"İstanbul Sözleşmesi gibi Batıdan ithal edilen kanunları neden benimsiyoruz?"
İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH) Adana Şube Başkanı Mahmut Eraslan, aile yapısını bozan İstanbul Sözleşmesi ve diğer konularla alakalı açıklamalarda bulundu.
İslam'da aile olmanın önemine değinen Eraslan, "Aile bağlarının kuvvetli olması çok önemli. Çünkü Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) aile bağlarıyla alakalı olarak 'Akrabalık bağlarını kesen bizden değildir.' buyurarak sıla-i rahimi kesmememizi istiyor. Aile sadece anne ve babadan oluşmuyor. Evin tüm bireyleri ve yakın akrabalar aileyi oluşturmaktadır. " dedi.
"Ailede boş vermişlik hâkim olmuş"
Eskiden evlatların, anne-babaya karşı daha dikkatli ve titiz davrandıklarını fakat şimdi bunu görememenin üzüntüsünü yaşadıklarını belirten Eraslan, "Anneler sorumluluk bilincindeydi. Büyüklere saygının, küçüklere ise sevginin olduğu bir süreç vardı. Bu alanda bir bozulma ve boş vermişlik var. Büyüklerimiz İslami kaynaklarda araştırma yapmış kişiler değildi ve okuma yazmayı da bilmiyorlardı. Fakat gerek menkıbelerle gerekse hikâyelerle birçoğu hayat tecrübesini bize aktardı. Büyüklerimizin bizlere verdiği ahlak ve terbiye ile ciddi bir aile bağı mevcuttu. Ama bugün geldiğimiz noktada, ailelerin çok da sorumlu davrandığını düşünmüyorum." ifadelerini kullandı.
"Aileler 'baş edemiyoruz' bahanesine sığınmamalı"
Ailelerin çocukları yetiştirmede bahanelere sığınmamaları gerektiğini belirten Eraslan, "Aileler 'Ben baş edemiyorum.' dememeli. Aile olarak görevimiz, sadece çocuğumuzu yedirip içirmek ya da okula gitmesi için maddi imkanlarını karşılamak değildir. Bu konuda Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) çok güzel bir tespit yapmış ve 'Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.' buyurmuştur. Böyle bir Peygamberin ümmeti, kendi çocuğuna, yetişmesi için alt yapı oluşturmalı. Çocuklarına gerekli terbiyeyi vermeli ve güzel ahlâk üzere yetiştirmelidir." dedi.
"Ailede eğitim sorunu var"
Günümüzde çocukların diploma alması ve para kazanması hedefinin öncelendiğine dikkat çeken Eraslan şöyle konuştu:
Maalesef şu an ailelerin hedefinde, çocuklarının çok para kazanabilmesi için diploma alması ve iyi bir iş sahibi olması daha çok öncelikli bir vaziyet almış. Bu şekilde toplumda dinamik aile yapısı eskisi gibi görünmüyor. Ailede eğitim sorunu var. Fakat bu sorunu sadece aileye de indirgeyemeyiz. Toplumsal olarak baktığımızda birbirimizi olumsuz etkiliyoruz. Bu konuda okullarda verilen eğitim de yetersizdir.
"İstanbul Sözleşmesi gibi Batıdan ithal edilen kanunları neden benimsiyoruz?"
İstanbul Sözleşmesi'nin ailenin bozulmasını tetikleyen önemli bir unsur olduğunu fakat bozulmanın sebebinin sadece söz konusu sözleşme olmadığını belirten Eraslan, "Kendi dinamik yapımızı bırakıp taklide gidersek olacağı budur. Aile içerisine bu sözleşmeyi almayalım. Önceliklerimiz, değerlerimiz ve ağırlık verdiğimiz konularımız değişmiş. Özgürlük adı altında bugün, dinden hızla uzaklaşan genç bir nesil var. Peki bu boşluğu nasıl dolduruyorlar? Yiyip-içip eğlenerek haz peşinde koşan gençlik oluşuyor. Fakat bir taraftan da bu konuda devletin rolü de var. İstanbul Sözleşmesi gibi Batıdan bize ithal edilen bu kanunları neden benimsiyoruz? Kimler bunları bizim önümüze getiriyor? Eksik olan şeyleri tamamlıyor mu yoksa var olan değerleri de mi tüketiyor? Bunu görmek lazım. Bunlar aile yapımızı ve akrabalık ilişkilerimizi çökertmiş ve değerlerimiz yerle bir olmuş. Gençlik her şeyi sorgulamaya başlamış. Bilgi ve birikimle sorgulamak güzel ama bugün sosyal medya üzerinden her duyup gördüğümüzü konuşur hale geldik. Aile düzenimiz gerek kanunlarla gerekse anne ve babalar tarafından gözden geçirilmeli." dedi.
