İstanbul'da 'Genç evlilik mağdurları' temalı panel düzenlendi
HÜDA PAR İstanbul İl Kadın Kolları, "genç yaşta evlilik yaptıkları" için mağdur edilen binlerce kişinin maruz kaldığı hukuksuzluğa ve yaşadığı sıkıntılara dikkat çekmek amacıyla panel düzenledi.
HÜDA PAR İstanbul İl Kadın Kolları, genç yaşta evlendiklerinden dolayı mağdur edilen ailelerin yaşadığı sıkıntıları "Genç evlilik mağdurları" temasıyla düzenlediği panelde masaya yatırdı.
Kazlı Çeşme Kültür Merkezinde düzenlenen panel iki oturum şeklinde gerçekleşti. HÜDA PAR İstanbul Aileden Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Hatice Uçar Ensar'ın açılış konuşmasıyla başlayan panelde HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Şahin, Sosyologlar Derneği (SOSYODER) Başkanı Prof. Dr. Sami Şener, Tüm İlahiyat Fakülteleri ve Yüksek İslam Enstitüleri Derneği (TİYEMDER) Onursal Başkanı Selahattin Yazıcı, Genç Evlilik Mağdurları Platformu Yetkilisi Sevim Eraydın ile genç evlilik mağdurları Şükriye Orhan ve Ayşe Erdoğdu birer konuşma yaptılar.
Panelin ilk oturumu Şükran Eslem Dağ moderatörlüğünde gerçekleşti. Oturumda mağdur ailelerin sorunları dile getirildi.
"Burada aslında asıl mağdur olanlar kadınlar"
Resmi nikâhlı binlerce kişinin mağdur edildiğine dikkat çeken Genç Evlilik Mağdurları Platformu Yetkilisi Sevim Eraydın, "Biz Müslüman bir ülkede yaşıyoruz. Burada zina yapılmadı. Gayri meşru ilişkiler yaşanmadı. Resmi nikâhlı olan 8 bin kişinin eşleri… Bunların 3'er 4'er çocukları var. Madem bu evlilikler suçtu, neden izin verildi? 4 çocuk yapmalarına neden müsaade edildi? Neden resmi nikâhlarının yapılmasına izin verildi? İçeride bir kişi dışarıda 5 kişi mağdur. Burada aslında asıl mağdur olanlar kadınlar." dedi.
"Dışarıdaki eşler içerdeki eşlerine bakmak zorunda kalıyor"
Eraydın, "Buradan kadın derneklerine seslenmek istiyorum. Burada erkekler mağdur ama bir şekilde cezalarını çekiyorlar. Ancak dışarıdaki eşler içerdeki eşlerine bakmak zorundalar. Bunlar çocuklarına mı baksınlar, kiralarını mı versinler yoksa cezaevinde olan kocalarına mı baksınlar. Devlet 600-700 lira veriyor. Zaten ev kiraları bin lira. Bu kızlar kötü yola mı düşsünler. Biz bunları anlattıkça kadın dernekleri daha da üste çıkmaya başladılar. Bazı partiler o denekleri dinlemeye başladılar. Buradaki mağduriyetleri görmediler. HÜDA PAR olarak siz hep yanımızda olup destek verdiniz. Gitmemiz gereken başka bir yer varsa gideriz. Yeri geldiğinde çocuklarımız için el de öperiz ayak da öperiz. Bu el ayak öpme de yetmedi. Benim oğlum çıktı ama psikolojisi sıfır. Eşi, çocuğu evde ama oğlum ayağında pranga ile geziyor. Ben gerçekten bu konudan dolayı çok mustaribim." dedi.
