• DOLAR 34.661
  • EURO 36.353
  • ALTIN 2945.316
  • ...
"Asrı dine göre tanzim eden âlimlere ihtiyacımız var"
Google News'te Doğruhaber'e abone olun.  Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Diyarbakır'da İTTİHADUL ULEMA tarafından düzenlenen 4'üncü Âlimler Buluşması, ikinci oturumla devam etti.

SDAM Başkanı Dr. Abdulkadir Turan, “Günümüz ve Geçmiş Şer’i Medreselerin Mukayesesi Yapılarak Önderlik Edecek Âlimler’i Yetiştirecek bir Eğitim Sisteminin Oluşturulması” konulu konuşmasını yaptı.

"İlim vardı fakat bu, Müslümanların sorunlarına çare olmuyordu"

Medreselerin bugünkü teşekkülünün Nizamülmülk ile başlatıldığını belirten Turan, "Doğrusu daha önce de medreselerimiz vardı. Hatta ihtisas medreselerimiz dahi vardı. Fakat hicri 4, miladi 10'uncu yüzyılda bizde bir ilmi anarşizm yaşanıyordu. Bolca ilim vardı fakat bu, Müslümanların sorunlarına çare olmuyordu. Hatta ihtilaflara, tartışmalara, savaşa yol açıyordu. Mezhep meseleleri ayyuka çıkmıştı, farklı ulemalar sırayla ders veriyorlardı. Zaman zaman farklı mezhep mensupları yolları kesilerek tedrisattan alıkonuluyordu. Nizamülmülk bu nizamsız hali nizama kavuşturdu ve kendi adıyla da ilişkili olarak kurduğu medreselere Nizamiye denildi. Bunların kurulmasından önce medreselerin iki sıkıntısı vardı. Biri sahipsizlik diğeri düzensizlikti. Nizamülmülk bir düzen getirdi. Ama medreselerimiz bürokratikleşti. İlmiye yerine Kalemiye yetişti. Bazı âlimler yetişti ki onlara kadı denildi. Onlar şarap içmediler ama şarap içen emirlerin sofralarında da oturdular. Aşırı bürokratlaştık ve bereketimiz kayboldu." dedi.

"Gazali ilmin amacını ilmin ihyası olarak belirledi"

Bu süreçte İmam Gazali'nin bir ihya hareketi gerçekleştirdiği vurgulayan Turan, "O yazdığı kitaba din ilminin ihyası "İhya-u Ulumi'd-Din' adını verdi. Ne yaptı? Kalemiye sınıfı haline gelen âlimlere nefis terbiyesi tavsiyesinde bulundu. İkincisi sivil bir topluluk oluşturdu. Nizama tamamen tabi olmayalım, dedi. Medreselerin sivil bir tarafı olsun. İstifa etti, gidip kendi mekanında medrese kurup dersler verdi. Ehli kıble yaklaşımını ihya etti. Farklı mezheplerden olabiliriz ama yardımlaşalım, dedi. Medreseler sivil cemaatleşme üzerinden kuruldu. Cemaatleşme oluştu ve Gazali bir hedef ortaya koydu. Amaç ilim değil dünyanın ihyasıdır. Ondan önce ilim amaç olmuştu. İnsanlar ilim öğrenmek için ilim öğreniyorlardı. Gazali ilmin amacını ilmin ihyası olarak belirledi.

"Eyyubiler zamanında ihtisaslaşma arttı"

Gazali'nin öğrencilerin iktidarı ele geçirdiklerinde bir çözüm getirdiklerini anlatan Turan, "Bu nizamsızlığa bir nizam getirelim, deyip vakıf sistemine geçtiler. Ne devletten geçinelim ne de sahipsiz kalalım, dediler. Vakıflardan seydalar maaş alsınlar. Ne devlete bağlı kalsınlar ne de parasız kalsınlar. Bir medrese inşa edildiğinde onun yanında tasavvuf dergâhı kurdular. Aynı çatı altında hem Şafiiler hem de Hanefiler ders versin, dediler. Selahaddin Eyyubi'nin amcasının inşa ettiği medreselerde bu ortaya konuldu. Eyyubiler zamanında ihtisaslaşma arttı. Ama bir sıkıntı çıktı. Bir başıboşluk ortaya çıktı. Tekrar mezhepçilik sirayet etti. Yeniden mezhep sıkıntıları ortaya çıktı. Bazı Şafii ve Hanbeli ulemalar dövüldü. Memluk idaresi sert bir idareydi, askeri idareydi." ifadelerini kullandı.

