"Bağımlılıkla mücadelede manevi rehabilitasyon şart"
Bağımlılıkla mücadelede biyolojik tedavinin yetersiz kaldığına dikkat çeken Yeşil Yıldız Bağımlılıklarla Mücadele Derneği Başkanı Yahya Öger, bunun yanında manevi rehabilitasyonun şart olduğunu belirtti.
Yeşil Yıldız Bağımlılıklarla Mücadele Derneği Başkanı Yahya Öger, bağımlılıkla mücadelede tedavi yöntemleri kapsamında manevi rehabilitasyonun da uygulanması gerektiğini ifade ederek, başta aile olmak üzere toplumun üzerine düşen görevler hususunda önemli hatırlatmalarda bulundu.
Dünyanın bağımlılıkta hızlı bir şekilde uçurumuna doğru yol aldığına dikkat çeken Öger, dünya nüfusunun hızlanması ve teknolojinin ilerlemesi ile beraber manevi boşluktan kaynaklı olarak uyuşturucu kullanımının maalesef dünyanın her tarafında çok ciddi manada arttığını söyledi.
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2017 verilerine göre, dünyada 271 milyon kişinin uyuşturucu kullandığını hatırlatan Öger, "Bu çok büyük bir orandır. 2009-2017 arasında dünyada, uyuşturucu kullanımında, yüzde 30’a yakın bir artış var. Tedavi noktasında; 2016'da 30 milyon civarında bağımlı varken, 2017'de 35 milyona yakın bağımlının tedavi olduğunu görüyoruz. Şu anda ciddi manada dünyada, uyuşturucu kullanımı ile ilgili bir boşluk ve hengâme var." dedi.
Madde kullanım yaşının dünyada yüzde 5,95'inin 15 ile 64 yaş aralığında rastlanıldığını aktaran Öger, "Türkiye'de uyuşturucu kullanımı özellikle son 20-25 yıldır ciddi manada bir artışa sahip olduğunu görebiliyoruz. Türkiye'nin nüfusunun da TUBİM'in verilerine göre yüzde 3,5’e yakın olduğu bir hakikati var. Tabi ki bu resmi istatistik bir bilgi, ama resmiyete yansımayan oran çok daha fazladır." ifadelerini kullandı.
Öger, "Diyarbakır’a baktığımızda, bir basamak daha üstte. Uyuşturucu kullanım verilerini paylaşırken amaç bir bölgeyi ya da memleketi kötülemekten ziyade, bu illete bütün dünyanın duçar olduğunu, pençesinde kıvrandığını göstermektir." şeklinde konuştu.
"Uyuşturucu kullanımının sebeplerinden biri manevi boşluktur"
Uyuşturucu temininde, küçük çocukların bile erişebilme imkanına sahip olduğuna şahit olabildiklerinin altını çizen Öger, "Mesela ilkokul çocuğunun neredeyse uyuşturucu satmaya ya da temin etme noktasında alet olabildiğini görebiliyoruz. Uyuşturucu kullanımı toplumun her kesiminde vardır. Tabiri caizse 7'den 70'e, bu işe bir şekilde bulaşmış kullanıcı veya satıcı olarak bir insan profili ile karşı karşıya kalabiliriz." diye belirtti.
Uyuşturucu kullanımının sebeplerine de değinen Öger, "Gençler arasında özenti, merak, bir gruba aidiyet, dışlanmışlık, aile içerisinde iletişim kopukluğu ya da hedefsizlik problemi var. Çünkü, çocukların geleceğe yönelik hedefleri maalesef yok. Bana sorarsanız en büyük kayıplardan bir tanesi de manevi boşluktur. Sebeplere baktığımızda ise, ekonomik sıkıntıları, ailevi problemleri ve dersteki başarısızlıkları uyuşturucu kullanmaya sebep olarak gösterenler var. Sebepler ne olursa olsun çözüm noktasında kendinize bir profil veya yol çizmezseniz bu hastalığa duçar olur, bataklığa batar ve bu girdapta maalesef yok olursunuz." dedi.
"Aile, çocuğunu hayata hazırlama noktasında at yarışı mantığıyla yetiştirmemeli"
Başta aile olmak üzere toplumun üzerine düşen görevleri hatırlatan Öger, "Bu girdabın içine girmeme noktasında bize düşen görevler var. Mesela, aileye düşen görevler; ailenin çocuğunun gittiği ortamları bilmesi, kiminle arkadaşlık yaptığını, mesai geçirdiğini, nereye takıldığını ve okul içi-okul dışı durumunu irdelemesi lazım. Şayet çocuğundan şüpheleniyorsa, çocuğunu takip etmesi lazım. Madde kullanım emareleri baş göstermişse, çocuğunun takıldığı ortamları incelesin, arkadaşlarını tanısın ya da çocuğun gittiği kafeleri öğrenmesi gerekir." ifadelerini kullandı.