"Biz küçük gelinler değiliz! Hepimiz birer anneyiz"
12 yıllık evli olan ve evlendikten 7 yıl sonra resmi nikâhlı eşine 10 sene 10 ay hapis cezası verilen Şükriye Orhan, "Evlendikten 7 yıl sonra resmi nikahlı eşime 10 sene 10 ay ceza geldi. Eşim cinsel istismarcılarla aynı koğuşta yatıyor. Ben de tek başıma dışarıda 4 çocuğuma, eşime bakmak zorundayım. Devlet 2-3 kuruş yardım ediyor ama bu paralarla ne evimizin kirasını verebiliyoruz ne faturalarımızı ödeyebiliyoruz ne de çocuklarımızın eksiklerini karşılayabiliyoruz. Çocuklarımız zaten baba sevgisinden mahrum olarak büyüyorlar. Hayatımızı tamamen mahvettiler. Bize verilen cezalar çok mantıksız. İnsanlar 'nasıl olur da resmi nikâhlı eşiniz ceza yatıyor' diyorlar. Bize ceza verenlere soruyorum! Vicdanınız rahat mı? Kadını koruma adına kurulan derneklerin hiçbirisi ismimizi dahi bilmezler. Mağduriyetimizi, tek başımıza neler çektiğimizi bilmezler. Bize küçük gelinler diyorlar. Biz küçük gelinler değiliz. Hepimiz birer anneyiz. Hepimizin 3'er 5'er çocukları var. Yaşadıklarımız bizi olgunlaştırdı. Evliliklerimiz 20-30 yıllık evliliklere bedeldir. Çünkü eşlerimiz için gerçekten mücadele ediyoruz. Sevmeyen bir eş eşinin arkasından ağlamaz, gözyaşı dökmez, onun için çabalamaz. Ben her zaman eşimin yanındayım. Çıkana kadar mücadeleyi asla bırakmayacağım." diye konuştu.
"Sözler verildi ama hiçbir söz tutulmadı"
Ayşe Erdoğdu ise, "Bundan 8 yıl önce evlendim. 8 yıl sonra ceza geldi. İki çocuğumla dışarıda kaldım. Onlara, eşime bakmakla yükümlüyüm. Çocuklarım babaya hasretler. Büyük oğlum amcalarına baba diyerek kendisini avutuyor. Doktora götürdüğümde baba hasretinden dolayı olduğunu söyledi. Eşime 6 yıl 4 ay ceza verildi. Yattığı cezaevi de uzak. Sürekli gitmeye çalışıyorum ama ne kadar gidebilirim. Eşlerimizi çok seviyoruz. Eşlerimiz için mücadele ediyoruz. Bize zorla bir şey yapsalardı niye bu kadar uğraşalım. Onların çıkmalarını sağlamak için bu kadar uğraşmazdık. Eşim çıksın diye Ankara'ya gittim. Sözler verildi ama hiçbir söz tutulmadı." ifadelerini kullandı.
HÜDA PAR İstanbul İl Başkan Yardımcısı Seyfullah Sivi'nin moderatörlüğünde yapılan ikinci oturumda ise, Sosyologlar Derneği (SOSYODER) Başkanı Prof. Dr. Sami Şener, Tüm İlahiyat Fakülteleri ve Yüksek İslam Enstitüleri Derneği (TİYEMDER) Onursal Başkanı Selahattin Yazıcı, HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Şahin birer konuşma yaptılar.
"Kurallar ödünç alınmaya başlanınca toplum başkalarının şuurunda yaşamaya başlar"
Yaşananları sosyolojik açıdan değerlendiren Prof. Dr. Sami Şener, "Türkiye batılılaşma ile birlikte kendi değerlerinden uzaklaşmış, bir yanıyla Müslüman bir yanıyla laik bir yapıya doğru yönelmiştir. Bu toplumun isteğiyle olmadı. Belli bir dönemde Türkiye'yi yöneten Osmanlı'nın son döneminde bulunan idarecilerin, aydınların bir kısmının tercihiydi. Yoksa toplumun kendi isteğiyle olan bir yabancılaşma değildir. Bir toplum kendi inançlarına, değerlerine zıt bir şekilde yaşamaya başladığı zaman orada kültür olarak bir sistemin değil bir gücün var olduğunu söylemek durumundayız. Bir takım kurallar artık başka yerlerden ödünç alınmaya başlanır. Hâlbuki bir toplumun sosyal hayatını düzenleyen kurallar o toplumun kendi düşüncesi kendi tarihi, kendi sosyal yapısı içerisinde ortaya çıkar. Ödünç alınmaya başlandığı zaman o toplum başka bir kişinin şuurunda yaşamaya başlar. Yani kendisi olmaktan çıkar başkalarını taklit etmeye başlar." şeklinde konuştu.