"Osmanlının medreselerini kuranların büyük çoğunluğu Kürt'türler"

Turan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Medreselere ilim dışındaki müdahaleler söz konusu olduğunda bereket oluşmuyor. Nizam da kazansa bu değişmez. Osmanlılar zamanında ulemalar yetişti. Osmanlının medreselerini kuranların büyük çoğunluğu Kürt'türler. Molla Gürani Erganilidir. Bu âlimler medreseleri ihya ettiler. Medreseler devlet gözünde değer kazandı. 16. Yüzyılda Osmanlı Devleti'nde dünyanın sonunun geldiği fikri yayıldı. 'Bu kadar ilim bize yeter…' Yeni fikirler ve ilimlerin tahsili sonlandırıldı. 19. yüzyıla kadar doğru dürüst kitap yayınlanmadı. Bu devir zayıf bir dönemdir. 19. yüzyılda bölgemizin medreseleri ihya oldu. İlim ve zikir beraber olmalı, denildi. Âlimlerin toplumu ihya etmesi gerekir, denildi. 20. yüzyılda Sultan Abdulhamid döneminde dünyanın dört bir yanına âlim gönderilmesi gerekti. Afrika'ya, Japonya'ya âlimler gönderildi. Batılılaşma sultanlar eliyle başlatıldı. Sultan Abdulmecid âlimleri toplayıp onlarla fikir alışverişinde bulunuyor. Çare olarak batı ilimleri gösterildi. Fizik, kimya, matematik, geometri bilmiyorduk. Şeyh Halid çare bulmuştu. Kendisi matematik gibi ilimleri biliyordu. Osmanlının eski dönemi kalmamıştı."

Cumhuriyet zamanında Bediüzzaman gibi bir âlim çıkmadığını belirten Turan, "O kadar devletin imkanıyla yapılan büyük binalara rağmen Bediüzzaman gibi bir âlim çıkmamıştır. Cumhuriyet döneminde sevilen ve tanınan bütün âlimler ya bu bölgedendir ya da bu bölgeden yetişmiştir.

Bizim medreselerimiz ise –deyim yerindeyse- medrese kalıntılarıydı. Yine de bu medreselerden çok muhterem seydalar yetişmiştir. Zannetmeyelim ki Kürtlerin arasında sosyalizmin yayılması okulların sayesinde olmuştur. Zikir ve ibadeti olmayan çoğu mellemiz sosyalist oldu ve gençlerimizi sosyalist yaptı." diye belirtti.

"Asrı dine göre tanzim eden âlimlere ihtiyacımız var"

Turan, "Elbette medreselerimize ihya lazım, ilerleme lazım. Asra hakim olan, asrı anlayan, asrı dine göre tanzim eden âlimlere ihtiyacımız vardır. 50 yıl önce insanlarımız arasında zikir çoktu fikir yoktu. Bugün ise fikir çoktur zikir yoktur. Fikir ve zikrin yan yana gelmesi lazımdır. Bize davetçi, vaiz lazımdır. Ama talebelerimiz tebliği nasıl yapacaklarını bilmiyorlar. El Ezher'den gelen bazı arkadaşlarımız vardı. Muhaddis idiler ama öğrenciler üzerinde etkileri yoktu. Kendi kendilerinin âlimleriydiler, bizim âlimlerimiz değildiler. Peki, ne yapacağız? Edebiyatımızı bileceğiz, insanların hissiyatını bileceğiz. Mele Cezeri'yi okumayan bir Seyda nasıl Kürtçe vaaz verecek? Kürtçe şiir okumayan bir seydanın tedrisatı yetersiz kalmaz mı? Tarihini bilecek. Talebelerimiz İslam tarihi konusunda çok yetersizdirler. Coğrafi ve tarihi bir mesele olduğunda seydalarımız çok yetersiz kalıyorlardı. Halk, seydaların çok şey bildiğini sanıyordu. Ama seydalara dünyanın dönüp dönmediği sorulduğunda seyda duraksayınca seydaya güvenleri kalmıyordu. Okuldan mezun olan bir öğrenci seydayı dünya ilimlerinde alt ettiğinde o seyda oradan gitmek zorunda kalıyordu." diye konuştu.

"Ümit ediyoruz ki medreselerden yetişen gençlerimiz İslam'ın halifeleri olsunlar"

Turan, "Devlet bize yardım etsin demiyoruz. Köylerin zekâtı bankaların paralarından evladır. Eskiden medreselerimiz edebiyat merkeziydiler. Vereceğimiz tedrisatta hedef dilden önce olmalıdır. Talebe dilin gaye değil araç olduğunu bilmelidir. Dilin, İslam'ı anlatmada araç olduğunu bilmelidir.
Şuur, fikir, zikir, hedef olmalı ki talebe ilmin ne olduğunu bilsin. Ümit ediyoruz ki medreselerden yetişen gençlerimiz İslam'ın halifeleri olsunlar." şeklinde konuştu.

Turan'ın konuşmasının ardından 4'üncü Alimler Buluşmasının ilk gününün ikinci oturumu Davet ve İslam Hareket’inden Mele Resul, “İslam Medeniyeti’nin İnşası için Âlimlerin ve Medreselerin Sorumlulukları” konulu konuşmasıyla sona erdi.

Program, yarınki oturumlarla devam edecek. (Veysi Buran, Fırat Arslan, Fatih Akgül- İLKHA)

Haberin Videosunu İzlemek İçin Tıklayınız

Bu haberler de ilginizi çekebilir