"Babamız 27 yıldır suçsuz yere yatıyor illa tabutla mı çıkması lazım?"
Babalarının iftiralar sonucu 27 yıldır cezaevinde olduğunu söyleyen Sivas olayları mağduru Ahmet Turan Kılıç'ın çocukları, yatalak ve kimseyi tanıyacak halde olmayan babalarının son günlerini yanlarında geçirmelerini talep etti.
Sivas olaylarının üzerinden 27 yıl geçti ama Kılıç ailesinin yaşadığı mağduriyetler hala taptaze… Sivas olayları mağduru Ahmet dedenin çocukları, babalarının gözaltı sürecinden şimdiye kadar 27 yıldır yaşadıklarını İLKHA muhabirine anlattı.
Babaları cezaevine girdikten sonra annelerinin cezaevi yollarında iki büklüm olduğunu ve en sonunda felç geçirerek vefat ettiğini söyleyen çocukları, babalarının ise 27 yıldır iftiralarla cezaevinde olduğunu ve can çekiştiğini söyledi.
Babalarının Alzheimer hastalığına yakalandığı için pek kimseyi tanımadığını ve tekerlekli sandalyeye mahkûm olduğunu anlatan çocukları, bir mahkûmun babalarının bakımını yaptığını ve babalarının son günlerini yanlarında geçirmesi için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a çağrıda bulundu.
"Her şey 2 Temmuz 1993 yılında Pir Sultan Abdal Derneği'nin yaptığı etkinlikle başladı"
2 Temmuz 1993 yılında Pir Sultan Abdal Derneğinin yaptığı etkinliğe Salman Rüşdi'nin "Şeytan Ayetleri" adlı kitabını Aydınlık Gazetesi'nde yayınlayan Aziz Nesin'in davet edilmesi, protesto gösterilerine sebep olmuştu.
Protestolar sürerken, etkinliğe katılanların kaldığı Madımak Oteli'nde çıkan yangında, etkinliğe katılan 33 kişi ölmüş, olayla ilişkili olduğu gerekçesiyle yüzlerce kişi gözaltına alınmış, yaşanan olayların medyada farklı lanse edilmesi neticesinde 90 kişi yargılanmış ve yargılananlardan 25'i müebbet hapse mahkûm edilmişti.
Otelde çıkan yangın ile hiçbir alakası olmayan ve olayın yaşandığı gün orada bulunmadığını delil ve şahitlerle ispatlayanlar arasında bulunan Ahmet Turan Kılıç ve diğer 24 kişi müebbet hapse mahkûm edildi.
"Babamın Sivas olaylarıyla hiçbir ilgisi yoktur"
Babasının Sivas olayları nedeniyle cezaevinde olduğunu söyleyen oğlu Necdet Kılıç (54), babasının olaylarla hiçbir alakasının olmadığını belirtti.
Kılınç, "Babam olay günü emekli maaşını aldı. Birlikte borcumuzu ödedik, alışverişimizi yaptık. Mahallemizdeki camide Cuma namazımızı kıldıktan sonra eve geldik. Ne olayları gördük ne de duyduk. Babam olaylardan 5 gün sonra gözaltına alındı. Babam gözaltındayken Sivas olayları videosunu izlemek isteyen polisler, video ile televizyon bağlantısını kuramayınca babam da televizyon tamircisi olduğu için onu çağırıyorlar. Babam bağlantıyı sağladıktan sonra görüntülerde Aziz Nesin'in mukaddesatlara küfür ve hakaret ettiğini görüyor. 'Bu kim oluyormuş da İslam'ın mukaddesatlarına hakaret ediyor.' diyerek tepki gösteriyor.' Babam bunu söyleyince (Mehmet Yıldız) adlı Komiser babamın yakasına yapışarak oda İslam'ın mukaddesatlarına hakaret ediyor ve 'Babama '33 kişiyi yaktınız' diyerek küfrediyor. Babam da 'Ben mi yaptım? Kim yaptıysa gidin onları yakalayın' diye cevap veriyor. Komiser Mehmet Yıldız, babamı fişliyor ve yanına alabildiği arkadaşlarıyla babama iftira atarak devletin düzenini yıkmaktan hakkında şahitlik yapıyorlar. Babama 'Şeriat istiyorum' sloganını attığı iddiasıyla devletin düzenini yıkmaktan dava açılarak idam cezası verildi. Babamın Sivas olayları ile ilgili hiçbir alakası yoktur ve olaylarda da hiçbir görüntüsü yoktur. Babamın cezaevinde olmasının nedeni ne otelin yakılmasından ne de insanların öldürülmesinden dolayıdır. Sadece polislerin iftirasıyla 27 yıldır suçsuz yere yatıyor olmasıdır." dedi.
