zorundadır. Bu hukuk ilkesi, 6284 Sayılı Aileyi Koruma Yasası ve uygulama yönetmeliği için geçerli değildir. Bu yasa ve uygulama yönetmeliğinde şikâyet edip mağdur olduğunu ifade edenlerin, iddiaları ile ilgili hiçbir delil veya belge sunma mecburiyeti bulunmamaktadır. Aile fertleri basit bir iddia 6284 ile evlerinden dışarı atılabilmekte sadece erkek ve kadın değil çocuklar da yasaların mağduru olup istismara uğramaktadır. (İLKHA)



Bu haberler de ilginizi çekebilir