Risaleleri Osmanlıca yazarak gelecek nesillere aktarmak istiyorlar
Bitlis Keçekülahlılar Atlı İlim Kültür Derneği üyeleri, Risale-i Nur’u Osmanlıca el yazması olarak gelecek nesillere aktarmak istiyor.
Bitlis Keçekülahlılar Atlı İlim Kültür Derneği üyeleri, el yazması Osmanlıca Risale-i Nur yazıyorlar. Osmanlıca yazdıkları el yazması Risale-i Nurları gelecek nesillere aktarmak istiyorlar.
Yazarak hem Osmanlıcayı hem de Risale-i Nurları öğrenen üyeler, emek vererek yazdıkları Risaleleri ileriki zamanlarda açmak istedikleri Bediüzzaman Külliyesi’nde veya müzesinde sergilemek istiyor.
Bediüzzman’nın, 1914-1915 olaylarında 5 bin kişi ile Ermeni çeteleri ve Ruslar ile mücadele ettiğini belirten Keçekülahlılar Atlı İlim Kültür Derneği Başkan Yardımcısı Gökan Özvural, soğuktan etkilenmemek için başlarına koydukları ve keçeden yapılan külahlardan esinlenerek dernek isimlerini koyduklarını söyledi.
Kuruluş amaçlarının Risale-i Nur ve Bediüzzaman Said Nursi’yi tanımak ve tanıttırmanın yanı sıra Risale-i Nurları Osmanlıca yazmak ve tanıttırmak olduğunu belirten Özvural, “Derneğimiz 2015 Bitlis merkezli olup, Ahlat’ta da Aksakallılar şubemiz ile hizmet vermekteyiz. 1914-1915 olaylarında Bediüzzaman Said Nursi kendi talebeleriyle birlikte Van, Bitlis bölgelerinde yaklaşık 5 bin kişilik atlı bir birlik kuruyor. Ermeni çetecilerine ve Ruslara karşı Erzurum’un Horasan bölgesinden başlayarak Bitlis’te esir düşünceye kadar mücadele ediyor. Yapılan bu mücadelede kışın soğuktan etkilenmemek için başlarına koydukları ve keçeden yapılmış külahlar vardı. Zaten Bediüzzaman da ‘Keçeliler’ diye tabir buyurur. Derneğimizin ismini bu şekilde bıraktık.” dedi.
“Risale-i Nuru yazmayı ibadet olarak görüyoruz”
Risale-i Nurları yazmayı kendilerine ibadet olarak gördüklerini dile getiren Özvural, şunları söyledi:
“Medresemizde Risale-i Nurları yazıyor ve yazdırıyoruz. Risale-i Nurda da geçiyor, ‘Risale-i Nur talebesi, Risale-i Nur’u yazan ve yazdırandır.’ bu düsturu kendimize rehber edinerek bu manevi yolda hizmete devam ediyoruz. Risale-i Nurlar zaten yazmayla başlıyor. Malum o zaman teknoloji bu kadar gelişmiş değildi. Matbaalar, herhangi teksir makineleri yoktu. Risale-i Nurlar elle yazılarak çoğaltılıyor. Günümüzde böyle bir şeye ihtiyaç yok. Teknoloji gelişmiş, her türlü imkân var. İstenilirse Risale-i Nurlar fotokopi makineleri, teksir makineleriyle çok rahat bir şekilde çoğaltılabilir. Ama bizim gayemiz ibadettir. Kendimize bir vazife ve ibadet olarak görüyoruz. Bir saatlik yazdığımız bir sayfada, bir saatlik tefekkür, bir yıllık nafile ibadetiyle eş değer olduğu bilinciyle bu hizmeti yapıyoruz.”
“Risale-i Nur, Kur’an-ı Kerimin malıdır”
Risale-i Nurların asıl nüshalarının Osmanlıca olduğuna dikkat çeken Özvural,
“Risale-i Nurların yazıldığı asıl nüshalar hep Osmanlıca olan hattı Kur’an’dır. Bizler hattı Kur’an-ı muhafaza etmek ve Risale-i Nur’un orijinalini yazmak amacındayız. Bunu her şeyden önce bir ibadet olarak görüyoruz. Aynı zamanda öğreniyoruz. 95 sene önce hepimizin dili, alfabesi buydu. Günümüzde de insanların teveccühü var. İnsanların gelip yazmasını, öğrenmesini gerçekten istiyoruz.” diye konuştu.
“Risale-i Nur, Kur’an-ı Kerimin malıdır.” diyen Özvural, sözlerinin devamında şunları ifade etti:
“Risale-i Nurlar, 33 ayeti kerimenin tefsiridir. Şimdi Kur’an-ı Kerimi kimse okumaya doyabilir mi? Doyamaz. Yazı da böyledir. Kur’an hizmeti, hattı Kur’an’ı muhafaza etmek olduğu için doyum olmuyor. Risale-i Nur’un bu Kur’an hizmetinde her kesimden tüm kardeşlerimizi bekliyoruz. Hiçbir kimseyi ayırt etmeksizin. İman eden herkes bizim kardeşimizdir. Tek çatı altında toplanmalıyız. İslam âleminin de isteği bir ve beraber olmaktır. Dinimiz tevhit dinidir. Biz bir olmak için mücadele ediyoruz.” (Şükrü Tontaş-İLKHA)
]]>