"Annem cezaevi yollarında iki büklüm oldu en sonunda dayanamayıp vefat etti"
Babasının cezaevine girdiği süreçten bugüne kadar çok cefa ve eziyet çektiklerini belirten Kılıç, "Babam Afyon cezaevine gönderildi, Kırıkkale cezaevine gönderildi daha sonra da Sivas cezaevine getirildi. Annem cezaevi yollarında iki büklüm oldu, en sonunda dayanamayıp vefat etti. Babamın, annemin cenazesine ve taziyesine gelmesine izin vermediler." diye konuştu.
"Babam cezaevinden illa tabutla mı çıkması lazım?"
Babasının cezaevinde çeşitli hastalıklara yakalandığını dile getiren Kılınç, şöyle devam etti:
Babam kalp hastası, Alzheimer hastası, hiçbir şekilde yerinden kalkamıyor tekerlekli sandalyeye mahkûm olmuş! Kulağı duymuyor, gözleri görmüyor, eklem romatizma hastalığı var. Tansiyondan tutun birçok hastalığı var. Babamın ayakkabısı yırtılmıştı. Ona yeni bir ayakkabı götürdüm cezaevi yönetimine teslim ettim. Ertesi hafta görüşe gittiğimde 'Baba ayakkabını aldın mı?' diye sordum. 'Yok, oğlum bana ayakkabı vermediler.' dedi. Onu tekerlekli sandalye ile görüşe getiren koğuş arkadaşına sordum 'ayakkabısı geldi, ayağında' dedi. Tekerlekli sandalyeyi biraz geri çektiğinde baktım ayakkabı ayağında ama babamın ayağındaki ayakkabından dahi haberi yok. Artık babamdan ne istiyorlar? İlla babamın tabutla mı cezaevinden çıkması lazım. Babam kendinde değil, Sivas'ın ortasına bıraksanız Alzheimer hastalığından dolayı evini bile bulamayacak durumdadır. Babam yerinden dahi kalkamıyor. Yetkililere ve tüm vicdan sahiplerine sesleniyorum. Babam suçsuz bir şekilde 27 yıldır cezaevinde, yetmedi mi…?
"İftiralarla 27 senemizi çaldılar"
Bugüne kadar hiçbir şekilde Alevilerle bir sorunlarının olmadığını ifade eden Kılıç, "1978 yılında Ali baba denen olaylarda mahallemizde Alevilere yönelik gerçekleştirilmek istenen saldırıda babam kendini siper ederek gösteri yapan insanları mahalleye sokmadı. Buralarda 'Alevi yok' diyerek onları geri gönderdi. Babamın hiçbir ırkla sorunu yoktu. İftiralarla hem babamın hem de bizim 27 senemizi çaldılar. Adaletsizliğin, haksızlığın, iftiraya uğramışlığın giderilmesini istiyoruz. Babam bir saniye bile cezaevinde kalacak durumda değildir, hiç değilse son nefesini yanımızda versin." dedi.
Babasının serbest bırakılması için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a çağrıda bulunan Kılıç, "Babam bir saniye bile cezaevinde kalacak durumda değildir. Bir an önce bırakılmasını talep ediyorum. Hiç değilse son nefesini yanımızda versin. Cumhurbaşkanımıza sesleniyorum; biz, sadece adaletsizliğin, haksızlığın, iftiraya uğramışlığın giderilmesini istiyoruz." ifadelerini kullandı.
"Babam tutuklanınca herkes şok oldu, annem babamın kahrından felç geçirdi"
Babasının gözaltına alındığında hiçbir suçu olmadığı için bırakılır diye beklediklerini ama kendisine atılan iftiralar sonucu tutuklanarak cezaevine konulduğunu söyleyen Kızı Ayşe Kılıç (67), "Çünkü babamın bu işlerle hiçbir alakası yoktu. Polislerin iftirasıyla adaleti de yanılttılar. Babam tutuklanınca herkes şok oldu! Annem, babamın kahrından üzüle üzüle felç geçirdi ve vefat etti. Gerçek suçluları yakalasınlar. Bu bizi çok rencide ediyor." diyerek yaşadıkları mağduriyeti anlattı.
"27 senedir kimse sesimizi duymuyor!"
Ayşe Kılıç, "Cumhurbaşkanımıza buradan çağrı yapıyorum. 27 senedir kimse sesimizi duymuyor. Babamın ömrü cezaevinde bitti, biz de burada mahvolduk. Yeter artık, dayanacak gücümüz kalmadı. Çünkü babam kendini idare edecek durumda değil, tekerlekli sandalyeye mahkûm olmuş. Hiç olmazsa babamız son nefesini bizim yanımızda versin. Yoksa orada ölecek!" diye dikkat çekti.