"Aile Bakanlığı, ailenin geneliyle ilgilenmeli ve 'Kadın Bakanlığı' gibi hareket etmemeli"
Yapılan düzenlemeler ile boşanmamın daha da arttığını belirten Eraslan, "Aile Bakanlığı, gerçek manada işlevsellik kazanmak istiyorsa 'Kadın Bakanlığı' gibi hareket etmemeli ve ailenin geneliyle ilgilenmeli. Bunun toplumda karşılığı nedir? Kamuoyunda nasıl karşılanıyor? bunu görmeleri lazım. Fakat gerek bakanlık gerekse bürokratlar bu konuyu görmezden geliyorlar. Aile Bakanlığı, tamamen kadınlar için çalışıyor. Mağdur edilen erkekler yok mu? Kadın eşinden ayrılmak istediğinde, boşandıktan sonra ömür boyu nafaka alıyor. Madem adamı istemiyorsun neden parasını alıyorsun? Bu adalet midir? Kadınların yaptıkları yanlışları kim düzeltecek? Siz işi cinsiyet ırkçılığı boyutuna getirecek olursanız olacağı budur. Aile Bakanlığı kendini düzeltmelidir. Toplumda eğer boşanmalar artmışsa, şiddet artmışsa, Aile Bakanlığı bu konuda üzerine düşeni yerine getirmeli ve ailenin tüm bireylerine karşı eşit politika izlemelidir." şeklinde konuştu.
"Neden kitaptan korkuyorlar ki?"
Aile yapısının, İslami değerlere sahip çıkılarak korunacağını belirten Eraslan, "Kur'an-ı Kerim dendiği zaman birilerinin rengi atıyor. Batıdan alınmış uyduruk kanunları alırken, kitabımız dediğimiz Kur'an-ı Kerim'in içerisinde hiç mi bu konuda öğüt yok? Kur'an'a dönülmek istenmiyor, bir korku var. Peygamber Efendimiz (Sallalahu Aleyhi Vesellem)'in ailesiyle ve toplumla alakalı birçok tavsiyeleri var. Bunlar ne kadar öne çıkarılıyor? Bu ülkenin gelenek ve göreneğine uygun bir yaşam biçimini ele alan aile yapısı işletilse, bunlarla beşerî hukuk baz alınarak topluma hitap edilse sıkıntı olmaz.
Kadın haklarını koruma adına feministlerin zıvanadan çıktığı bir süreci yaşıyoruz. Bakanlık toplumu düzeltmek yerine bozdu. Aile büyükleri kendi gelenek ve göreneklerine uygun hareket etmeli. Aile bağlarımızı ayakta tutan güçlü damarımıza tekrar sahip çıkmalıyız. Anne babalara sorumluluk düşüyor." değerlendirmelerinde bulundu.
"Toplumu büyük oranda basın ifsat ediyor"
Basında şiddet olaylarını sıklıkla gündeme getirmenin sakıncalarına dikkat çeken Eraslan, "Bir baba aile cinayetlerini izledikten sonra ne olacak? Bize ne faydası var? Sürekli şiddet içerikli sahneler, 'kadınlar mağdur edildi' şeklindeki haberler sergileniyor. Erkek de mağdur edilse bunun haberleştirilmesinin bir manası yoktur. Televizyon programlarında algılarla toplumun zihnini farklı konuları tartışarak bir yerlere kanalize etmenin peşindeler. Programlar sanki belirli bir merkezden çıkmış gibi ifsat etmeye yönelik haberler ve diziler, sinemalar var ve bunların kalkması lazım. Herkes sorumluluk bilinciyle hareket etmeli." dedi.
Görüşleri ne olursa olsun tarafların zıtlaşmak yerine akl-ı selim bir duruş sergilemeleri gerektiğini ifade eden Eraslan, ailenin düzeltilebilmesi için bilinçli hareket edilmesini ve samimi olarak özümüze dönmemiz gerektiğini söyledi. (Ramazan Kösedağ-İLKHA)