Öger, "Çocuğu hayata hazırlama noktasında bir at yarışı mantığıyla beslemesin ya da yetiştirmesin. Hayatın kendisine zorluklar getireceğini, problemlerin olabileceğini ve bu zorluklarla baş etmenin yollarını da aynı zamanda çocuklarına göstersin. Bu konuda öğretmen ve din görevlilerimize ciddi manada görevler düşüyor. Bu konuda Yeşilay’ın Türkiye bağımlılıkla mücadele eğitiminde öğretmenlerle ilgili bir çalışması var. Din görevlileri noktasında, özellikle cami cemaatinin bilinçlendirilmesi, hutbeler ve vaazlarda, Kur'an kurslarında bir eğitimin verilmesi lazım." şeklinde konuştu.
"Madde satıcılarına karşı toplumun bir reaksiyon göstermesi lazım"
Uyuşturucu kullanmak bir camianın çocukların kullandığı bir madde olmadığını vurgulayan Öger, "Maalesef, çok rahatlıkla söyleyebilirim ki dindar ailelerin çocukları da bir şekilde bu işe ulaşmışlardır. Dolayısıyla, bu anlamda önleyici bir çalışmanın hocalarımız tarafından yapılması gerekir ama en önemlisi mahalle sakinlerinin ya da o toplumun bir reaksiyon göstermesi lazım. Bir mahallede uyuşturucu kullanılıyorsa ya da birileri bu işin satıcılığını yapıyorsa mahallelinin buna tepki göstermesi, göz yummaması gerekir." diye belirtti.
Aile içerisinde sigara kullanımının madde bağımlılığı üzerinde büyük etkisi olduğunu söyleyen Öger, "Sigara kullanımında, bugün itibariyle Türkiye'de bütün sigara paketlerinin şekli, şemali, rengi bir oldu. Ebeveynler sigara kullanmama noktasında dikkat etmelidirler. Eğer ebeveyn sıkıntısını bertaraf etmek için sigara kullanıyorsa, aynı insanların çocukları yarın sıkıntılarını bertaraf etme noktasında uyuşturucu kullanabilirler. Örneklik teşkil etme açısından, sigara ile ilgili ciddi manada ebeveynin kendini düzenlemesi, hizaya çekmesi ve bununla beraber çocuğuna örneklik teşkil ederken elindeki var olan doneleri de olumlu sunması lazım." dedi.
"Uyuşturucu kullanan insanların çoğu daha önce sigara kullanmışlardır"
Uyuşturucu kullananlarının çoğunun daha önce sigara kullandıklarını belirten Öger, "Çünkü problemler var oldukça kullanılan maddenin türevi de değişebiliyor. Bu anlamda ebeveynlere ciddi manada iş düşüyor. Bu girdap sadece bireysel değil, toplumsal bir hastalıktır. Zararı sadece kullanıcının kendisine değil, aynı zamanda ailesine, çevresine ve hatta toplumun hepsinedir." ifadelerini kullandı.
Uyuşturucu kullanan çocuğun fiziksel özellikleri hakkında bilgi veren Öger, "Çocuk eğer bir anda içine kapanıyorsa, hızlı bir şekilde zayıflıyor-kilo veriyorsa, vücudunda saç dökülmesi oluyor, gözlerde ciddi manada bir çukur oluşuyorsa, iştahsızlık devam ediyorsa ya da terleme ve titreme gibi bir belirti gösteriyorsa, bir anda çevreyi değiştirebiliyorsa, halim-selim bir ortamda yaşarken bir anda çok kötü bir çevreye adapte olmaya çalışıyor, arkadaş ortamını değiştiriyorsa ya da evde bazı şeyler çalınıyorsa bu bir işarettir. Yani ‘bunu takip edin’ diye bir sinyal veriyor." şeklinde konuştu.
"Kullanıcı olduğu fark edilen çocuk dışlanmamalı, ötekileştirilmemelidir"
Öger, "Kullanıcı olduğu fark edilen çocuk dışlanmamalıdır. Çünkü ötekileştirmek, çocuğu kurtarmadığı gibi tam tersi çocuğu biraz daha fazla o alana itebiliyor. Ailenin, kanser hastalığına yakalanan çocuğa tepkisi neyse, uyuşturucuya bulaşmış evladına da aynı motivasyonu sağlaması gerekir. Ebeveynler; ‘niye kullandın? Allah belanı versin! seni kabul etmiyorum, evladım değilsin’ deyip onu dışlamamalı, tedavi noktasında ikna etmelidir." dedi.
Bağımlılıkla mücadele konusunda ailelere önemli tavsiyelerde bulunan Öger, son olarak şunları söyledi:
"Şayet bulunduğu ortamda kullanma riski artıyorsa tebdili mekânda hayır vardır düsturuyla mekânı değiştirmeli, alternatifler sunmalı ve Sağlık Bakanlığından, 191 uyuşturucu ile mücadele hattından, AMATEM-ÇEMATEM’den destek alınmalıdır. Çünkü vücudun temizlenmesi lazım. Bu çocukların aynı zamanda manevi bir rehabilitasyondan da geçirilmesi çok önemlidir. Yani çocuk geleneğini, adetlerini, ahlakını bilmeli, ahlakı yozlaştıran problemlerin ne olduğunu öğrenmelidir. Çocuk, maneviyattan uzaklaştırılır, sadece maddi anlamda bir rehabilitasyona tabi tutulursa, belli bir süre sonra sıkıntılarla baş başa kaldığında yine bir şekilde oraya muhakkak gider." (Ramazan Zeren, Ramazan Kösedağ-İLKHA)