"Herkesin doğuştan gelen hakkı neyse onları vereceksiniz"
"Başımıza gelenler bizden öncekilerin yapmaları gerekip yapmadıklarından kaynaklanıyor. Bizden sonrakilerin başına gelecek olanlar da bizim yapmamız gerekip yapmadıklarımızdan ötürü gelecektir." diyen TİYEMDER Onursal Başkanı Selahattin Yazıcı, şunları söyledi:
"Yüz yıldır her türlü konuda aklını kiraya veren bir toplum haline döndük. Bütün sıkıntılarımızın kaynağı aklımızı ve topraklarımız üzerindeki kanunları başkalarına kiraya verdiğimiz andan beri başlamıştır. İslam'ın toprağa bakışı vardır. Toprağın üzerinde nasıl bir hukukun olduğuna bakar. Biliyoruz ki dünyanın diğer bir ucunda olanların ayaklarına batan dikenin bizi acıtması gerekir. Hâlbuki biz kapı komşumuza sıkıntımızı anlatamıyoruz. Sosyal medyada yaşananlar her gün haykırılıyor. Buradaki bacılarımız haykırarak haklarını istiyorlar. 7 yıl önce olan bir şeyin cezasını bana çektiremezsiniz. Kadın ölene kadar eşini bekleyeceğini söylüyor. İşte nikâh budur! Aynı haykırışlar bu sistemin kurulduğu ilk yıllarda da yapıldı. İnsanlar Kur'an'ımızı istiyoruz diye haykırıyorlardı. Birileri kulaklarını tıkıyorlardı. 10 yıl 20 yıl bunun mücadelesini verdiler. 20 yıl ezan için, 20 yıl başörtüsü için mücadele edildi. Bu nasıl iştir. Hak dediğiniz Allah tarafından verilir ve insanlar tarafından korunur. Bu kadar gâvurluk olur mu? Herkesin doğuştan gelen hakkı neyse onları vereceksiniz."
"İnancımıza aykırı olan kanunların pervasızca uygulanmasını kabul etmemeliyiz"
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Şahin ise şu ifadelere yer verdi: "Medeni kanunda evlilik yaşı 18'dir. 17 yaşını tamamlayanlar için ise ebeveynlerin izni olması gerekiyor. 17 yaş altı olanlardaysa bazı şartlar aranıyor. Olağanüstü durumlarda hâkimin kararıyla evlilik gerçekleşebilmektedir. Fakat her hâlükârda hâkim dahi 16 yaşını tamamlamamış olanlar için evlilik izni veremiyor. Aslında 2011 yılı itibarıyla bu yaş daha alt sıralardaydı. Kadınlarda 15, erkelerde 17 yaşını tamamlamış olanlara hâkim izniyle cevaz veriliyordu. 2012 yılında yapılan değişiklikle yaş daha üste çıkarıldı. Tabi aslında hukukun en temel alanları bu toplumun değer yargılarıyla, inançlarıyla örfüyle, geleneğiyle, kültürüyle bağdaşmadığı gibi bu tür meselelerde de bunu beklemek çok doğru olmaz. Diğer taraftan da bu kadar pervasız bir şekilde İslami değerlere, inancımıza, kültürümüze aykırı kanunların yapılması ve pervasızca uygulanmasını da kabul etmememiz gerekir."
"Mağduriyetler acilen giderilmeli"
Panelin ardından İLKHA'ya değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR İstanbul İl Başkanı Erdal Elibüyük ile İl Kadın Kolları Başkanı Münevver Aktaş, mağduriyetlerin acilen giderilmesi gerektiğini ifade ettiler.