"Babam çok merhametliydi. Para pula önem vermez, insanlığa çok önem verirdi"
Babasının çok şefkatli ve merhametli olduğunu söyleyen Yıldız, şöyle devam etti:
Babam, bizlere karşı çok şefkatliydi, herkese karşı da öyleydi. Para-pula önem vermez, insanlığa çok önem verirdi. Almanya'ya gittiğinde 'ne zaman gelecek' diye dört gözle yolunu beklerdik. 'Vatana hizmet etsinler' diye bizleri Almanya'ya götürmedi ve burada bıraktı. Babam emekli olduktan sonra vatanına döndü. Vatanında da başına bu zulmü ördüler. Babam çevresine faydalı bir insandı, çok merhametliydi. Babam o işleri yapacak bir insan değildir. Alevi komşularımız, babamı çok severlerdi. Aramızda sevgi saygı vardı. Bu şekilde Sivas'a komplo kurdular, babamı da mahkûm ettiler. Orada yatanların hemen hemen hepsi suçsuz. Olayları yapanlar kaçtı, bunların üzerinde kaldı. Bundan dolayı babamın bir an önce bırakılmasını ver diğer mahkûmların da bir an önce aklanmasını istiyorum. Artık adalete güvenmek istiyoruz.
"Dedem gözaltına alındığında 15 yaşındaydım"
Dedesinin gözaltına alındığında 15 yaşlarında olduğunu ve o dönemde neler döndüğünü pek anlamadığını söyleyen torunu Ömer Yıldız (42) ise "Tabi o zaman çocuk yaşta olduğumuz için ne olduğunu anlamamıştık. Etrafımızda bir hengâme dönüyordu ama bilmiyorduk. Sonradan büyüyünce işin ciddiyetini anladık ama iş içten geçmişti. Dedem bir iftira ile Emniyet Müdürlüğüne götürülüyor. Emniyet Amirlerinin dedemin aleyhine yaptıkları tanıklık ile süreç bugüne geldi." diye belirtti.
"Bu işi 'şeriatçılar yaptı' deyip suçsuz insanları fişlediler, ceza alan sanıklar hepsi muhafazakâr insanlardır"
Yıldız, şöyle devam etti:
Dedemizin ve diğer sanıkların oteli yaktıkları ve orada bulunan 37 kişiyi katlettikleri kamuoyuna lanse edildi. Dedem ve idam cezası alan diğer sanıklar, bu suçlardan değil devleti yıkmaya teşebbüsten dolayı idam cezası aldılar. Kamuoyuna özellikle bunu duyurmak istiyorum. Bu işi 'şeriatçılar yaptı' deyip suçsuz insanları fişlediler. Dikkat edilirse ceza alan sanıklar dini vecibelerini yerine getiren hepsi muhafazakâr insanlardır. Bunlar üzerinden şeriat getirilecek denilerek devleti yıkmaya teşebbüsten idam cezası verdirmişlerdir.
"Af, suçlu olanlara has bir şeydir, dedemiz suçsuzdur bir an önce bırakılmasını bekliyoruz"
Ankara Devlet Güvenlik mahkemesinin ilk başta 'Bu devleti yıkmaya teşebbüs suçu değildir' dediğini belirten Yıldız, ama Yargıtay'ın kararı bozduğunu söyledi.
Yıldız, "Dönemin siyasileri mesele din olunca, çok farklı şeyler yapmışlardır. 28 Şubat'ın mimarları olan insanlardır. Müslümanlara çok zulmetmiş insanlardır. Yetkililere seslenmek istiyorum; dedemizi bırakın. Af istemiyoruz. Af suçlu olanlara has bir şeydir, bizim dedemiz suçsuzdur. Olay biraz daha araştırılırsa bu açıkça da görülecektir. Devlet denetleme kurulunun raporu var, onun üzerinde yazılmış birçok rapor var. Burada da adaletin ve hukuk sisteminin katli açıkça sergilenmekte. Orada 37 insan katledildi, ertesinde ise hemen hukuk katledildi. Oradaki mağdurlar yetmiyormuş gibi yüzlerce mağdur oluşturuldu. Bunun üzerine gidilmesini istiyoruz. Dedemizin hapiste ölmesini istemiyoruz. Dedemiz, son nefesini yanımızda versin." diye çağrıda bulundu.
"Kayınbabam evinin bir köşesinde radyo televizyon tamirciliği yapıyordu ve kimseden para almıyordu"
Ahmet Duran Kılıç'ın damadı Naci Yıldız ise küçüklüğünden beri Ahmet Turan Kılıç ile komşu olduklarını ve Ahmet dedenin herkes tarafından sevildiğini belirtti.
Yıldız, "Kayınbabam olan Ahmet Turan Kılıç ile aynı mahallede komşuyduk, sonra da kısmet oldu şu an eşim olan kızıyla evlendik. Tüm samimiyetimle söylüyorum, kayınbabam mahallede en çok sevilen insandı. Mahallede onun çayını, yemeğini yemeyen bir insan yoktur. Kapısı herkese açıktı. Evinin bir köşesinde radyo televizyon tamirciliği yapıyordu ve kimseden para almıyordu. Hanımı da misafirlere hizmet ediyordu. Gece yarılarına kadar komşular onda kalıyordu. Kayınbabam, onların radyo ve televizyonunu tamir ediyor ve rahmetli kayınvalidem ise onlara hizmet ederek, yemek ve çay ikramında bulunuyordu. Sivas'ta onu tanıyan herkes yani hiç kimse kayınbabamın suçlu olduğuna inanmıyordu. Kayınpederimin 27 yıldır mahkûm olmasının tek nedeni o nezarethanede başına gelen olaydı." dedi.
"Neredeyse Sivas'ın yarısını karakollarda toplanmışlardı"
Kayınbabası Ahmet dedenin gözaltı sürecini anlatan Yıldız, şöyle devam etti:
"Gece saat 03.00'te kayınım, (Necdet) 'Babamı gözaltına aldılar' diye aradı. Tabi olaylardan 5 gün sonra gözaltına almışlar. Sabahleyin karakol karakol dolaştık, nerede olduğunu öğrenemedik. O günün şartları da zordu. Karakollardan rica ettik, en sonunda bir karakolda olduğunu söylediler. Ziyaretine gittiğimde karakolun bodrum katı insanlarla doluydu. Herkes ayakta, oturacak yer yoktu. Günlerce böyle devam etti. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu, o gün yetkililere çağrı yaptı. 'İhbarlarla insanları evlerinden alıp götürüyorsunuz. Karakollar, nezarethaneler, Emniyet Müdürlüğünün alt katı insanlarla dolu. Statlarda yer kalmayacak, yapmayın bunu.' Kim kimi ihbar etmişse doğru beyan olarak kabul edip insanları topluyorlardı. Neredeyse Sivas'ın yarısını karakollarda toplamışlardı. Kayınpederim gözaltı sürecinde Aziz Nesin'in videosunu görüp verdiği tepki, hayatını kararttı ve bundan dolayı 27 yıldır cezaevindedir." diyerek, yaşanan mağduriyetleri anlattı.
"Sağlık sorunlarından dolayı cezaevi müdürü, gardiyanlar ve oradaki mahkûmlar, kayınpederinin cezaevinde kalmasını istemiyor"
Ahmet dedenin sağlık sorunları nedeniyle çok zor bir süreçten geçtiğini dile getiren Yıldız, "Şu an sağlık sorunlarından dolayı cezaevi müdürü, gardiyanlar ve oradaki mahkûmlar hiç kimse kayınpederinin cezaevinde kalmasını istemiyor. 'Bunu buradan götürün' diye adeta yalvarıyorlar. Prostat hastalığı var, kimse onunla aynı koğuşta kalmak istemiyor. Bir mahkûm sırf Allah (Celle Celaluhu) rızası için 'Onu babam olarak değerlendirdim' diyerek hizmetini yapıyor. Altına naylonu seriyor ve bu şekilde altını temizliyor. 8 tane doktorun raporda imzası var. Raporda ölümcül rahatsızlığı var." diye dikkat çekti.
"Allah'tan (Celle Celaluhu) korksunlar ve bir an önce bıraksınlar. Aksi takdirde onun, evlatlarının ve torunlarının ahı yetkilileri bitirir"
Yıldız, "Eğer bunu duyup da hala ısrarla göz yumanlar varsa, inanın bütün Türkiye bunun vebalini çeker. Hiçbir zaman iflah olmazlar. Allah'u Teâlâ'nın (Celle Celaluhu) indinde vicdanları rahat olmaz. Sayın Cumhurbaşkanımız son dönemlerde 3 mahkûmu affetti ve böyle bir yetkisi var. Zaten onu serbest bırakırlarsa cezaevi müdürü, gardiyanlar ve mahkûmlar vicdanen rahatlayacaklar." şeklinde konuştu.
Bir ara cezaevindeki gardiyanlarla görüştüğünü dile getiren Yıldız, "Gardiyanlar; gecenin bir saatinde Ahmet dede bağırıyor ve feryat ediyor. Yapabilecekleri bir şey olmadığı için tabi ki bundan herkes vicdanen rahatsız oluyor. Feryadı rahatsızlıklarından dolayı. Çünkü rahatsızlığı ona çok acı veriyor. Hiç değilse son nefesinde çocukları ve torunları altını üstünü temizlesinler. Bir başka mahkûm ne kadar bakacak ona? Bu bir zulümdür. Allah'tan (Celle Celaluhu) korksunlar ve bir an önce onu bıraksınlar. Aksi takdirde gerçekten onun, evlatlarının ve torunlarının ahı bu yetkilileri bitirir." ifadelerini kullandı. (Mehmet Aslan-İLKHA)