Hükümet ile muhalefetin siyasi çıkarlardan dolayı genç evlilik mağdurlarının mağduriyetini görmezden geldiğini ifade eden Elibüyük, bu meselenin siyasi çıkar gözetmeden acilen çözüme kavuşturulması gerektiğini aktardı.
Elibüyük, "Özellikle bu genç evlilik mağduru dediğimiz ve biraz da medyanın etkisi ile erken evlilik şeklinde pazarlanan, toplumda çok fazla bilinmemesiyle çocuk tecavüzcülerle gündeme geldi. Ciddi anlamda kimin elini tutarsa elini yakacak bir meselenin olduğunu gördük. Haliyle biz yanlış bilinen bir gerçeği düzeltmek için mücadele ediyoruz." dedi.
"Bu meselenin meclisin gündemine bir an önce gelmesi lazım"
Bu noktada siyasi partiler ile Meclise büyük görevin düştüğünü belirten Elibüyük, "Bu mağduriyetin doğru okunması, görünmesi lazım. Bu noktada siyasi mekanizma ve özellikle meclise büyük sorumluluk düşüyor. İktidar bu meseleyi ele aldığı zaman muhalefet partileri 'çocuk tecavüzcülerine af geliyor' şeklinde meseleye yaklaştığını görüyoruz. Muhalefet bunu ele aldığı zaman iktidar partisinin bunu engellediğini gördük. Bu hiç bir şekilde suiistimal edilecek bir mesele değildir. Burada insanların sıkıntıları ve acılarından, çocukların ve eşlerin gözyaşlarından bahsediyoruz. O yüzden bunun üzerine hiçbir menfaat-çıkar gözetmeden bu meselenin meclisin gündemine bir an önce gelmesi lazım." diye konuştu.
Mağdurların gasp edilen özgürlüklerinin iade edilmesi çağrısında bulunan Elibüyük, parti olarak bu mağduriyetlere ilişkin bir komisyon kurduklarını dile getirdi.
"Ailelerin sesi olmaya çalışıyoruz"
Elibüyük, son olarak şunları aktardı: "Af değil bir an önce mağdurların gasp edilen özgürlüklerinin bir kere iade edilmesi lazım, biz bu meseleyi işlemeye devam edeceğiz. Şu an genel merkez düzeyinde de bir komisyon kurduk. Türkiye'deki mağdur aileleri tespit ediyoruz ve bu ailelerin sesi olmaya çalışıyoruz."
"Kanunların da bu noktada kendi kendiyle çeliştiğini görüyoruz"
Düzenledikleri panelde kadınların mağduriyetlerine yer verdiklerini belirten İl Kadın Kolları Başkanı Münevver Aktaş, "Bugün düzenlediğimiz panelde söz hakkı genç yaşta evlenmeleriyle mağdur edilen kadınlardaydı. Biz bugün mağdur kadınları dinledik, acı ve sıkıntılarına bir kez daha ortak olduk. Bir mağdurumuz, 'devlet beni eşimden korumak için bu cezayı verdi. Şimdi eşim cezaevinde. Peki, beni ve çocuklarımı dışarıda açlıktan, sefaletten kim koruyacak?' diyor. Şu anda 4-5 yıldır eşini bekleyen mağdurlar var. İlk önce evlilik cüzdanları ellerine verildi, daha sonra da cezaları verilerek mağdur edildi. Bu cezalar hemen verilmedi, evlendikten 7 yıl sonrasında verildi. Şimdi kanunların da bu noktada kendi kendiyle çeliştiğini görüyoruz." şeklinde konuştu.
Adaletsizliğin olmasıyla bu tür zulümlerin meydana geldiğini aktaran Aktaş, İsviçre ve Fransa kanunlarıyla değil, Türkiye toplumunun değerleri ile barışık kanunlarla bu mağduriyetlerin giderileceğini ifade etti. (Nizamettin Aşkın, Ahmet Uçar- İLKHA)